- 16 Ağustos 2010
- 293.150
- 603.134
- 43
Bir hafta sonu kaçamağına Gaziantep’in tüm güzelliklerini sığdırmak isteyenler için sıkıştırılmış bir rehber hazırladım. Kentin en iyi lezzet durakları neler, nerede ne alınır, neleri görmeli? En iyi küşleme, nohut dürüm, ciğer kebap nerede? İşte Antep’in tadını damağınızda bırakacak adresler...
Gaziantep’te sabah kahvaltısı için seçenek boldur. İlk gün kahvaltısını ‘Beyran çorbası’ ile yapmanızı öneririm. Çoğu Antepli bu çorbayı içmeden aklını başına toparlayamaz. Didiklenmiş et, haşlanmış pirinç ve özel sosla yapılır. Acılı ve sarmısaklı içerseniz gerçek tadını alırsınız. Bu çorba, genelde kelle-paça da yapan çoğu lokantada pişer. Benim önerim ‘Metanet Lokantası’ ile ‘Kelebek’ olacaktır.
Kahvaltı için bir başka seçenek de ciğer dürüm. Bunun için sabah ezanında kalkmanız gerekir. Çünkü ciğer, 07.00 civarında biter, tezgâhlar toplanır.
Kahvaltıdan sonra üstünüze tatlı bir ağırlık çöker. Onun için Tahmis Kahvesi’ne gidip, bir dibek kahvesi içmenizi öneririm. 1635’te açılan bu kahve kentin simgelerinden biridir. Tahmis’teki kahve molasından sonra mutlaka Zeugma Mozaik Müzesi’ne gitmelisiniz. Burası dünyanın en zengin mozaik müzelerinden biridir. Sular altında kalan Zeugma kentinden kurtarılan taban mozaiklerinin aklınızı başınızdan alacağından emin olabilirsiniz. Küçücük taşlarla yapılan bu mozaiklerde genellikle mitolojik öyküler anlatılmıştır.
Müzeden çıktığınızda karnınız acıkma sinyalleri verecektir. O zaman bir kebapçıya gidip küşleme yemenizi öneririm. Özellikle terbiyeli küşleme, lokumla yarışacak kadar yumuşacıktır. Kebapçı konusunda isim vermekten çekinirim. Çünkü hepsinin kebabı çok lezzetli, kimin adını yazsam, bir diğerine haksızlık yapmış olurum.
Bu muhteşem et yemeğini hazmedebilmek için, kalenin merdivenlerini tırmanıp, kente tepeden bakabilirsiniz.
Antep’e kadar gelmişken, ‘Tarihi Bakırcılar Çarşısı’nı görmeden dönmek olmaz. Burası 16. yüzyıldan beri varlığını sürdüren bir mekândır. Bakır döven ustaların yanı sıra yemeniciler, tespihçiler, kutnu kumaşı, kurabiye kalıpları, dolma taşları satan dükkânlar sıralanmıştır.
Akşam yemeğinde yöre yemeklerini tatmanızı öneririm. Örneğin yuvarlama, alinazik, kuru dolmalar, yoğurtlu patates, içliköfte... Yine de ipin ucunu kaçırmamaya dikkat edin.
İKİNCİ GÜN MÖNÜSÜ
İkinci günün sabahında da kahvaltı seçeneği fazla. Gaziantepliler kahvaltıda dürüme sarılmış nohut yemeyi de çok severler. Sabaha kadar pişen nohut, fırından yeni çıkmış sıcak pideye sarılır, üstüne de biraz limon sıkılır, kimyon serpilir. Çok yalın ve çok lezzetli bu kahvaltıyı denemelisiniz.
Bir diğer meşhur kahvaltılık ise katmerdir. Bunu yemek için Körükçü Sokak’taki Katmerci Zekeriya’ya gitmek gerekir. Sabahın kaçında giderseniz gidin, beklersiniz, masalar hep dolu olur.
Katmerci Zekeriya bu mesleği babasından öğrenmiş, sonra da oğlu Mehmet Özsimitçi’ye öğretmiş. Ben bu katmerin kaymaklısını daha çok severim. Hele yanında bir bardak soğuk süt varsa lezzetin iki kat artacağına inanırım.
Bu kuvvetli kahvaltıdan sonra biraz yürümek gerekir. Kale civarındaki sokaklar, sizi geçmişe götürür. Ayrıca Emine Göğüş Mutfak Müzesi’ni mutlaka gezin. Türkiye’nin ilk ve tek mutfak müzesinde Gaziantep’in yemek alışkanlıklarını izleyebilirsiniz.
Öğle yemeğinde Gaziantep’in ünlü taze sarmısakla yapılan lahmacununun tadına bakmalısınız. Eğer kebap da yiyelim derseniz, ince bulgurla yapılan simit kebabını, soğan kebabını deneyin. Tabii baklavayı, kömür ateşinde pişen kadayıfı da ihmal etmemek gerekir.
Yemekten sonra, yerel yiyeceklere meraklıysanız tarihi Almacı Pazarı doğru adres. Kuruluşu 1070’li yıllara dayanan renk cümbüşü bu pazarda ne ararsanız vardır: Kuru sebzeler, yöre tatlıları, biber salçası, nar pekmezi, sumak ekşisi, muska tatlıları, baharat, fıstık, üzüm pekmezi, pestiller... Ayrıca esnaf çok konukseverdir. Müşteriyi ağırlamaktan, sohbet etmekten, çay, kahve ikram etmekten çok keyif alırlar.
Akşam yemeği için bir ciğerciye gitmenizi ve damağınızı son kez neşelendirmenizi, damağınızda kalan muhteşem tatlarla evinize dönmenizi öneririm.
LEZZET TURİZMİ İÇİN DÜĞMEYE BASILDI
Gezginler tarihin peşinde koşmaktan, müze müze dolaşmaktan, alışveriş merkezlerinde avuç dolusu para harcamaktan sıkıldılar. Yeni kuşak gezginler, akıllarını lezzete taktılar. En lezzetli yemekler nerededir, mutfakların sırrı nedir, kim nerede ne yiyor, hangi şef nerede çalışıyor? Lezzet peşinde koşturan gezginlerin sayısının giderek artması üzerine, turizmciler ve bu pastadan pay almak isteyen kentler harekete geçti. Özellikle yurtdışında, bu tür lezzet turizmine yatırım yapan firmaların sayısı oldukça çoğaldı.Yurtdışında kentler, mutfaklarını tanıtabilmek için festivallere umut bağladı. Lezzet tutkunları da, akın akın o kentlere gitmeye başladı.
KİMLER KAYMAĞINI YİYOR?
İspanya’nın kuzeyindeki küçük San Sebastián, bu işi en iyi beceren kentlerden birisi. Küçük bir plajından başka özelliği olmayan bu kent, şefleri ve lokantaları sayesinde Avrupa’nın lezzet başkenti oldu. Yemek tutkunları kentteki üç Michelin yıldızlı Arzak lokantasında yemek yiyebilmek için aylar öncesinden yer ayırtıyorlar. Barcelona da gözünü lezzet avcılarına dikti. Asırlık lokantalar ön plana çıkarıldı, reklamlarda ‘Katalan Mutfağı’nın lezzeti vurgulanmaya başladı. Belçika’nın sahil kasabası Knokke-Heist de lezzetiyle turistleri kendisine çekmeye başladı. Norveç’te, Avrupa’nın ‘Petrol başkenti’ sayılan Stavanger, yemeği de ön plana çıkarmaya başladı. Anlayacağınız, dünya, lezzet turizminde almış başını gidiyor. Peki tüm dünya böylesine bir gayret içindeyken, biz ne yapıyoruz? Bu konudaki en başarılı kentin Gaziantep olduğunu söyleyebilirim. Uçaklarda, özellikle hafta sonlarında yer bulmak oldukça zor. Gidenlerin çoğunun amacı, kentin yemeklerinin tadına bakabilmek. Yemek için gidenler, Bakırcılar Çarşısı esnafının, Almacı Pazarı’ndaki baharatçıların, hediyelik eşyacıların, otel işletmecilerinin, müzelerin ve esnafın yüzünü güldürmekte. Nitekim UNESCO, Gaziantep’i ‘Yaratıcı Şehirler’ listesine alarak, bu kentin ne kadar değerli olduğunu tüm dünyaya ilan etmiş oldu.
GURME ZİRVESİ
Gaziantep’teki bu potansiyel, işadamı Mehmet Ziylan’ı da lezzet turizmi konusunda harekete geçirdi. Ziylan, Anadolu’nun lezzetli kentlerinde bir dizi toplantılar düzenleme kararı aldı. Bu toplantıların ilki, geçen hafta Gaziantep’te gerçekleştirildi. Belediye Başkanı Fatma Şahin ve Vali Ali Yerlikaya kentin değerlerinin ve lezzetlerinin dünyaya duyurulmaması için ne tür çalışmalar yapılacağı konusunda bilgi verdi.Mehmet Ziylan ise lezzet turizmi için yaptığı yatırımı anlattı. Ziylan, İstanbul, Ataşehir Water Garden’da, tüm Anadolu lezzetlerinin tanıtılacağını, yaşı bir asıra yaklaşmış lokantalara ‘Nostalji Sokağı’nda yer verileceğini, yerli- yabancı şef ve uzmanların katılacağı toplantılarda yemek konusunun işleneceğini, mutfakla ilgili çeşitli kurslar düzenleneceğini, pazaryerinde Anadolu’nun kıymetli ürünlerinin pazarlanacağını belirtti.Bursa’ya İskender Kebabı, Çayeli’ne kurufasulye, Adana’ya kebap, Mersin’e tantuni, Eskişehir’e çiğbörek, İnegöl’e, Akhisar’a köfte, Hatay’a künefe yemeye gidemeyenlere, bu lezzetlerin gerçeğini İstanbul’da tattırmayı hedeflediklerini belirtti. Ziylan İstanbul’a gelen 15 milyon turiste de ‘Türk Mutfağı’nı tanıtmayı amaçladıklarını söyledi.
ALMADAN DÖNMEYİN
Domates, patlıcan, kabak, acur kurusu, pulbiber, ipekbiber, zahter çayı, ince bulgur (simit), haspir (bir çeşit safran), kurutulmuş siyah ve sarı üzüm, pestil, muska tatlısı, tatlı sucuk, baklava, fıstık ezmesi, antepfıstığı (mümkünse kuşboku)... Yiyeceklerin dışındaki önerilerim: Bakır kaplar, dolma taşı, kurabiye kalıbı, yemeni, kutnu kumaşı, el dokuması kilim, sedef kakma kahve masası, el yapımı gümüş takılar, Antep işi nakış işleri.
EN LEZZETLİ MEKÂNLAR
Gaziantep, ‘Lezzet Durağı’ konusunda oldukça zengin. Her köşe başında bir baklavacı, kebapçı, çorbacı bulmak mümkün. Hepsi de çok lezzetli. Bunları keşfetmek bile çok keyifli. Aşağıdaki liste ise Gaziantep gezilerim sırasında uğradığım, yemek yediğim mekânlar. Bunları sizlerle paylaşıyorum, yani onlara kefil oluyorum. Umarım beni mahcup etmezler: Kebapçı Halil Usta, İmam Çağdaş, Aşina lokantası ve baklavası, Baklavacı Zeki İnal, Koçak Baklava, Metanet Lokantası, Kelebek çorbacısı, Tahmis Kahvesi, Ayıntap Baklavacısı, Çavuşoğlu Kebap-Baklava, Ciğerci Mustafa, Kebapçı Mustafa Usta, Orkide Pastanesi, Erçelebi kömürde kadayıf, Katmerci Zekeriya Usta, Üçler Kebap-Lahmacun.
GAZİANTEP MUTFAĞI’NIN KRALI: ALİNAZİK
Malzemeler: (Beğendisi için- 4 kişilik): 600 gr. patlıcan, 1 su bardağı yoğurt (tercihen süzme), 3 diş sarmısak, tuz, karabiber.
Kıyması için: 300 gr. orta yağlı kıyma, 1 adet soğan, 1 adet domates, 2 adet yeşil biber, 3 kaşık sıvı yağ, 1 tatlı kaşığı biber salçası.
Yapılışı: Bir tavanın içine yağı koyun. Kıymayı yemeklik doğranmış soğanla pembeleşinceye kadar öldürün. Daha sonra, ince kıyılmış yeşil biber ve küp küp doğranmış domatesleri ekleyin. Domatesler su salınca biber salçasını ekleyin, tuz ve karabiberini ekin.Patlıcanları közleyin. Kabuklarını soyup, çatalla ezin. Süzme yoğurdu ezilmiş sarmısakla karıştırın. Yanmaz tavaya aldığınız ezilmiş patlıcanları biraz ısıtın. Daha sonra yoğurdu ekleyip karıştırın. Yoğurtlu patlıcanı servis tabağına alın, üzerine sıcak kıymayı koyun. Tereyağı ve pulbiberi kızdırıp üzerine gezdirin.
Kaynak:Hürriyet
Gaziantep’te sabah kahvaltısı için seçenek boldur. İlk gün kahvaltısını ‘Beyran çorbası’ ile yapmanızı öneririm. Çoğu Antepli bu çorbayı içmeden aklını başına toparlayamaz. Didiklenmiş et, haşlanmış pirinç ve özel sosla yapılır. Acılı ve sarmısaklı içerseniz gerçek tadını alırsınız. Bu çorba, genelde kelle-paça da yapan çoğu lokantada pişer. Benim önerim ‘Metanet Lokantası’ ile ‘Kelebek’ olacaktır.
Kahvaltı için bir başka seçenek de ciğer dürüm. Bunun için sabah ezanında kalkmanız gerekir. Çünkü ciğer, 07.00 civarında biter, tezgâhlar toplanır.
Kahvaltıdan sonra üstünüze tatlı bir ağırlık çöker. Onun için Tahmis Kahvesi’ne gidip, bir dibek kahvesi içmenizi öneririm. 1635’te açılan bu kahve kentin simgelerinden biridir. Tahmis’teki kahve molasından sonra mutlaka Zeugma Mozaik Müzesi’ne gitmelisiniz. Burası dünyanın en zengin mozaik müzelerinden biridir. Sular altında kalan Zeugma kentinden kurtarılan taban mozaiklerinin aklınızı başınızdan alacağından emin olabilirsiniz. Küçücük taşlarla yapılan bu mozaiklerde genellikle mitolojik öyküler anlatılmıştır.
Müzeden çıktığınızda karnınız acıkma sinyalleri verecektir. O zaman bir kebapçıya gidip küşleme yemenizi öneririm. Özellikle terbiyeli küşleme, lokumla yarışacak kadar yumuşacıktır. Kebapçı konusunda isim vermekten çekinirim. Çünkü hepsinin kebabı çok lezzetli, kimin adını yazsam, bir diğerine haksızlık yapmış olurum.
Bu muhteşem et yemeğini hazmedebilmek için, kalenin merdivenlerini tırmanıp, kente tepeden bakabilirsiniz.
Antep’e kadar gelmişken, ‘Tarihi Bakırcılar Çarşısı’nı görmeden dönmek olmaz. Burası 16. yüzyıldan beri varlığını sürdüren bir mekândır. Bakır döven ustaların yanı sıra yemeniciler, tespihçiler, kutnu kumaşı, kurabiye kalıpları, dolma taşları satan dükkânlar sıralanmıştır.
Akşam yemeğinde yöre yemeklerini tatmanızı öneririm. Örneğin yuvarlama, alinazik, kuru dolmalar, yoğurtlu patates, içliköfte... Yine de ipin ucunu kaçırmamaya dikkat edin.
İKİNCİ GÜN MÖNÜSÜ
İkinci günün sabahında da kahvaltı seçeneği fazla. Gaziantepliler kahvaltıda dürüme sarılmış nohut yemeyi de çok severler. Sabaha kadar pişen nohut, fırından yeni çıkmış sıcak pideye sarılır, üstüne de biraz limon sıkılır, kimyon serpilir. Çok yalın ve çok lezzetli bu kahvaltıyı denemelisiniz.
Bir diğer meşhur kahvaltılık ise katmerdir. Bunu yemek için Körükçü Sokak’taki Katmerci Zekeriya’ya gitmek gerekir. Sabahın kaçında giderseniz gidin, beklersiniz, masalar hep dolu olur.
Katmerci Zekeriya bu mesleği babasından öğrenmiş, sonra da oğlu Mehmet Özsimitçi’ye öğretmiş. Ben bu katmerin kaymaklısını daha çok severim. Hele yanında bir bardak soğuk süt varsa lezzetin iki kat artacağına inanırım.
Bu kuvvetli kahvaltıdan sonra biraz yürümek gerekir. Kale civarındaki sokaklar, sizi geçmişe götürür. Ayrıca Emine Göğüş Mutfak Müzesi’ni mutlaka gezin. Türkiye’nin ilk ve tek mutfak müzesinde Gaziantep’in yemek alışkanlıklarını izleyebilirsiniz.
Öğle yemeğinde Gaziantep’in ünlü taze sarmısakla yapılan lahmacununun tadına bakmalısınız. Eğer kebap da yiyelim derseniz, ince bulgurla yapılan simit kebabını, soğan kebabını deneyin. Tabii baklavayı, kömür ateşinde pişen kadayıfı da ihmal etmemek gerekir.
Yemekten sonra, yerel yiyeceklere meraklıysanız tarihi Almacı Pazarı doğru adres. Kuruluşu 1070’li yıllara dayanan renk cümbüşü bu pazarda ne ararsanız vardır: Kuru sebzeler, yöre tatlıları, biber salçası, nar pekmezi, sumak ekşisi, muska tatlıları, baharat, fıstık, üzüm pekmezi, pestiller... Ayrıca esnaf çok konukseverdir. Müşteriyi ağırlamaktan, sohbet etmekten, çay, kahve ikram etmekten çok keyif alırlar.
Akşam yemeği için bir ciğerciye gitmenizi ve damağınızı son kez neşelendirmenizi, damağınızda kalan muhteşem tatlarla evinize dönmenizi öneririm.
LEZZET TURİZMİ İÇİN DÜĞMEYE BASILDI
Gezginler tarihin peşinde koşmaktan, müze müze dolaşmaktan, alışveriş merkezlerinde avuç dolusu para harcamaktan sıkıldılar. Yeni kuşak gezginler, akıllarını lezzete taktılar. En lezzetli yemekler nerededir, mutfakların sırrı nedir, kim nerede ne yiyor, hangi şef nerede çalışıyor? Lezzet peşinde koşturan gezginlerin sayısının giderek artması üzerine, turizmciler ve bu pastadan pay almak isteyen kentler harekete geçti. Özellikle yurtdışında, bu tür lezzet turizmine yatırım yapan firmaların sayısı oldukça çoğaldı.Yurtdışında kentler, mutfaklarını tanıtabilmek için festivallere umut bağladı. Lezzet tutkunları da, akın akın o kentlere gitmeye başladı.
KİMLER KAYMAĞINI YİYOR?
İspanya’nın kuzeyindeki küçük San Sebastián, bu işi en iyi beceren kentlerden birisi. Küçük bir plajından başka özelliği olmayan bu kent, şefleri ve lokantaları sayesinde Avrupa’nın lezzet başkenti oldu. Yemek tutkunları kentteki üç Michelin yıldızlı Arzak lokantasında yemek yiyebilmek için aylar öncesinden yer ayırtıyorlar. Barcelona da gözünü lezzet avcılarına dikti. Asırlık lokantalar ön plana çıkarıldı, reklamlarda ‘Katalan Mutfağı’nın lezzeti vurgulanmaya başladı. Belçika’nın sahil kasabası Knokke-Heist de lezzetiyle turistleri kendisine çekmeye başladı. Norveç’te, Avrupa’nın ‘Petrol başkenti’ sayılan Stavanger, yemeği de ön plana çıkarmaya başladı. Anlayacağınız, dünya, lezzet turizminde almış başını gidiyor. Peki tüm dünya böylesine bir gayret içindeyken, biz ne yapıyoruz? Bu konudaki en başarılı kentin Gaziantep olduğunu söyleyebilirim. Uçaklarda, özellikle hafta sonlarında yer bulmak oldukça zor. Gidenlerin çoğunun amacı, kentin yemeklerinin tadına bakabilmek. Yemek için gidenler, Bakırcılar Çarşısı esnafının, Almacı Pazarı’ndaki baharatçıların, hediyelik eşyacıların, otel işletmecilerinin, müzelerin ve esnafın yüzünü güldürmekte. Nitekim UNESCO, Gaziantep’i ‘Yaratıcı Şehirler’ listesine alarak, bu kentin ne kadar değerli olduğunu tüm dünyaya ilan etmiş oldu.
GURME ZİRVESİ
Gaziantep’teki bu potansiyel, işadamı Mehmet Ziylan’ı da lezzet turizmi konusunda harekete geçirdi. Ziylan, Anadolu’nun lezzetli kentlerinde bir dizi toplantılar düzenleme kararı aldı. Bu toplantıların ilki, geçen hafta Gaziantep’te gerçekleştirildi. Belediye Başkanı Fatma Şahin ve Vali Ali Yerlikaya kentin değerlerinin ve lezzetlerinin dünyaya duyurulmaması için ne tür çalışmalar yapılacağı konusunda bilgi verdi.Mehmet Ziylan ise lezzet turizmi için yaptığı yatırımı anlattı. Ziylan, İstanbul, Ataşehir Water Garden’da, tüm Anadolu lezzetlerinin tanıtılacağını, yaşı bir asıra yaklaşmış lokantalara ‘Nostalji Sokağı’nda yer verileceğini, yerli- yabancı şef ve uzmanların katılacağı toplantılarda yemek konusunun işleneceğini, mutfakla ilgili çeşitli kurslar düzenleneceğini, pazaryerinde Anadolu’nun kıymetli ürünlerinin pazarlanacağını belirtti.Bursa’ya İskender Kebabı, Çayeli’ne kurufasulye, Adana’ya kebap, Mersin’e tantuni, Eskişehir’e çiğbörek, İnegöl’e, Akhisar’a köfte, Hatay’a künefe yemeye gidemeyenlere, bu lezzetlerin gerçeğini İstanbul’da tattırmayı hedeflediklerini belirtti. Ziylan İstanbul’a gelen 15 milyon turiste de ‘Türk Mutfağı’nı tanıtmayı amaçladıklarını söyledi.
ALMADAN DÖNMEYİN
Domates, patlıcan, kabak, acur kurusu, pulbiber, ipekbiber, zahter çayı, ince bulgur (simit), haspir (bir çeşit safran), kurutulmuş siyah ve sarı üzüm, pestil, muska tatlısı, tatlı sucuk, baklava, fıstık ezmesi, antepfıstığı (mümkünse kuşboku)... Yiyeceklerin dışındaki önerilerim: Bakır kaplar, dolma taşı, kurabiye kalıbı, yemeni, kutnu kumaşı, el dokuması kilim, sedef kakma kahve masası, el yapımı gümüş takılar, Antep işi nakış işleri.
EN LEZZETLİ MEKÂNLAR
Gaziantep, ‘Lezzet Durağı’ konusunda oldukça zengin. Her köşe başında bir baklavacı, kebapçı, çorbacı bulmak mümkün. Hepsi de çok lezzetli. Bunları keşfetmek bile çok keyifli. Aşağıdaki liste ise Gaziantep gezilerim sırasında uğradığım, yemek yediğim mekânlar. Bunları sizlerle paylaşıyorum, yani onlara kefil oluyorum. Umarım beni mahcup etmezler: Kebapçı Halil Usta, İmam Çağdaş, Aşina lokantası ve baklavası, Baklavacı Zeki İnal, Koçak Baklava, Metanet Lokantası, Kelebek çorbacısı, Tahmis Kahvesi, Ayıntap Baklavacısı, Çavuşoğlu Kebap-Baklava, Ciğerci Mustafa, Kebapçı Mustafa Usta, Orkide Pastanesi, Erçelebi kömürde kadayıf, Katmerci Zekeriya Usta, Üçler Kebap-Lahmacun.
GAZİANTEP MUTFAĞI’NIN KRALI: ALİNAZİK
Malzemeler: (Beğendisi için- 4 kişilik): 600 gr. patlıcan, 1 su bardağı yoğurt (tercihen süzme), 3 diş sarmısak, tuz, karabiber.
Kıyması için: 300 gr. orta yağlı kıyma, 1 adet soğan, 1 adet domates, 2 adet yeşil biber, 3 kaşık sıvı yağ, 1 tatlı kaşığı biber salçası.
Yapılışı: Bir tavanın içine yağı koyun. Kıymayı yemeklik doğranmış soğanla pembeleşinceye kadar öldürün. Daha sonra, ince kıyılmış yeşil biber ve küp küp doğranmış domatesleri ekleyin. Domatesler su salınca biber salçasını ekleyin, tuz ve karabiberini ekin.Patlıcanları közleyin. Kabuklarını soyup, çatalla ezin. Süzme yoğurdu ezilmiş sarmısakla karıştırın. Yanmaz tavaya aldığınız ezilmiş patlıcanları biraz ısıtın. Daha sonra yoğurdu ekleyip karıştırın. Yoğurtlu patlıcanı servis tabağına alın, üzerine sıcak kıymayı koyun. Tereyağı ve pulbiberi kızdırıp üzerine gezdirin.
Kaynak:Hürriyet