Anne olamayan kadınların hüzün günü
Kimileri mesut insanlar fotoğrafhanesinden bildik kareler çıkartsa da anneler günü yalnızca bir ironidir.
Her yıl mayıs ayının başında başlar onların şaşkınlığı. Ellerini nereye koyacaklarını bilmezler, komşu oturmalarına katılmak istemezler. Söylenen her söz onlara dokunur, her anı beklemenin zorluğunu arttırır. Süper anneler ve onların süper çocukları kapmışken köşe başlarını onlara düşen yalnızca seyretmektir. Ne kimseye “Sana saçımı süpürge ettim” cümlesini kurabilirler ne de “Sütümü helal etmem” diye çıkışabilirler. Hastalık hikâyeleri yoktur, ilkokula başlama sendromları ya da ilk adım anıları. Hiçbir küçük çocuk cennet kokulu sözcüklerle onlara ‘anne’ dememiştir. Mayıs ayının ikinci Pazar günü… Vitrinlerden, billboardlardan taşan bir ağırlıkla çocuğu olmayan kadınlara hiç iyi gelmemektedir.
Bir yanda annesiz kalmış çocuklar, diğer yanda anne olamamış kadınlar dururken anneler günü yılın diğer günlerinden çok daha fazla hüzün taşımaktadır. Ansızın vefat eden babaannemi, geride bıraktığı çocuklarını, annesizliğin nasıl bir şey olduğunu beşinci yaşın çocuk hassaslığıyla bir mezar taşında okurum her yıl. Geride kalmanın, annenin elinden tutamamanın, onunla konuşamamanın verdiği çaresizliktir annesizlik. Okunan her Yasin Suresinde annesine dua yollayan çocukların kalbindeki titreyiştir. Altından kalkması zor bir enkazdır, insanı eritir.
Belki de bu yüzden en çok annemin ölmesinden korkarım ve zaman zaman babaannemden bana miras kalanın yalnızca adı değil kaderi de olduğunu hisseder… Bir gün anne olduğumda doğmamış çocuklarımı hayatın ortasında tek başına bırakma ihtimalini düşünürüm. Bazen…
Çocukluğumun bütün bayramları, kandilleri, özel günleri bir mezar taşını ziyaret ederek, ansızın vefat eden bir annenin hayaliyle yapılmış konuşmaları dinleyerek geçtiğinden… Anne-çocuk ayrılığını bilir ve annesiz çocuklar kadar çocuksuz anneleri de gözünden tanırım. Hayatımın ilk korkusudur anneyi kaybetmek. Çevremden bir kadının ölüm haberini duyduğumda ister istemez “Küçük çocuğu var mıydı?” diye sorarım. Annesiz çocukların sığınacak hayatları, gittiğinde işler kötü giderse geri dönecek kapıları, düşerken tutmak için çabalayanları, akşam yolu gözleyenleri yoktur… Bilirim.
Annesi olmayan çocuklar ve çocuğu olmayan kadınlar için anneler günü içinden yangın çıkan bir sahnedir. Annesizlik ve çocuksuzluk beceriksiz bir aşçının elinden çıkan pelte gibidir.
Kimileri bidat deyip kutlamasa da, kimileri yere göğe sığdırmasa da, kimileri mesut insanlar fotoğrafhanesinden bildik kareler çıkartsa da anneler günü yalnızca bir ironidir.
Sivri yanları körelmemiş, tüm çocukların annesi olmayı becerememiş, nefreti ve kini gözbebeğinden silememiş sözde annelerin değil… Merhameti eline dokunmuş, kalbinde Kabe’yi bulmuş, dünya çocuklarına edecek bir duası olan kadınların anneler günü kutlu olsun.
Çocuğu olmayan kadınların annelik hakkı ise artık bir yerlerde saklı tutulsun.
(Alintidir-hala hala ve hala gelmeyen bebegim bizi cok uzuyorsun...)