- 3 Mart 2016
- 18.150
- 76.557
- 598
- Konu Sahibi MonicaBing
- #261
Konuyu banlıyken dışarıdan görmüştüm ve bazı yorumlara çok sinirlenmiştim (Çünkü geçen pazartesi bir olay yaşadık, anlatacağım), banım açılınca hemen yazacağım konulardan birisi olacaktı ama dedim "Salla", yeniden ateşlendirmenin manası yok, ortalık durulmuş, saygı denmiş tamam geçmiş bitmiş elleşme diye ama gelmiş yine karşıma, konunun en falso yorumcusunun yorumu ile.
Şimdi nasıl dursun bu kadın?
Konu sahibi arkadaşım sizi ve bazı arkadaşları tenzih ediyorum, korkuyorsunuz, üzülüyorsunuz ve üzerine çaba sarf etmek üzere sormuşsunuz; çoğu kişi de yol yordam göstermiş, psikoterapi vb. ve hap gerekiyorsa hap da kullanılır, bu önyargılarınızı kırın; gerçekten artık şu devirde şunu söylemek de olmuyor. Hem kendi hayat kaliteniz için, hem de hayvan sevgisini dilediğinizde hür, dokunarak da yaşayabilmeniz ve çocuklarınıza, çevrenize güzel örnek olabilmeniz için umarım size fayda sağlayacak yönteme çabucak kavuşursunuz, rahatlarsınız. Gerçekten, çok şey kaçırıyorsunuz.
Hayvanların kendileri bile terapi.
Ancak "Üzerine alınası gelenlere" biraz saygısızlık(!) yapmak istiyorum.
Çünkü bunların korkmak/tiksinmek deyip perdeledikleri şey nefretten başka bir şey değil, hem safiyane korkanların hakkına giriyorlar hem de millete yutturacağız diye şekilden şekle girip hayvan ve hayvansever düşmanlığı yapıyorlar. Bunları bir ayıralım:
Ağırlığı ortalama 5 kilo civarı olan yumoş bir hayvan karşısında, ortalama 60 kiloluk cüssenizle durmanıza karşın, korkmanızı anlarım adı üstüne fobi, korkunuzun üzerine çalışamayacak kadar hayatın hengamesine kendinizi kaptırmanıza da eyvallah; ama dünya üzerindeki şu güçlü ve hakim haliniz ile utanmadan, iki kap yemek bir kap su bulmaktan başka derdi olmayan, sokaklarda ezile büzüle bir hal olan bir hayvana, çeşit çeşit nefret cümlesi kurup üzerine de saygı beklemenizi anlayamam.
Bir de "Sevmeyene de saygı gösterin" diyorlar, sevgisizliğin ve merhametsizliğin bu türüne zerre saygım yok şahsen, olmak zorunda da değil, siz de bana saygı duymayın, istemez.
"Zarar vermiyorum" diyorlar savunmaları da bu; veriyorsunuz, sevmemekle kalmamışsınız ki, üzerine nefret geliştirmişsiniz ve nefretinizi bulaştırıyorsunuz virüs gibi, buralarda bile polemiklerin bini bir para.
Nefret eden kişi çevresinde de nefret ettiğini barındırmaz, hiç maval okumayın; o mama kaplarına tenhada tekme savuranlar, şunları şuradan kaldırın, toplatın, uzaklaştırın diyenler, restoranların müşteriler rahatsız oluyor diye kedi zehirlemelerinin sebeplerinden biri, milletin kedisine, kedi sevmesine "Cıks cıks" diye bakış atan "Alıştırma buraya" diyen o geçimsizler, kendilerini sokakların sahibi zannedenler de sizsiniz. Gelip burada açık açık "Ben yapıyorum" diyemez, anca böyle orasından burasından konuşursunuz, sever döver takla atarsınız çünkü yemez, biz de bunu yemeyiz.
Biri "Türkiye'de hayvanseverler şöyledir, şu forumda şunu diyeni okudum" diye yazmış, zaten her yorumu ayrı falso,
ya dedim bu hayvan ve hayvansever düşmanlığı çok tanıdık, acaba bu kişi "yine" mi o kişi?
Ona göre inanacağım lafına, nitekim nedense hep bu arkadaşımızı bulur en olmayacak şeyler.
Baktım, tamam dedim, tamam bildim ben seni. Eh, elbette böyle bir konuyu kaçırmazdın.
Neyse...
Kedim pazartesi günü, mutfak penceresinin camından düştü; son katta oturuyorum.
O yemeğini yemediğiniz kedili evlerden birinin mutfağından, betona düşüp şoka girdi, kalçadan aynı bacağı hem çıktı hem kırıldı!
Sizin gibi tiplerden biri aşağıda olsaydı, nefret ve tiksinti ile yanından geçerken, O, can havliyle tenha bir yer arayışında, kendini bir arabanın altına atabilir, o an ölebilirdi. Ama Allah'tan iyi insanlar var; ben olayı fark edip "Eşek kafam, ah o pencereyi açan ellerim kırılaydı" diye kendime söverek merdivenlerde koşup düşüp dizimi patlatıp yine koşarken, aşağıda ezkaza orada olup, başını bekleyenler oldu, sağ olsunlar.
3 gün serum verildi, 48 saati çocuk bekler gibi bekledik başında ve riskli bir haftayı şükür atlattık.
Sizin pek çoğunuzun kocası sifonu çekmeye bile üşenirken, benim kedim, kalçadan çıkık ve aynı zamanda kırık sol bacağı ile, -anesteziyi kaldıramaz şu an- denilerek müdahale edilememesine karşın, o ıstırabına rağmen altına işemedi. Sekerek, sürünerek gitti, yine de kumuna işedi ve "üzerini kapadı".
İstediği yere istediği gibi yapsın diye her yere gazeteler sermeme karşın üstelik, yapmadı. Pis dediğiniz hayvan bu.
Kaçınız bir hayatı paylaştınız, kedileri yakından yaşadınız da bu kadar hakimsiniz ne kadar temiz-pis olduklarına?
Yok onda görmüş pismiş, şu arkadaşının evinde koklamış kokmuş filan.
"Mecburen cenaze ziyaretine gitmiş de evi leş gibi kokuyormuşmuş."
Kim bilir kaç kişi girdi çıktı o eve cenaze sebebiyle; ev ne halde, ölenin yakınları kendi acısından temizlik yapacak durumda mı, bunu bile akıl edememek ve direkt kediyi sebep göstermek de yani... Cenaze evinde insanlık halinden anlamayıp, evin kokusuna takanlar bir zahmet değil insana, onun acısına/yarasına/rahatsızlığına saygıdan dahi bahsetmesinler.
Ne veteriner bilginiz var ne hayvan, gelmiş burada dibine kadar subjektif, nefretinize perçin gözlemlerinizi
aktarıyorsunuz zerre düşünmeden-araştırmadan-bilmeden.
"Edepli oğlum, bizim çoğumuz, sen kadar bile olamayız" diye severken, o acılı halinde, elimin sevgiyle değmesine
kuyruğu ile cevap verdi hep kuzum, "3 yaşındaki" oğlum bisikletini ambulans yaptı "Safiş'i iyileştirelim, çok hasta, korkma Safiş, biz seni seviyoruz" diye gitti geldi baktı, başını sevdi, konuştu. 3 yaşındaki bir çocuk bile sizin gibileri milyon kere cebinden çıkarır merhametiyle.
Sevgi-merhamet böyle bir şey, deneyin, iyileştirir! Size rağmen sizi bile!
Saygıymış. Peehh. Hayvan nefretine saygı duyalım bir o kaldı zaten, ülkecek(!) çok ihtiyacımız var evet.
Hamile kediyi, pitbulla parçalatır biri, öbürü yavru köpeğin dört ayağını keser atar, biri alır tecavüz eder, öbürü arabanın arkasına bağlar kmlerce sürükler, diğeri durmaksızın faytona koşar hayvan çatlayarak ölür, biri zehirler toplu kıyım yapar... Bakın civarınızda görmek istemediğiniz hayvanları temizleyenler(!) var.
Alın saygı duyun, sizin istediğiniz saygının bir-iki tık üstü bu.
Siz önce hayvanların alanına, hissine, varlığına saygı duyun ki böylece "İnsan(!) olduğunuz anlaşılsın", size de insana duyduğumuz saygıdan duyalım.
Şimdi nasıl dursun bu kadın?
Konu sahibi arkadaşım sizi ve bazı arkadaşları tenzih ediyorum, korkuyorsunuz, üzülüyorsunuz ve üzerine çaba sarf etmek üzere sormuşsunuz; çoğu kişi de yol yordam göstermiş, psikoterapi vb. ve hap gerekiyorsa hap da kullanılır, bu önyargılarınızı kırın; gerçekten artık şu devirde şunu söylemek de olmuyor. Hem kendi hayat kaliteniz için, hem de hayvan sevgisini dilediğinizde hür, dokunarak da yaşayabilmeniz ve çocuklarınıza, çevrenize güzel örnek olabilmeniz için umarım size fayda sağlayacak yönteme çabucak kavuşursunuz, rahatlarsınız. Gerçekten, çok şey kaçırıyorsunuz.
Hayvanların kendileri bile terapi.
Ancak "Üzerine alınası gelenlere" biraz saygısızlık(!) yapmak istiyorum.
Çünkü bunların korkmak/tiksinmek deyip perdeledikleri şey nefretten başka bir şey değil, hem safiyane korkanların hakkına giriyorlar hem de millete yutturacağız diye şekilden şekle girip hayvan ve hayvansever düşmanlığı yapıyorlar. Bunları bir ayıralım:
Ağırlığı ortalama 5 kilo civarı olan yumoş bir hayvan karşısında, ortalama 60 kiloluk cüssenizle durmanıza karşın, korkmanızı anlarım adı üstüne fobi, korkunuzun üzerine çalışamayacak kadar hayatın hengamesine kendinizi kaptırmanıza da eyvallah; ama dünya üzerindeki şu güçlü ve hakim haliniz ile utanmadan, iki kap yemek bir kap su bulmaktan başka derdi olmayan, sokaklarda ezile büzüle bir hal olan bir hayvana, çeşit çeşit nefret cümlesi kurup üzerine de saygı beklemenizi anlayamam.
Bir de "Sevmeyene de saygı gösterin" diyorlar, sevgisizliğin ve merhametsizliğin bu türüne zerre saygım yok şahsen, olmak zorunda da değil, siz de bana saygı duymayın, istemez.
"Zarar vermiyorum" diyorlar savunmaları da bu; veriyorsunuz, sevmemekle kalmamışsınız ki, üzerine nefret geliştirmişsiniz ve nefretinizi bulaştırıyorsunuz virüs gibi, buralarda bile polemiklerin bini bir para.
Nefret eden kişi çevresinde de nefret ettiğini barındırmaz, hiç maval okumayın; o mama kaplarına tenhada tekme savuranlar, şunları şuradan kaldırın, toplatın, uzaklaştırın diyenler, restoranların müşteriler rahatsız oluyor diye kedi zehirlemelerinin sebeplerinden biri, milletin kedisine, kedi sevmesine "Cıks cıks" diye bakış atan "Alıştırma buraya" diyen o geçimsizler, kendilerini sokakların sahibi zannedenler de sizsiniz. Gelip burada açık açık "Ben yapıyorum" diyemez, anca böyle orasından burasından konuşursunuz, sever döver takla atarsınız çünkü yemez, biz de bunu yemeyiz.
Biri "Türkiye'de hayvanseverler şöyledir, şu forumda şunu diyeni okudum" diye yazmış, zaten her yorumu ayrı falso,
ya dedim bu hayvan ve hayvansever düşmanlığı çok tanıdık, acaba bu kişi "yine" mi o kişi?
Ona göre inanacağım lafına, nitekim nedense hep bu arkadaşımızı bulur en olmayacak şeyler.
Baktım, tamam dedim, tamam bildim ben seni. Eh, elbette böyle bir konuyu kaçırmazdın.
Neyse...
Kedim pazartesi günü, mutfak penceresinin camından düştü; son katta oturuyorum.
O yemeğini yemediğiniz kedili evlerden birinin mutfağından, betona düşüp şoka girdi, kalçadan aynı bacağı hem çıktı hem kırıldı!
Sizin gibi tiplerden biri aşağıda olsaydı, nefret ve tiksinti ile yanından geçerken, O, can havliyle tenha bir yer arayışında, kendini bir arabanın altına atabilir, o an ölebilirdi. Ama Allah'tan iyi insanlar var; ben olayı fark edip "Eşek kafam, ah o pencereyi açan ellerim kırılaydı" diye kendime söverek merdivenlerde koşup düşüp dizimi patlatıp yine koşarken, aşağıda ezkaza orada olup, başını bekleyenler oldu, sağ olsunlar.
3 gün serum verildi, 48 saati çocuk bekler gibi bekledik başında ve riskli bir haftayı şükür atlattık.
Sizin pek çoğunuzun kocası sifonu çekmeye bile üşenirken, benim kedim, kalçadan çıkık ve aynı zamanda kırık sol bacağı ile, -anesteziyi kaldıramaz şu an- denilerek müdahale edilememesine karşın, o ıstırabına rağmen altına işemedi. Sekerek, sürünerek gitti, yine de kumuna işedi ve "üzerini kapadı".
İstediği yere istediği gibi yapsın diye her yere gazeteler sermeme karşın üstelik, yapmadı. Pis dediğiniz hayvan bu.
Kaçınız bir hayatı paylaştınız, kedileri yakından yaşadınız da bu kadar hakimsiniz ne kadar temiz-pis olduklarına?
Yok onda görmüş pismiş, şu arkadaşının evinde koklamış kokmuş filan.
"Mecburen cenaze ziyaretine gitmiş de evi leş gibi kokuyormuşmuş."
Kim bilir kaç kişi girdi çıktı o eve cenaze sebebiyle; ev ne halde, ölenin yakınları kendi acısından temizlik yapacak durumda mı, bunu bile akıl edememek ve direkt kediyi sebep göstermek de yani... Cenaze evinde insanlık halinden anlamayıp, evin kokusuna takanlar bir zahmet değil insana, onun acısına/yarasına/rahatsızlığına saygıdan dahi bahsetmesinler.
Ne veteriner bilginiz var ne hayvan, gelmiş burada dibine kadar subjektif, nefretinize perçin gözlemlerinizi
aktarıyorsunuz zerre düşünmeden-araştırmadan-bilmeden.
"Edepli oğlum, bizim çoğumuz, sen kadar bile olamayız" diye severken, o acılı halinde, elimin sevgiyle değmesine
kuyruğu ile cevap verdi hep kuzum, "3 yaşındaki" oğlum bisikletini ambulans yaptı "Safiş'i iyileştirelim, çok hasta, korkma Safiş, biz seni seviyoruz" diye gitti geldi baktı, başını sevdi, konuştu. 3 yaşındaki bir çocuk bile sizin gibileri milyon kere cebinden çıkarır merhametiyle.
Sevgi-merhamet böyle bir şey, deneyin, iyileştirir! Size rağmen sizi bile!
Saygıymış. Peehh. Hayvan nefretine saygı duyalım bir o kaldı zaten, ülkecek(!) çok ihtiyacımız var evet.
Hamile kediyi, pitbulla parçalatır biri, öbürü yavru köpeğin dört ayağını keser atar, biri alır tecavüz eder, öbürü arabanın arkasına bağlar kmlerce sürükler, diğeri durmaksızın faytona koşar hayvan çatlayarak ölür, biri zehirler toplu kıyım yapar... Bakın civarınızda görmek istemediğiniz hayvanları temizleyenler(!) var.
Alın saygı duyun, sizin istediğiniz saygının bir-iki tık üstü bu.
Siz önce hayvanların alanına, hissine, varlığına saygı duyun ki böylece "İnsan(!) olduğunuz anlaşılsın", size de insana duyduğumuz saygıdan duyalım.
Son düzenleme: