sadece yeşil bir nokta ile insanın tüm dengesi alt üst olur mu? kanım çekildi resmen... ellerim buz gibi, göğsüm sıkışıyor, başıma vuran bir ateş...
bu adamı online görünce ben kendimi tanıyamıyorum,bedenim kontrolümden çıkıyor, beynim zonkluyor. şuan yazı yazdığım bu sayfayı alta attığımda onun isminin yanında yanan o "yeşil ışığı" , o "çevrimiçi" ifadesini görünce bile garip hissediyorum ve şuan bu sayfayı aşağı attığımda onu online göreceğimi bilmek bile yazı yazmamı zorlaştırıyor.
sorsana günlük, sen de sorsana. "ne sana mani oluyor?, bu kadar aşıksan git konuş" desene...
sen de söyle. bi sen kaldın bunu demeyen. insanın bu kadar aşık olduğu adama yanaşmamasının sebebi ne olabilir? kaybedecek bir şeyi yokken, kaybedecek tek şeyi zaten kaybetmiş olduğu bir eski sevgili iken ne bana mani oluyor?
öyle yakıcı bir şey ki,öyle keskin bir şey ki, 3 ayı geçkin süredir adama "a" demedim.
aramadım,gizli numaradan bile aramadım; çağrı atmadım, mesaj atmadım, mail atmadım, msn'den yazmadım,online görmedi beni, kapısına gitmedim, haber yaptığı yerlere gitmedim, yapmadım be günlük,saklandım.
yapmadım.
bu benim kendi ölüm emrimi imzalamam olurdu. yapmadım.
yapamıyorum.
üç ay önce hayatından vazgeçmiş halde kör kütük sarhoş, şehirlerarası yolda fink attığımı hatırlarsın değil mi? şans eseri,belki de şanssızlık bilemiyorum, eve sağ salim dönmüştüm. o gece ile ilgili bildiğim tek şey vardı, o geceyi yaşamaktansa ölmeyi yeğleyeceğim ve o gece ile ilgili bilmediğim bir şey vardı, ben nasıl sağ kalmaya karar verdim?hangi sebeple uçurmadım kendimi bir uçurumdan?
neyse bu sorular çok geçmişte kaldı, çok kurcalamama rağmen de bir cevap bulamadım zaten.
niye ben bu kadar aşık olduğum adama dokunamıyorum biliyor musunuz? niye arayamıyorum? niye nerede olduğunu bildiğim halde kucağına atlamıyorum? niye gidip yalvaramıyorum?
hani hıphızlı ona diyeceklerimi desem, ama biranda aklıma gelen her şeyi tüm cesaretimle söylesem: "lan seni deli gibi seviyorum, tanıdığım ilk günden beri aşığım, sen varsın diye amerikaya gitmedim, sen varsın diye sevgilimi terk ettim, sen seviyorsun diye o yazarın tüm kitaplarını okudum, seninle ilk buluştuğumuz yere bin kere gittim, senden başkasına dokunmadım, bir gün senin karın olamayacağım için evlilik hayallerinden vazgeçtim,senin sevdiğin içkiyi içiyorum, senin sevdiğin rengi giyiyorum,son bir senedir her gün seni izliyorum,dokunmak için ölüyorum, deli gibi seviyorum." desem...
hani bir boşluk olur ya o an, "princess bak..."diye devam eder...
o,"princess bak" kısmını bile kaldıramam ben.
adam bana "hayır" derse de yarım bıraktığım işi gözümü kırpmadan tamamlarım, bu sefer yaşama şansı da bırakmam kendime. hem alkol alıp ilaç içerim,hem bileklerimi keserim hem de balkondan atlarım.
aslında o,ona olan bu bağlılığımı hep bildi; ilk günden itibaren. korkutucu boyutta bir tutkuydu,kontrol etmeye çalıştıkça onu da içine aldı bu his. iki dakika önce birbirini öldürecek noktaya gelen, küfürleşen, hakaretler savuran sonrasında öpüşmeye başlayan, "sana bayılıyorum", "ben de sana karşı koyamıyorum" diyen bir çift işte....herneyse...gidersen biterim diyordum hep, gitti.
belki de kendimi hatırlatmam gerekiyordu, üç aydır sessiz sedasız onunla uyanıyorum ben,üç aydır sessiz sedasız onu izliyorum.ama o bunun farkında değil. belki onu bu kadar sevdiğimi bilmesi gerekiyordu. (günlük seviyorum yazarken çok zorlanıyorum niyeyse.. sevgi çok masumane kalıyor, aşık olmak kullanınca da tutkulu bir yazıya dönüşüyor. neyse buna kafa yormayayım) belki hala ondan vazgeçmediğimi bilmek onun da işine gelirdi.
ama ben hep demiyor muyum günlük, erkek isterse zaten gelir çabalamaya gerek yok, hem o şahıs ona ne hissettiğimi biraz analiz edebilmiş biriyse unutmadığımı da bilmeli.
ya da bilmiyorum ya belki de vazgeçtim sanıyordur. bilmiyorum...
artık üzerine düşünemiyorum bile. geçmişe gitmekte, onunla olan anıları hatırlamakta bile zorlanıyorum.(yanlış anlama günlük, elbette hiçbirini unutmuyorum ama can acıtıyor)
düşünüyorum bazen,herkes koydu her şeyi rayına.bir ben beceremedim diyorum..geçmişe bağlı değilim ama sahip olduklarıma ait olduklarıma çok bağlıyım sanırım...
ne bileyim belki de geçmiş haricindekiler basit geliyor gözüme.daha iyisini yaşayabileceğime inanmıyorum...hayatımın en güzel gününü yaşadım mesela ben,daha fazlasını yaşayacağımı sanmıyorum. hem ben biriyle yaşadığım şeyi,başkası da yapsın diye bekleyememki. kimseyi eğitememki, kimsenin öğretmeni olamamki... bi adamı kalıba koymaya çalışmak da bana yakışmaz zaten,hem ne kadar uğraşırsa uğraşsın kimse sevdiğim adamın kalıbını da dolduramaz ki. (bak yine sevdiğim dedim hafif kaldı.)
zaaflarım var günlük, o adam da en büyük zaafım. cesaret edemiyorum. şuan online olduğunu bilmek bile deli gibi heyecanlandırıyor beni.
aslında günlük bu adam bu zamana kadar online görmedi ya beni. hep kaçtım ya.şimdi beni görsün,hatırlasın...
o yokken de zaten yeterince koyuyor,battı balık yan gider anasını satiyim. an itibariyle çevrimiçi'yim... risk biliyorum ama en kötü ihtimalle son bir el daha oynar kalkarım.