Kızlar çoğunuz biliyor bu ikinci tüp bebek denemem.Bekliyorum.28 Ocakta test yaptıracağım.İçimdeki boşluk kocaman oldu vakit geçmiyor çok doldum.Artık damlalarının yoğunluğundan kapkara olmuş bir bulut gibiydim.Kocamandım.Damlalarımın her birini bir harf olarak kabul ederek okuyun lütfen bu yazıyı.Daha fazla dayanamadım ve bu son sekiz yılda yaşadıklarımı bu sabah yazmaya karar verdim.Belki zamanlama yanlış çünkü BEKLEMEDEYİM .Beklemeyi hepiniz benim kadar iyi biliyorsunuz.Lütfen SABIRLA OKUYUN!!!Biraz uzun oldu biliyorum ama bunlar içimde kopan fırtınaların sadece dinmiş ve dinlenmiş olan parçaları.
Beklediniz mi hiç?...
Neyi beklemek?
İşe gitmek için gelecek servisi mi;bir hafta sonu tatilini mi yoksa bir yolculuğa çıkmak için otobüsün kalkış saatini beklemek mi gece 23.30 soğuklarında…….
Hayır…hayır hiç birinden bahsetmiyorum.
Daha kötü ,daha acıtıcı,daha yıpratıcı…
Vazgeçmeden,yılmadan ,usanmadan,içimi acıtan çığlığın sesine aldırmadan hep bekledim seni bebeğim….
Çok güzel bir haziran sabahıydı ,sıcacık güneş içimi ısıtıyordu..
Tıpkı senin geldiğinde ısıtacağın gibi….
İlk kez babanın ataması yapılmıştı.
Nihayet girdiği sayısız sınavlardan birini kazanmış ve bir iş sahibi olmuştu…
Her şey çok güzeldi…
Evet …Evet çok güzeldi…Ama bir eksik vardı…
‘’SEN’’
Yeni bir şehir,yeni insanlar,yeni bir okul,bir gün senin gözlerinin içinin de onlar gibi parlayacağı yeni öğrenciler ve yeni başlangıçlar…
İçinde, senin odanın da olmasını planladığımız,
Küçük bir ev tuttuk,yerleştik…
Odana her girdiğimde içim aydınlanıyordu…
Tabi ki bir gün olacaktı neden olmasındı kiiii????......
Her şey çok güzeldi…
Çok mutluyduk…
Yediğim her lokma daha lezzetli,giydiğim her kıyafet daha bir yakışıyordu üzerime…
Sen geldiğinde daha çok ihtiyaç duyacağımız bir arabayı , büyük bir borç yükünün altına girerek hazır etmiştik bile…
Yerler halı kaplanmıştı .Sen emeklerken üşüme,hastalanma diye…
Artık bekliyorduk…
Tabi ki bir gün olacaktı neden olmasındı ki…
Haziran taşınma telaşıyla geçti derken temmuz da yeni eve yerleşme telaşı,ince temizlik falan…
Yorgundum haliyle…
Ağustos gelmişti artık….
Bundan sonra olurdu neden olmasındı kiii???.....
Artık iyi beslenmeliydim,arkadaş muhabbetlerinde daha bir zevk alarak içtiğim sigarayı da azaltmalıydım.Hayır…Hayır.Sigarayı bırakmalıydım….Bıraktımda….
Ağustosun son günleriydi
İyi beslenme umuduyla pazardan özenle aldığım sebze ve meyveleri mutfağa bıraktım,
Tuvalete gittim…
Adet olmuştum…
Bir yanlışlık olmalıydı…
Ben bu ay hamile kalmış olmalıydım…
Hemen karşıdaki eczaneye gittim…
Nedenini anlayamadığım bir çekingenlikle ve boğuk bir sesle
(ki bu çekingenlik ve boğuk ses ;arkadaş ve aile toplantılarında dile getirilen, başkalarına ait her bebek ve hamilelik haberlerinde yakama daha bir sıkı yapışacaktı.)’’Ben bir gebelik testi istiyorum.’’dedim.Eczacı bayan, hafifçe gülümseyerek ,gözleriyle ‘’Hayırlı olsun.’’ der gibi verdi, şu ana kadar hiç barışık olmadığım,
o soğuk ve her denememde yanlış olacaklarından daha da fazla şüphelendiğim test kitlerinden birini…
Eve geldiğimde kalbim nasılda küçücük bir kuş gibi hızlı hızlı kanat çırpıyordu ,bundan sonra daha çoooook çaresizce çırpınacağından habersiz……!!!!!!!!!..........
Kutusunu yırtarcasına açtım,bir solukta okudum,
İki pembe çizgi çıkmalıymış,
Pembe en sevdiğim renkti…
Neden çıkmasındı ki…Çıkardı…
Çıkmadııı…..
İçimde şu an var olan, o uçsuuuuz bucaksız boşluğun ilk temel kazma çalışmaları benden habersiz başlamıştı bile……
Bundan sonra her kazma darbesi; içimi,ciğerimi,yüreğimi, her yerimi her yerimi kanatacaktı,acıtacaktı …………
Olsun canım hemen öyle ilk denemede gelecek miydi benim sevgili bebeğim….Bekleyecektik tabi ki de….
Belki de azıcık daha bekleyerek hak edecektik seni …
Akşam baban geldiğinde, benim içimden yükselen o umarsız, sessiz çığlıkları duymuş olacak ki bana sıkıca sarıldı.
Onun sıcaklığına daha çooooook ihtiyacım olacaktı çoook….
O,benim her içimde kopan fırtınadan sonra dinlendiğim,her yenilgiden sonra yeni başlangıçlar için güç topladığım, sakinleştiğim biricik ,sıcacık limanımdı….
Benim kadar belli etmiyordu belki ama o da seni çok ama çoook istiyordu!!!!......
Derken ilk doktor randevusu…….
Bizim için çok uğurlu olacağına inandığımız milenyumun Aralık ayı gelip çatmıştı bile
Ayaklarım geri geri gidiyordu….
Nedense vücudum bunu yapmayı reddediyordu.Eşim, elimi sıkıca tuttu.O ,uçsuz bucaksız, yeşilliği olan güzel gözleri ile bir kez daha sıcacık baktı bana.Güçlü ol,ben yanındayım der gibiydi…
Güçlü olmalıyım bebeğim ,olmalıyım ki seni hak etmeliyim...
Jinekolog adres ve telefonlarından ,iyice kabarmış olan ajandamın ilk sayfasında adı olan
doktorun karşısındayız işte ..…
Ne bileyim ben bu kadar kabarık bir ajandam olacağını….
Öyle ya… Bu doktor bir iğne, bir hap verecekti ve birkaç ay içinde nasılsa bana gelecektin sen…
Titreyerek çıktım ve uzandım o itici ‘’çatal’’denen masaya.
İçimde sen olsaydın ,belki bu kadar itici gelmeyecekti …
Kim bilir…..
Daha çok çıkacaktım ,,,
İçime girip çıkan, garip şekilli aletlerin soğukluğunu ,daha defalarca duyacaktım….
Bu bir başlangıçtı….
Artık o umarsız ,içimi kanatan süreç başlamıştı…
Evet …evet tahmin ettiğim gibi birkaç hap…
Sonrasında nasılsa gelecektin sen…
Bebeğiiiim Meleğiiiim …….
Olmadı …
Anlaşılan bizi biraz daha uğraştıracaktın…
Olsun..Dünyanın en güzel varlığı biraz daha nazlanabilirdi….
Beklemeliydim ,uğraşmalıydım ki seni hak etmeliydim…
Tabi ki bir gün olacaktı neden olmasındı ki…
Daha detaylı tahliller ,kontroller,ilaçlar,bitmek bilmeyen üç aylık periyotlar…
Bekliyorduk…
Erkeğe yarayan besinler, kadına yarayan besinler neydi???
Araştırıyorduk…
Bekliyorduk…
Odan hazırdı…
Senin öğretmenin bile ben olacaktım…
Öyle yaa! Kıyabilir miydim seni başka bir öğretmene vermeye??
Her adet öncesi dönemde kendimi dinler olmuştum.
Karnım ağrıyor mu, göğüslerim gergin mi …
Midem bulanır gibi mi olmuştu acaba..
Belki de ….
O ikinci pembe çizgi bir türlü çıkmak bilmiyordu…
Pembe rengi, artık çok sevdiğimden de emin değildim …
Hayır …Sıcak bir haziran sabahı içime düşen senden hala bir haber yoktu....
İçimdeki boşluk biraz daha büyümüştü ;duvarları kanamıştı…..Limanımda bir süre dinlendim…
Artık ajandamın yeni sayfalarına bir göz atmanın zamanı gelmişti…
Yeni bir doktor ,yeni bir umut,
Ve yeni bir başlangıç…
Haplar, çatlatma iğneleri ve ne zaman dineceği belirsiz yeni bir fırtınanın başlangıcı…
Olsun ,ne yapalım ,sen sonuçta bir ‘’Kısmet’’tin…
Öyle yaaa!!!...Kısmetin ne zaman geleceği belli olmazdı…
Biraz daha bekleyecektik,uğraşacaktık
ve seni hak edecektik…
Çoktan babaannen ,anneannen seni sormaya başladı bile…
Ne zaman gelecektin…
Senden hiç haber yoktu…
Senin odanın kapısını daha az açar olmuştum …
Ve ben; çevremden gelen ve bu kendi kişisel başarılarıymış gibi anlatılan hamilelik haberlerinin altında bir enkaz olmaya başlamıştım bile…
Bizimle evlenenlerin çoktan bebekleri olmuştu..
Anlaşılan sen bizi biraz daha bekletecektin…
Ama SEN sıcak bir haziran sabahı yüreğime düştün bir kere…
Söyle ;Senden vazgeçebilir miyim ???????
Tekrar ajandaya bakma zamanı…
Üç aşılama geride kalmıştı bile…
Daha büyük bir şehir ,yeni doktorlar,içime giren soğuk aletler…Operasyonlar…
Artık yediğim yemekler biraz daha lezzetsiz,giydiğim kıyafetlerde pek yakışmıyor mu ne…
Derken üç taneydiniz …İçime kondunuz….
Ne güzel dedim kardeş olacaklar, birbirlerini koruyacaklar.
Olsun,ben üçünüze de bakacaktım,
Daha siz tutunamadan bile hiç birinize kıyamadım ben…
Anlaşılan sen kardeş de istemiyordun…
Hayır bebeğim olmadı, gelmedin bana…
O iki pembe çizgiyi yine göremedim…
Sessiz sakin çekildim limanıma yani biricik eşimin şefkat dolu kollarına…
Çook yorulmuştum,bir süre dinlenmeliydim…
Tuzlu göz yaşlarım, yanaklarımı tahriş etmişti bile…
Artık içimdeki boşluk kocaman olmuştu.
Kalkmalıydım…Yeterdi limanımda dinlendiğim …
Kalktım,dimdik doğruldum .İçimdeki boşluğun kanayan duvarları biraz olsun kabuk bağlamıştı…
Tekrar randevular,ilaçlar iğneler ve soğuk otobüs yolculukları…Karlı yollar,Karadeniz’i İç Anadolu’ya bağlayan buzlu geçitler…
Bu sefer baban gelmedi.Ben yalnız gitmeliydim…
Korkma bebeğim…
Kendime sayısız defa yaptığım iğneler hiç acıtmadı canımı …
Kan verirken de inan yanmadı canım…
Baban bir süre sonra eşlik edecek bize…
Babalık görevini yapmak üzere…
Derken üç yumurtamız olmuş bebeğim…
Ama kardeş istememekte ısrar ediyor olmalısın ki tek sen başardın karnıma konulmayı…
Şimdi içimdesin…
Ne olur gel bana …
Milenyumun aralık ayında takılı kalan bu plâğı lütfen artık döndür sabrım kalmadı….
Artık yediğim yemekler çok tatsız,giydiğim kıyafetlerin hiç biri bana yakışmıyor…
Pembeden ise nefret ediyorum….
8 yıl,
Yani 96 ay,
Yani 2920 gündür bekliyorum seni…
Bu seferde gelmezsen sana hiç kızmayacağım inan.
Hiç kıyabilir miyim ben sana …
Nasılsa bir limanım var…
Ama çok yoruldum bebeğim,tükendiiiim…
Seni beklemekten yoruldum ama istemekten yorulmadım…
Bazı arkadaşların, bu yazdıklarımı okuduktan sonra gözyaşlarını tutamayacağına eminim.Coğrafyalar ayrı olsada,birbirimizin yüzlerini görmesekte sanıyorum bu acı ile yıkanan ve tüm kötülüklerinden arınan yüreklerimiz aslında bunları hep haykırmak istemiyor muydu..............
Duygularımı yazdıktan sonra rahatladım ,hissizleştim,Hepimizin zaman zaman böyle şeyler yapmaya ihtiyacı var...Artık kapkara bir bulut değilim.Yükümü boşalttım.Rahatladım.....
Beklediniz mi hiç?...
Neyi beklemek?
İşe gitmek için gelecek servisi mi;bir hafta sonu tatilini mi yoksa bir yolculuğa çıkmak için otobüsün kalkış saatini beklemek mi gece 23.30 soğuklarında…….
Hayır…hayır hiç birinden bahsetmiyorum.
Daha kötü ,daha acıtıcı,daha yıpratıcı…
Vazgeçmeden,yılmadan ,usanmadan,içimi acıtan çığlığın sesine aldırmadan hep bekledim seni bebeğim….
Çok güzel bir haziran sabahıydı ,sıcacık güneş içimi ısıtıyordu..
Tıpkı senin geldiğinde ısıtacağın gibi….
İlk kez babanın ataması yapılmıştı.
Nihayet girdiği sayısız sınavlardan birini kazanmış ve bir iş sahibi olmuştu…
Her şey çok güzeldi…
Evet …Evet çok güzeldi…Ama bir eksik vardı…
‘’SEN’’
Yeni bir şehir,yeni insanlar,yeni bir okul,bir gün senin gözlerinin içinin de onlar gibi parlayacağı yeni öğrenciler ve yeni başlangıçlar…
İçinde, senin odanın da olmasını planladığımız,
Küçük bir ev tuttuk,yerleştik…
Odana her girdiğimde içim aydınlanıyordu…
Tabi ki bir gün olacaktı neden olmasındı kiiii????......
Her şey çok güzeldi…
Çok mutluyduk…
Yediğim her lokma daha lezzetli,giydiğim her kıyafet daha bir yakışıyordu üzerime…
Sen geldiğinde daha çok ihtiyaç duyacağımız bir arabayı , büyük bir borç yükünün altına girerek hazır etmiştik bile…
Yerler halı kaplanmıştı .Sen emeklerken üşüme,hastalanma diye…
Artık bekliyorduk…
Tabi ki bir gün olacaktı neden olmasındı ki…
Haziran taşınma telaşıyla geçti derken temmuz da yeni eve yerleşme telaşı,ince temizlik falan…
Yorgundum haliyle…
Ağustos gelmişti artık….
Bundan sonra olurdu neden olmasındı kiii???.....
Artık iyi beslenmeliydim,arkadaş muhabbetlerinde daha bir zevk alarak içtiğim sigarayı da azaltmalıydım.Hayır…Hayır.Sigarayı bırakmalıydım….Bıraktımda….
Ağustosun son günleriydi
İyi beslenme umuduyla pazardan özenle aldığım sebze ve meyveleri mutfağa bıraktım,
Tuvalete gittim…
Adet olmuştum…
Bir yanlışlık olmalıydı…
Ben bu ay hamile kalmış olmalıydım…
Hemen karşıdaki eczaneye gittim…
Nedenini anlayamadığım bir çekingenlikle ve boğuk bir sesle
(ki bu çekingenlik ve boğuk ses ;arkadaş ve aile toplantılarında dile getirilen, başkalarına ait her bebek ve hamilelik haberlerinde yakama daha bir sıkı yapışacaktı.)’’Ben bir gebelik testi istiyorum.’’dedim.Eczacı bayan, hafifçe gülümseyerek ,gözleriyle ‘’Hayırlı olsun.’’ der gibi verdi, şu ana kadar hiç barışık olmadığım,
o soğuk ve her denememde yanlış olacaklarından daha da fazla şüphelendiğim test kitlerinden birini…
Eve geldiğimde kalbim nasılda küçücük bir kuş gibi hızlı hızlı kanat çırpıyordu ,bundan sonra daha çoooook çaresizce çırpınacağından habersiz……!!!!!!!!!..........
Kutusunu yırtarcasına açtım,bir solukta okudum,
İki pembe çizgi çıkmalıymış,
Pembe en sevdiğim renkti…
Neden çıkmasındı ki…Çıkardı…
Çıkmadııı…..
İçimde şu an var olan, o uçsuuuuz bucaksız boşluğun ilk temel kazma çalışmaları benden habersiz başlamıştı bile……
Bundan sonra her kazma darbesi; içimi,ciğerimi,yüreğimi, her yerimi her yerimi kanatacaktı,acıtacaktı …………
Olsun canım hemen öyle ilk denemede gelecek miydi benim sevgili bebeğim….Bekleyecektik tabi ki de….
Belki de azıcık daha bekleyerek hak edecektik seni …
Akşam baban geldiğinde, benim içimden yükselen o umarsız, sessiz çığlıkları duymuş olacak ki bana sıkıca sarıldı.
Onun sıcaklığına daha çooooook ihtiyacım olacaktı çoook….
O,benim her içimde kopan fırtınadan sonra dinlendiğim,her yenilgiden sonra yeni başlangıçlar için güç topladığım, sakinleştiğim biricik ,sıcacık limanımdı….
Benim kadar belli etmiyordu belki ama o da seni çok ama çoook istiyordu!!!!......
Derken ilk doktor randevusu…….
Bizim için çok uğurlu olacağına inandığımız milenyumun Aralık ayı gelip çatmıştı bile
Ayaklarım geri geri gidiyordu….
Nedense vücudum bunu yapmayı reddediyordu.Eşim, elimi sıkıca tuttu.O ,uçsuz bucaksız, yeşilliği olan güzel gözleri ile bir kez daha sıcacık baktı bana.Güçlü ol,ben yanındayım der gibiydi…
Güçlü olmalıyım bebeğim ,olmalıyım ki seni hak etmeliyim...
Jinekolog adres ve telefonlarından ,iyice kabarmış olan ajandamın ilk sayfasında adı olan
doktorun karşısındayız işte ..…
Ne bileyim ben bu kadar kabarık bir ajandam olacağını….
Öyle ya… Bu doktor bir iğne, bir hap verecekti ve birkaç ay içinde nasılsa bana gelecektin sen…
Titreyerek çıktım ve uzandım o itici ‘’çatal’’denen masaya.
İçimde sen olsaydın ,belki bu kadar itici gelmeyecekti …
Kim bilir…..
Daha çok çıkacaktım ,,,
İçime girip çıkan, garip şekilli aletlerin soğukluğunu ,daha defalarca duyacaktım….
Bu bir başlangıçtı….
Artık o umarsız ,içimi kanatan süreç başlamıştı…
Evet …evet tahmin ettiğim gibi birkaç hap…
Sonrasında nasılsa gelecektin sen…
Bebeğiiiim Meleğiiiim …….
Olmadı …
Anlaşılan bizi biraz daha uğraştıracaktın…
Olsun..Dünyanın en güzel varlığı biraz daha nazlanabilirdi….
Beklemeliydim ,uğraşmalıydım ki seni hak etmeliydim…
Tabi ki bir gün olacaktı neden olmasındı ki…
Daha detaylı tahliller ,kontroller,ilaçlar,bitmek bilmeyen üç aylık periyotlar…
Bekliyorduk…
Erkeğe yarayan besinler, kadına yarayan besinler neydi???
Araştırıyorduk…
Bekliyorduk…
Odan hazırdı…
Senin öğretmenin bile ben olacaktım…
Öyle yaa! Kıyabilir miydim seni başka bir öğretmene vermeye??
Her adet öncesi dönemde kendimi dinler olmuştum.
Karnım ağrıyor mu, göğüslerim gergin mi …
Midem bulanır gibi mi olmuştu acaba..
Belki de ….
O ikinci pembe çizgi bir türlü çıkmak bilmiyordu…
Pembe rengi, artık çok sevdiğimden de emin değildim …
Hayır …Sıcak bir haziran sabahı içime düşen senden hala bir haber yoktu....
İçimdeki boşluk biraz daha büyümüştü ;duvarları kanamıştı…..Limanımda bir süre dinlendim…
Artık ajandamın yeni sayfalarına bir göz atmanın zamanı gelmişti…
Yeni bir doktor ,yeni bir umut,
Ve yeni bir başlangıç…
Haplar, çatlatma iğneleri ve ne zaman dineceği belirsiz yeni bir fırtınanın başlangıcı…
Olsun ,ne yapalım ,sen sonuçta bir ‘’Kısmet’’tin…
Öyle yaaa!!!...Kısmetin ne zaman geleceği belli olmazdı…
Biraz daha bekleyecektik,uğraşacaktık
ve seni hak edecektik…
Çoktan babaannen ,anneannen seni sormaya başladı bile…
Ne zaman gelecektin…
Senden hiç haber yoktu…
Senin odanın kapısını daha az açar olmuştum …
Ve ben; çevremden gelen ve bu kendi kişisel başarılarıymış gibi anlatılan hamilelik haberlerinin altında bir enkaz olmaya başlamıştım bile…
Bizimle evlenenlerin çoktan bebekleri olmuştu..
Anlaşılan sen bizi biraz daha bekletecektin…
Ama SEN sıcak bir haziran sabahı yüreğime düştün bir kere…
Söyle ;Senden vazgeçebilir miyim ???????
Tekrar ajandaya bakma zamanı…
Üç aşılama geride kalmıştı bile…
Daha büyük bir şehir ,yeni doktorlar,içime giren soğuk aletler…Operasyonlar…
Artık yediğim yemekler biraz daha lezzetsiz,giydiğim kıyafetlerde pek yakışmıyor mu ne…
Derken üç taneydiniz …İçime kondunuz….
Ne güzel dedim kardeş olacaklar, birbirlerini koruyacaklar.
Olsun,ben üçünüze de bakacaktım,
Daha siz tutunamadan bile hiç birinize kıyamadım ben…
Anlaşılan sen kardeş de istemiyordun…
Hayır bebeğim olmadı, gelmedin bana…
O iki pembe çizgiyi yine göremedim…
Sessiz sakin çekildim limanıma yani biricik eşimin şefkat dolu kollarına…
Çook yorulmuştum,bir süre dinlenmeliydim…
Tuzlu göz yaşlarım, yanaklarımı tahriş etmişti bile…
Artık içimdeki boşluk kocaman olmuştu.
Kalkmalıydım…Yeterdi limanımda dinlendiğim …
Kalktım,dimdik doğruldum .İçimdeki boşluğun kanayan duvarları biraz olsun kabuk bağlamıştı…
Tekrar randevular,ilaçlar iğneler ve soğuk otobüs yolculukları…Karlı yollar,Karadeniz’i İç Anadolu’ya bağlayan buzlu geçitler…
Bu sefer baban gelmedi.Ben yalnız gitmeliydim…
Korkma bebeğim…
Kendime sayısız defa yaptığım iğneler hiç acıtmadı canımı …
Kan verirken de inan yanmadı canım…
Baban bir süre sonra eşlik edecek bize…
Babalık görevini yapmak üzere…
Derken üç yumurtamız olmuş bebeğim…
Ama kardeş istememekte ısrar ediyor olmalısın ki tek sen başardın karnıma konulmayı…
Şimdi içimdesin…
Ne olur gel bana …
Milenyumun aralık ayında takılı kalan bu plâğı lütfen artık döndür sabrım kalmadı….
Artık yediğim yemekler çok tatsız,giydiğim kıyafetlerin hiç biri bana yakışmıyor…
Pembeden ise nefret ediyorum….
8 yıl,
Yani 96 ay,
Yani 2920 gündür bekliyorum seni…
Bu seferde gelmezsen sana hiç kızmayacağım inan.
Hiç kıyabilir miyim ben sana …
Nasılsa bir limanım var…
Ama çok yoruldum bebeğim,tükendiiiim…
Seni beklemekten yoruldum ama istemekten yorulmadım…
Bazı arkadaşların, bu yazdıklarımı okuduktan sonra gözyaşlarını tutamayacağına eminim.Coğrafyalar ayrı olsada,birbirimizin yüzlerini görmesekte sanıyorum bu acı ile yıkanan ve tüm kötülüklerinden arınan yüreklerimiz aslında bunları hep haykırmak istemiyor muydu..............
Duygularımı yazdıktan sonra rahatladım ,hissizleştim,Hepimizin zaman zaman böyle şeyler yapmaya ihtiyacı var...Artık kapkara bir bulut değilim.Yükümü boşalttım.Rahatladım.....