kadınlar kulübü okuma grubu

DatluCadu

5 dakkaya hazırım
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
22.576
772
44
o kadar uğraştım konu kirliliği olmasın diye ama açmak şart oldu.aklınıza takılan satırları, paylaşmak istediğiniz cümleleri hangi kitap olursa olsun paylaşmak , düşünce süzgecinden geçirdiğiniz kelimeleri başkaları da duysun diye yazmak için herkezi kadınlar kulübü okuma grubuna bekliyorum. ben derinlemesine yorumlar yapmayı seviyorum. kimi zaman cümleler üzerinden kimi zaman paragraflar üzerinden kimi zaman da kişiler üzerinden yorumlar yapıyorum. bir kitaba başlar başlamaz beğendiğim cümlelri yazarım. kitabı aynı anda okuyan varsa cümlelrime omuz verebilirler. bende farklı bir duygu yaratan sizde bambaşka bir duyu uyandırabilir bu yüzden ne yazssanız kardır.

şuanda elimde harlen coben in kapan isimli romanı var.
bundan önce oğuz atay ın korkuyu beklerken ini
jodi picoult un kız kardeşim için'ini
john verdon aklından bir sayı tut'unu
leanord rosen'in kaos'unu okudum
iki ay içerisinde okuduklarım bunlar.
herkese güzel paylaşımlar diliyorum.
 
yönlendirdiğin konu çok güzelmiş canım. ama benim konum biraz daha derinlemesine dalmak isteyenler ,için. ayrıca kitap bittikte sonra yorum yazmak isteyenler içinde ideal. ayrıca katılmak isteyen olursa bi kaç kitap belirlenip aynı anda okumaya başlanabilir. eğer rabet görürse ufak çapta yarışma tarzı bişey falanda yapmayı düşünüyorum. :KK34:
 
yönlendirdiğin konu çok güzelmiş canım. ama benim konum biraz daha derinlemesine dalmak isteyenler ,için. ayrıca kitap bittikte sonra yorum yazmak isteyenler içinde ideal. ayrıca katılmak isteyen olursa bi kaç kitap belirlenip aynı anda okumaya başlanabilir. eğer rabet görürse ufak çapta yarışma tarzı bişey falanda yapmayı düşünüyorum. :KK34:

bi kitap belirleyip okuyabilirz cnm...

ama tek bi kişi deil hepberaber karar verelim kitaba...
 
hayırlı olsun datlucadu diğeri için çok çabaladın ama bu daha serbest kürsü tadında olacak sanırım böylesi daha iyi olur belki kim bilir fırsat buldukça takip edeceğim keyifli paylaşımlar:KK42:
 
Dostum, göründüğüm gibi değilim. görünüş sadece giydiğim bir elbisedir. senin sorgularından beni, benim kayıtsızlığımdan seni koruyan, özenle örülmüş bir elbise.
Benim içimdeki ‘ben’, dostum, sessizlik içinde oturur, sonsuzluğa dek kalacak orada, doyulmaz, erişilmez.
ne söylediklerime inanmanı, ne de yaptıklarıma güvenmeni isterim- çünkü sözlerim senin aklından geçenlerin dile getirilmesinden, yaptıklarımsa umutlarının eylemleştirilmesinden başka bir şey değildir.
‘rüzgar doğuya esiyor’ dediğin zaman ‘evet, doğuya esiyor’ derim: çünkü düşüncelerimin rüzgarda değil, deniz üzerinde dolaştığını bilesin istemem.


Denizlerde gezen düşüncelerimi anlayamazsın, zaten anlamanı da istemem. bırak denizimle başbaşa kalayım.
senin için gündüz olduğu zaman dostum, benim için gecedir: böyle olsa da ben yeşil tepelere değerek oynayan öğle vaktini, vadiden süzülen mor gölgeleri anlatırım; çünkü sen ne karanlığımın türkülerini duyabilir, ne de yıldızlara çarpan kanatlarımı görebilirsin-görmemenden, duymamandan hoşnudum ben. bırak gecemle başbaşa kalayım.
sen cennetine yükselirken ben cehennemime inerim- o zaman bile bu ulaşılmaz uçurumu ötesinden bana seslenirsin,’arkadaşım, yoldaşım’ ben de sana seslenirim, ‘yoldaşım, arkadaşım’-çünkü cehennemimi görmeni istemem. alevler görüşünü yakacak, duman burnuna dolacaktı. senin gelmeni istemeyecek kadar çok severim cehennemimi.bırak, cehennemimle başbaşa kalayım.


Sen gerçeği, güzeli, doğruluğu seversin; ben de sen hoşnut olasın diye bunları sevmenin yerinde ve iyi olduğunu söylerim ama içimden senin sevgine gülerim. gene de gülüşümü göresin istemem. bırak kahkahalarımla başbaşa kalayım.
dostum, sen iyi, ihtiyatlı, akıllısın; hayır sen eksiksizsin- ben de seninle ölçülü ve düşünerek konuşurum. oysa ben deliyim. ama gizliyorum deliliğimi. bırak deliliğimle başbaşa kalayım.
Dostum, sen benim dostum değilsin, ama ben bunu sana nasıl anlatacağım? benim yolum senin yolun değil, gene de birlikte yürüyoruz elele.

Deli

Halil Cibran
 
Sadece sıkıcı insanlar sıkılır.
Sadece yanlış bayraklar dalgalanır.
Size Tanrı olmadıklarını söyleyen insanlar aslında aksini düşünürler.
Tanrı başarısızlıkların bir icadıdır.
Tek cehennem bulunduğun yerdir.
Dallas'tan geçtim ve Pasadena'da aylaklık ettim.
Anam ağlamadı çünkü ağlatacak kimse yoktu.
İki boy aynasını tuzla buz ettim ve beni
hâlâ arıyorlar.
İnsanın asla girmemesi gereken mekânlara girdim.
Acımasızca dövülüp ölü diye bırakıldım.
Kafatasımda cop darbelerinden oluşmuş bir sürü yumru var.
Melekler korkudan altlarına kaçırdılar.
Harikulade bir insanım.
Siz de öylesiniz.
O da öyle.
Güneşin sarı nabzı ve dünyanın görkemi de.



Kaybedenin Önde Gideni
Charles Bukowski
 
“korktuklari icin entelektuellesir insanlar,umitlerini yitirdikleri icin degil ve korkmakla umitsiz olmak arasindaki fark bir entelektueldir ” c. bukowski

İnsanın belli başlı iki günahı vardır, öbürleri bunlardan çıkar: Sabırsızlık ve tembellik. Sabırsız oldukları için Cennet'ten kovuldular, tembelliklerinden geri dönemiyorlar. Ama belki de belli başlı sadece bir günahları var: sabırsızlık. Sabırsızlıklarından ötürü kovulmuşlardı, sabırsızlıklarından ötürü geri dönemiyorlar.

Bilgeliğin başladığına ilk işaret, ölmek isteğidir. Bu yaşam dayanılmaz görünür, bir başkası ise erişilmez. İnsan ölmek istediği için utanmaz artık; nefret ettiği eski hücresinden alınıp ilk işi nefret etmeyi öğrenmek olacağı yeni hücresine konulmak için yalvarıp yakarır. Bunda belirli bir inancın kalıntısı da etkilidir; taşınma sırasında efendi koridorda görünecek, tutukluya şöyle bir bakacak ve diyecektir ki: "Bu adamın yeniden hücreye kapatılmasına gerek yok. O bana geliyor artık."
f.kafka
 
Son düzenleme:
bi kitap belirleyip okuyabilirz cnm...

Ama tek bi kişi deil hepberaber karar verelim kitaba...
evet canım. Kaç kişi aynı ada alabilir bilmiyorum ama önce kitabı belirlemekete fayda var. O zaman belirleyelim bir kitap ne dersiniz

hayırlı olsun datlucadu diğeri için çok çabaladın ama bu daha serbest kürsü tadında olacak sanırım böylesi daha iyi olur belki kim bilir fırsat buldukça takip edeceğim keyifli paylaşımlar:KK42:

teşekkür ederim.mutlaka uğra canım.:KK34: Birbirimizi şevklendirelim. Kendi bakış açımdan göremediklerimi sizin pencerenizden görmeye ihtiyacım var. Kimbilir sizin pencerniz daha renklidir
 
Dostum, göründüğüm gibi değilim. görünüş sadece giydiğim bir elbisedir. senin sorgularından beni, benim kayıtsızlığımdan seni koruyan, özenle örülmüş bir elbise.
Benim içimdeki ‘ben’, dostum, sessizlik içinde oturur, sonsuzluğa dek kalacak orada, doyulmaz, erişilmez.
ne söylediklerime inanmanı, ne de yaptıklarıma güvenmeni isterim- çünkü sözlerim senin aklından geçenlerin dile getirilmesinden, yaptıklarımsa umutlarının eylemleştirilmesinden başka bir şey değildir.
‘rüzgar doğuya esiyor’ dediğin zaman ‘evet, doğuya esiyor’ derim: çünkü düşüncelerimin rüzgarda değil, deniz üzerinde dolaştığını bilesin istemem.


Denizlerde gezen düşüncelerimi anlayamazsın, zaten anlamanı da istemem. bırak denizimle başbaşa kalayım.
senin için gündüz olduğu zaman dostum, benim için gecedir: böyle olsa da ben yeşil tepelere değerek oynayan öğle vaktini, vadiden süzülen mor gölgeleri anlatırım; çünkü sen ne karanlığımın türkülerini duyabilir, ne de yıldızlara çarpan kanatlarımı görebilirsin-görmemenden, duymamandan hoşnudum ben. bırak gecemle başbaşa kalayım.
sen cennetine yükselirken ben cehennemime inerim- o zaman bile bu ulaşılmaz uçurumu ötesinden bana seslenirsin,’arkadaşım, yoldaşım’ ben de sana seslenirim, ‘yoldaşım, arkadaşım’-çünkü cehennemimi görmeni istemem. alevler görüşünü yakacak, duman burnuna dolacaktı. senin gelmeni istemeyecek kadar çok severim cehennemimi.bırak, cehennemimle başbaşa kalayım.


Sen gerçeği, güzeli, doğruluğu seversin; ben de sen hoşnut olasın diye bunları sevmenin yerinde ve iyi olduğunu söylerim ama içimden senin sevgine gülerim. gene de gülüşümü göresin istemem. bırak kahkahalarımla başbaşa kalayım.
dostum, sen iyi, ihtiyatlı, akıllısın; hayır sen eksiksizsin- ben de seninle ölçülü ve düşünerek konuşurum. oysa ben deliyim. ama gizliyorum deliliğimi. bırak deliliğimle başbaşa kalayım.
Dostum, sen benim dostum değilsin, ama ben bunu sana nasıl anlatacağım? benim yolum senin yolun değil, gene de birlikte yürüyoruz elele.

Deli

Halil Cibran
BU ANLATILANLARI YAŞAMK AİÇİN DELİMİ OLMAK LAZIM.

"Denizlerde gezen düşüncelerimi anlayamazsın, zaten anlamanı da istemem. bırak denizimle başbaşa kalayım.
senin için gündüz olduğu zaman dostum, benim için gecedir: böyle olsa da ben yeşil tepelere değerek oynayan öğle vaktini, vadiden süzülen mor gölgeleri anlatırım; çünkü sen ne karanlığımın türkülerini duyabilir, ne de yıldızlara çarpan kanatlarımı görebilirsin-görmemenden, duymamandan hoşnudum ben. bırak gecemle başbaşa kalayım.
sen cennetine yükselirken ben cehennemime inerim- o zaman bile bu ulaşılmaz uçurumu ötesinden bana seslenirsin,’arkadaşım, yoldaşım’ ben de sana seslenirim, ‘yoldaşım, arkadaşım’-çünkü cehennemimi görmeni istemem. alevler görüşünü yakacak, duman burnuna dolacaktı. senin gelmeni istemeyecek kadar çok severim cehennemimi.bırak, cehennemimle başbaşa kalayım."
NE KADAR TEZAT DUYGULAR İÇERİSİNDEYİZ. BİR YANDAN HERKEZ BİZİM YAŞADIKLARIMIZ BİLSİN BİR YANDAN BİLMESİN İSTERİZ. BİLSİNLER DİYE FACE TE TWİTIRDA BAS BAS BAĞIRIRI BOY BOY FOTO EKLER BİLMESİN DİYE SIRLARIMIZI SAKLARIZ. BELKİ DE CENNETLERİMİZ BİLİNSİN AMA CEHENNEMLERİMİZİ BİLİNMESİN TELAŞINDAYIZ.
 
Son düzenleme:
“korktuklari icin entelektuellesir insanlar,umitlerini yitirdikleri icin degil ve korkmakla umitsiz olmak arasindaki fark bir entelektueldir ” c. bukowski

İnsanın belli başlı iki günahı vardır, öbürleri bunlardan çıkar: Sabırsızlık ve tembellik. Sabırsız oldukları için Cennet'ten kovuldular, tembelliklerinden geri dönemiyorlar. Ama belki de belli başlı sadece bir günahları var: sabırsızlık. Sabırsızlıklarından ötürü kovulmuşlardı, sabırsızlıklarından ötürü geri dönemiyorlar.

Bilgeliğin başladığına ilk işaret, ölmek isteğidir. Bu yaşam dayanılmaz görünür, bir başkası ise erişilmez. İnsan ölmek istediği için utanmaz artık; nefret ettiği eski hücresinden alınıp ilk işi nefret etmeyi öğrenmek olacağı yeni hücresine konulmak için yalvarıp yakarır. Bunda belirli bir inancın kalıntısı da etkilidir; taşınma sırasında efendi koridorda görünecek, tutukluya şöyle bir bakacak ve diyecektir ki: "Bu adamın yeniden hücreye kapatılmasına gerek yok. O bana geliyor artık."
f.kafka

İnsanın belli başlı iki günahı vardır, öbürleri bunlardan çıkar: Sabırsızlık ve tembellik. Sabırsız oldukları için Cennet'ten kovuldular, tembelliklerinden geri dönemiyorlar. Ama belki de belli başlı sadece bir günahları var: sabırsızlık. Sabırsızlıklarından ötürü kovulmuşlardı, sabırsızlıklarından ötürü geri dönemiyorlar.
:KK9::KK9::KK9::KK9::KK9::KK9::KK9:
SİZ SABIRSIZMISINIZ DIR????
 
BU ANLATILANLARI YAŞAMK AİÇİN DELİMİ OLMAK LAZIM.

"Denizlerde gezen düşüncelerimi anlayamazsın, zaten anlamanı da istemem. bırak denizimle başbaşa kalayım.
senin için gündüz olduğu zaman dostum, benim için gecedir: böyle olsa da ben yeşil tepelere değerek oynayan öğle vaktini, vadiden süzülen mor gölgeleri anlatırım; çünkü sen ne karanlığımın türkülerini duyabilir, ne de yıldızlara çarpan kanatlarımı görebilirsin-görmemenden, duymamandan hoşnudum ben. bırak gecemle başbaşa kalayım.
sen cennetine yükselirken ben cehennemime inerim- o zaman bile bu ulaşılmaz uçurumu ötesinden bana seslenirsin,’arkadaşım, yoldaşım’ ben de sana seslenirim, ‘yoldaşım, arkadaşım’-çünkü cehennemimi görmeni istemem. alevler görüşünü yakacak, duman burnuna dolacaktı. senin gelmeni istemeyecek kadar çok severim cehennemimi.bırak, cehennemimle başbaşa kalayım."
NE KADAR TEZAT DUYGULAR İÇERİSİNDEYİZ. BİR YANDAN HERKEZ BİZİM YAŞADIKLARIMIZ BİLSİN BİR YANDAN BİLMESİN İSTERİZ. BİLSİNLER DİYE FACE TE TWİTIRDA BAS BAS BAĞIRIRI BOY BOY FOTO EKLER BİLMESİN DİYE SIRLARIMIZI SAKLARIZ. BELKİ DE CENNETLERİMİZ BİLİNSİN AMA CEHENNEMLERİMİZİ BİLİNMESİN TELAŞINDAYIZ.

beni asıl düşündüren datlucadu, insanın en yakınlarına karşı böyle hissedebilme potansiyeli bir alıntıyla devam ediyorum;

Hepimiz bazen birileriyle o kadar yakınlaşırız ki;
Dostluğumuzu ya da kardeşliğimizi hiçbir şey engellemiyormuş gibi görünür...
Bizi ayıran küçücük bir köprü vardır, hepsi o kadar...
Ama tam sen bu köprüye adım atacakken sana şu soruyu sorsam:
“Bu köprüyü geçip bana gelir misin?...”
İşte o anda artık bunu istemeyiverirsin, sorumu tekrarlasam öylece suskun kalırsın...
O andan itibaren aramıza dağlar ve azgın nehirler girer, bizi ayıran ve birbirimize yabancılaştıran duvarlar bitiverir önümüzde ve bir araya gelmek istesek de artık yapamayız...
Ama o küçücük köprüyü düşündüğünde, sözcüklere sığmayacak kadar büyüyüverir gözünde; yutkunur ve şaşar kalırsın...

(Nietzsche Ağladığında- irvin yalom)
 
Son düzenleme:
“İnsanlar basit ve üstün olarak ikiye ayrılırlar. Basit olanlar, yalnızca insan cinsini üretmeye yarayanlardır, diğerleri de yeni bir şey söyleyebilmek isteğiyle doğmuş, üstün insanlardır. Toplum muhafazakarlık görevini yerine getirmek için çok kez bu insanları asıp kesiyor ya da her türlü hareket imkanından mahrum ediyor. Ama yine aynı toplum, bir nesil sonra bu astığı insanların anıtını dikip, onlara tapıyor… İlk bölüm şimdinin adamıyken, ikinci bölüm hep geleceğin adamıdır. Birinciler dünyayı korur ve nüfusu çoğaltırlar. İkincilerse onu hareket ettirir ve asıl amacına doğru yürütürler.”

“Gerçek büyük adamlar, dünyanın en gerçek ve en büyük kederlerini yaşamışlardır.”

“Akıllı insanlar, hep küçük şeylerden kendilerini ele verirler. Bir adam ne kadar akıllıysa, küçük şeylerden o kadar az korkar ve onu o kadar basit oyunlarla yakalamak kolaydır.”



Dostoyevski (Suç ve Ceza)
 
beni asıl düşündüren datlucadu, insanın en yakınlarına karşı böyle hissedebilme potansiyeli bir alıntıyla devam ediyorum;

Hepimiz bazen birileriyle o kadar yakınlaşırız ki;
Dostluğumuzu ya da kardeşliğimizi hiçbir şey engellemiyormuş gibi görünür...
Bizi ayıran küçücük bir köprü vardır, hepsi o kadar...
Ama tam sen bu köprüye adım atacakken sana şu soruyu sorsam:
“Bu köprüyü geçip bana gelir misin?...”
İşte o anda artık bunu istemeyiverirsin, sorumu tekrarlasam öylece suskun kalırsın...
O andan itibaren aramıza dağlar ve azgın nehirler girer, bizi ayıran ve birbirimize yabancılaştıran duvarlar bitiverir önümüzde ve bir araya gelmek istesek de artık yapamayız...
Ama o küçücük köprüyü düşündüğünde, sözcüklere sığmayacak kadar büyüyüverir gözünde; yutkunur ve şaşar kalırsın...

(Nietzsche Ağladığında- irvin yalom)
sanat nedir biliyormusunuz ?sanat; sıradan şeyleri olağanüstü bir şekilde yorumlayabilme gücüdür. hepimizin yaşadığı sırdan basit şeyler bir sanatçının elinde, gözünde, dilinde muhteşeme eserlere dönüşür. sanatçı bir marangozdur, sanatçı bir cam ustası. oduna nakış oyan, kuma desen çizen:KK42:.


“İnsanlar basit ve üstün olarak ikiye ayrılırlar. Basit olanlar, yalnızca insan cinsini üretmeye yarayanlardır, diğerleri de yeni bir şey söyleyebilmek isteğiyle doğmuş, üstün insanlardır. Toplum muhafazakarlık görevini yerine getirmek için çok kez bu insanları asıp kesiyor ya da her türlü hareket imkanından mahrum ediyor. Ama yine aynı toplum, bir nesil sonra bu astığı insanların anıtını dikip, onlara tapıyor… İlk bölüm şimdinin adamıyken, ikinci bölüm hep geleceğin adamıdır. Birinciler dünyayı korur ve nüfusu çoğaltırlar. İkincilerse onu hareket ettirir ve asıl amacına doğru yürütürler.”

“Gerçek büyük adamlar, dünyanın en gerçek ve en büyük kederlerini yaşamışlardır.”

“Akıllı insanlar, hep küçük şeylerden kendilerini ele verirler. Bir adam ne kadar akıllıysa, küçük şeylerden o kadar az korkar ve onu o kadar basit oyunlarla yakalamak kolaydır.”



Dostoyevski (Suç ve Ceza)

Toplum muhafazakarlık görevini yerine getirmek için çok kez bu insanları asıp kesiyor ya da her türlü hareket imkanından mahrum ediyor. Ama yine aynı toplum, bir nesil sonra bu astığı insanların anıtını dikip, onlara tapıyor
:KK50::KK50::KK50::KK50::KK50: maalesef
 
Son düzenleme:
Harlan Coben -Kapanı nihayet bitirdim. özetlemek gerekirse güzel kurgulanmış bir hikaye. yine şaşırdık kitabın sonunda . suçlular cezasını kendi kendilerine buldular. iyiler kurtuldu. anlatım olarak yine ikinci sınıf bir amerikan filmi izliyor gibi oldum. bu tarz yabancı kitapları okumaya bir süre ara vermeyi düşünüyorum çünkü onların mizah anlayışı bizden çok farklı. bi süreliğine kenidmi vatanım yazarlarının edebiyatına teslim edeceğim.
kitap içeriğine gelince: tezatlarla dolu amerikan sosyal yaşantısına göndermeler var. alkol bağımlılığının küçük yaşlara düşmesi buna yandaş olan aileler, bunun getirdiği sakıncalar ama beri tarfata bunu çocuklarının gözü önünde sürekli yapan ebeveynler yada yetişkinler. herşey bu kadar ortadayken çocukların bundan uzak durması ne kadar olabilecek şey anlamıyorm doğrusu. seks , alkolizm, uyuşturucu . hem bunları alenen yapıyorlar hemde -18 bunu yapamaz diyorlar. gerçekten ahlaki bakış açımızla bunu anlamamız imkansız gibi görünüyor.
 
"dinden sana bana ne ki Doktor Bey. O Allah ile kendi arasında bir iş. Benim ate da dereye sokup abdest aldırayı, beline köteği vurup secdeye yatırayım, yemini suyunu kesip mükemmel oruç tutturayım. insan olmadıktan sonra ibadet neye yarar ki?"
reşat nuri güntekin-akşam güneşi-6
bu kadar güzel anlatılır.
 
Reşat Nuri Güntekin'in akşam güneşi'ni bitirdim. tipik bir dönem kitabı. içe dönük yaşanan aşklar. düşünüyorum da insan ruhu dizginlenemez bir at gibi. o dönemde içten içe yaşanan yasak aşklar bu dönemin dokunma dürtüsüyle buluştuğunda bihter ve behlül (dizi) çıkıyor ortaya . şimdi bu roman kahramanları aşklarını içten içe yaşıyor diye mazurmu görmeliyiz onları, bihter ve behlül (dizi) aşklarını dokunarak yaşamak istiyor diye taşlamalımıyız onları. ben hastlalıklı ruhlar olarak görüyorum hepsini de.
anlatım hoş olsa da beğendiğimi söyleyemeyeceğim.
 
Ey İnsan! Bu kitabı sana ithaf ediyorum. Başının üstünden büyük bir rüzgâr geçiyor. Yalancı bir fecirle başlayan asır kararıyor ve sana tek ümit ışığı olarak en kudretli kaynağı uranium’da değil, senin ruhunda sıkışmış maddeden koparak çıkardığın korkunç tahrip aletinin patlayışından yükselecek alevi bekletiyor.

Ey bahtsız! Tarihinin hiç bir devrinde kendine bu kadar yabancı, bu kadar hayran ve düşman olmadın. Labaratuarında aradığın, incelediğin, oyduğun, dibine indiğin, sırrını deştiğin her şey arasında yalnız ruhun yok. Onu beyin hücrelerinin bir üfürüğü sanmakla başlayan müthiş gafletin, otuz yıl içinde gördüğün iki muazzam dünya harbinin kan ve gözyaşı çağlayanlarında en büyük dersi arayan gözlerine bir körlük perdesi indirdi. Bırak şu maddeyi, boğ şu ölçü dehanı, doy şu fizik ve matematik tecessüsüne, kov şu kemiyet fikrini,dal kendi içine, koş kendi kendinin peşinden, bul onu, bul kendini, bul ruhunu, bul, sev, bil, an, gör, kendi içinde gör Allah’ ını. Kendine dön, kendine bak, kendine gel. Aptalca bir konfor aşkından doğduğu halde her biri daha korkunç bir dünya harbi hazırlayan teknik mucizelerinin yanında, senin iç zıtlıklarını elemeye yarayacak ve seni kendi kendinle boğuşmaktan kurtaracak ruh mucizelerini ara. İnan manevilere ve mukaddeslere, inan! Onlar hakkında bu kadar küçük düşünmekten utan! Her sezilen derinliğin ifşa ettiklerini düşünmekten bile seni alıkoyan tabiatçı metotlarını fırlat ve bitlenmiş elbiseler gibi at. Ortaçağ papazında haklı olarak ayıpladığın dar kafalılığın anlayış sınırlarını daha fazla darlaştıran beş duyu idrakinin kapalı dünyası içinde kalma:

Arşı geç, ferşi atla,
Sidreyi gör ne var maverada,
İbrethiz...

Peyami SAFA - Yalnızız
 
seni kendi kendinle boğuşmaktan kurtaracak ruh mucizelerini ara evet ihtiyacım olan bu ve kitabı da okunacaklar listeme ekledim
 
Ey İnsan! Bu kitabı sana ithaf ediyorum. Başının üstünden büyük bir rüzgâr geçiyor. Yalancı bir fecirle başlayan asır kararıyor ve sana tek ümit ışığı olarak en kudretli kaynağı uranium’da değil, senin ruhunda sıkışmış maddeden koparak çıkardığın korkunç tahrip aletinin patlayışından yükselecek alevi bekletiyor.

Ey bahtsız! Tarihinin hiç bir devrinde kendine bu kadar yabancı, bu kadar hayran ve düşman olmadın. Labaratuarında aradığın, incelediğin, oyduğun, dibine indiğin, sırrını deştiğin her şey arasında yalnız ruhun yok. Onu beyin hücrelerinin bir üfürüğü sanmakla başlayan müthiş gafletin, otuz yıl içinde gördüğün iki muazzam dünya harbinin kan ve gözyaşı çağlayanlarında en büyük dersi arayan gözlerine bir körlük perdesi indirdi. Bırak şu maddeyi, boğ şu ölçü dehanı, doy şu fizik ve matematik tecessüsüne, kov şu kemiyet fikrini,dal kendi içine, koş kendi kendinin peşinden, bul onu, bul kendini, bul ruhunu, bul, sev, bil, an, gör, kendi içinde gör Allah’ ını. Kendine dön, kendine bak, kendine gel. Aptalca bir konfor aşkından doğduğu halde her biri daha korkunç bir dünya harbi hazırlayan teknik mucizelerinin yanında, senin iç zıtlıklarını elemeye yarayacak ve seni kendi kendinle boğuşmaktan kurtaracak ruh mucizelerini ara. İnan manevilere ve mukaddeslere, inan! Onlar hakkında bu kadar küçük düşünmekten utan! Her sezilen derinliğin ifşa ettiklerini düşünmekten bile seni alıkoyan tabiatçı metotlarını fırlat ve bitlenmiş elbiseler gibi at. Ortaçağ papazında haklı olarak ayıpladığın dar kafalılığın anlayış sınırlarını daha fazla darlaştıran beş duyu idrakinin kapalı dünyası içinde kalma:

Arşı geç, ferşi atla,
Sidreyi gör ne var maverada,
İbrethiz...

Peyami SAFA - Yalnızız

seni kendi kendinle boğuşmaktan kurtaracak ruh mucizelerini ara evet ihtiyacım olan bu ve kitabı da okunacaklar listeme ekledim
bende ekliyorum bende. :KK9::KK9::KK9:
oğuz atay tutunamayalar ve peyami safa yalnızız.:13:
 
Son düzenleme:
X