Kıbrıs tüp bebek uzmanı Jin.Op.Dr. Mürüde Çakartaş Dağdelen ile tüp bebek hakkında herşey

adet ayarlaması.jpg
 
Kızlık Zarı Nedir ?
Kızlık zarı hemen hemen bütün toplumlarda değişik derecelerde sosyolojik bir öneme sahiptir ve tıbbi adı (latincesi) “Hymen” (Himen) dir. Özellikle Müslüman ülkelerde daha önceden cinsel ilişkinin olup olmadığının bir kriteri olarak görüldüğünden önemi büyüktür.

kizlik-zari-front-photo4.jpg


Kızlık Zarının Şekil ve Çeşitleri :
Anüler Himen (Yuvarlak halka) Kızlık zarı şekli “yuvarlak halka” olup ortasında yine halka şeklinde bir delik bulunur. Ortadaki delik çok büyükse penisin geçişine rağmen zar yırtılamayabilir. Bu durumda “hymen duhule müsait” denir. Halk arasında ise “esnek zar” tabiri kullanılır. En sıklıkla görülen hymen şeklidir(%60-95 oranında)

Kresentrik Himen (Yarımay) Kızlık zarı şekli “yarımay” dır. Üst kısımda zar daha incedir veya hiç yokken arka kısımda belirgindir. Görülme sıklığı %3.5 ile %20 arasında değişmektedir. Bu tür zarlar genelde ilişki sırasında yırtılmaz.

Septalı Himen (Ara bölmeli) Kızlık zarının orta kısmında boşluğu bölen, “zara ait ara bir doku parçası” vardır. Görülme sıklığı %1.5-5 arasındadır.

Kribriform himen (Çok delikli, kalburumsu) Hymenin ortasında tek değil birden fazla delik vardır. Bu görüntüsü ile kızlık zarı şekli adeta bir “kalbura” benzer. Görülme sıklığı %1’den daha azdır.

İmperfore Himen (Hymen) :

(Deliksiz) (Patolojik tip) Hymenin ortasında delik yoktur ve “vajina girişi tamamen kapalı”dır. Bu zara sahip kızlar hiç adet kanaması görmezler. Normal şekilde gerçekleşen kanama vücut dışına atılamaz ve hymen arkasında vajina içinde birikir. Oldukça ağrılı bir durumdur ve mutlaka cerrahi bir işlemle açılması gerekir. “Hymen Imperforatus” da denir.

Mikroperfore Himen :

(Küçük delikli) Zarın ortasındaki delik çok küçüktür. Adet kanaması olur ancak oldukça ağrılıdır. Bazen cerrahi müdahale ile açılması gerekebilir.

Multipar Himen :

(Doğum yapmışlarda bulunan) Normal doğum yapmış kadınlarda kızlık zarı doğuma bağlı yırtılır ve geriye kalan kısımlar “karinkül (hymen artığı)” olarak adlandırılır.

KIZLIK ZARI İLE İLGİLİ SIKLIKLA SORULAN SORULAR :

Kızlık zarı dışarıdan bakılınca görülür mü?
Hayır. Kızlık zarını incelemek için dışarıdan baktığınızda görmeniz pek mümkün değildir. Çünkü kızlık zarı 2-3 cm içeride kalmaktadır. Özellikle kilolu bayanlarda cilt altı yağ dokusunun kalınlığından ötürü kızlık zarı (hymen) daha derinlerde 4-5 cm içeride olabilmektedir.

Kızlık zarı ilk cinsel ilişkide mutlaka kanar mı ?
Hayır. Kızlık zarı kısmen esnek olmasına karşın, vajinanın içine girilen ilk ilişkide kolaylıkla yırtılan ve kanayan damarlardan zengin bir anatomik yapıdır. Ancak kızlık zarının özgün yapısı bazı kadınlarda penis girişine izin verir ve birden çok defa ilişkide bulunsa bile zarda yırtık meydana gelmez. Bu tür zarlara “duhule (geçişe) müsait zar” adı verilir. Halk arasında ise “esnek zar” veya “elastik zar” olarak adlandırılır. Bu durumda zar ancak normal doğum sonrasında yırtılacaktır.

Diğer taraftan kişiler arası önemli yapısal farklılıklar nedeniyle, kızlık zarı aşırı esnek olanlarda veya zar üzerinde yapısal olarak çok az sayıda damar bulunması durumunda yine ilk cinsel ilişkide kanama gerçekleşmeyebilir.

Bazen de ilk ilişkide yırtılmanın olduğu bölgede hiç damar olmayabilir veya bulunan çok küçük damarlar anında pıhtılaşabilir, böylelikle de hiç kanama izlenmeyebilir.

Tıbbın ana kitaplarından Merck Manuel’e göre kızlık zarının % 50’si ilk ilişkide kanamamaktadır.

Kızlık zarının yırtılması (bekaretin kaybı) ağrıya neden olur mu ?
Çoğu zaman kızlık zarı bozulması (bekaretin kaybı) sırasında hiç bir ağrı hissedilmemektedir. Ancak bazı kadınların ilk ilişki sırasında kendilerini kasmaları sonucunda veya kızlık zarının normalden kalın – yüksek kenarlı olması durumlarında ağrı ve kanama beklenilenden fazla olabilir. Ağrı biraz da kişinin ağrı eşiğinin düşük olması ile ilişkilidir.

Genel olarak kızlık zarının yırtılması sırasında dayanılmayacak kadar çok bir rahatsızlık olmaz. Burada erkeğin davranışı ve yaklaşımı da son derece önemlidir. İlk ilişki ister istemez her kadında endişe ve korku sebebidir. Erkeğin yavaş, anlayışlı ve yumuşak davranışı olayın ağrısız olmasını sağlar.

Ayrıca her ilişkide olması gerektiği gibi ilk ilişkide de “ön sevişme” denilen kısım mümkün olduğunca uzatılarak vajenin yeterince ıslanmasının sağlanması, ilişkinin daha rahat ve ağrısız olmasına neden olacaktır.

Kızlık zarı kanaması miktarı ne kadardır ?
Kanamanın miktarı genelde çok azdır ve kısa sürede kendiliğine durur. Ancak çok nadiren hymen arkasından bir damar açığa çıkması sonucunda kanama durmazsa cerrahi müdahale ile dikiş atılması gerekebilir.

Bazı durumlarda ise vajina girişinde, hatta derinlerde yırtıklar meydana gelmesi (“Coit yırtıkları”) sonucu şiddetli ve durmayan bir kanamalar görülebilir. Bu gibi durumlarda cerrahi müdahale ile dikiş atılması gereklidir.

Kızlık zarı bozulduğunda mutlaka kanama olur mu ?
Hayır. Bazı durumlarda kızlıkta yırtık meydana gelmesine rağmen hiç kanama olmayabilir. Özellikle yırtık damarsız bir bölgeden geçmişse kişide kanama olmayacaktır.

Vajinal kanama olması kızlık zarının yırtıldığını mı gösterir ?
Hayır. Bazı durumlarda kızlık zarı bozulmaz ancak dış kısımlarda yırtık ya da sıyrık olabilir ve buralardan kanamalar görülebilir.

Kızlık zarı sürtünme ile bozulur mu ?
Kızlık zarı yalnızca sürtünme ile bozulmaz. Yalnızca içeriye yabancı bir madde sokulması, vajinaya darbe alınması veya penisin girmesi ile yırtılma olmaktadır.

Mastürbasyon kızlık zarına zarar verir mi ?
Hayır. Vajina içine bir şey sokmaya denenmediği taktirde, dıştan mastürbasyon kızlığa zarar vermez.

Kızlık zarının bozulduğu nasıl anlaşılır ? “Bekaret kontrolü (bekaret kontrolü)” nasıl yapılır ?
Kanamanın olup olmaması ile kızlık zarının bozulup bozulmadığı anlaşılamaz, bu ancak bir kızlık zarı (himen) muayenesi ile anlaşılır. Muayene son derece kısa ve ağrısız bir işlemdir. Bunun için uzman jinekolog gazlı bez ile büyük dudakları çekerek kızlık zarını gözlemler, böylelikle kişinin bakire olup olmadığı anlaşılmış olur.

Kendi kendine kızlık muayenesi olmaz. Ayna ile hymeni görebilirsiniz ancak bunu yorumlamak bir deneyim gerektirir.

Kızlık zarı bozulmadan gebelik oluşabilir mi ?
Evet. Gebelik oluşması için kızlık zarının bozulması şart değildir. Önceden anlatıldığı gibi esnek olan bir zar tam bir cinsel ilişkide bozulmamış olmasına karşın gebelik oluşabilir.

Diğer bir olasılık da yine ender görülmesine karşın erkeğin kızlık zarına çok yakın bir yere boşalmasıdır. Spermler kamçılarıyla hareket eden hücreler olduklarından vajinanın girişinden rahim ağzına ve buradan da tüplere geçerek yumurta ile karşılaşıp birleşerek (döllenme sonucu) dış gebelik de dahil olmak üzere gebeliği başlatabilirler.

Bu nedenlerle tam bir ilişki olmasa bile (dışarıya boşalma ile) gebelik şansı düşük gibi görülse de bu şans hiçbir zaman sıfır değildir.

Kızlık zarı bozulmadan muayene ya da kürtaj yapılabilir mi ?
Evet. Zar yapısı uygun olan, yani açıklığı geniş olan kişilerde hymen yapısına zarar vermeden “spekulum incelemesi” hatta kürtaj dahi yapılabilir.

Bakire bir kadının jinekolojik muayene olması mümkün müdür ?
Jinekolojik muayenenin en önemli aşamalarından biri vajinanın ve rahim ağzının gözlenmesi için yapılan “spekulum muayenesi”dir. Günlük tıp uygulamalarında bakire olanların muayenesinde çoğunlukla bu işlem uygulanmamakta ve elle muayene makattan yapılmaktadır.

Öte yandan akıntı sorunu olan hemen hemen tüm bakire genç kızlarda ve kız çocuklarında vajinal kültür almak mümkündür.

Kızlık zarı dikimi yapılabilir mi ?
Evet. Aynı ilk cinsel ilişkiyi taklit eder tarzda kızlık zarı onarımı (kızlık zarı diktirme) operasyonu yapılarak ilk gecede kanama olması sağlanabilir.
Kızlık zarının dikilmesi işlemine “hymenoplasty” ameliyatı adı varilir. Kızlık zarı dikimi ameliyatları kızlığın yenilenmesi ve tamiri için yapılır, sağlık sorunlarından değil sosyolojik nedenlere bağlı olarak yapılmaktadır.

logo k.jpg
 
Kimlere Preimplantasyon genetik tanı (PGT) Yapılmalıdır?

– 36 yaş üstü anne adaylarında
– Tüp bedek uygulamalarında gebelik elde edilememiş çiftlere,
– Tekrarlayan erken gebelik kayıpları (düşükleri) olan çiftlere (translokasyon taşıyıcılığı dışı sebepli),
– Dengeli translokasyon taşıyıcısı çiftlere,
– Ailevi Akdeniz anemisi, Orak Hücre Anemisi, Kistik fibrozis, SMA gibi tanısı mümkün olan bazı tek gen hastalıkları yönünden risk taşıyan eşlere,
– Aile bireyleri ile HLA uyumlu embriyonun seçilmesi,
– Önceki gebeliklerinden genetik hastalıklı bir çocuk sahibi olan çiftlere,
– Anöploidili (kromozom bozukluğu bulunan) gebelik öyküsü olan annelere,
– Gonadal mozaism (İki yada daha çok aynı anormalliğe sahip doğum ürününe rağmen eşlerin genetik test sonuçlarının normal olması) olgularına,
– TESE olguları (şiddetli erkek infertilitesi ile birlikte olan olgular),
– Poor responder’lar (hiperstimulasyon protokolüne yetersiz cevap veren olgular),
– X kromozomuna bağlı geçiş gösteren hastalıklar açısından eğer söz konusu hastalığın direkt genetik tanısı yapılamıyorsa embriyonel seks tayini.
Embiyo Biyopsisi ve PGT Ne Kadar Güvenlidir?

PGT sırasında %0.3 embrioların zarara uğrama olasılığı vardır . Bu oran çok düşük bir orandır. PGT’nin Hatalı Sonuç Verme Oranı Nedir? %2-7arasında deyişmekle beraber PGT’nin hatalı sonuç verme oranı kullanılan yönteme bağlı olarak değişir.
“Tek Gen Hastalıkları” Ne Demektir?
Tek gen hastalıkları DNA üzerinde şifrelenmiş “gen” dediğimiz ünitelerin işlevlerinin bozulması ıle meydana gelen r genetik hastalıklar grubudur. Akraba evliliklerinde bu genetik hastalıklar daha sık karşımıza çıkar.
Tek hücre DNA analizi ile Tek gen hastalıklarının preimplantasyon genetik tanısı yapılabilir.Kistik fibrosis, Hemofili A1 ve B, Alpha L-1 antitripsin yetmezliği, Tay sach’s ve Sickle cell (orak hücreli) anemi, Retinitis pigmentoza, Talassemiler (akdeniz anemisi), Alport, Gaucher’s, Uzun zincir acyl-CoA dehidrogenaz eksikliği, Multiple epiphyseal displasia, Achondroplasia (cücelik), Neurofibromatosis, Epidermolysis bullosa, Myotonic dystrophy, X-linked hydrocephalus, Kanser predispozisyonu ve Fanconi anemisi gibi hastalıkların preimplantasyon genetik tanıları yapılabilmektedir.
 
Kıbrıs’ta Yumurta, Sperm ve Embriyo Dondurma İşlemi

Günümüzde, artık dünyanın sayılı merkezlerinde uygulanan yumurta dondurma programı taze sikluslarla aynı şekilde gerçekleştirilmektedir.

Merkezimizde, yumurta dondurma-çözme programı sayesinde taze yumurta kullanımıyla neredeyse aynı gebelik oranlarımız vardır.

Kariyer planlaması ve yaşam şartları nedeniyle bir çok bayan evlenme yaşını, çocuk planlamasını daha ileri yaşlarda düşünmektedir. Ancak bilindiği gibi gebe kalmada gerek doğal yollardan, gerekse tüp bebek tedavilerinde bayan yaşı çok önemlidir. Bayan yaşı arttıkça gebe kalabilme şansı giderek azalmaktadır.

Artık başarılı bir yumurta dondurma programı sayesinde kısa süreli yumurtalıkların uyarılması sonrası toplanan yumurtalar uzun yıllar saklanabilmekte ve bayan gebelik düşündüğünde bunlar çözülüp tekrarkullanılabilmektedir. Bayanın yaşı kaç olursa olsun, yumurtaların yaşı, dondurulduğu dönemde kalmış olacaktır. Yumurta büyük ve karmaşık bir yapıdır ve düşük ısılara karşı çok hassastır. İlk çalışmalarda olgun olmayan yumurtaların dondurulması önerilirken, günümüzde çalışmalar olgun olan yumurtaların dondurma işlemine daha dayanıklı olduğunu göstermiştir. Toplama işlemi sonrasında yumurtalar etrafındaki hücrelerden arındırılır ve normal olan olgun yumurtalar dondurulur. Dondurma işlemi esnasında ısının hangi hızla azalacağı, hangi koruyucu maddenin kullanılacağının seçilmesi büyük önem taşımaktadır. Yumurta dondurma işleminden sonra, dondurulmuş yumurtalar sıvı nitrojen içerisine (-196°C) yerlştirilirler. Sıvı nitrojen içerisindeki yumurta genetik olarak uzun süre bozulmadan saklanabilir. Yumurta dondurma-çözme sonrası doğan bebeklerde bu güne kadar bu işleme bağlı bir sakatlık görülmedi. İlk zamanlarda çözme işlemi sonrasında yüzde 60 yumurta canlı kalırken günümüzde bu oran yüzde 80-90’lara kadar ulaşmıştır. Yine , yumurta çözme işlemi sonrasında başlangıçta düşük olan döllenme oranları mikroenjeksiyonun kullanılmaya başlamasıyla birlikte daha da artmıştır.

Yumurta dondurma programı kimlerde uygulanabilir ?
– Daha ileri yaşlarda çocuk sahibi olmayı planlayan bayanlar (kariyer dolayısıyla ,henüz evlenmeyi düşünmeyen yada erteleyen bayanlarda…)
– Kemoterapi, radyoterapi gibi kanser teadavilerine maruz kalacak yada yumurtalıkları zorunlu olarak alınması gereken fakat rahimi kalacak bayanlardaa bu işlemlerden önce yumurta dondurma programı uygulanıp ileriki dönemlerde tedavileri tamamlandığında gebelik elde etme şansı doğacaktır.
Tüp bebek tedavisi sırasında hiperstimülasyon gelişme riski olan hastalarda ( bu yöntem ile yumurtalar dondurulup birkaç ay sonra mikroenjeksiyon yapılıp transfer işlemi gerçekleştirilebilir).
– Erkeğin, yumurtaların toplanması döneminde sperm vermek için zorunlu bir sebepten dolayı merkezde bulunamayacağı durumlarda (örneğin acil bir tıbbi sağlık sebebi yada iş sebebiyle).

Kısacası günümüzde tıbbi yada özel bazı sebeplerden dolayı artık son derece başarılı bu yumurta dondurma programı sayesinde, bayanlar yumurtalarının saklamaklanması şansına sahiptirler.

Embriyo transfer işlemi yapıldıktan sonra artan dondurulabilecek kalitedeki embriyolar kliniğimizde çiftin onayı alındıktan sonra vitrifikasyon tekniği ile dondurulmaktadır. Böylece, daha sonra yumurtalıkları uyarmaya gerek kalmadan dondurulmuş embriyoları transfer edebiliyoruz. Vitrifikasyon tekniği ile çok başarılı sonuçlar alıyoruz. Yavaş veya klasik dondurma teknikleri ile karşılaştırıldığında embriyolar dondurma işleminden daha az zarar görüyor, gebelik oranı dondurulmamış embriyolara benzer sonuçlar veriyor.

Embriyo dondurma işlemi kimlere uygulanabilir;

Embriyo transferi sonrası dondurulabilecek kalitede embryosu geride kalan hastalarda,
– Tüp bebek tedavileri esnasında hiperstimülasyon( yumurtalıkların normalden fazla yanıt verdiği ,transfer işleminin daha sonraya planlandığı vakalar) riski olan hastalar…
-Herhangi bir sebeple transfer işleminin daha sonraya planlandığı hastalar( örneğin kanser kemoterapi yada rayoterapi gibi ,acil bir sebepten başka bir tıbbi tedavi olması gereken hastalar).
Bu kişlerde transfer işlemi daha sonra,donmuş embriyoların çözülmesi ile gerçekleştirilebilir.

logo k.jpg
 
Tese, Tesa ve Mikro Tese Yöntemleri

Semende sperm bulunmaması azoospermi olarak bilinir. Spermi taşıyan kanallarda tıkanıklık veya testislerdeki sperm yapımı bozukluğuna bağlı olarak ortaya çıkar. Tedavi yöntemi mikroenjeksiyondur. Bu tedavi yönteminde spermin elde edilmesi ürolog tarafından gerçekleştirilen ve TESAya da TESE olarak bilinen cerrahi işlemlerle sağlanır. Günümüzde tüp bebek merkezlerine başvuran çiftlerin yaklaşık %5’i bu yöntemlerle tedavi edilmektedir.

TESA (Testiküler Sperm Aspirasyonu):


Sperm hücrelerini taşıyan kanalların tıkalı, gelişmemiş olması veya çok az sayıda sperm üretimi nedeniyle erkekten alınan semen içerisinde sperm bulunmaması durumunda, testislerden iğne ile sıvı çekilip sperm hücresi elde edilmesi yöntemine TESA denir.
Operasyon lokal anestezi altında gerçekleştirilir, hasta aynı gün içerisinde normal hayatına devam edebilir. Bu yöntemle elde edilen olgun veya gelişmekte olan spermler, ICSI (mikroenjeksiyon) yönteminde kullanılır.


TESE (Testiküler Sperm Ekstraksiyonu):

TESA yöntemi ile sonuç alınamadığında veya ileri düzeyde sperm üretimi eksikliği olan durumlarda, testislerden cerrahi müdahale ile parça alınması yöntemine TESE denir. Operasyon lokal anestezi altında gerçekleştirilir, hasta aynı gün içerisinde normal hayatına devam edebilir. Bu işlem, ameliyat mikroskobu ile incelenerek testislerden küçük doku parçacıkları alınması anlamına gelir. Ameliyat mikroskobunun kullanılması, sperm bulunma ihtimalinin yüksek olduğu doku bölgelerinin daha kolay ayırt edilmesini sağlar. Aynı zamanda dokuyu besleyen damarlarda da hasar en aza indirilmiş olur. Alınan doku parçacıkları mikroskop altında daha ileri düzeyde bir incelemeye tabi tutulur. Sperm hücresi bulunduğu taktirde ICSI (mikroenjeksiyon) yönteminde kullanılmak üzere çeşitli hazırlık aşamalarından geçirilir.

Mikro Tese Yöntemi :
Çocuk sahibi olamayan azospermik erkekler ‘mikroskobik testiküler sperm ekstrasyonu’ denilen “mikro tese” yöntemiyle çocuk sahibi olabilmekteler. Tıkanıklığa bağlı olmayan durumlarda ise testislerde sperm üretimi ya hiç yokturya da belirli alanlarda çok sınırlı sayıda olmaktadır. Bazı tübüllerde hiç üretim olmazken bazılarında az sayıda sperm olabilmektedir. Menisinde sperm olmayan erkeklerde, ameliyat mikroskobu kullanılarak testisinden sperm elde etmek için yapılan bu işlemde, sperm bulunan alanlar daha kolay tanımlanarak sperm elde edilebilmektedir. Anestezi altında yumurtalıklar açılarak mikroskop altında incelenir. Bu yöntemle yumurtalıkta sperm üretilen bölgeler daha iyi seçilmekte ve alınan doku miktarı daha az olduğundan çok sayıda alandan parça alınabilmektedir. Bu dokular laboratuarda embriyolog tarafından kesilerek kanalların içine dökülmüş ya da kanallara yapışık olan sperm hücreleri ayıklanarak mikroenjeksiyon işleminde kullanılır. Bu yöntem testisin mikroskop ile incelenmesi sperm bulma şansını da yükseltmekte ve daha fazla sayıda sperm elde edilmesini sağlamaktadır. Diğer önemli bir konu da hastanın testisinden doku kaybının eski yönteme oranla daha az olmasıdır. Böylece, operasyonda testislerin en az zarar görmesi sağlanmakta, salgılanan testosteron hormonunun kandaki seviyesini azaltacak işlemlerden kaçınılmaktadır.

TESA ve TESE Kimlere Uygulanabilir?

– Sperm kanallarının doğuştan yokluğu.
– Sperm kanallarında tıkanıklık.
– Hormonal faktörler.
– Genetik nedenler; erkekte sperm üretimini sağlayan genler Y kromozomu üzerindedir. Bu genlerdeki problem sperm üretimini etkiler.
– İlaçlar, özellikle kanser tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar sperm üretimini kalıcı olarak durdurabilir.
– Enfeksiyon (Kabakulak sonrası).
– Radyasyon, özellikle kanser tedavisi sebebiyle radyasyon alınması , sperm üretimini tamamen ortadan kaldırabilir ve bu durum kalıcı olabilir.

İşlem nasıl yapılır?

Anestezi altında yapılan ağrısız bir işlemdir. Mikroskop altında her iki testisin en az 4 farklı noktasından doku örneği alınır. Alınan doku örnekleri bir seri işlemden geçirilerek, canlı sperm hücreleri ayrılır. Bu hücreler mikroenjeksiyon işleminde kullanılır.
Testis biyopside testisin tek bir bölgesinden örnek alınır. Ancak testisin diğer bölgelerinde sperm üretimi olabilir. Bu nedenle testis biyopsi sonucu sperm hücresine rastlanamayan hastalarda TESE ile sperm hücresi elde edilebilir.
Sperm bulunamaz ise kadına lüzumsuz yere tedavi yapma riski vardır.bu nedenle mikro tese sonucu elde edilen sperm hücreleri dondurularak saklanır , ondan sonra hasta tüp bebek tedavi programına alınır.
Dondurma işlemi sperm kalitesini bozmaz. Ayrıca ikinci defa tüp bebek gereken hastalarda tese ameliyatının tekrarını engeller.

Dikkat edilmesi gerekenler:

– Operasyon öncesi en az 6 saat hiçbir şey yememeli ve içmemelisiniz (Su dahil).
– Operasyon bölgesini jiletle temizleyiniz. Banyo yapınız.
– Operasyon sonrası testisler üzerine baskı ağrıya neden olacağından, yanınızda bol pantolon veya eşofman altı getiriniz.
– Operasyondan 1 -2 saat sonra taburcu olacaksınız
– Operasyondan sonra 3 saat içinde sıvı gıda alınımına başlanabilir.
– Operasyondan sonra 5. gün banyo yapabilirsiniz.
– 1 hafta cinsel ilişkide bulunmayınız.
– Ağrınız olursa ağrı kesici kullanabilirsiniz.
– Operasyon yerinde kızarıklık, şişlik, kanama olursa doktorunuza mutlaka bildiriniz.
– Mikro TESE sırasında kendiliğinden eriyen dikişler kullanıldığından dikiş alınma işlemi yoktur.Dikişler 7-10 günde kendiliğinden eriyecektir.

İşlem sonucunda canlı sperm hücresi elde edilemeyebilir. Bu risk altta yatan nedene bağlıdır.Sperm kanallarında tıkanıklık olan bir hastada sperm bulunma şansı; hormonal veya genetik problemi olan hastaya göre daha yüksektir. Ameliyat sonrası nadiren operasyon yerinde enfeksiyon, kanama olabilir.

logo k.jpg
 
Azospermi

Azospermi menide hiç sperm görülememe durumuna denir. Bu hastalarda azospermiye sebep; hormonal veya genetik bozukluklar, çocukluk çağında inmemiş testis veya fıtık nedeniyle geçirilen ameliyatlar, testislerin yerinde olmamasının geç farkına varılması ve erişkin yaşta ameliyat olmak yada hala testislerin yerinde olmaması ( kasık kanalından torbaya inip çıkan, kasık kanalı veya karın içinde vb ), çocukluk çağında geçirilen ve testisleri şişirerek faaliyetini bozan ateşli enfeksiyonlar ( kabakulak, menenjit vb ) testis tümörü nedeniyle ameliyat sonrası kemoterapi veya radyoterapiye maruz olmak , çeşitli travmalar (trafik kazası, spor yaralanmaları) olabileceği gibi sperm yollarının doğuştan olmaması, gelişmemesi veya tıkanık oluşudur. Çocuk sahibi olamayan azospermik erkekler artık ‘mikroskobik testiküler sperm ekstrasyonu’ dediğimiz “mikro tese” yöntemiyle çocuk sahibi olabilmektedirler.

Bir erkeğin menisinde hiç sperm olmaması değişik nedenler ile ortaya çıkabilir. Bunların bir kısmı sperm kanallarının tıkanıklığına bağlıdır. Böyle bir durumda testislerde sperm üretimi olmakla birlikte bu spermler kanallardaki tıkanıklık nedeni ile meni ile dışarıya atılamamaktadır. Bu durumda tıkanıklığa bağlı sperm olmamasından söz edilir. Tıkanıklığa bağlı azospermi olgularında ince bir iğne ile tıkalı olan kanallara ya da testis dokusu içine girilerek küçük parçalar alınır. Bu parçalar içinde sperm bulma oranı % 100’e yakındır.

Tıkanıklığa bağlı olmayan durumlarda ise testislerde sperm üretimi ya hiç yoktur ya da belirli alanlarda çok sınırlı sayıda olmaktadır. Testis dokusu içinde binlerce küçük tüp benzeri yapı vardır ve bu yapılarda sperm üretimi değişik aşamalarda devam eder. Bazı tübüllerde hiç üretim olmazken bazılarında az sayıda sperm olabilmektedir. Cerrahi sperm arama yöntemleri ile Testisin değişik bölgelerinden alınan çok sayıda parça incelendiğinde sperm hücresi bulunabilmektedir. MİKROSKOPİK TESE yöntemi böyle vakalarda sperm elde etme şansını büyük oranda arttırmaktadır. Menisinde sperm olmayan erkeklerde, ameliyat mikroskobu kullanılarak testisinden sperm elde etmek için yapılan bu işlemde, sperm bulunan alanlar daha kolay tanımlanarak sperm elde edilebilmektedir.

Genel anestezi altında yumurtalıklar açılarak mikroskop altında incelenir. Bu yöntemle yumurtalıkta sperm üretilen bölgeler daha iyi seçilmekte ve alınan doku miktarı daha az olduğundan çok sayıda alandan parça alınabilmektedir. Bu dokular laboratuarda embriyolog tarafından kesilerek kanalların içine dökülmüş ya da kanallara yapışık olan sperm hücreleri ayıklanarak mikroenjeksiyon işleminde kullanılır.

Bu yöntemin avantajları:

Testisin mikroskop ile incelenmesi sperm bulma şansını da yükseltmekte ve daha fazla sayıda sperm elde edilmesini sağlamaktadır. Eski tekniklerle sperm bulma oranı %30-40 arasında değişmekte iken, bu teknik ile sperm bulma oranı %60-70 civarına çıkabilmektedir.

Diğer önemli bir konu da hastanın testisinden doku kaybının eski yönteme göre 70 kat daha az olmasıdır. Böylece, operasyonda testislerin en az zarar görmesi sağlanmakta, salgılanan testosteron hormonunun kandaki seviyesini azaltacak işlemlerden kaçınılmaktadır.

Mikroskop altında yapılan bu yöntemin diğer bir avantajı ise, testisi besleyen damarlara zarar vermeden kesi yapılabilinmesidir. Bu nedenle operasyon sonrası oluşacak yan etkiler azaltılabilmektedir. Çoklu biyopsi ile başarılı olunamamış ve Klinefelter sendromu gibi genetik nedenlere bağlı sperm yokluğu olan kişilerde bu yöntemle % 60’ın üzerinde sperm bulma şansı elde edilebilmektedir.

logo k.jpg
 
Kısırlık (infertilite) nedir ?

Kıbrıs Tüp Bebek Merkezi olarak bugün sizlere kısırlıktan bahsedeceğiz. En az 1 yıl herhangi bir korunma yöntemi kullanmadan haftada 2-3 kere girilen cinsel ilişkiye rağmen gebeliğin meydana gelmemesine “infertilite” yani kısırlık denir. Bu sorunu yaşayan çiftlere de “infertil (kısır)” denir.

Kısırlık (infertilite) türleri nelerdir ?


Primer infertilite (birincil kısırlık) ; En az bir yıl süreyle korunmamaya rağmen gebelik oluşmaması halidir.

Sekonder infertilite (ikincil kısılık) ; Önceden gebelik oluşmasna rağmen sonrasında tekrar çocuk isteme durumunda en az bir yıl korunmamaya rağmen yeni bir gebelik olamaması halidir.


Kısırlık (infertilite) ile ilgili oranlar :
İnfertilite görülme sıklığı toplumlar arasında çok fazla farklılık göstermez. Tüm dünyada çiftlerin yaklaşık %15’i infertilite nedeniyle yardımla üreme tekniklerine başvurmak zorunda kalmaktadır. Bu infertil (kısır) çiftlerin büyük bir kısmında gebe kalamamanın nedenini açıklayacak sebepler bulunabilirken, yaklaşık %10-12’sinde ise herhangi bir patoloji tespit edilemez. Bu çiftlerdeki problem “açıklanamayan infertilite (unexplained infertility)” olarak adlandırılırlar.

Hiç bir sağlık problemi olmayan tamamen normal bir çift kadının tek bir adet döneminde, her gün ilişkide bulunsalar bile, gebe kalma olasılığı sadece %25’dir. Çiftin fertilite potansiyelini gösteren bu durum “fekundite” olarak adlandırılır.

Görüldüğü gibi gebelik (fertilite) aslında olasılık işidir. Hangi çiftin gebe kalabileceğini ya da hangisinin gebe kalamayacağını önceden tahmin etmek mümkün değildir.

Tek bir aydaki %25 olan gebelik elde etme şansı (fertilite) bir yılın sonunda %85’e ulaşır. Yani bir yıl sonunda her 100 çiftten 85’inde gebelik elde edilecek ;geri kalan 15 çift ise infertilite ile karşı karşıya kalacaktır.

İnfertilite sebebiyle yapılan araştırmalarda, %40 oranında erkeğe bağlı, %40 oranında kadına bağlı ve %20 oranında ise her iki eşe bağlı nedenler saptanır.

Gebelik oluşması için ne gibi faktörler olmalıdır?
Doğal yolla olan adet döneminde, bir sonraki adet kanamasından iki hafta önce olgunlaşmış follikülün içerisinden genellikle tek bir yumurta atılır. Follikül, yumurta atılmadan önce 20-22 mm’ye kadar büyüyen içi sıvı dolu bir keseciktir.

Genellikle bir follikül içerisinde tek bir yumurta mevcuttur. Atılan yumurta (ovum) tüplerden inerken bir spermle karşılaşması durumunda döllenme (fertilizasyon) oluşur ve döllenen embriyo yaklaşık 7 günlük bir yolculuktan sonra rahim içine yuvalanıp büyümeye başlar. Bu şekilde bir gebelik başlamış olur. Tabi ki tüm bunlar bu kadar basit değildir. Son derecede karmaşık olaylar dizgisini içerir.

12742037_521168138065636_5489588816104497747_n.jpg
 
hocam merhaba.antalys bölgesindeyim.3 tüp bebek denemem oldu.1.nci tuttu fakat 4 aylıkken amniyo sıvısı delindi ve vakumla kürtaj oldum.bu merkezi kızdım 3 ay beklesikten sonra başka merkezde tüp bebek denemem oldu 2.nci bundan 4 yumurta 1n.ci kalitedeydi.2 ni dondurduk.3 gün trasfer oldu.8 hücreye bölünmüştü.sonuç negatif ardından dondurulanları transfer yaptırsım sonuç yine aynı.sonra bu merkeze se kızıp tekrar rahim filmi çektirdim.rahmim de ileri drece de yapışıklık var ve sol tüpte de hidrosalpenx vAr.bu durumda ne yapmalıyım.histereskopi ysptırdım burda ama açamadılar.ankaraya giticem ya da kıbrısa mı gelmeliyim.bana yol gösterirseniz sevinirim.ayrıca regl oluyorum günü gününe.her 28 günde bir.ağrım yok.çok ilginç.39 yaşondayım.çikoöata kisti ameliyatı oldum 2 sene önce ilk denememden önce.bana yol gösterirseniz sevinirim.yani bu yapışıklıkla tüp bebek denedim olmadı.hovalarsa farkedememiş.
 
logo k.jpg


Tüp bebek nedir?


Tüp bebek nedir sorusuna herkesin anlayacağı şekilde bir yanıt vermek gerekirse, kadın ve erkeğe ait yumurta ve spermi dış ortamlarda dölleme (birleştirme) işlemidir.

Bu yöntemle Dünya’ya ilk gelen bebek ise 1978 yılında İngiltere’de Dünya’ya gözlerini açmış ve bebeği olmayan ailelerin umut ışıkları olmuştur.

Çocukları olmayan adaylar için laboratuvar ortamında döllenen yumurta ile yardımcı bir tedavi yolu geliştirilmiştir. Dışarıda döllenilen yumurtalar anne rahmine transfer edilerek orada bebek oluşumunun başlaması hedeflenir.

280 x 150 (5).jpg
280 x 150 (5).jpg
 
logo k.jpg


Tüp bebek tercih edilme sebepleri

Tüp bebek, çocuğu olmayan aileler tarafından tercih edilen bir yöntemlerden biridir. Nedeni ise bu tedavinin yüksek başarı oranın olmasıdır.

Bu tedavi ilk olarak tüplerinde problemi olan kadınlarda uygulanmaya başlamıştı. Daha sonra ise çiftlerin kısırlık tedavisinde de tercih edilmeye başlandı.

Mürüde_Cakartas_Dagdelen.jpg
 
logo k.jpg



Tüp bebek ne zaman yapılır?

Tedavi sonucunda çocuğu olmayan aileler, kısırlık ve birçok tedavi yönteminde kullanılan tüp bebeği şu durumlarda yaptırabilirler.

*Kadınların kanallarında/tüplerinde problem olduğu durumlarda,

*İleriki yaşlarda neden olduğu açıklanamayan kısırlıklarda,

*Spermlerde sorun olduğunda,

tüp bebek yöntemi uygulanır.

Bazı özel durumlarda da tüp bebek yöntemi tercih edilmektedir. Örneğin; Endometriozis veya Polikistik over sendromu gibi yumurtlama problemlerinde de tüp bebeğe başvurulmaktadır.

Tüp bebek yöntemi bayanın adetinin 2 ile 5. Günleri arasında ilaç tedavisi ve yumurta takibi yapılarak başlanır. Tedavinin sonuç vermesi açısından bu ilaçlar düzenli olarak kullanılmalıdır.

Yumurtaların gelişimini incelemek adına ultrason kontrolü yapılır. Bazı durumlarda, bu kontroller doktorlar tarafından gün aşırı da yapılabilir.

a.jpg
 
X