bu konuda çok yakın bir arkadaşımın hikayesini anlatmak istiyorum.
arkadaşımla liseden tanışırız aynı sınıftaydık çok şeyler paylaştık hala da çok samimiyiz.
13 yaşında annesini,18 yaşında babasını kaybetti.babası vefat ettikten sonra ağabeyleri babaevini dağıtıp kendileri yerleştiler evliydiler ağabeyleri
arkadaşım bir anda kalabalık bir ailenin içinde yenge yeğenler vs. kendi evinde sığıntı durumuna düştü Niğde de üniversite okurken ağabeyi okuluna dönmesine izin vermedi yeniden sınava hazırlanıp aynı şehirde okuması için baskı yaptı.
yeniden sınava hazırlandı bu sırada yengesinin ve ağabeyinin baskılarına dayanamayıp ablasının evine yerleşti çünkü kendi kardeşleri de dahil olmak üzere tüm sülalesi ayrı bir eve yerleşmesine müsaade etmediler.
ablasının evinde de enişte ve ablasının baskısı altında kaldı. dışarı bir çay içmeye gitsek o gelemezdi çünkü ablası ve eniştesi izin vermezdi.velhasıl gençliğinin en masum isteklerini de bile yapamadı.
okulu bitti bu sefer evlenme baskıları oluşturdular üzerinde öyle ki kpss den başka şehiri tercih etmesine bile mani oldular birkaç yıl da böyle kaybetti.
o na söylenen 'evlenene kadar bizim dediklerimizi yapmak zorundasın' dı.evlenmek de istemedi ve en sonunda evden kaçtı başka bir şehirde iş bulup çalışmaya başladı bir yıl sonra da resmi bir kadroda görev almaya başladı
tabii şimdi o çok korumacılık altında hegemonyalarına alamayınca baskılayan abla ve ağabeyleri o şehirden ayrıldığı için konuşmuyorlar ama inanın ki şimdi çok mutlu eğer o atağı yapmasaydı şimdi belki istemediği bir evlilik yapmış olacak onların o küçük dünyasında kendisine yer bulamayacaktı.
belki o biraz daha şanslıydı emsallerinden çünkü o kadar çektiklerine rağmen aklı başında bir kızdır ve okuyup hayatını kurtarabildi ama sonuçta yine de aile bağları koptu
buna sebep de 'sahipsiz olanın sahiplik etmek isteyeni çok olur' olayı galiba hayatında ilk defa nefes alabildiğini söylüyor şimdi