Arkadaşınız sizi aptal yerine koymaya çalışıyomuş gibi çirkin bi tablo oluştuğu doğrudur ama işin aslı pek öyle olmayabilir. Arkadaşınızı sizi ektiği tek bi anla değil de bi bütün olarak degerlendirip ona göre bi tavır takınmalısınız diye düsünüyorum.
Sizinle empati yapmak zor değil, böyle bi durumla karşılaşan herkes aşağı yukarı aynı şeyleri hisseder. Sinir olmakta, kandırılmış ve önemsenmemiş hissetmekte sonuna kadar haklısınız.
Ama bi de arkadaşınızla empati yapıyorum. Herkesin arkadaşına vakit ayırmaya söz verip son anda caydığı bi an illa ki olmuştur; bunun bin türlü sebebi olabilir.
Dün akşam eşiyle tartışmıştır kimsenin yüzünü göresi yoktur, hazırlık yapamamıştır evi b.k götürüyodur, o hafta çok yorulmuştur ve tek istedigi günü üçlü koltukta pinekleyerek geçirmektir ve size verdiği söz de aklından çıkmıştır...
Dediğim gibi buluşmak üzere sözleşip de son anda vazgeçmenin haklı ya da haksız bi sürü sebebi olabilir. Ve böyle durumlarda insanlar buluşacakları kişiye karşı dürüst olup doğrudan sebebi söylemek ve programı iptal etmek yerine bahanelere sığınma eğilimindedirler. Bu da esasen pek büyütülecek bi şey değildir. Zira karşı taraf her halükarda duruma bozulacağından bi yerde hasarı azaltma girişimidir bu, önemsemediginiz kişiye yalan söylemeye de zahmet etmezsiniz zaten.
"Canım ben tembel bi günümdeyim, seni de çok severim ama bugün bi ton hazırlık yapmakla uğraşmak istemiyorum. Kafam da muhabbet kaldırmıyo. Sonra telafi edeyim olur mu?" ya da "Ben aynı anda başkasına da söz vermişim, kafa kalmadı. Sözleri şöyle bi tarttım seninle sonra da görüşsek olur diye karar verdim." dese mesela olur mu? Yine olmaz.
Dürüst olmakla da cözülecek bi mesele degil yani. Yüzüne vurmayın demiyorum, ki vurun. Arkadaş da paşa paşa özrünü dilesin telafi etsin. (Hatta minik eğlenceli bi eziyete dönüştürün bu durumu bence
)
Ama mazeret-bahane-yalan aynı kefede degerlendirilecek seyler de degil. O yüzden bu tarz söylemler alışkanlık haline gelmedikten sonra ben olsam çok da büyütmezdim esasen.