kitapları ile evli edebiyat öğretmeni eş

bence hafta sonu serbest günlerinizi azaltın. İki haftada bir üç haftada bire düşürün. Böylelikle birlikte daha fazla vakit geçirirsiniz. Ayrıca sürekli kitap okuyorsun diye de çok üstüne gitmeyin. Bunu söylemek yerine farklı aktiviteler bulun ve ona önerin bence yada en basiti sizde kitap okuyun :)
 
Blue Bells

Inan ki su an sok icindeyim. Okumakla ovunmek kotu bir sey mi? Ozellikle okuma yazma problemi cok fena olan, cehaletin hastalik boyutlarinda kok buldugu bir ulkede. Daha cok ovunmeli ki insanlar okumay a heveslensin...

Bir insan, neden gosteris icin Star Wars izeldigini soyler? Star Wars bildiginiz en siradan, populer bir kurgu bilim serisi!

Star Wars seyredenlere AB ve ABD'de "nerd" denir, kultur seviyesi daha cok klasik eserleri izlemekle olculur, cok ama cok sasirdim.

"Kulturlu" insanlar genelde Bergman, Fellini, Pasolini, Tarkovsky, Kurosawa vs seyreder diye bilirdim.
 
Siz de onun okuduğu kitapları, ondan sonra okuyun.
İzlediği filmleri birlikte izleyin.
Ortak konuşacak bir sürü konunuz olur, aranızdaki bağ güçlenir.
İlişkiniz güzelleşir.
O kadar çok kitap okuyan birisinin mutlaka sohbeti harikadır, bence mahrum kalmayın.
 

Ben sizden kendinizi ispatlamanızı istemiyorum ki.

Eleştirim zaten bu herkesin kendini ispatlama çabaları.

Siz gerçekten iyi bir okur olabilirsiniz.Ama sizin gibiler çok az.Yani lafta çok pratikte az.
 
Bu ara Star Wars revaçta yalan attım sandı -ki herkes bilir diye yazdım- galiba da aslında amacım okuduklarımla övünmek de değil bunun normali olduğunu göstermek. Yok normali bu değilse benimkinin yüzüğünü çıkarayım en yakındaki kitabıma takayım!
Ben sizden kendinizi ispatlamanızı istemiyorum ki.

Eleştirim zaten bu herkesin kendini ispatlama çabaları.

Siz gerçekten iyi bir okur olabilirsiniz.Ama sizin gibiler çok az.Yani lafta çok pratikte az.
Amacım ispat değildi ama siz önyargılı yaklaşımınız sayesinde beni buna ittiniz. Dediğim gibi matbaacı çocuğuyum ben 7 ceddim matbaacı, bizde kitap okuyana değil okumayana vebalı gibi bakılır. Ha ama hiçkimseyi yargılamam ben, sizin gibi.
 

Siz beni yanlış anladınız.
Ben bazı kesimlerin kitap okumadığı halde okuyormuş gibi gözükmeye çalışmasını eleştirdim.
Eleştirim de kişisel degildi aslında başta.Sonradan polemiğe döndü.
 
 
Burada tek okuduklarından ettiklerinden bahseden bendim. Havaya söyleseniz bile, lafın geleceği yeri az çok biliyordunuz/biliyor olmalıydınız. Sandınız ki herhalde, farklı bir tepki alırsınız. Yanıldınız efendim Polemiğe de dönemez sanmıyorum. Çünkü sizin eleştirinize uyacak bir tip yok bende, şöyle bir kendime ve anlattıklarıma bakıyorum da. Kendimi övmek için de değildi.

Özrünüz için teşekkürler...
 
Biz eşimle ikimiz de çok kitap okuruz. Ama baya çok. Ben günde bir kitap en azından okurum bir çok gün. Ben roman falan seviyorum daha çok. Eşimse çok programlıdır. Her gün hangi kitabından kaç sayfa okuyacağı bellidir. O hem roman, hem siyaset, hem, güncel, hem tarih, aklınıza gelebilecek her şeyi okur. Benden daha kültürlü yani Bu sayede uyumluyuz ama. Keşke siz de öyle olsaydınız rahatsız olmazdınız bu durumdan. Asıl mesele uyum çünkü. Sonuçta adam kötü bir şey yapmıyor ki ona kızalım. Biz mesela okuduğumuz yerlerdeki ilginç şeyleri konuşuruz. Eşim bazen bunu biraz abartıyor ama. Bir ara bana oturup Fransız ekonomisinin bilmem ne zamandaki gelişimini çok ilginçmiş gibi anlatmaya çalışmıştı. Böyle sayfalarca okuyarak. O zaman biraz isyan ettim O da bir ara ben okumayı çok abarttığımda isyan etmişti. Artık o kadar yapmıyorum. Ama işe falan gitmeyip, minimum miktarda uyuyup sürekli okuyordum. Çok zevkliydi ama işte bırakmam gerekti. Tam o sıralarda yeni bir genre keşfetmiştim, o alandaki bütün güzel kitapları e-kitap okuyucuma indirmiştim.
Eğer siz de okursanız daha çok paylaşımınız olur. Eşiniz de sıkılıyordur eminim hiç okumayan birisiyle. Ona okuma diyemeyeceğinize göre siz okumaya çalışabilirsiniz. Böylece eşiniz sizden kaçmaz, sizle daha çok vakit geçirmek ister diye düşünüyorum.
 

Yok ben de yanlis anlasildim sanirim, ben okuduklari/seyrettikleri/ dinlediklerini tartisan bir toplum istiyorum, mumkunse herkes boyle olsa! Turkiye'de yeterince kitapci yok, matbaaa yok.... 80 milyon insan kitap okumayan, dunyadan habersiz insan..

Matbaaci bir ailede olmak cok guzel bir ayricalik!
 

Ben birkaç yorum gördüm sadece sizin değil.Kimin yazdığına bile bakmadım.
Amacım da polemik değildi.Tekrar yorumunuzu okuduğumda da biraz fazla ayrıntılı buldum.Sanırım böyle düşünmeye hakkım var.
Özürümü de dilediğime göre gidebilirim.İyi akşamlar.
 
Kimsenin birşeyi ispata ihtiyacı yok zaten,kimsenin haddi değil bunu tartışmak,sizi tanıdığıma da mutlu oldum.Matbaacı kızı olmak ilginç olmalı...
 

Tesekkur ederim acikladiginiz icin, ben gercekten bilmiyordum boyle insanlar oldugunu!
 
İyi akşamlar.. Okumak kadar yazmayı da severim, çeneme vuramayacağından elime vuruyor cümlelerim işte anlattıkça anlatasım geliyor.
Tesekkur ederim acikladiginiz icin, ben gercekten bilmiyordum boyle insanlar oldugunu!
ooo gerçekten var hem de dolu! 1997 ve sonraki nesilde bizzat görebilirsiniz.
Kimsenin birşeyi ispata ihtiyacı yok zaten,kimsenin haddi değil bunu tartışmak,sizi tanıdığıma da mutlu oldum.Matbaacı kızı olmak ilginç olmalı...
matbaacı kızı olmaktan çok babanın işinin hemen evin altında olması ve o kocaman makinalarda baskıları görmek, hatta o makinalarda kitap dikmek falan oldukça ilginçti. matbaada postacı güvercini beslerdi amcam bunun dışında her kitap fuarına stand açtığımızdan Ramazanların neredeyse tamamını Sultanahmet'te geçirirdim. kitap satma işi büyük kuzenlerdeydi babamlar basar onlar da standa dizerdi. bizim matbaa Kur'an-ı Kerim matbaasıydı bu arada en ilginci. :) ama babam Beyazıt Sahaflar'ın tamamını tanıdığından bizim eve her dilden, her türden kitap girdi. şimdi matbaamız kapandı gitti işte, ev yıkılınca büyük dedem de vefat edince bir şey kalmadı.. sadece dükkan duruyor. bazen çocukluğum o matbaayla birlikte bitmiş gibi hissediyorum.
 


İyi de kitap okuma alışkanlığından, entelektüel birikimden bahsediliyor, uç karakterlerin inatlaşmalı uyumsuzluğu değil ki konu. Kişilikteki, alışkanlıklardan doğan bir uyumsuzluk sevgi ve hoşgörü aşılabilir bence. Ama bir insanın karakterinde uyum yoksa zaten o insanla geçim olmaz.

Tabi evliliklerinin hangi etkiyle, nasıl başladığını bilmiyoruz ama ben sevgi-aşk olarak varsaydım. Çünkü yaşayış olarak birbirleri ile uyumsuz iki insanı bir ömrü paylaşmak fikriyle bir araya getiren şeyin mantık çerçevesinde işlemediğini düşünüyorum. Şimdi burada "Sevgi neydi, sevgi emekti" diye paragraf paragraf coşacağım biraz idare edin :)
Olayı nasıl ele aldığımı en kısa şekliyle açıklamaya çalışayım:

Sevgi ve özverinin, ne kadar farklı hayata sahip iki insan da olsa (karakterinde inatlaşma olmadığı sürece), onları bir arada tutabildiğini düşünmüşümdür hep, annemle babamın evliliği de böyleydi çünkü. Babam anneme aşık olmuş, annem de babama (Uzun hikaye). Ama hayattan keyif aldıkları şeyler olsun, tahsilleri olsun, yer yer siyasi görüşleri olsun, hobileri, damak zevkleri vb. tamamen birbirine zıt insanlar. İkisinin de hayatı tuttukları noktalar apayrı. Bunu şöyle düşünmek lazım; bir kayığın dalgada iki yana sallanarak yol alması gibi. Onlar birbirlerinden ayrılmak istemedikleri için "Biraz senden biraz benden" mantığıyla birbirlerini yer yer tiye alan insanlar. Konuyu da buradan gördüm,

kadın muhabbet istiyor, daha gündelik, gezmelik tozmalık, hayatın üstünde... Adam daha derin, daha dipte, koltuğunda. O halde adam eşini seviyorsa, onunla bir arada olmak istiyorsa arada su yüzüne çıkacak, güneşi görecek. Kadını da bazı bazı derinlere dalacak inci çıkaracak tabi elinden geldiğince. Adam hanımının alanına misafir olacak biraz, iki gezecek, deli deli muhabbet edecek, "Bebeyim aşkitom, elit oküzün burada" diyecek, sonra bir gün kadın adamın alanına misafir olacak, kitaplarındaki adamları, cümleleri soracak... Birbirlerine pek benzemeyen eşler, iki tamamlayıcı renk gibi, birbirlerine karışıp yeni bir renk oluşturamazlar belki ama zıt renkler olarak yan yana çarpıcı bir birlikteliğe sahip olabilirler. Adamın kendisini olduğu gibi kitaplarına kapatması "Senden alacağım hiçbir şey yok, sen o bildiğim kitaplardansın" demek gibi, seviyorsa oturur eşini de okur. “Bu kitap yeni çıkmış alayım bitireyim” diye koşmak yerine, biraz yavaşlar ve gider manzaraya karşı havadan sudan ve hatta moktan püsürden konuşarak hanımının iki kahkahasını içine çeke çeke çayını - şarabını içer.

Sevdiğini mutlu görmek de insanı mutlu eden bir şey, sevdiğinin keyifle bir şeyleri anlatmasını dinlemek de zevk verebilir insana, illa entelektüel bir içerikle sohbet edilmesi gerekmez. Bizimkiler 38. Seneyi bitirdiler böyle böyle.
Burada ben de edebiyat parçaladım biraz ama, olaya bakışım buydu benim. “Kadınını duygusal olarak tatmin edecek” cümlemin altındaki düşünce. Bu halde kadının eşinin okuduğu kitaplar gözüne batmaz, adam da entelektüel açlığını arkadaşlarıyla doyasıya giderir. Ayrıca, edebi bilgisi yüksek bir insanın da kadın ruhunu okşayacak adımları daha kolay atabileceğini düşünüyorum, bu yüzden konudaki hanıma daha bi hak verdim.
 
Tam olmasa da benzer bir hikayem var,geriye bakınca güzel duygularla ve özlemle andığım.Bizi biz yapan geçmiş yaşanmışlıklardır.Anılması bile güzel olan.
 

Sevgi, aşk vs yok güzelim. Arkadaş adamı eski sevgilisinden kapmak için oturtmuş nikah masasına. Zaten aşk olsa bu konuda yazılanlar problem olmazdı muhtemelen. İki taraf da birbirinden nefret ediyor bana kalırsa bu evlilikte.
 

Ooo..
Pardon hocam biz çok yanlış gelmişiz.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…