Kıbrıs tüp bebek uzmanı Jin.Op.Dr. Mürüde Çakartaş Dağdelen ile tüp bebek hakkında herşey

POLİKİSTİK OVER SENDROMU (PKOS, PCOS) NEDİR?

Polikistik Over Sendromu; yumurtalıklarda irileşme ve bir çok küçük kist oluşumu ile karakterize olup kişide bir takım hormonal problemlere zemin hazırlayan ve günümüzde neden oluştuğu halen kesin olarak bilinmeyen bir durumdur.
Polikistik over sendromu olan bir kişinin yapılan ultrason kontrolünde yumurtalığında küçük küçük kistler izlenmektedir.
Polikistik over sendromu olan kişilerde;

*Adet gecikmeleri (oligomenore)
*Sivilce (akne)
*Obesite (normalden fazla kilolu olma)
*Tüylenme (hirsutism)
*Yumurtlamanın düzgün olmaması (anovulasyon) sonucu kısırlık gibi problemler vardır.
 
Polikistik Over Sendromu Tanısı Nasıl Konulur?

PCO sendromu tanısı hastanın tipik şikayetlerine bakılarak konulabilir. Yapılan fizik muayenede erkek tipi tüylenme artışı (kıllanma) izlenir. Tüylenme artışına tıbbi literatürde “hirsutism” adı verilmektedir. Hirsutism artan erkeklik hormonlarının etkisine bağlı bir durumdur.



Ultrasonda yumurtalıkta hastalığa özgü 3-6 mm çapını geçmeyen bir çok sayıda kist ile ovulasyon yani yumurtlamanın olmaması izlenir. Yumurtlamanın olmamasına “anovulasyon” denir. Ayrıca yumurtalıkların hacmi de normale göre artmıştır, yani yumurtalıklar normalden daha iri görünüdedir.

 
İnfertilite Tedavisinin Seçenekleri Nelerdir?

Daha önceden bebek sahibi olabilmeyi başarmış olan çiftler için bile olsa aybaşına gebelik şansı %25 oranlarında seyir etmekte. Tedavi yöntemleri lle de aybaşına sınırlı olmamakta. Bundan dolayı en basit tedavi yönteminden başlamakta fayda bulunur. Daha önce çok sayıda ya da fazla oranlarda tedavi seçenekleri denenmiş ise; ya da kadın 35 yaş üzerinde ise; ileri tekniklere kısa süreler içerisinde karar vermekte yarar bulunmakta. Tercih edilen tedavi yöntemleri şunlardır:

*Ovülasyonun uyarılması
*İntrauterin Inseminasyon
*Tüp Bebek
*Mikroenjeksiyon

 
Yumurta Donasyonunda Başarı

Yumurta donasyonunda başarı şans yüzdesinin arttırılabilmesi adına donör ve çiftlerin araştırılmasının her anlamda tam yapılması gerekir.

Genel sağlık taramasının eksiksiz olması donörün 20-29 yaş aralığında bulunması, vücut kitle endeksinin ve kilosunun uygun aralıklarda yer alması, geçmiş sağlık durumunun araştırılması şarttır.

Kişilerin kendilerinin yanı sıra; ailelerinin geçmiş sağlık durumlarının araştırılması da gerekmektedir. Çift ve donör değerlendirilmesinde kan değerlerinin ve RH durumunun karşılaştırılması ve uyumlu bulunması şart. Bunların haricinde ruh sağlığına da dikkat etmek gerekiyor. Kullanımı gerçekleştirilen ilaçlar ya da maddelerin önceden bilinmesi gerçekten önemli.

Tüm bu verilerin detaylı olarak toplanması halinde başarı oranı artacaktır.

 
YUMURTA TOPLAMA İŞLEMİ (OPU) SÜRESİ:

Yumurtalıklardaki follikül (yumurta) sayısına bağlı olarak bu süre değişiklik göstermektedir. Ortalama 15 ile 30 dakika arasındadır. İşlemden sonra ortalama 15 dakikada kendinize geliyorsunuz.

 
Yumurta Donasyonunda Başarı

Yumurta donasyonunda başarı şans yüzdesinin arttırılabilmesi adına donör ve çiftlerin araştırılmasının her anlamda tam yapılması gerekir.

Genel sağlık taramasının eksiksiz olması donörün 20-29 yaş aralığında bulunması, vücut kitle endeksinin ve kilosunun uygun aralıklarda yer alması, geçmiş sağlık durumunun araştırılması şarttır.

Kişilerin kendilerinin yanı sıra; ailelerinin geçmiş sağlık durumlarının araştırılması da gerekmektedir. Çift ve donör değerlendirilmesinde kan değerlerinin ve RH durumunun karşılaştırılması ve uyumlubulunması şart. Bunların haricinde ruh sağlığına da dikkat etmek gerekiyor. Kullanımı gerçekleştirilen ilaçlar ya da maddelerin önceden bilinmesi gerçekten önemli.

Tüm bu verilerin detaylı olarak toplanması halinde başarı oranı artacaktır.

 
Aşırı Kilolu Olmak Tüp Bebek Başarısını Azaltabilir mi ?

Aşırı Kilolu olmak Tüp Bebek Tedavisi için bir engel olabilir.


Aşırı kilolu veya obes olmanın gebe kalınması üzerinde negatif etkileri olduğu uzun süredir bilinmektedir. Ancak aşırı kilolu olmanın Tüp Bebek tedavisi üzerindeki etkilerinin daha net anlaşılması için araştırmalar yapılmaktadır. İskoçya’da geçtiğimiz dönemde yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, obez veya aşırı kilolu kadınların tüp bebek tedavilerinin normal kilolu kadınlardan daha az başarılı bulunmuştur . Araştırmaya, 1997 ve 2006 yılları arasında ilk tüp bebek tedavi denemesi uygulanan aşırı kilolu ve ağır obez l 1.700 kadın dahil edilmiş ve bu kadınların gebelik oranları normal kilolu kadınların tedavi sonuçlarıyla karşılaştırılmıştır.

Sonuçlara bakıldığında pozitif gebelik testleri, devam eden gebelik ve canlı doğum oranları arasında anlamlı bir fark tespit edilmiştir. Bu çalışmada vücut kitle indeksi 30’un üzerinde olanlar obez olarak sınıflandırılmış,250-30 arası olanlar da aşırı kilolu olarak sınıflandırılmıştır. Ayrıca, çalışmada fazla kilolu ve obez grupta kadınların daha yüksek oranda düşükyaptıkları tedavi sırasında da yumurtalıklarını uyarmak için yüksek dozda ilaç ihtiyacı olduğu tespit edilmiştir. Bu da elbette tüp bebek tedavisinin maliyetini belirgin olarak arttırmaktadır.
Yine geçen yıl İspanyadan yapılan bir başka çalışmada da benzer sonuçlara ulaşıldığıbildirilmiştir. Dolayısıyla ideal olan, Vücut kitle indeksinin 30‘un altında olduğu durumlarda Tüp Bebek tedavisinin başlatılmasıdır. Ancak her türlü uyarıya ve çabasına karşın kilo veremeyen bayanlar için gebelik oranlarının ne olduğu bilinerek tedavi başlatılabilir.

 
TÜP BEBEK TEDAVİSİ SONUCUNDA DIŞ GEBELİK OLUŞABİLİR Mİ ?

Normal yolla oluşan gebeliklerde olduğu gibi tüp bebek uygulanan hastalarında da dış gebelik görülebilmektedir.

Tüp Bebek tedavisi sonrasında kanda gebelik hormonu yeterli düzeyde yükselmeyen hastalar dış gebelik yönünden mutlaka takibe alınır. Daha sonra belirli bir hormon düzeyine karşın, ultrasonografide gebelik saptanmaması veya gebeliğin USG ile rahim dışında gebelik izlenmesiyle tanı konulmaktadır.


Dış gebelik tanısı konulan hastalarda tedavi genellikle cerrahi şekilde olup, daha çok laparoskopik olarak yapılmaktadır. Bazı hastalarda sadece gözlemle dış gebelik gerileyebilir veya dışarıdan verilen bir ilaçla ile de sonlandırılabilir.
 
Yumurta Bağışçısı (Donörü) Nasıl Seçilir ?
Kıbrıs Tüp Bebek Merkezi’mizde yumurta bağışcısı (donörü) seçimi çok titiz bir süreç sonrası seçilir. Yumurta bağışçısına sağlıksal tüm testler yapılır. Donörün aile yapısı, fiziksel ve ruhsal sağlık durumu, genetik hastalıkları incelenir ve bu etkenlerin sağlıklı olduğundan emin olunur. Ayrıca yumurta bağışçısının kaş, saç, göz rengi, vücut yapısı, ten rengi gibi özelliklerine titizlikle dikkat edilir ve yumurta nakli yapılacak alıcı çifte en uyumlu donörseçilmesine büyük ölçüde önem verilir.

Yumurta Nakli Hangi Durumlarda Önerilir ?

Kıbrıs Tüp Bebek Merkezi’mizde yumurta donasyonu (yumurta nakli) tedavisine aşağıdaki maddelerde bulunan durumlarda başvurulur.

  • Çok az veya hiç kaliteli yumurtabulunmayan anne adaylarına,
  • Erken menapoz sürecine giren bayanlara,
  • Adet döneminin 2. Günü FSH değerleri 15 ‘den fazla olan bayanlara,
  • Birçok kez tüp bebek tedavisi gören fakat gebelik sağlanmayan anne adaylarına,
  • Gerçirdiği bir rahatsızlık sonucu itibari ile yumurtalıkları operasyon ile alınan veya yumurtalıklarında doku kaybı olan kişilere,
  • Kanser hastalığı süreci sonrası kemoterapi veya radyoterapi sonrası yumurta hücreleri zarar görmüş yadakaybolmuş kişilere,
  • Ailesinde veya kendisinde genetik bir hastalık olan kişilere önerilmektedir.
 
Merhabalar doktor hanım. Size bir konuda danışmak istiyorum. Ben 23 yasindayim 1 senelik evliyim. Kendimi bildim bileli pko luyum. İlaçsız adet olamiyorum. İki kere klomen kullandim. Birinde yumurta okustu ama gebelik olmadi. İkincisinde yumuetalar gelismedi.

Doktorum bu ay femara verdi bu ilacla denicez olmazsa onumuzdeki ay tup bebek dedi.

Sizce ne yapmaliyim ? Tüp bebek icin erken degilmi deneyebilecegim başka tedavi yöntemleri var mi ?
 
MENAPOZ

Menapozun tam olarak kelime karşılığı ''adetten kesilme''dir. Kadınlarda menapoza bağlı adetten kesilme, yumurtalıkların işlevlerinin sona erdiğini ve artık kadınlık hormonlarının salgılanamadığını işaret eder. Menapoz, rahmin değil yumurtalıkların işlevinin sona ermesidir. Yumurtalıklarda yeni yumurta oluşumu gerçekleşememekte ve hormon üretimi yapılamamaktadır. Yeterince östrojen ve progesteron hormonları üretiminin olmamasına bağlı olarak adetten kesilme gerçekleşmektedir.


Menapoza Girildiği Nasıl Tespit Edilir ?
Menapoz öncesi dönemde yaşanabilecek bir önemli durum da geç farkedilen gebeliklerdir. Adet gecikmeleri her zaman menapozun işareti olmayabilir. Bu nedenle menapoza tam olarak girene kadar etkin bir doğum kontrolü yöntemi uygulanmaya devam edilmelidir.
Kural olarak adet gören her kadın, gebe kalma potansiyeline sahiptir. Yaşa bağlı bu olasılık gittikçe azalsa da teorik olarak hiçbir zaman sıfır değildir.
40 yaşını aşmış her kadında, adet gecikmelerinin olması durumunda öncelikle bir gebelik testi yapılmalıdır. Eğer gebelik yoksa menopoza geçiş durumu düşünülerek yumurtalık fonksiyonlarını ölçen bir takım hormon testleri yapılır ve bu şekilde bir menopoz durumunun olup olmadığı anlaşılabilir. Böyle bir kadın en az 6 ay boyunca adet görmemişse bu durum menapoz olarak kabul edilebilir.
Yani, kesin olarak menapoza girildiğini görmek açısından en azından 6 aylık adet kesilmesi şeklinde bir dönemin geçmesi gerekir.

Menapoz Teşhisinde Laboratuvar Testleri Nelerdir ?
Menapozun laboratuvar yönünden tanımlanması için kanda FSH, LH ve Estrojen hormonları (E2) değerlerine bakılır.
FSH ve LH artmış, Estrojen azalmışsa bu durum yumurtalıkların (overlerin) tükendiğini göstererek menopoz tanısını koydurur.
Overlerin (yumurtalıkların) yalnızca estrojen ve progesteron hormonlarını salgılamakla kalmadığı ve daha pek çok madde üretimi ile kadın fizyolojisinde yer aldığı son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalarda gözlemlenmiştir. Bir kadın için düzgün olarak çalışan yumurtalıklar en önemli organlardandır.
 
Azospermi

Azospermi menide hiç sperm görülememe durumuna denir. Bu hastalarda azospermiye sebep; hormonal veya genetik bozukluklar, çocukluk çağında inmemiş testis veya fıtık nedeniyle geçirilen ameliyatlar, testislerin yerinde olmamasının geç farkına varılması ve erişkin yaşta ameliyat olmak yada hala testislerin yerinde olmaması ( kasık kanalından torbaya inip çıkan, kasık kanalı veya karın içinde vb ), çocukluk çağında geçirilen ve testisleri şişirerek faaliyetini bozan ateşli enfeksiyonlar ( kabakulak, menenjit vb ) testis tümörü nedeniyle ameliyat sonrası kemoterapi veya radyoterapiye maruz olmak , çeşitli travmalar (trafik kazası, spor yaralanmaları) olabileceği gibi sperm yollarının doğuştan olmaması, gelişmemesi veya tıkanık oluşudur. Çocuk sahibi olamayan azospermik erkekler artık ‘mikroskobik testiküler sperm ekstrasyonu’ dediğimiz “mikro tese”yöntemiyle çocuk sahibi olabilmektedirler.

Bir erkeğin menisinde hiç sperm olmaması değişik nedenler ile ortaya çıkabilir. Bunların bir kısmı sperm kanallarının tıkanıklığına bağlıdır. Böyle bir durumda testislerde sperm üretimi olmakla birlikte bu spermler kanallardaki tıkanıklık nedeni ile meni ile dışarıya atılamamaktadır. Bu durumda tıkanıklığa bağlı sperm olmamasından söz edilir. Tıkanıklığa bağlı azospermi olgularında ince bir iğne ile tıkalı olan kanallara ya da testis dokusu içine girilerek küçük parçalar alınır. Bu parçalar içinde sperm bulma oranı % 100’e yakındır.

Tıkanıklığa bağlı olmayan durumlarda ise testislerde sperm üretimi ya hiç yoktur ya da belirli alanlarda çok sınırlı sayıda olmaktadır. Testis dokusu içinde binlerce küçük tüp benzeri yapı vardır ve bu yapılarda sperm üretimi değişik aşamalarda devam eder. Bazı tübüllerde hiç üretim olmazken bazılarında az sayıda sperm olabilmektedir. Cerrahi sperm arama yöntemleri ile Testisin değişik bölgelerinden alınan çok sayıda parça incelendiğinde sperm hücresi bulunabilmektedir. MİKROSKOPİK TESE yöntemi böyle vakalarda sperm elde etme şansını büyük oranda arttırmaktadır. Menisinde sperm olmayan erkeklerde, ameliyat mikroskobu kullanılarak testisinden sperm elde etmek için yapılan bu işlemde, sperm bulunan alanlar daha kolay tanımlanarak sperm elde edilebilmektedir.

Genel anestezi altında yumurtalıklar açılarak mikroskop altında incelenir. Bu yöntemle yumurtalıkta sperm üretilen bölgeler daha iyi seçilmekte ve alınan doku miktarı daha az olduğundan çok sayıda alandan parça alınabilmektedir. Bu dokular laboratuarda embriyolog tarafından kesilerek kanalların içine dökülmüş ya da kanallara yapışık olan sperm hücreleri ayıklanarak mikroenjeksiyon işleminde kullanılır.

Bu yöntemin avantajları:

Testisin mikroskop ile incelenmesi sperm bulma şansını da yükseltmekte ve daha fazla sayıda sperm elde edilmesini sağlamaktadır. Eski tekniklerle sperm bulma oranı %30-40 arasında değişmekte iken, bu teknik ile sperm bulma oranı %60-70 civarına çıkabilmektedir.

Diğer önemli bir konu da hastanın testisinden doku kaybının eski yönteme göre 70 kat daha az olmasıdır. Böylece, operasyonda testislerin en az zarar görmesi sağlanmakta, salgılanan testosteron hormonunun kandaki seviyesini azaltacak işlemlerden kaçınılmaktadır.

Mikroskop altında yapılan bu yöntemin diğer bir avantajı ise, testisi besleyen damarlara zarar vermeden kesi yapılabilinmesidir. Bu nedenle operasyon sonrası oluşacak yan etkiler azaltılabilmektedir. Çoklu biyopsi ile başarılı olunamamış ve Klinefelter sendromu gibi genetik nedenlere bağlı sperm yokluğu olan kişilerde bu yöntemle % 60’ın üzerinde sperm bulma şansı elde edilebilmektedir.

 
Kısırlık (infertilite) nedir ?

Kıbrıs Tüp Bebek Merkezi olarak bugün sizlere kısırlıktan bahsedeceğiz. En az 1 yıl herhangi bir korunma yöntemi kullanmadan haftada 2-3 kere girilen cinsel ilişkiye rağmen gebeliğin meydana gelmemesine “infertilite” yani kısırlık denir. Bu sorunu yaşayan çiftlere de “infertil (kısır)” denir.

Kısırlık (infertilite) türleri nelerdir ?


Primer infertilite (birincil kısırlık) ; En az bir yıl süreyle korunmamaya rağmen gebelik oluşmaması halidir.

Sekonder infertilite (ikincil kısılık) ; Önceden gebelik oluşmasna rağmen sonrasında tekrar çocuk isteme durumunda en az bir yıl korunmamaya rağmen yeni bir gebelik olamaması halidir.


Kısırlık (infertilite) ile ilgili oranlar :
İnfertilite görülme sıklığı toplumlar arasında çok fazla farklılık göstermez. Tüm dünyada çiftlerin yaklaşık %15’i infertilite nedeniyle yardımla üreme tekniklerine başvurmak zorunda kalmaktadır. Bu infertil (kısır) çiftlerin büyük bir kısmında gebe kalamamanın nedenini açıklayacak sebepler bulunabilirken, yaklaşık %10-12’sinde ise herhangi bir patoloji tespit edilemez. Bu çiftlerdeki problem “açıklanamayan infertilite (unexplained infertility)” olarak adlandırılırlar.

Hiç bir sağlık problemi olmayan tamamen normal bir çift kadının tek bir adet döneminde, her gün ilişkide bulunsalar bile, gebe kalma olasılığı sadece %25’dir. Çiftin fertilite potansiyelini gösteren bu durum “fekundite” olarak adlandırılır.

Görüldüğü gibi gebelik (fertilite) aslında olasılık işidir. Hangi çiftin gebe kalabileceğini ya da hangisinin gebe kalamayacağını önceden tahmin etmek mümkün değildir.

Tek bir aydaki %25 olan gebelik elde etme şansı (fertilite) bir yılın sonunda %85’e ulaşır. Yani bir yıl sonunda her 100 çiftten 85’inde gebelik elde edilecek ;geri kalan 15 çift ise infertilite ile karşı karşıya kalacaktır.

İnfertilite sebebiyle yapılan araştırmalarda, %40 oranında erkeğe bağlı, %40 oranında kadına bağlı ve %20 oranında ise her iki eşe bağlı nedenler saptanır.

Gebelik oluşması için ne gibi faktörler olmalıdır?
Doğal yolla olan adet döneminde, bir sonraki adet kanamasından iki hafta önce olgunlaşmış follikülün içerisinden genellikle tek bir yumurta atılır. Follikül, yumurta atılmadan önce 20-22 mm’ye kadar büyüyen içi sıvı dolu bir keseciktir.

Genellikle bir follikül içerisinde tek bir yumurta mevcuttur. Atılan yumurta (ovum) tüplerden inerken bir spermle karşılaşması durumunda döllenme (fertilizasyon) oluşur ve döllenen embriyo yaklaşık 7 günlük bir yolculuktan sonra rahim içine yuvalanıp büyümeye başlar. Bu şekilde bir gebelik başlamış olur. Tabi ki tüm bunlar bu kadar basit değildir. Son derecede karmaşık olaylar dizgisini içerir.

 


Tüp bebek nedir?


Tüp bebek nedir sorusuna herkesin anlayacağı şekilde bir yanıt vermek gerekirse, kadın ve erkeğe ait yumurta ve spermi dış ortamlarda dölleme (birleştirme) işlemidir.

Bu yöntemle Dünya’ya ilk gelen bebek ise 1978 yılında İngiltere’de Dünya’ya gözlerini açmış ve bebeği olmayan ailelerin umut ışıkları olmuştur.

Çocukları olmayan adaylar için laboratuvar ortamında döllenen yumurta ile yardımcı bir tedavi yolu geliştirilmiştir. Dışarıda döllenilen yumurtalar anne rahmine transfer edilerek orada bebek oluşumunun başlaması hedeflenir.

 


Tüp bebek tercih edilme sebepleri

Tüp bebek, çocuğu olmayan aileler tarafından tercih edilen bir yöntemlerden biridir. Nedeni ise bu tedavinin yüksek başarı oranın olmasıdır.

Bu tedavi ilk olarak tüplerinde problemi olan kadınlarda uygulanmaya başlamıştı. Daha sonra ise çiftlerin kısırlık tedavisinde de tercih edilmeye başlandı.

 



Tüp bebek ne zaman yapılır?

Tedavi sonucunda çocuğu olmayan aileler, kısırlık ve birçok tedavi yönteminde kullanılan tüp bebeği şu durumlarda yaptırabilirler.

*Kadınların kanallarında/tüplerinde problem olduğu durumlarda,

*İleriki yaşlarda neden olduğu açıklanamayan kısırlıklarda,

*Spermlerde sorun olduğunda,

tüp bebek yöntemi uygulanır.

Bazı özel durumlarda da tüp bebek yöntemi tercih edilmektedir. Örneğin; Endometriozis veya Polikistik over sendromu gibi yumurtlama problemlerinde de tüp bebeğe başvurulmaktadır.

Tüp bebek yöntemi bayanın adetinin 2 ile 5. Günleri arasında ilaç tedavisi ve yumurta takibi yapılarak başlanır. Tedavinin sonuç vermesi açısından bu ilaçlar düzenli olarak kullanılmalıdır.

Yumurtaların gelişimini incelemek adına ultrason kontrolü yapılır. Bazı durumlarda, bu kontroller doktorlar tarafından gün aşırı da yapılabilir.

 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…