- 6 Aralık 2010
- 34.491
- 91.166
-
- Konu Sahibi Idrakyollariiltihabi
- #301
Çok üzüldüm yasadiklariniza... kardesleriniz ve onlar gibi nice masum yavrucak neler yaşanıyor şu yeryüzünde... bazen bu dünyanın yıkılmasını istiyorum. Bu yaşananlara içim elvermiyor...Herkes kendi cocuklugunu buyutur aslinda. Insan olmanin yikici yani..
Not: Annem diye bahsettigim (evlat edinen)
Yengem diye bahsettigim (biyolojik)
Sizleri okurken cok uzuldum. Oysa ben heo annem gibi olmaya cabalayan biriyim. Hep onun gibi olamama kaygisi guderim.
Bende derin cukurlari digeri acmisti. Daha biyolojik olarak bir bagimiz oldugunu bilmeden evvel yengem saniyordum. Ve kuzenlerimi hep doverdi ama oyle boyle degil.. ona bir konu acmaliyim..
Dovdukleri kardesimmis tabi. Bu eziyetin bende neden boyle yara biraktigini anladim boylece.
Yurutecle gezen bebegini merdivenlerden itmek, dustu diye yarasina kolonya basmak, yanlislikla elini yakan oglunun eline plastik eritmek.
Ve bana elini surememesi.
Ah o kadar burugum ki annemi cok ozluyorum.
Bir keresinde kuzenim sandigim abimle disarda oynayip, pacalarimizda eve kum getirmistik bilmeden.
Ve sira dayagina alindik.
Abimin gozune cubukla vurdu benimse belime.
Annem pazara gitmisti.
Geldiginde aninda sikayet ettim.
Yengem bizi dovdu diye.
Abim susmami.istiyordu.
Siz gidince daha cok dover diyordu.
Neyse annem yengeme oyle bir vurmustu ki
Kizima dokunma.diye
Abim yikilmisti.
Onun.koruyani.yoktu
Ah icimde yarasin canim abim.
Neyse dostlar.
Biraz karisik oldu.
Ve noktalamalar icin kusura.bakmayin
Surekli.sorun cikaran.bir telefonla yaziyorum.
Annemden yadigar degistiremiyorum.
Yaralarinizdan openleriniz olsun.
Evlatlarimizi hep vicdanla buyutelim
Bazen aşırı zorlandığımda hem oğlumla ilgili hem de ailemle, "abartma idrak bir sen zorluk yaşamıyorsun" diye basitleştiriyorum yaşadığım durumu.
Dün gece aniden boğazımın sağ tarafına ağrı girdi. Tükürüğümü yutamadım ve sabaha kadar uyumadım. Sabah erkenden doktora gitmek için hazırlandım ve oğlum "okula çıplak gideceğim" "okula değil babaanneme gideceğim" sebepleri ile saatlerce direndi ağladı eşya fırlattı. Zor olsa da sakin kalabildim. Doktor lenflerimde bir sıkıntı olabileceğini ilaç ile düzelmezse daha ayrıntılı incelenecek bir hastaneye gitmemi söyledi. Bu noktada endişe etmem gerekirken ben oğlumu okula gitmeye nasıl ikna edeceğim diye düşünüyordum.
Yolda kendini yerlere atıp bas bas bağıran oğlumu da alıp okula gittim. Müdür ve öğretmenle konuşmak istedim. Hani okul içinde bir değişiklik var mı davranış ve yaşadıklarında diye sormak istedim. "biz oğlunuza ekstra ihtimam gösteriyoruz. Bizimle sorununuz varsa başka kurum da tercih edebilirsiniz" dedi. "sizinle ilgili bir sorunum ya da endişem olsa bunu açıkça söylemememem için bir sebep yok zaten. Ben buraya genel durumda bir değişiklik sezdiğim için konuşmaya geldim. Dikkat ederseniz bir suçlama ya da hesap sorma halinde değilim. Ancak size önerim, işbirliği ile yaklaşan veliye bu cümle ile yanıt vermemeniz daha sağlıklı bir iletişim kurmamıza yardımcı olacaktır" dedim.
Arada garip laf sokmaları oldu ama o kadar ağrım vardı ki cevap verecek takatim olmadı. Şimdi de neden ağzının payını vermedim diye hayıflanıyorum.
Şimdi birçok kişi geçmişi unut kendine acıma vs demişler. Haklılar. Ama mesela benim bugünüm o kadar yorucu ve yıpratıcıydı ki, "hayır ben bir anne olarak elimden geleni yapıyorum. Benden kaynaklı bir sorun yaşamıyoruz. Oğlum özel ilgi ve özen isteyen bir çocuk sadece" diyemiyorum. Diyemiyorum çünkü asla kendimi yeterli hissetmiyorum. Sürekli ever doğru ben hata yapmışımdır düşüncesindeyim. Mesela ince ince anneliğime laf sokuşturan müdüre gerekli cevabı veremedim çünkü ben de içten içe "evet benim de hatalarım var" diye kendimi sorguluyorum. Işte bunlara sebep oldukları için ailemi affetmek zor geliyor.
Aynı anne halleri. Benim annem biraz daha da uç bir kadın. Yani sorunu geçmişte yaşadıkları filan değil. Duygusal olarak hissedemiyor, şefkat duygusu filan yok. Yalnızca bana karşı değil, elinin altında, ona ihtiyacı olan herkese çok acımasız. Dışarıda olan herkese de ben sizden daha aşağıyım psikolojisinde.@GangstaWalk okuduklarıma ne kadar üzüldüm,anlatılmaz,hissedilir...
Böyle bir çocukluk,ergenlik ne kadar çok yara açar.
Ne çok psikolojik şiddet görmüşsünüz siz...
Her biri ayrı travma sebebi,ayrı psikolojik vaka.
Idrakyollariiltihabi doğumda bağıramadığını anlatmış ya,
kendi doğumum şimdi geldi aklıma.
11 saat sancı çektim,son 4 saati suni sancı olmak üzere.
Çatala çıktığımda çok canım yanıyordu,belimi sanki demir bir tarak etlerimden ayırıyordu.
Buna rağmen hiç ama hiç bağırmadım.
Buna şartlanmıştım sanki.
Doktorum lütfen bağır,çığlık at ki o çığlıkla birlikte bebek de çıksın içerden,artık bunaldı,kalp atışı zayıfladı dedi.
Buna rağmen bağıramadım,oğlumun ınga sesiyle birlikte sanki hiç durduramayacağımı düşündüğüm bir ağlama tuttu beni.
Bugüne kadar bu konu üzerinde hiç düşünmemiştim belki de düşünmek istemedim.
Muhtemelen 'dayanıklı kadın,asil kadın, doğumda bağırmaz,ne o öyle avaz avaz,ayıp denen bir şey var,hiç gıkım çıkmadan doğurdum seni,kardeşin hadi sezeryan ama sende sesimi ebe bile duymadı' diye beni bu konuda bile kodlayan annemin eseriydim.
Her zaman,her durumda,en doğru şekilde davranan,babasının örnek kızı böyle doğum yapardı işte...
Kısacası dertler derin,yara çok,çare ise yine bizde, kendimizde...
Ne de guzel ifade etmıssınız tüm kalbınızın ictenlıgını hissettım ve bı anne olarak duygulandım cok anlamlı bı noktaya degındınız cogu annelerın görmek ısteyıp göremedgı nokta... tesekkurler..Merhaba hatunlar
Konuya neresinden başlasam bilemiyorum. En temizi anneliğimden başlamak. Oğlumla ilgili konu açmıştım. Birçoğunuz dehşete kapılırken, bir kısmınız da bana acıdı. Zor çocuk annesi olarak verilen hiçbir tepki, yaşadıklarımdan daha ağır olamadı tabi.
Oğlum kreşe başladı. Nispeten düzeldi, bazen farklı zorluklar yaşatıyor, bazen "kreşin hiç mi faydası olmaz arkadaş, Allahım sana geliyorum" diye söylenmeme sebep oluyor, bazen de sadece "iyi ki" dedirtiyor. Altı aydır ciddi manada çabalıyorum. Psikolog, kreş, kendimi törpüleme ve ikimizi de iyileştirme çabalarım az da olsa karşılık buluyor. Bu çabalara "çocuk eğitimi" ile alakalı bulduğum tüm kitapları çılgınlar gibi okumam da eklendi. Bulduğum tüm makaleleri, kitapları okudum. Araştırdım, ezberledim ve zaten çorba olmuş beynimi kullanılmaz hale getirdim.
Kendi savaşım tam da bu noktada başladı. Ve evet bu sefer iki saattir kendimi tutamadan ağlıyorken "annem aslında iyi bir insan. Kötü bilmesin kimse" demeyeceğim. Lakin yine de rica ediyorum çok kötü yorumlar yapmayın olur mu? Annem en nihayetinde...
Kitaplar diyordum. Oğlumu iyileştirmek için altını çizdiğim tüm cümleler, benim çocukluğumda silmeye çalıştığım tüm anıları canlandırdı. Bu yüzden, cehalet mutluluktur sözüne bir kez daha hak verdim. Yaklaşık iki saat önce okuduğum kitabın bir bölümünde donup kaldım. Nefesim kesildi sanki. İlk önce kendi oğluma karşı beslediğim vicdan azabı ile başa çıkmaya çalışırken, aslında kendi çocukluğuma ağladığımı fark ettim.
Annem, sebebini hatırlayamadığım bir öfkeden dolayı (muhtemelen dediğim şeyi neden hemen yapmıyorsun diye kızmıştır. Kardeşinin bezini getir demedim mi sana bla bla) adeta odayı inleten şaplakları art arda bacağımla buluşturdu. Yaşım sekiz. Daha çocuktum ben de ama küçük anne olmam gerekiyordu ona göre. Oldum da. Öyle ki kardeşimin ilkokul karnesinin veli kısmında benim adım yazıyordu. Neyse konu bu değildi. Bacağımın acısını pek hissedemedim o anda. Annemin yanında ağlayamazdım, ne münasebet canım güçsüz müyüm ben? Koskoca ablayım en nihayetinde. Diğer odaya gidip kapıyı kapattım. Ağlamamak için kendimi o kadar sıktım ki, dayanamayıp kanepeyi tekmeledim. Kanepenin kenarında aşırı kalın oyma ahşap vardı. Bırakın çocuğu, yetişkin insan gücüyle bile kırılması imkansıza yakındı. Ve ben o ahşap çıkıntıyı kırdım. Sonrasında annem ve babam o kısmın nasıl kırıldığını asla bilemediler. Benim kırmama ihtimal bile vermedikleri için, sorma gereği bile hissetmediler.
Sonra bacağıma baktım. Annemin parmak izleri kabarmış, neredeyse su toplamıştı. Acı hissetmiyordum hala. Sadece "bir anne bunu neden yapar?" diye düşünüyordum. Gözlerimi silip adeta bir duvar gibi annemin karşısına dikildim. "bacağıma bak!" dedim. Aslında merhamet dileniyor, vicdana davet ediyormuşum. Şimdilerde anlıyorum. Öfkesi geçmemişti. "bir şey olmaz hak ettin!" dedi. Bir müddet dondum. Ve zannediyorum zayıflığımı ve merhamete olan ihtiyacımı belirttiğim son andı. Bir daha da tekrarlanmadı.
Kitaplar, bu ara çok canımı yakıyorlar. Annem emzik muamelesi yaptığı sigarasını, her zaman yaptığı gibi tezgahın üzerine bırakmış. Öylece yanıyor. Üzerine çok da düşünmeden, çocukca bir merakla elime alıp baktım, sonra da dudağıma götürdüm. Yaş 10. Tam o anda annem girdi mutfağa. Sigaranın kötü bir şey olduğunu biliyorum en nihayetinde. Annemin evde olduğu bir anda yanan sigarasını deneyecek kadar aptal olabilirim, bu sizi yanıltmasın. Ama sigara kötüdür, bunu biliyorum. Panikle elimi arkama saklayıp (sigara ile birlikte. Yoo aptal değilim) kalbimin ağzımda atmasına ilk kez şahitlik ettim. Annem benden daha zeki olduğunu kanıtlayan o cümleyi sarf etti. "ne saklıyorsun arkanda?" tepeden çıkan dumana rağmen sordu bu soruyu evet. Tezgahta göremediği sigaraya rağmen sordu. Çünkü işkenceyi uzatmak, daha fazla haz veriyor olmalıydı.
Annem hiç düşünmedi bunu yaparken. Yani bence düşünse yapmazdı. Yapmamalıydı. Sigarayı elimden kapıp koluma bastırdı. Canım hiç tatlı değildi ama bu kadarı fazla gelmişti. Allahım o nasıl bir acı. Ağlamadım. Odaya gittim yine. Zaten o da sormadı acıdı mı diye. Bu yüzden belki 20 yaşında tiksinerek sigaraya başladım. Nefret ede ede, zorlayarak içtim ve hala içiyorum.
Bu ve bunun gibi onlarca hatıra, silindikleri yerden çıkıyorlar karşıma. Güçlü ol idrak, zayıf olma idrak, senin canın tatlı değil idrak. Bu seslerin kaynağı dikiliyor karşıma. Ve canım çok yanıyor. O sigaranın acısını yaşıyor, o parmak izlerini görüyorum en net haliyle. Canım şimdi yanıyor işte.
Doğum yapıyorum. Bilmem kaç saattir suni sancı veriyorlar bilmiyorum. Çıksa da rahatlasam diye düşünürken annem eğiliyor kulağıma. "kızım bırak kendini bağır artık" diyor. Gözümden bir damla yaş geliyor tam da o anda. Ama hayır, bırakamam. Ben zayıf değilim, hem ne varmış doğumda canım. Dünyanın en sessiz doğumunu yapmış olabilirim, bilmiyorum. Acımadı kiiiii. Ama annemin o sözü acıttı canımı. Doğumdan daha fazla hem de.
Şimdi oğlumla birlikte kendi çocukluğumu da büyütüyorum. Sebepsiz ağlamalarına ve tutturmalarına sinirlendiğim her an kendi çocukluğum dikiliyor karşıma. "bir şey olmaz" dediğim anda, tiksiniyorum kendimden. Bir şey oluyor çünkü, biliyorum.
Oğlum üç yaşına kadar acıya müthiş dayanıklı bir çocuktu. Çenesi yarıldı ve ağlamadı. Eşim bu duruma hayret ederken ben dua ediyordum içimden ağlasın diye. Ağlasın, ağlamalı. Çocuklar ağlayabilmeli çünkü. Erkenden büyümemeli çocuklar. Oğlumun canı çok tatlı artık. Minicik bir sıyrık olsa krem sür diye ortalığı inletiyor ve ben buna çok seviniyorum. "sürerim annemmm" diyerek koşuyorum krem almaya. Varsın elalem aman ne mızmız çocuk desin. Yeter ki oğlum çocuk olsun.
Bu gece sayfalar dolusu yazabilirim. Çünkü sildiğim ya da sildiğimi sandığım anılar hortladı bu gece. Size yazdığım en basitleri belki de. Yok, sürekli şiddet gören bir çocuk değildim asla. Bir elin parmaklarını geçmemiştir sayısı hatta. Bu tarif de annemden bak, bir elin parmakları. Ancak ben yetişkin olarak doğdum ve bu görebileceğim en büyük şiddetti işte. Ailenin haylaz, başarısız ve ezik çocuğunun ardından doğunca, ne haddime çocuk olmak yahu.
Muhtemelen aşırı pişman olacağım bu iç dökme halini yazmazsam delirebilirdim evet. Bu gece beynim benden bağımsız hareket ediyor çünkü. Şimdi ben, çocuk bile olmamışken nasıl çocuk büyüteyim ki. Neresinden tutayım anneliğin? Çocukluğundan mı...
Hayatımızdaki eksik tuğlaları tamamlayabiliyormuyuz blmiyorum ama farkındalığımızın geliştiği kesin.Ben annemin yaptığı hiçbirşeyi yapmıyorum. İlgisiz bir anneydi. Düşünüyorum hayattımda hiç okul toplantıma gelmedi diyorum . Kendime bakıyorum sürekli öğretmenle irtibat halindeyim . Geçmişte kötü yaşadıklarımız yüzünden güzel çocuklar yetiştireceğiz belki de..birde bu yönden bakmak gerekli..
Hayatımızdaki eksik tuğlaları tamamlayabiliyormuyuz blmiyorum ama farkındalığımızın geliştiği kesin.
Hatırlıyorum da ilkokulda 23 nisan gösterilerinde görevli olurdum.
Oyun başladığında başımı çevirip çevirip velilerin toplanıp bizi seyrettiği yere bakardım,acaba annem de geldi mi,beni izliyor mu,belki de aferin kızıma diyordur,ama annem hiç orada olmazdı
Müzik sesiyle kendime geldiğimde öğretmenin sesini duyardım "Deniz Deniz dikkat et bozuyorsun"
Bunların etkisiyle çocuklarımı özel günlerinde hiç yalnız bırakmadım,öyle ki karne günlerinde bazen her karne alanı ben alkışlardım sınıfta.
Ve onların bütün karne ve çizimlerini ayrı ayrı dosyaladım,bazen kutuları karıştırıp 1ci sınıfta yazdıkları bir notu,anaokulundaki bir çizimlerininbuluyorlar,anne inanmıyorum,bunuda mı sakladın diyorlar
Böyle böyle iyileşiyor birşeyler,arada sızlayıp kendini hatırlatıyor tabii
Özür dilerimIdrakyollariiltihabi konunu çok dağıttık,fakat öyle bir başlık açtın ki herkeste farklı da olsa benzer anılar canlandı
Olmayız diye umuyorum,çünki kalbimiz ağrıyor,demekki orada bir onarım var,kalbimiz hissiz ya da ölü olsaydı o ağrıyı hissetmezdik.İşin fenası anneler yüzünden anneliğini sorgulayan, yetersiz bulan ve çocuklarının sevmeyeceğinden korkan kadınlar yetişiyor, idrak, Gangsta, Koalina, liste epey kabarık aslında
Ruhlarınızda bıraktığı yaralar aynı zamanda anneliğinizle ilgili endişelere dönüşüyor, anneniz gibi olmak korkusuyla boğuşuyorsunuz.
Hem çocukluğunuzun yaralarını sarmaya ya da eksikliğini gidermeye çalışmak hem kendi anneliğiniz ölçüp tartmak arasında sıkışıp kalınca da patlamalar yaşanıyor galiba veya hep daha iyi anne olabilmek için kendinizle yarışıyorsunuz.
Anneler farkında değil belki ama çocuklarının ruhlarında derin izler bırakıyorlar.
Şimdiki çocuklar, çocuklarınız sizlerden daha şanslı, eskilerin anam babam usulü çocuk yetiştirme metodunun yanlış olduğunun farkındasınız, hiçbiriniz anneleriniz gibi olmazsınız.
Olmazsınız Deniz'im, Anne de sorgulanabilir, eleştirilebilir, eleştirilmelidir de, benim düşüncelerimi biliyorsunuz artık, ben anneliği kutsal görmüyorum, doğuştan anneliğe de inanmıyorum, bu kadar şahane olsaydık hiçbir çocuk terk edilmiş olmazdı, çöp konteynerlerine, cami avlularına kedi yavrusu gibi atılmazdı, bu kadar çok yüreği yaralı çocuk büyümezdi.Olmayız diye umuyorum,çünki kalbimiz ağrıyor,demekki orada bir onarım var,kalbimiz hissiz ya da ölü olsaydı o ağrıyı hissetmezdik.
Anne o diyorlar bazıları burada,ANNE..
Tabii ki anne,annemiz,fakat bırakın yaralar hava alsın, güneş görsün, iyileşsin.
"Kol kırılır,yen içinde kalır"diye diye ne yürekler kangren oldu,sayısını bilen var mı
Idrakyollariiltihabi
Benim 3 yaş küçük erkek kardeşim inanılmaz yaramaz ve saygısız bir çocuktu. Oturmaya kime gitsek bir daha gelmeyin der ve bizi istemezdi. Anlatılmaz onun yaramazlıkları. Annem baskıcı ve otoriter bir tiptir ve çocukluğumuza dair pek anımız yoktur. İşiyle ev arasında mekik dokumaktan bizi eğlemeye vakti yoktu sanırım. Biz de 9 diyince yatan çocuklardık, 5 buçukta gelip yemek derdine düşen annemle çok bir paylaşımımız olmadı haliyle. Hatta sarıldığını, sevdiğini falan hatırlamam; benim de bu huyum ondan yadigardır. Sevememe huyu... Annemin şu gözleri belerterek istediğini yaptırma olayı da meşhurdu, bende işlerdi o korkardım ama kardeşim için çok da fifi şeklindeydi.
Her neyse kardeşim muhakkak ki çok zorlamıştır o dönem annemi ama şu an o kadar sakin, anlayışlı ve evliya gibi bir adamdır ki eşim bile "kardeşin hiç öfkelenmez mi" der. Herkes bayılır, benim canım, beni anlayan ve hayat felsefesiyle yol gösteren belki de yegane yoldaşımdır. Çok zor zamanlarımda destek olmuştur. Dahası çocuk vakitte yaşattıklarının da bilincinde bıyık altından gülüp durur ve o zamanları telafi etmek istercesine de cömerttir anneme karşı. Bir ruhunu okşamalar, hediye almalar, sözünden çıkmamalar ki sorma gitsin.
Söylemek istediğim belki sonradan daha başka bir anne oldu annem ama yaklaşık bi lise yıllarına kadar ciddi kötüydü. Dövmezdi sövmezdi ama hep gergin, hep otoriter hep dediğim dedik, hep bir psikolojik şiddet, hep bir küçümseme. Yani öyle bir çocukluktan benim kardeşim çıkabildiyse tertemiz, bence hiç endişelenme.
Geçmiş olsun,umarım ciddi bir sorun değildir.
Annelik sorgulama konusunda inan bana hepimiz aynı durumdayız. Bende sık sık sorguluyorum anneliğimi,bugün oğlum kabız olmuş onda bile acaba ek gıdada bir yanlış mı yaptım,yazık benim yüzümden oldu diye üzüldüm baya ama inan bana kimse mükemmel anne değil. Benim diyen yanılır zira hepimiz ufaklı büyüklü bol bol hata yapıyoruz annelik yolunda ama bu demek değil ki her olup bitenin sorumlusu biziz. Hayır değiliz,inan bana bebekken daha karakterini belli ediyor çocuklar. Kızım şu an 6 yaşında ve inan bana,annem bile bakmak istemezdi ki aşırı sever kızımı. 40 günlükken markete gittim anneme bırakıp,maksimum 20 dakika kalmışımdır,kapıdan içeri girdiğimde annemi kan ter içinde kızımı sakinlestirmeye çalışırken kızımı da katıla katıla ağlarken buldum. Annemin ilk kurduğu cümle,al kızım bebeğini bir daha bana bırakma"oldu. Bundan sonrası zaten hep mücadele, her gece uyusun diye sokaklarda arabayla saatlerce turladığımı bilirim çünkü evde asla sakinleştiremiyordum. Hava güzelse uyusun diye bebek arabasına koyup sokaklarda bir aşağı bir yukarı avare avare gezmelerim. Bebek arabasina asla oturmaması,ben yanında değilsem araba koltuğuna oturmaması derken tam 1 sene mei tai slingde yapışık gezdiğim,her yere yürüdüğüm de oldu. Eve misafir gelince öyle ağladı ki evde misafir bırakıp çıktığım oldu. Sokakta,markette aklına gelebilecek heryerde sebepsiz zırıl zırıl ağladığında,insanlar gelip ne oldu diye sorduğunda cevap veremediğim de oldu,insanlar sordukça daha da dozu artardı ağlamalarının. Daha neler neler.Bak şu an 6 yaşında hala zor bir çocuk ama artık derdini anlatıp kendini ifade edebildigi için,daha huzurluyuz.
Oğlum 6.5 aylık,maşallah diyim daha kızım gibi ağladığına şahit olmadım,karnı toksa keyfi yerindedir. Uykusu gelince eeee diye söylenmeye başlar uyuturum falan. Kızımla kıyaslanınca aşırı sakin bir bebek. Bak ikisini de ben doğurdum,ben büyütüyorum ama inan bana tipleri dışında ufacık bir benzerlikleri yok. Bende mi sorun şimdi,bence değil. Baştada bahsettiğim gibi bence gayet huyu,suyu,karakteri az çok belli doguyor bebekler. Tabiki biz şekillendiriyoruz yer yer ama asla tüm olan bitenden sorumlu olamayız. Bende kızımda kendimi çok yıprattım,kızım zaten 10 yıl yaşlandırdı beni ama şu an bakinca sorunun bende olmadığını görebiliyorum. Oğlun konusunda kendini bu denli yıpratmaktan vazgeç derim. Okul konusunda da şunu söyleyebilirim,zoru görünce cevaplar buna benzer oluyor.
ben konunuza geç kaldım. yoğundu işlerim. hepsini okumadan yorum yazmıyım dedim. aynı şeyler tekrar edilince anlamsızlaşıyor.
ben de potansiyeli bilip yeterince kullanamama ile ilgili bir şeyler söylemek isterim.
siz zekanızın her ne kadar bilmesem de eğitiminizin hakkını veremiyor olmaktan, sadece anne, ev hanımı rolünde olmaktan da sıkıştınız. sizin çalışmaya ihtiyacınız var bana kalırsa...
çocuğum zor çocuk onun için fedakarlık yapıyorum derken içinizde bir şeyleri biriktiriyorsunuz gibi geliyor bana..
sorgulamaya vaktiniz kalıyor. okuyor, düşünüyor, tekrar tekrar sorguluyorsunuz..
bir derdim var bölümünü okuyan, yorum yapan bizler..
ve hani "aklı başında yorum yazan" kadınlar var ya..
sonra bir konu açınca "aaa çok şaşırdım seni çok mutlu zannediyordum" diye tepki alan kadınlar...
hepimizin bir derdi var işte..
keyiften, dedikodu merakımızdan okumuyoruz burayı.
ben babasına aşık kızlardandım... bana inanılmaz düşkündü.
karakterim buydu benim, ilgi istiyorsam alıyordum beklemiyordum. iletişimi ben başlatıyordum.
zaten babam çok yoğun çalışıyordu. onunla vakit geçirmek için uykusundan feragat eden bendim yarım saat de olsa. babamla sohbet etmeden, hızlıca günümü anlatmadan asla uyuyamazdım.
babamın abimle ilişkisi yok denecek kadar azdı.
çünkü babam çocuk denecek yaşta baba olmuştu ve bence bunu kaldıramamıştı.
dışa dönük bir çocuk olmanın yükünü taşırdım ben de...
abimin ergenlikte verdiği tepkileri annem göğüsledi. babamla iyice uzaklaştılar. arada şiddet de gördü malesef.
bu sebeple annem hep abime şefkat gösterdi. babama karşı güçlü durdu, rest çekti.
ben...
ben istediğimi söylerdim nasılsa.
ben hep problemsiz çocuk oldum. bana hep çok kolay büyüdüğümü söyler.
mükemmelliyetçi bir insan oldum tabi sonuç olarak.
okul hayatı başarılı geçmiş, meslek sahibi bir kadınım şimdi.
anne, eş, evlat, kardeş, abla, gelin, kuzen, yeğen, hala, teyze olmak / ev hanımı olmak/ mesleğimi yapmak...
herkese her şeye yetişmek zorunda olmak.. her şeyi hep halleden olmak...
kimse arkamdan öf demesin.
şu yaşıma geldim nazlanmayı bilemedim mesela.
hiç bir yere geç kalmadım. hiç "aaa unutmuşum" diyen kişi olmadım.
aşırı empatiden öleceğim...
iş bana çok iyi geliyor.
burası benim özgür alanım gibi hissediyorum.
öğle tatilimde çıkıp yürüyorum aşırı yağmur yağmadıkça...
ben şimdi...
annemi de anlıyorum, babamı da.
seviyorum onları...
torunlarına olan sevgilerini görünce "bizi niye böyle öpüp koklamadılar ki?" diyorum tabi..
tutukluk yaşadığım şeyleri biliyorum. kendimi tanıyorum.
herkesin benzer şeyleri yaşamış olabileceğini de biliyorum..
şükretmek ve devam etmek için çok sebep görüyorum...