Kadin Kiligina Girmediler, Kadin Ruhuna Girmeye Calistilar!

Lambrusco

Yeni Üye
Kayıtlı Üye
13 Temmuz 2010
3.692
437
Okumak icin siteye giderseniz, fotograflarla birlikte görme sansi edinirsiniz:

http://onedio.com/haber/kadin-kiligina-girmediler-kadin-ruhuna-girmeye-calistilar-248229



16 erkek 2011 yılında Hürriyet’in yılbaşı ekinde bunu başlattı. Kadın kılığına girmediler. Kadın ruhuna girmeye çalıştılar. Yumrukla gözü karartılmış kadının, asıl karartılan yanının ruhu olduğunu, insanlığı, şahsiyeti olduğunu anlatmaya çalıştılar. Onlar birkaç iyi insan, birkaç cesur erkek. Kırılan kolun içine saklandığı yeni çıkarıp attılar. “Bakın işte, tam buraya vurdular!” dediler. Anlamaya çalışmak, anlamanın yarısından ilerisidir.

Projenin fikir annesi Şermin Terzi ve fotoğrafları çeken sanatçı da Sebati Karakurt.

Erkekleri bu fikre ikna etmenin, hiç de kolay olmadığını biliyorum. Ama sonuçta ortaya gene sıra dışı ve çok etkileyici bir proje çıktığı kesin...


Emre ALTUĞ

İşverenlerin emziren anneye anlayışı vicdani sorumluluk

Emzirmek bir annenin bebeğiyle paylaştığı en özel an. Belki de, doğumdan sonra babanın bebekle tek paylaşamadığı, annenin ise Allah tarafından kutsal kılındığı, kıskanılası bir mucize. Annenin ve bebeğin bu dönemi en sağlıklı şekilde yaşamasını sağlamak, bir insanlık görevidir. İşverenlerin, bu süreçte çalışan kadına gereken anlayışı göstermesi ve pozitif ayrımcılık uygulaması, her şeyden önce vicdani bir sorumluluktur.

Almanya ve İsveç’te doğum sonrası ücretli izin süresi 47, Norveç’te 44, Yunanistan’da 34 hafta. Türkiye’de ise bu süre sadece 16 hafta. Bebeğin bir yıl anne sütü emmesi tavsiye edilse de, anneler dört aylık bebeğini evde bırakıp işe dönmek zorunda kalıyor. Birçok işyeri sahibi ise süt izni kullanımını neredeyse yok sayıyor.
Gürsel TEKİN

Kadının olmadığı yerde erkek olmaz

Bu yıl Adıyaman’da 16 yaşında bir genç kız ailesi tarafından diri diri toprağa gömülerek töre cinayetine kurban gitti. Bu kızın dramını hiçbir zaman unutamayacağım. Böyle bir şey ne dine, ne vicdana, ne insanlığa sığar. Sadece bu olay bile, Türkiye’de kadına gösterilen şiddetin en büyük göstergesidir. Kadınlarımız töre cinayeti adı altında katliama uğruyorlar. Öldürülmediklerinde de, özellikle eşleri tarafından her gün dövülerek yeryüzünde cehennemi yaşıyorlar. Bu bir insanlık dramıdır. Kadının olmadığı bir yerde erkek olmaz, erkek doğmaz.

Kadınların yüzde 41.9’u şiddet görüyor ve yüzde 48’i bunu kimseye söyleyemiyor. Çalışan kadınların yüzde 44.1’i, çalışmayan kadınların 41.1’i şiddet mağduru. En az bir kez hamile kalmış her 10 kadından biri gebeliği sırasında dayak yiyor.
Kerem TUNÇERİ

Kadın sürücüleri taciz etmekten keyif alıyorlar

Her gün binlerce kadın, trafikte birçok tatsız olayla karşılaşıyor. Trafikte kabalaşan bazı erkek sürücüler, bazen sözle, bazen de hareketleriyle kadın sürücüleri taciz ediyor. Bir de ‘Kadınlar iyi sürücü değildir’ kanısı yüzünden, hatalı olsalar da olmasalar da kadın sürücülerin üzerine fazla gidiliyor. Özellikle, geceleri yalnız kadın sürücüleri taciz etmekten büyük keyif alan erkek sürücüler var ne yazık ki. Temennim tüm bunların tamamen ortadan kalkması ve kadın-erkek ayrımının her alanda tarihe gömülmesi.

Türkiye’de 21 milyon sürücünün dört milyona yakını kadın. ‘Trafikte taciz öldürüyordu’, ‘Trafikte taciz korkusu’ başlıkları, gazetelerin üçüncü sayfalarının değişmezi. Anketlere göre bir kadın sürücü, hayatı boyunca en az beş kez trafikte ciddi manada tacize uğruyor.
Volkan KONAK

Kadın bir seviyedir hep yüksekte tutalım

Türkiye’de kadın olmak zor zanaat. Feodal yapı, örf ve ananeler yüzünden üzerlerinde aşırı baskı var. Ekonomik özgürlükleri yok. Kadının duygularını anlayan, kadına kıymet veren erkeklerin ruhu terbiye olur. Aşklar, evlilikler ve kadın, ağaca benzer; kadın kurursa, kırılırsa o ağaç bir daha yeşermez. Kırılmış dallar da ölüdür. Hem bedenen, hem ruhen öldürülen kadınların olduğu toplum, itici gücünü kaybeder. Mustafa Kemal, Cumhuriyet’i kurar kurmaz kadını ayağa kaldırdı. Kadın pilot, kadın öğretmen, kadın mühendislere yol açtı. Kadınsız bir toplumun ilerleyemeceğini çok iyi biliyordu. Devrimci insan bunu yapar. Zeki, akıllı, cesur insan, kadını öne çıkarır ve kadını daima el üstünde tutar. Kadın bir seviyedir, o seviyeyi hep yüksekte tutalım. Kadife giyilmiş elle kadını okşayalım. Kadının olduğu tüm ortamlarda varım. Çünkü kadın bir kültürdür.

100 kadından 62’si işgücüne katılmama sebebini ‘ev kadını’ olmasına bağlıyor. Ev kadınlarına isteğe bağlı sigortalılık olanağı sağlanıyor ama primlerin yüksekliği ve eşe bağımlılık yüzünden sigorta yaptıramıyorlar.
Uzm. Dr. Nuri SOYSAL

Kadınlar yuvasını korumak için estetik ameliyatı zorunlu hissediyor

Türkiye’de kadın olmak zor zanaat. Erken yaşta evlenmek, çok doğum ve geleneksel fazla kilolar, kadının biyolojik deformasyonuna neden oluyor. Erkeklerden güzel olmak sadece kadının işiymiş gibi bir yaklaşım hakim. Hele hele ilerleyen yaşlarda maddi olanaklara sahip oldukça, genç kadınlara ilgisi daha da artıyor. Bu durum özellikle ev kadınları üzerinde bir baskı oluşturuyor ve kendini estetik ameliyat olmak zorunda hissediyor. Estetik ameliyat yaptıran kadınların birçoğunda ana problem, özgüven eksikliği ve kadının yuvasını koruma içgüdüsü.

Modern dünyada kadının yaşlanma ve çirkinleşme hakkı yok. Güzellik çoğu zaman lanet gibi kadınların peşinde. Bazı akademisyenler, kadının güzel olma zorunluluğunu ‘örtülü terör’ olarak adlandırıyor.
Mehmet TURGUT

Eğitimsizlik vahşileştiriyor

Kadın-erkek eşitliğinin sadece lafta olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz. İşte bu yüzden, hâlâ töre cinayetleri ve kadın istismarları yaşanıyor. Birçok konuda olduğu gibi, bu konuda da sürekli konuşuyoruz ama iş bir şeyler yapmaya geldiğinde kılımızı bile kıpırdatmıyoruz. Bunun sebebi tamamen eğitimsizlik ve maddi sorunlar. İnsanların eğitim düzeyi ve maddi durumu kötüleştikçe, içlerindeki kötü dürtüler daha fazla ortaya çıkıyor ve vahşileşiyor. Türkiye’nin yoksulluktan sıyrılıp, tam anlamıyla refaha kavuşması için daha çok zaman olduğunu düşünürsek, en azından eğitim konusunda acil harekete geçilmeli. Hemen!

2006 yılında yapılan araştırmaya göre 2000-2005 yılları arasında bin 190 genç kız ve kadın töre cinayetine kurban gitti. Her yıl yaklaşık 200’ü aşkın kadınımız töre cinayetine kurban gidiyor. Aile tarafından öldürülmeyen ama kendini öldürmeye zorlanan vakalar ise kayıtlara töre cinayeti değil intihar olarak geçiyor.
Furkan KIZILAY

Kızların küçük yaşta zorla evlendirilmesinden utanç duyuyorum

Ülkemizde hâlâ gencecik ve daha reşit bile olmamış genç kızlar, başlık parası karşılığında aileleri tarafından zorla evlendiriliyor. Bu bir kara cahillik ve geri kalmışlıktır. Ben modern bir Türk genci olarak, ülkemin bazı yörelerinde kız arkadaşlarımızın bu şekilde evlendirilmesinden büyük utanç duyuyorum. Küçük yaştaki genç kızların evlendirilmesi onları hem fiziksel hem de ruhsal olarak çökertiyor. Bazı yerlerde kız çocuğu doğduğunda, insanlar “Olsun bir sonraki erkek” olur diyebiliyor. Kadın olmadan erkeğin de var olmayacağını niye unutuyorlar?

Türkiye’deki her üç evlilikten biri zorla ya da erken evlilik. Bazı yörelerde evlilik yaşı 12’ye kadar iniyor.
Erdil YAŞAROĞLU

Her şeyi veremiyorsan bari okuma hakkını ver.

Türkiye’de kadın olmak zor. Kız çocuğu olmak ise, çok daha zor. Çocuklar her şeyi ister. Okumayı da ister. Onlara her şeyi veremiyorsan, bari okuma hakkını ver. Hiç değilse büyüyünce birşeylere ulaşma şansı olsun.

Türkiye’de 4 milyona yakın kadın okuma yazma bilmiyor. 6-24 yaş grubunda okuma yazma bilmeyen 220 bin kadın var. İlköğretimde kız çocuklarının okula gitme oranının en düşük olduğu iller şöyle sıralanıyor: Bitlis yüzde 84.27, Van yüzde 84.57, Hakkari yüzde 85.05.
Metin AROLAT

Başarılı olurlar diye mi kadınlara fırsat verilmiyor?

Çevreme bakıyorum, birçoğuna hiç fırsat tanınmamış, bastırılmış, engellenmiş, küçümsenmiş, dövülmüş, istismar edilmiş... Bu kadınların gözlerine baktığımda, gördüğüm sadece küskünlük ya da nefret değil. Her şeye rağmen sevgi de var o gözlerde. O bakışların kiminde başarılı bir müzisyen, bir ressam, bir doktor, bir başbakan, bir sporcu var. Türkiye’de kadın sporcu sayısı, erkek sporculardan o kadar az ki. Belki de günün birinde bizi dünya çapında başarılara götürecek bir kadın sporcu, şu an yeteneğinin bile farkında olmadan bir köşede istismar ediliyor. Belki de başlık parasına satılıyor... Düşünüyorum da, kadınları küçümseyip sadece kadın oldukları için fırsatlar vermemek, onların başarıları karşısında bir korku mu aslında?

Nüfus dağılımında kadın-erkek sayısı neredeyse birbirine eşit. Ancak, bu eşitlik hayatın diğer alanlarında kendine hemen hiç yer bulamıyor. Mesela ülkemizde lisanslı aktif sporcu sayısı 1 milyon 720 bin 84. Bunların sadece 478 bin 16’sı kadın.
Jost LAGENDIJK

Bu ülkenin kadınları arasındaki derin fark beni çok şaşırtıyor

Türkiye’de kadınlar arasındaki derin farklılıklar beni hep çok şaşırttı ve şaşırtmaya da devam ediyor. Bir bölüme baktığınızda, Hollanda’dakinden bile fazla sayıda kadın doktor ve akademisyen görüyorsunuz. Hepsi eğitimli, kültürlü ve başarılı. Ancak öte yanda, hâlâ birçok kadın, erkek egemen bir toplumda, ortaçağda rastlanacak cinsten bir ayrımcılığa maruz kalıyor. Bununla mücadele etmek yetmiyormuş gibi, bir de fiziksel şiddet görüyorlar. Türkiyeli kadınlar arasındaki bu uçurum, en kısa zamanda giderilmeli. Toplumun hangi kesiminden gelirlerse gelsinler, başörtülü ya da değil, hepsine aynı hakların tanınması ve hayatlarını diledikleri gibi planlama özgürlüğüne sahip olmaları gerekiyor.

Bazen bir sokak köşesi, bazen bir otobüs, bazen bir işyeri; Kadınların hepsi, hayatında en az bir kez mutlaka tacize uğruyor. Çoğu bunu her gün yaşıyor. Buna rağmen, sadece çok küçük bir bölümü şikayetçi oluyor. Çünkü, ülkemizde tacize uğrayan kadının kuyruk salladığı fikri hakim olduğu için, şikayetçi olan kadın da yetkililerin tacizine uğrayabiliyor.
Ahmet ÜMİT

Kadın yaşamın sürekliliğini sağlar ödülü dayak ve küçümsenmedir

Türkiye’de kadın, sadece kağıt üzerinde özgür ve eşit bir yurttaştır. Kadın, sosyal, ekonomik, politik yaşamda her zaman ikinci sınıf vatandaş olarak yer alır. İşyerindeki çalışma biter, evdeki bitmez. Yine de, erkek her zaman ondan değerlidir. Köydeki kadının durumu ise daha da vahimdir. Hem tarlada çapa sallar, hem evdeki yaşamın sürekliliğini sağlar. Buna karşın aldığı ödül, çoğunlukla aşağılanmadır, dayaktır, küçümsenmedir. Hâlâ ülkenin birçok yöresinde genç kızlarımız bakire olmadığı için öldürülür. Tecavüze uğramışsa bile suç mutlaka onundur; töre karar verir, canı alınır. Bırakın kırsal bölgeleri, metropollerde bile hunharca öldürülen kadınların davalarında hakimler, ‘namus’ indirimi yaparlar. Demokratik bir cumhuriyet olduğu savlanan ülkemizin parlamentosunda kadın üyelerin sayısı, erkeklerin onda biri bile değildir. Erkeği yetiştiren, lafa geldi mi ülkemizin temel direği sayılan kadınlarımıza duyulan bu güvensizlikle, gelişmiş, çok sesli, demokratik bir toplum kurmak nasıl mümkün olabilir?

Kadınların sadece yüzde 22.3’ü çalışıyor. AB ülkelerinde bu oran yüzde 60. Kırsal bölgede yaşayan 100 kadından 84’ü tarım işçisi ama yüzde 77’si herhangi bir ücret almadan aile işçisi olarak çalışıyor.
Murat DALKILIÇ

Kadın üstünde egomuzu tatmin ediyoruz

Kadınlık yüzyıllardan beri zor. Hele Türkiye’de! Kadınları, erkeklik egomuzu tecrübe ettigimiz varlıklar olarak görüyoruz ve onların sahibiymiş gibi davranıyoruz. Eşit imtiyazlara sahip olsak da, bunu ne sosyal ne de özel hayatlarında hissettirmiyoruz. Türkiye’de kadın olduğunu hissedebilen kadınlar ne yazık ki azınlık. Halbuki erkekler, kadını mutlu ettiklerinde kendilerinin de mutlu olacağını çoktan keşfetmiş olmalıydılar. Eyyy erkekler! Onlarsız hayatın anlamsızlığının hep beraber farkına varalım. Ve kadını salt bir cinsel meta olarak görmekten vazgeçelim.

Reklam kampanyalarında estetiğe gönderme yapmak için kullanılan ana tema genellikle kadın. Kadın estetiğinin kullanılma sınırı ile meta olarak kullanılma sınırı arasındaki bıçak sırtı denge çoğu zaman tartışma konusu.
Güven KIRAÇ

Doğum kontrolü yapıyorlar diye dayak yiyorlar

Türkiye’de çocuk yaşta genç kızlar, zorla evlendirilerek, bazen de tecavüze uğrayarak, daha kendileri çocukken çocuk doğurmak zorunda kalıyorlar. Geçenlerde, 16 yaşında tecavüze uğrayan bir genç kız, tecavüz bebeğini aldırmak isteyince, yasal kürtaj süresini aştığı için ne yapacağını bilemez vaziyette çaresiz bırakıldı. Türkiye’de hamileliği boyunca bir kez bile jinekoloğa gidemeyen yüzbinlerce kadın var ve çoğu sağlıksız bebekler dünyaya getiriyor. Birçoğu da kocalarından habersiz doğum kontrolü yapıyor diye ya dövülüyor ya terk ediliyor. Kadının adının olmadığı bir toplum yarımdır. Asla tamamlanamaz.

Türkiye’de her yıl 1 milyon 900 milyon gebelik gerçekleşiyor. Bu gebeliklerin 550 bini (yüzde 30’u) istenmeyen gebelik. Bazı yörelerde kadınlar, hamileliğini hiç jinekoloğa gitmeden tamamlıyor, evde doğum yapıyor ve hem annenin hem de bebeğin hayatı tehlikeye giriyor.
Kemal DOĞULU

Hani onlar çiçekti?

Şiddetin yeri ve zamanı yok. Sadece kadın olmak yeterli şiddete maruz kalmak için! Yeri gelir anne, yeri gelir ofiste iş kadını, yeri geldiğinde ise karanlık ve ıssız bir sokakta fahişe... Bu ülkede kadınların maruz bırakıldığı durumlara hâlâ akıl sır erdiremiyorum. Oysa hani onlar çiçekti ve özen istiyordu!

Seks işçilerinin sayılarının 100 bin civarında olduğu sanılıyor. Fuhuşun ilk nedeni, yüzde 91.4’le ekonomik koşullar. Erken yaşta veya zorla evlilikler, cinselliğin günah ve ayıp kabul edilmesi, evlilik öncesi cinsel ilişkinin kabul edilmemesi ve bekaretin önemi, fuhuşu artıran nedenler.
Prof. Dr. Celal ŞENGÖR

Devletin en tepesi bile kadın erkek eşit değil diyor

“Kadın maldır, erkeğin kölesidir, evde çalışmakla kalmaz, kocası kahvede tembellik ederken tarlada veya sürüsünün başında da çalışır, kadın evlenemez, evlendirilir, okula gönderilmez, gönderilirse toplumun kendisine biçtiği kılıfa girmesi zorlaşır!” Türkiye’de kadın işte böyle algılanıyor. Üstelik sadece düşük eğitimli kişiler değil böyle algılayan, “Kadın ve erkek eşit değildir” diye açıklama yapan devletin en tepesi de! Modern Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, kadınını da erkeği ile birlikte modern toplumun iki temel öğesinden biri olarak görmeyi amaçlamıştı. Hele hele anne olarak, çocuk üzerindeki duygusal etkisi babanınkinden her zaman fazla olan annenin eğitimine özel bir ağırlık vermişti. 1950’lerden itibaren şahlanan yobazlık, Türk kadınını tekrar köleliğe ve zillete, dolayısıyla onun yavrusu olan Türk çocuğunu da duygusal bir hamlığa ve ilkelliğe mahkûm etti. Bu kölelik ve zilletin ise bugün bir hürriyet olarak öne sürülmesi, Türk kadının ne korkunç bir aldatma ile karşı karşıya olduğunun en belirgin tezâhürüdür.

Türkiye’deki kreş ve gündüz bakımevlerinin sayısı sadece bin 615. Çocuklarını emanet edecek kurum bulamayan kadınlar, ev kadınlığına mecbur kalıyor.
Nuri ALÇO

Namus bacak arasında aranmaz

Türkiye’de tecavüz ve taciz daha ilkokuldan beri kızların maruz kaldığı bir durum ne yazık ki. Her anne-baba, başına ne gelirse gelsin, kız veya erkek evladını bağrına basmalı. Hele hele tecavüze uğradı diye reddetmek, öldürmek insanlıkla bağdaşmaz. Allah’ın verdiği canı yine sadece Allah alır. Ölümle sulh yoluna gidilmez. Böyle bir şey yapıldığında ele geçen tek şey sadece vicdan azabıdır. Yalan söyleyen, hak yiyen binlerce namussuz varken, gerçek namus bacak arasında aranmaz. Namus beyindedir.

Türkiye’de her dört saatte bir tecavüz veya tecavüze yeltenme suçu işleniyor. Tecavüzcülerin yüzde 99’u erkek. Yüzde 30’u evli ve düzenli bir cinsel hayata sahip. Tecavüzlerin yüzde 50’si planlı.
 
$erdil10.jpg $ss2.jpg $ss.jpg $sayfa16.jpg $prd1-a.jpg $nuri24.jpg $nuri8.jpg Eki Görüntüle 967196 $metin15.jpg $mehmet9.jpg $kerem6.jpg Eki Görüntüle 967192 Eki Görüntüle 967191 Eki Görüntüle 967186 $furkan11-b.jpg Eki Görüntüle 967187 $carsaf.jpg $volkan7.jpg
 
Bu projeden haberdardım ama bizlerin haberdar olması yeterli mi? İşte ondan pek emin değilim, keşke bu tip projeler daha çok ses getirebilse, kadına hak ettiği yeri sağlayabilsek.

Ne yazık ki biz hala küçük yaşta evlenen kız çocuklarına çözüm bulamadık, şiddet gören, töreye, erkek vahşetine kurban giden hemcinslerimizi koruyamıyoruz, birgün yolda bende mi saldırıya uğrayacağım korkusuyla yaşıyoruz, hala sokak ortasında öldüresiye dayak yiyen, bıçaklanan, gasp edilen kadın haberleriyle sarsılıyoruz.

Çözüm bulunması için hepimizin ölmesi mi bekleniyor, peki biz niye ve neden bekliyoruz???
 
Hepsini ayrı ayrı tebrik etmek gerekiyor. Bu pozların her biri bir erkek için cesaret işi. Çarpıcı olmuş, dileğim birilerinin farkına varması.

Ayrıca takıldığım bir kaç şey de yok değil :) Bu sıkıntıların hepsi kötü şeyler ama hepsinin sorumluluğunu erkeklere ya da topluma yüklemek bence doğru değil. Bazıları direkt kadınlarla alakalı. Örneğin tamam kadın bedeni reklamlarda bir unsur olarak kullanılıyor ama zorla da kullanılmıyor ki? Bu durum bence bu kadınların kendi tercihi. Ayrıca estetik konusu da tecavüz ya da kadınların trafikte yaşadığı saygısızlıklar kadar ciddi bir sorun değil. Sorun olan şey "kadın dediğin güzel olur" düşüncesi ve bu algının kadınlar üzerinde yarattığı etkiler. Yani sadece estetiğe bağlanacak bir durum değil bence, sonunu iyi bağlayamadıklarını düşünüyorum.
 
Bu projeden haberdardım ama bizlerin haberdar olması yeterli mi? İşte ondan pek emin değilim, keşke bu tip projeler daha çok ses getirebilse, kadına hak ettiği yeri sağlayabilsek.

Ne yazık ki biz hala küçük yaşta evlenen kız çocuklarına çözüm bulamadık, şiddet gören, töreye, erkek vahşetine kurban giden hemcinslerimizi koruyamıyoruz, birgün yolda bende mi saldırıya uğrayacağım korkusuyla yaşıyoruz, hala sokak ortasında öldüresiye dayak yiyen, bıçaklanan, gasp edilen kadın haberleriyle sarsılıyoruz.

Çözüm bulunması için hepimizin ölmesi mi bekleniyor, peki biz niye ve neden bekliyoruz???


Evet Mune cok haklisin ama sanirim ülkenin refah düzeyi ve egitim seviyesi ilerlemeden ve geleneksel bazi yanlis yargilar kirilmadan, cözüm bulmak mümkün olmayacak. Fotograflarla cok daha carpici olmus. Umarim birileri bes dakika üzerine düsünebilir. Aslinda cogunlugumuz ailede siddeti yasayan, annesinin yasadigina da maruz kalan kadinlariz ama yine de ogullarimizi yetistirirken onlari yanlis yönde pohpohluyoruz. Mesela bu olayin en temel noktasi. Kim dikkat ediyor? Ya da yüzünü gözünü morartan adama kapi acik orada güle güle kim diyebiliyor? :KK43:

Hepsini ayrı ayrı tebrik etmek gerekiyor. Bu pozların her biri bir erkek için cesaret işi. Çarpıcı olmuş, dileğim birilerinin farkına varması.

Ayrıca takıldığım bir kaç şey de yok değil :) Bu sıkıntıların hepsi kötü şeyler ama hepsinin sorumluluğunu erkeklere ya da topluma yüklemek bence doğru değil. Bazıları direkt kadınlarla alakalı. Örneğin tamam kadın bedeni reklamlarda bir unsur olarak kullanılıyor ama zorla da kullanılmıyor ki? Bu durum bence bu kadınların kendi tercihi. Ayrıca estetik konusu da tecavüz ya da kadınların trafikte yaşadığı saygısızlıklar kadar ciddi bir sorun değil. Sorun olan şey "kadın dediğin güzel olur" düşüncesi ve bu algının kadınlar üzerinde yarattığı etkiler. Yani sadece estetiğe bağlanacak bir durum değil bence, sonunu iyi bağlayamadıklarını düşünüyorum.

Kadin bedeninin meta olarak kullanilmasi yine erkek egemen dünyaya hizmeti amacliyor. Ama senin demek istedigini de anliyorum, kadin kendini kullandirmasin o zaman diyorsun. Evet! Bir kadin olarak bunu yapan ve bir reklamdan bir filmden milyonlar kazananlari elestirmek konusunda haklisin. Sadece ceplerinin doldurulusuna bakislari elbette asikar. Ama yine de bu reklamlari yaratanlar, filmleri yönetenler genelde erkek. :KK1: Bu da basladigimiz yere geri dönmek gibi bir sey oldu. :KK1:

Estetik konusunda da zaten sorun olan seyin "kadin dedigin güzel olur" düsüncesinde yattigini ifade ediyorlar orada. Ben estetikle ilgili kismi okudugumda, kadinlarin cogunun bunu erkeklerin üzerlerine hakim kildigi "güzellik" baskisi nedeniyle yaptiklari mesajini aliyorum. Evet estetik diger konularla karsilastirildiginda ciddi bir sorun degilmis gibi gözüküyor ancak kadin üzerindeki bu sürekli güzel olmak zorunda hissetme algisi ve bunun genc yaslara kadar inmesi aslinda toplumsal anlamda genelden bakildiginda büyük sorun uyandiriyor ve artacak olmasi da kabus gibi bir sey olur. :) O yüzden önlem almak gerekli. Ki su an estetik sektörü de bu kadin güzelligi vurgusuyla kadinlari soyup sogana ceviriyor aslinda, bu vurgu da yine ayni sekilde genel anlamda toplumda "kadin güzel olmali" algisina destek verip, yerlesmesine, bir sürü kadinda psikolojik sorunlara yol aciyor.

Türk erkegi sarisin sever diye, esi ya da sevgilisini memnun etmek icin simsiyah saclarini sariya boyatmak mesela, bu da bir estetik cabasi. :) 90`larda 13-14 yaslarindaki bütün arkadaslarim sariya boyatma derdindeydi. Bu da siddet konusu kadar önemli cünkü kadin bir sekilde kendini erkegin güzellik algisina hizmet etmek zorunda hissediyor. Bu algiyi kadinlar üzerinde yikarsak, o zaman daha saglikli bir nesil yetismesine yol acariz. Özgüveni tamir olan kadin da diger konularda da ayni performansi saglar. :KK1:
 
Benim demeye çalıştığım şey aslında bu dediklerimin hepsi kadının kendi sorunu. Tamam okka burun dolgun dudak güzeldir algısının herkes farkında ama neden her imkanı olan estetiğe başvurmuyor da sadece bazı kadınlar başvuruyor? Bu yaptıranın kendi sorumluluğudur bence. Sarışın kadınlar renkli gözler daha güzeldir algısı vardır ama kalkıp da ben hiçbir zaman lens takmadım? Takmak da istemedim, kahverengi gözlerimden memnunum. Göğüslerim büyük değil ama onları seviyorum. Toplumda iri göğüs makbuldür diye kalkıp da destekli sütyenler bile kullanmıyorum. Bu benim tercihim, estetik ameliyat da yaptıranın tercihi ya da psikolojik sıkıntısı (kim nasıl kabul ediyorsa).

Aynı şekilde reklamlarda kullanılma olayı da. "Erkek" patron diyor ki, araba fuarına uzun bacaklı dolgun göğüslü mankenler çıkaralım reklamımızı öyle yapalım. Sorumlu diğer erkekler de eyvallah diyorlar. Sonra kızlara bakılıyor tamam bu olur bu da olur. Ama kızlara teklif ediliyor değil mi? İlan veriliyor, şu özelliklerde model aranıyor diye. Birileri de ilanlara yanıt veriyor işi talep ediyor. O reklamlara ben mükemmel bir vücuda sahip olsam da başvurmam, neden? Çünkü kadını bir obje olarak kullanıp satışlarını arttırmayı planlıyorlar. Bu da bir tercihtir. Tecavüze uğramak nasıl ki bir tercih değilse bu bahsettiğim şeyler bence birer tercihtir.
 
Lambrusco,
eleştirilerinde haklısın, bizler, bizlerden önceki nesiller ve hatta bizlerden sonraki birkaç kuşak hep erkek ne yaparsa haklıdır mantığıyla yetiştirildi, erkek aldatır, erkek döver, erkek içer, sen susacaksın ve yuvanı bekleyeceksin, babana, kocana karşı gelmeyeceksin, "kız dediğin baba evinden gelinliğiyle çıkar kefeniyle geri döner " düşüncesiyle büyüdük, kimimiz kendinin farkına vardığında aslında doğru olanın ne olduğunu öğrendi, kimimizse hala aynı fikri savunuyor.

Aslında bir tokatta şiddettir, sen kadınsın susacaksın demekte, biz şiddeti hep öldüresiye dayak olarak nitelendirdik, hoş bu öldüresiye şiddeti de hak ettiğimizi düşündük ya neyse, aldatıldık kadınlığımızı sorguladık, hep eksik bizdeymiş gibi düşündük, aslında ilk tokatta, ilk evden kovuluşta çekip gitmek var fakat siz buna sevgi mi dersiniz, sevgi sandığımız alışkanlık mı? Yoksa ailelerin kocandır severde döverde telkinlerine boyun eğmek mi dersiniz bilemiyorum ama kadın hep bir kanadı kırık bırakılıyor.

Ya çocuklu kadınsın denerek aileniz tarafından kabul görmüyorsunuz ya da adın dula çıkacak denerek dışlanıyorsunuz.
Çalışsanız maaşınız eşin elinde, evde otursanız çalışmıyorsun ki söz hakkın olsun deniyor, sussan bir türlü, susmasan birtürlü.

Annelerimiz ne yaşadıysa onu öğretmiş bize, ayıp kızım, cevap verme kızım, babayla korkutularak büyümüşüz, sonra kocadan korkmayı öğretmişler bize.

Kadın kapıyı vurup gitmeli ama nasıl? Sığındığın baba ocağında evladının lokmaları sayılıyor mu acaba derken, ürkek sesle ihtiyaçlarını söylerken, onca şiddet sonrası yüksek seste bile kalbin yerinden çıkacakmış gibi çarparken kapıyı vurup gitmek...

Elbette bir kısım kadın yaşadıklarına rağmen çok güçlü lakin çoğunluk tabuları yıkamıyor, korkuyor çünkü bizler daha yeni yeni yetişirken en önemli şeylerden birini, özgüvenimizi söküp alıyorlar bizden.

Biz en azından neyin ne olduğunu, kendini fark eden kadınlar umarım kızlarımızı, oğullarımızı bilinçli yetiştiririz, kızımıza ayıp, oğlumuza errrkkek oğlum demeden büyütürüz.
 

Bir Facebook sayfasında, yukarıdaki fotoğrafın altında şu yorumu yapmıştı biri. Zihniyet bu olduktan sonra, diyecek hiçbir şey yok.
Tesettürsüz kadınlar taciz edilebilir, bu kadının hatasıdır!

"tesettür kadının özgürlük alanını genişleten bir olgudur! bugün dünyamızda en çok tacize maruz kalan kadınlar tesettüre girmeyen kadınlardır. gidin avrupadaki istatistiklere bakın mahkemeye sözlü tacize maruz kalmış kadınlar ne kadar sıklıkla ve ne oranda başvuruyor görün. kadının fıtratı gereği kadın tesettüre girmek zorundadır! yoksa kadın düşkünü sapıklar tarafından en çok sözlü tacize maruz kalanlar açık giyinen kadınlardır"

Avrupa'daki şikayetlerin sayıca fazla olmasının nedeninin Türk kadınının tacize uğradığında şikayetçi olmuyor olması aklına gelmemiş.
 
X