evet insanlar aç. peki onlar için ne yapılıyor? neden bütün durumları iyi olan devletler bu insanları kendi ülkelerine almıyor. her yıl aynı şey. çözüm onları insanlara acındırmak değil.hepimiz çok üzülüyoruz durumlarına. ama bunun çözümü bence durumları iyi olan devletlerde.
çok haklısın ben onlara acımıyorum ben kendime acıyorum onlar açken ben tokum hemde çok tokum ama
yınede bişey yapamıyorum.neden milyonlarca insanız elimizden gelmezmı yapamazmıyız yardım edemezmıyız.
onlar açken biz çok tokuz ama aslında biz daha açız çünkü hiç doymak bilmiyoruz...
üzülüyoruz konusu açıldığında,gördüğümüzde ama kaç dakika sürüyor üzüntümüz...keşke kimse aç kalmasa..yakınımızda dahi aç olup görmediklerimizi görüp yardım edebilsek..bakmayı bilmiyoruz yada hep görmemize engel olan süslü perdelerimiz oluyor bakış açımızda...halimize binlerce kez şükür..
Ramazan ayının orucun hikmetini unutuyoruz, vücudumuzu açlıkla terbiye edip açların halinden anlamamız gerekirken, en çok israf Ramazan ayında yapılıyor, reklamlarda dizilerde Ramazan ayının bereketinden dem vurup lüks envai çeşit yemekle süslenmiş masaları gözümüze sokuyorlar, bilincimize işliyorlar davet verdiğimizde sofraları o şekilde donatmaya çalışıyoruz. Ramazan ın ruhu ile bağdaşmıyor aslında. Ramazanın başında sokak iftarları yapan bir grup vardı bu şekilde süslenen sofralara karşı peynir ekmek zeytin karpuzla iftar açıyorlardı dikkatimi çekmişti. Aslında öyle olmak lazım yiyemeyeceğimizden fazlasını tüketmemiz gerekiyor. Soframızdaki üç çeşit yemeğin biri işte o resimdeki aç kalanların.
evet bir öğrenciye de yardım edilebilir ya da ihtiyacı olan bir aileye.
çok uzaklara yardım götüremeyiz belki ama yakınımızda bulunan insanlara yardım edebiliriz. Zaten ihtiyacı olana yardım etmek önce yakın çevreden başlar.
Ne güzel bir konuya değinmişsiniz.
Doyumsuzluk işte,hayatlarımızı özetleyen en önemli kelime.
''Daha geniş bir ev,daha üst model bir araba,daha yeni bir telefon,daha çok para...''
Hep daha fazlası,hep bi doyumsuzluk,yetinememe hali.
Düşününce insan kendisinden soğuyor dimi.
Hayat anlamını yitiriyor,diğer insanların yaşadıklarının yanında.
Yıllar önce annem anlatmıştı,bir arkadaşı sohbet arasında ''benim evimde hiçbir şeyin çifti yoktur,
tek kaşık,tek çatal,tek bardak,tek tv vs...''şaşırmıştım.
Tek yaşayan bir bayandı.''insanın yaşamını devam ettirebilmesi için var olan bir şeyin ikincisine ihtiyacı yok ki''demiş.
O zamanlar ''aman farklı olmak için,saçmalamış''demiştim.Yıllar geçtikçe,standartlarımız genişledikçe ama ruhumuz sıkıştıkça
anladım.Aslında ne haklıymış.İkincisi ya da yedeği ne demek,her oda da ayrı tv,ayrı klima,senede 2-3 kez değişen telefonlar.
Hepimizin hayatı böyle.Burjuva sistemine fakir edebiyatı gibi oldu ama tam da böyle değil mi yaşadıklarımız.
Azla yetinmek,daha doğrusu var olanla yetinebilmek olmalı amaç.Keşke yapabilsek.
Bunun üzerine konuşmalı,tartışmalıyız işte.
Ne yapabiliriz,nasıl ruhumuzu doyurabilirizi irdelemeliyiz.
Bunları düşündükçe kendime acıyorum ben de. Onlara değil.
facebookta şöyle bi yazı dolaşıyo bi kaç gündür;
Suudi Arabistan'ın Müftüsü, Somali'den bir soru aldığında göz yaşlarını tutamadı.
Ona Somalili adamın sorduğu soru şuydu:
"Biz ne iftar ne de sahur yapıyoruz. Allah bizim orucumuzu kabul eder mi?"......
okuduğum zaman sözün bittiği yer dedim...
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?