ibretlik bir öykü

edebiyat61

Guru
Kayıtlı Üye
26 Mart 2008
44
1
298
Trabzon
sadece paylaşmak istedim
Evli olsan da olmasan da okumalısın

İnternet üzerinden bana gönderilen bir yazı daha... Bu satırlar belki de boşanmak üzere olan birilerine mesaj verebilir. Tek bir çifti bile boşanmaktan vazgeçirebilse, ne mutlu, değil mi?

O akşam eve geldiğimde eşim sofrayı hazırlıyordu. Elini tuttum ve ‘sana söylemek istediğim bir şey var’ dedim. Masaya oturdu.
‘Ben boşanmak istiyorum’ dedim. Sözlerime karşılık vermedi, sadece sebebini sordu. Cevap veremedim, işte o zaman sinirlendi bağırdı. Bütün gece ağladı. Farkındaydım; merak ediyordu, onu tatmin edecek bir şey söyleyemeyecektim, âşık olmuştum, eşimi sevmiyordum artık.
Bu vicdan azabıyla bir evlilik sözleşmesi hazırladım, evi, arabayı ona verecektim. Sözleşmeyi yırtıp attı. Ve ağlamaya başladı.
10 yıldır hayatımı paylaştığım bu kadın bana yabancı olmuştu. Onun evliliğimize harcadığı zamana üzülüyordum, ama geri dönemezdim, çok âşıktım. Onun ağlaması benim hafiflememe sebep olmuştu. Bir süredir boşanma fikri bende saplantı haline gelmişti. Şimdi bu duyguyu daha güçlü hissediyordum.

BOŞANMAK İÇİN 1 AY MÜSAADE İSTEDİ

Bir sonraki akşam eve geç gelmiştim ve eşimi masada yazı yazarken gördüm. Çok uykum vardı ve akşam yemeğini yemeden yattım. Ertesi sabah bana şartlarını yazılı halde sundu. Benden sadece boşanmamızı ilan etmek için 1 ay müsaade istedi, bu sürede normal bir aile gibi davranacaktık. Sebebi ise oğlumuzun 1 ay sonra sınavları olmasıydı. Bir de benden, onu evlilik gecesinde kapıdan içeriye nasıl taşıdımsa, 1 ay boyunca her sabah onu yatak odasında kapıya kadar taşımamı istedi. Kafayı yediğini düşündüm, ama son günlerimizin iyi geçmesi açısından kabul ettim.
Eşimle boşanma konusunu açtığımdan beri fiziksel temasta bulunmamıştık. Bu sebeple ilk gün onu kucağıma alıp kapıya götürdüğümde tuhaf bir duygu yaşadım. Oğlumuz bizi alkışlamaya başladı. Bu onu çok sevindirmişti, ama bu da benim canımı acıtmıştı... Yatak odasından evin kapısına kadar onu 10 metre kadar taşıdım. Eşim gözlerini kapadı ve kulağıma ‘Oğlumuza boşanmadan bahsetme’ diye fısıldadı. Tamam, dedim, içime bir hüzün çöktü. Kapıya gelince onu yere bıraktım. O otobüs durağına yöneldi. Ben de ofise gittim.
2’inci gün bu oyunu oynamak daha kolay gelmişti. Eşim başını göğsüme yasladı. Birden eşime uzun süredir bakmadığımı hatırladım. Ve onun evlendiğim zamanki kadar genç olmadığını fark ettim. 4’üncü gün onu kucağıma aldığımda bir güven duygusu yaşadım. O bana hayatının 10 yılını hediye eden kadındı.
5’inci gün bu güven duygusu daha da büyümüştü.
Günler geçtikçe onu taşımak daha da kolaylaştı. Bir sabah onu ne giyeceğine karar veremez bir halde buldum. Her gün kıyafetlerinin biraz daha bol geldiğini söyledi. O zaman çok süzülmüş olduğunu gördüm. Demek ki onu her sabah biraz daha kolay taşıyabilmemin sebebi buydu. Bu gerçek yüzüme yumruk gibi çarptı. Farkında olmadan başını okşadım. Eşim oğlumuzu yanına çağırdı ve ona sıkı sıkı sarıldı; başımı çevirdim. Kararımdan vazgeçmek istemiyordum. Onu yine kucağıma aldım kapıya kadar taşıdım. Elini enseme koymuştu, ben de onu sıkı sıkı tutmuştum. Tıpkı evlendiğimiz günkü gibi.
Son gün, onu kucağımda taşıdığımda hayatımızdaki bazı duyguların ne kadar değiştiğini düşündüm. Sonra sevgilime gittim. Ona karımdan boşanamayacağımı söyledim.

EŞİMİ YATAKTA ÖLÜ BULDUM

Evliliğimizin renksiz kalması sevgi eksikliğinden değil, birbirimizin değerini unuttuğumuzdandı. Evlendiğimiz gün onu kapıdan içeri taşıdığımda, ömrümün sonuna kadar sadakat yemini etmiştim. Hemen çiçekçiye gidip eşime bir demet çiçek aldım, üzerindeki karta da ‘Seni hayatımın sonuna kadar her sabah taşıyacağım’ yazdım.
Eve vardığımda, elimde çiçeklerle yatak odasına daldım ve eşimi yatakta ölü buldum. Eşim aylardır kanserle savaşıyordu; bense sevgilimle ilgilenmekten bunu fark edememiştim. Fazla yaşamayacağını bildiği için, oğlumuzu korumaya çalışmıştı. En azından oğlumun gözünde iyi bir eş olarak kalmamı istemişti.

İlişkideki küçük şeylerdir önemli olan. Villalar, arabalar paralar hayatı kolaylaştırır ama asla mutluluğun temeli olamazlar.
İlişkine zaman ayır, ilişkinin güven ve huzur vermesi için çabala. Bu yazıyı paylaşırsan belki bir evlilik kurtarırsın. Çoğu evliliklerin yıkılmasının sebebi, insanların hedefe ulaşmaya az kala vazgeçmesindendir. - Bir okur

alıntıdır
 
çok duygulandım, kendimi hikayenin içinde hissettim ve en önemlisi gerçekten ibretlik..... İnsan elindekinin kıymetini ne yazık ki kaybedince anlıyor...
 
Offf bugün zaten güne kötü başladım,
Bu yaziyida okuyunca hıçkırıklara boğdu beni:((

Kucağında yatak odasına goturebilecek kocalarımız yok malesef:(
 
Birde ben alıntı yapmak istiyorum;

Karımı 1998’in sonbaharında kaybettim... Yedi senelik evliliğimizin iki senesini kanser tedavisi için hastanelerde geçirmiştik. Karim, her evlilik yıldönümümüzde ikimizin fotoğrafını çerçeveler, ’Bunlar bizim hayatimizin gölgeleri’ derdi.. Öldüğünde, yedi tane resmimiz vardı. 97’in bir gecesinde onu aldattım. Oysa ona sürekli onu ne kadar çok sevdiğimi ve sonsuza kadar sadık alacağımı söylerdim. Ölmeden iki hafta önce yine aynı şeyi tekrarladım. Tuhaf bir gülümsemeyle baktı bana ve sadece: ’Biliyorum’ dedi. İzmir’e kar yağdığı gün, yani bir ay önce,evdeydim. Fotoğraflarımıza bakıyordum yine... Her çerçevenin altında bir harf olduğunu ilk kez o gün fark ettim.
- A.
- R.
- K.
- A.
- S.
- I.
- N.
Gerisi için yılları yetmemişti. Ama sanırım ’Arkasına bak’ yazmaya filan niyetlenmişti. Hemen çerçevelerin arkasına baktım. Hiçbir şey yoktu. Sonra bir şey dürttü beni, hepsini teker teker söktüm. inanabiliyor musunuz, her birinin arkasından bir mektup çıktı! Geçirdiğimiz her sene için sevgi dolu sözler yazmıştı. 1997’deki resmimizin içinden çıkan zarf ise simsiyahtı. Ve içinden su sözler çıktı: ’14 Mart 1997/Gözlerin bana başka birine dokunmuş gibi baktı/ Söylemene gerek yok, biliyorum...’ 2002’deyiz. Onu kaybedeli 4, aldatalı 5 yıl oluyor. İçim acıyor simdi. Çünkü kadınlar biliyor, hissediyor... Seni seviyorum diyenin sevgisinden şüphe et, çünkü aşk sessiz, sevgi dilsizdir...
 
Gazetelerin 3. sayfaların daha ibretlik aslında. Holivud vari hikayelere kanmayın, açın gazeteleri bakın neler olmuş güzel ülkemde.
 
Gazetelerin 3. sayfaların daha ibretlik aslında. Holivud vari hikayelere kanmayın, açın gazeteleri bakın neler olmuş güzel ülkemde.

Azıcık ümitvar olsaydık, dünyaya daha pembe baksaydık üç beş dakika, müsade etmiyorsun ki.. Üçüncü sayfalar insanı yaşamdan soğutuyor
 
Azıcık ümitvar olsaydık, dünyaya daha pembe baksaydık üç beş dakika, müsade etmiyorsun ki.. Üçüncü sayfalar insanı yaşamdan soğutuyor

Bu benim bakış acım, 3 dk pollyanna olacağım diye gerçeklerden uzaklaşamam. Saçma sapan hikayeleri de ibretlik diye hayatımın ortasına almam.

Müsade Allah'tan, herkes dilediğini yazar. Düz mantık kurduğumuzda hayattan soğumayız, ibret alırız. Kalp gözü gibi oldu :1:
 
Adama ağır bi ders olmuş,ömür boyu vicdan azabını çekeceği bir ders ..
Etkileyiciydi.
 

Gazetelerin 3. sayfaların daha ibretlik aslında. Holivud vari hikayelere kanmayın, açın gazeteleri bakın neler olmuş güzel ülkemde.


Haklı olabilirsin 3.sayfadaki haberler günümüzden gercek hayata dair..

Fakat ben karısını kurşuna dizen, 22 yerinden bıçaklayarak öldüren,
Çocuklarının gözü önünde cinnet geçirip onu aldattigini düşünüp kocasını bıçaklayarak öldüren
Vahşet dolu haberleri seyretmek ve okumak istemiyorum:((
Bazen hikaye olduğunu bilsekte bizi mutlu ediyorsa ben hikaye dinlemek isterim..
 



Haklı olabilirsin 3.sayfadaki haberler günümüzden gercek hayata dair..

Fakat ben karısını kurşuna dizen, 22 yerinden bıçaklayarak öldüren,
Çocuklarının gözü önünde cinnet geçirip onu aldattigini düşünüp kocasını bıçaklayarak öldüren
Vahşet dolu haberleri seyretmek ve okumak istemiyorum:((
Bazen hikaye olduğunu bilsekte bizi mutlu ediyorsa ben hikaye dinlemek isterim..

Hikaye dinlemeye kendimizi şartladığımızda gerçekleri görmezden gelmeye başlarız, sanki çok olağan bir haber okur gibi sayfaları ceviririz. Tepkilerimiz azalır ve zamanla duyarsızlaşmaya başlarız.

Neyse konuyu dağıtmayalım ben fikrimi yazdım.
 
Gazetelerin 3. sayfaların daha ibretlik aslında. Holivud vari hikayelere kanmayın, açın gazeteleri bakın neler olmuş güzel ülkemde.

3. sayfa hafif kalır manşetlere baksan daha iyi olur güzel ülkemizi ne hale getiriyorlar yada polyannacılık oynayanlara müsade et.herkes senin gibi mola vermeden gazete okumak zorunda değil.

ayrıca Türkiye de bu hikayelerden tonlarcası var.haa birde eşini rüyasında aldattığını görüp öldürenler de var böbreğini verenlerde.babaları kötü olmasın ,babasız yetişmesinler diye baba evine gitmeyen dayağı yiyip oturan ayşeler , fatmalar da var.

nerede gördün holivudvari yaşamları ?yanlış anlama ama çok gereksiz olmuş yorumun.şu kadıncağız öleceği günü bilip (kanser ya o güne kadar kucağına taşıtmış ) çok mu elmeyra soruyorum sana ? :27:
 
sadece paylaşmak istedim
Evli olsan da olmasan da okumalısın

İnternet üzerinden bana gönderilen bir yazı daha... Bu satırlar belki de boşanmak üzere olan birilerine mesaj verebilir. Tek bir çifti bile boşanmaktan vazgeçirebilse, ne mutlu, değil mi?

O akşam eve geldiğimde eşim sofrayı hazırlıyordu. Elini tuttum ve ‘sana söylemek istediğim bir şey var’ dedim. Masaya oturdu.
‘Ben boşanmak istiyorum’ dedim. Sözlerime karşılık vermedi, sadece sebebini sordu. Cevap veremedim, işte o zaman sinirlendi bağırdı. Bütün gece ağladı. Farkındaydım; merak ediyordu, onu tatmin edecek bir şey söyleyemeyecektim, âşık olmuştum, eşimi sevmiyordum artık.
Bu vicdan azabıyla bir evlilik sözleşmesi hazırladım, evi, arabayı ona verecektim. Sözleşmeyi yırtıp attı. Ve ağlamaya başladı.
10 yıldır hayatımı paylaştığım bu kadın bana yabancı olmuştu. Onun evliliğimize harcadığı zamana üzülüyordum, ama geri dönemezdim, çok âşıktım. Onun ağlaması benim hafiflememe sebep olmuştu. Bir süredir boşanma fikri bende saplantı haline gelmişti. Şimdi bu duyguyu daha güçlü hissediyordum.

BOŞANMAK İÇİN 1 AY MÜSAADE İSTEDİ

Bir sonraki akşam eve geç gelmiştim ve eşimi masada yazı yazarken gördüm. Çok uykum vardı ve akşam yemeğini yemeden yattım. Ertesi sabah bana şartlarını yazılı halde sundu. Benden sadece boşanmamızı ilan etmek için 1 ay müsaade istedi, bu sürede normal bir aile gibi davranacaktık. Sebebi ise oğlumuzun 1 ay sonra sınavları olmasıydı. Bir de benden, onu evlilik gecesinde kapıdan içeriye nasıl taşıdımsa, 1 ay boyunca her sabah onu yatak odasında kapıya kadar taşımamı istedi. Kafayı yediğini düşündüm, ama son günlerimizin iyi geçmesi açısından kabul ettim.
Eşimle boşanma konusunu açtığımdan beri fiziksel temasta bulunmamıştık. Bu sebeple ilk gün onu kucağıma alıp kapıya götürdüğümde tuhaf bir duygu yaşadım. Oğlumuz bizi alkışlamaya başladı. Bu onu çok sevindirmişti, ama bu da benim canımı acıtmıştı... Yatak odasından evin kapısına kadar onu 10 metre kadar taşıdım. Eşim gözlerini kapadı ve kulağıma ‘Oğlumuza boşanmadan bahsetme’ diye fısıldadı. Tamam, dedim, içime bir hüzün çöktü. Kapıya gelince onu yere bıraktım. O otobüs durağına yöneldi. Ben de ofise gittim.
2’inci gün bu oyunu oynamak daha kolay gelmişti. Eşim başını göğsüme yasladı. Birden eşime uzun süredir bakmadığımı hatırladım. Ve onun evlendiğim zamanki kadar genç olmadığını fark ettim. 4’üncü gün onu kucağıma aldığımda bir güven duygusu yaşadım. O bana hayatının 10 yılını hediye eden kadındı.
5’inci gün bu güven duygusu daha da büyümüştü.
Günler geçtikçe onu taşımak daha da kolaylaştı. Bir sabah onu ne giyeceğine karar veremez bir halde buldum. Her gün kıyafetlerinin biraz daha bol geldiğini söyledi. O zaman çok süzülmüş olduğunu gördüm. Demek ki onu her sabah biraz daha kolay taşıyabilmemin sebebi buydu. Bu gerçek yüzüme yumruk gibi çarptı. Farkında olmadan başını okşadım. Eşim oğlumuzu yanına çağırdı ve ona sıkı sıkı sarıldı; başımı çevirdim. Kararımdan vazgeçmek istemiyordum. Onu yine kucağıma aldım kapıya kadar taşıdım. Elini enseme koymuştu, ben de onu sıkı sıkı tutmuştum. Tıpkı evlendiğimiz günkü gibi.
Son gün, onu kucağımda taşıdığımda hayatımızdaki bazı duyguların ne kadar değiştiğini düşündüm. Sonra sevgilime gittim. Ona karımdan boşanamayacağımı söyledim.

EŞİMİ YATAKTA ÖLÜ BULDUM

Evliliğimizin renksiz kalması sevgi eksikliğinden değil, birbirimizin değerini unuttuğumuzdandı. Evlendiğimiz gün onu kapıdan içeri taşıdığımda, ömrümün sonuna kadar sadakat yemini etmiştim. Hemen çiçekçiye gidip eşime bir demet çiçek aldım, üzerindeki karta da ‘Seni hayatımın sonuna kadar her sabah taşıyacağım’ yazdım.
Eve vardığımda, elimde çiçeklerle yatak odasına daldım ve eşimi yatakta ölü buldum. Eşim aylardır kanserle savaşıyordu; bense sevgilimle ilgilenmekten bunu fark edememiştim. Fazla yaşamayacağını bildiği için, oğlumuzu korumaya çalışmıştı. En azından oğlumun gözünde iyi bir eş olarak kalmamı istemişti.

İlişkideki küçük şeylerdir önemli olan. Villalar, arabalar paralar hayatı kolaylaştırır ama asla mutluluğun temeli olamazlar.
İlişkine zaman ayır, ilişkinin güven ve huzur vermesi için çabala. Bu yazıyı paylaşırsan belki bir evlilik kurtarırsın. Çoğu evliliklerin yıkılmasının sebebi, insanların hedefe ulaşmaya az kala vazgeçmesindendir. - Bir okur

alıntıdır

ben biliyordum bu hikayeyi

güzel paylaşım eline sağlık
 
3. sayfa hafif kalır manşetlere baksan daha iyi olur güzel ülkemizi ne hale getiriyorlar yada polyannacılık oynayanlara müsade et.herkes senin gibi mola vermeden gazete okumak zorunda değil.

ayrıca Türkiye de bu hikayelerden tonlarcası var.haa birde eşini rüyasında aldattığını görüp öldürenler de var böbreğini verenlerde.babaları kötü olmasın ,babasız yetişmesinler diye baba evine gitmeyen dayağı yiyip oturan ayşeler , fatmalar da var.

nerede gördün holivudvari yaşamları ?yanlış anlama ama çok gereksiz olmuş yorumun.şu kadıncağız öleceği günü bilip (kanser ya o güne kadar kucağına taşıtmış ) çok mu elmeyra soruyorum sana ? :27:

3 tane cümle nasıl çarpıtılır gördük. Herkes kendi yorumunu yapsın, benim yorumum gereklidir gereksizdir beni ilgilendirir. Bu hikaye facebook da dahil 10 100 1000 kez yazıldı.

Kadınlar herşeyin en iyisine layık ama bu tarz hikayeler sadece hikaye olarak kalır, bizim Mehmet amcaya bunu yaptırmaya kalksan sırtına bir tekme de o vurur. Gerçekçi olmak lazım.
 
Back