Howl'un Kitap Yorumları 📚

Döl Bereketi/Emile Zola-

Kitap birkaç konuyu harmanlamış ve ayrı ayrı ele almış ağdalı bir dil kullanılmış. Taraflı bir dil kullanılmış ve beyin yıkama odaklı bir tarzla yazılmış. Kitapta ebeveyn olmanın önemi, çok çocuklu bir aile olmanın toplum için faydalı olduğu, milliyetçiliğin ailede başladığı ülkenin kalkınmasında doğum oranının büyük rol oynadığı konusu büyük bir yer kaplıyor. Yazar işini öyle iyi yapıyor ki ebeveyn olmayı düşünmeyen biri bile ikna olabilir o derece aile kavramı yüceltilmiş ve övülmüş. Kitabın bir diğer yönü 19. Yy, da doğum kontrol konusunun ne büyük ölüm oranlarına sahip olduğu gerçektende şimdiki imkanlar olmadığı için insanlar türlü korunma yöntemleri ile kendi hayatlarını tehlikeye atıyor ve, dramlar yaşanıyor. Bir diğer husus süt annelik konusunun büyük bir ticari unsur haline gelmesi. Burjuva kesimi göğüsleri sarkmasın diye bebeklerini süt annelerle büyütüyor fakir kesim ise süt annelerin olduğu evlere bebeklerini yollayıp bir kaç sene sonra geri alıyor ama çoğu geri dönmüyor çünkü berbat koşullarda yaşayan, bakılmayan bu bebekler yaşama çoğu zaman tutunamıyor. Kitabın başrolünde Mathieu karakteri var. Bu genç adam yirmilerinin başlarında bir fabrikada ressamlık yaparak hayatını kazanıyor ve yine 17 yaşinda olan Marianne ile evleniyor. Peş peşe çocuk sahibi olan bu çifte başta fabrika sahibi olan Beauchene ve eşi Constance ve ahbapları Sequin ve eşi karşı çıkıyor alaya alıyor ve onlara nasıl bakacaklarını sorguluyor. Kendileri birer çocukla yetinen ve servetlerini onlara bırakmak isteyen bu iki aile genç çiftle böyle alay ededursun Mathieu büyük bir karar alıp kumar oynamaktan sürekli para ihtiyacı olan Sequinden köydeki arazisini ona parça parça satmasını istiyor ve bu isteği kabul gördükten sonra eşiyle bir çiftlik inşaa ediyor. Günün sonunda 11 çocukları oluyor zenginleşiyor ve hanedanlık desek az olmayacak bir soya sahip oluyorlar.. Burjuva ise yıllarca bu aileyi hayretler içerisinde izliyor hatta onları saygıyla aralarına almak isteselerde aile onlara pek yanaşmıyor ve gül gibi geçinip gidiyorlar desem yeri. Bir çok detay var ama büyük bir aile olmak onlara zenginlik refah, ve mutluluk getiriyor hikayede.. Doğum yapmayan az çocuk dünyaya getiren veya rahmini aldıran kadınlar ise adeta topa tutulmuş yerilmiş.. Sigmund Freud okuduğu en ilginç kitap olarak bu kitabı göstermiş. Bende öyle düşünüyorum gerçekten çok ilginç bir kitaptı..
 
Seyir/Piraye

Bir kişisel gelişim romanı kitap.Bunu bilmiyordum araştırmadan okumaya başlamıştım ve şaşırdım .
Kitapta karakterimiz Mina ,hayatının yerle bir olduğunu düşündüğü dönemde parkta gezinirken bir kadınla karşılaşır ve bu kadın onun kendini ,gerçeğini bulma konusunda ki rehberi olur.Sonrasında Mina ‘nın yaşadığı dönüşüm adım adım anlatılıyor.

Bazı yerlerde çok tekrara düşülmüş kitapta fakat anlatımı değişikti bir kişisel gelişim türüne göre ,bu da kitabı yarım bırakmadan bitirmeme etken oldu.
 
GÖR BENİ - AZRA KOHEN

Azra Kohen' in okuduğum ilk romanı. Kitap tarihi temellere dayandırılmış bir kurgu. Kitap ''İki devrin hikayesini'' anlatıyor. Yazar , Cumhuriyetin ilk yılları devletin içindeki çalkantıları kronolojik sıralama olmaksızın anlatmış. Bunu da birbirine taban tabana zıt iki aile üzerinde anlatmış. Bir tarafta milli mücadele zamanı ege de düşmanla savaşan ve ailesindeki erkekleri kaybeden köyden İstanbul'a göçmüş bir aile diğer tarafta ise Padişahın ülkeden sürülen sadrazamının cumhuriyetle birlikte gözden düşen ailesinin hikayesi işlenmiş. Kitap kurgu da olsa okurken araştırma yapma ihtiyacı doğuruyor. Benim en çok ilgimi çeken kısmı ise Cumhuriyetin ilk yıllarında ki eğitim sistemi oldu. Eğitim sisteminde kapsamlı bir tarih dersi verilmiş ;İlk insanlar , ilk dinler , dinlerin ortaya çıkışı, destanlar, Sümerliler ,Babilliler gibi
 
SİDDARTHA - HERMAN HESSE

Bir Brahman'ın oğlu olan Siddartha kendi yolunu bulmak için en yakın arkadaşıyla birlikte köyünden ve kaderinden ayrılır. Bilgeliği bulmak istersen arkadaşıyla da yolları ayrılır. Siddartha daha farklı yollarda kendi mutluluğunu ve bilgeliğini kendi yoluyla aramaya koyulur. Kitap genel olarak güzel ve akıcı.
 
KADINLAR ÜLKESİ - CHARLOTTE PERKİNS GİLMAN

1. Dünya Savaşı öncesi üç erkek arkadaş bir keşif gezisine katılırlar. Gezide gruptan ayrılarak bir tehlikeye atılmak isterler. Biraz hazırlık sonrası gittikleri yerde sadece kadınların yaşadığı hiç bir erkeğin olmadığını keşfederler. Erkeksiz bu toplum bizim dünyamızdan daha gelişmiş olduğunu fark ederler ve bu ülkede kalıp ülkeyi kültürel , ekonomik ve toplumsal olarak incelemeye konulurlar.

Yazar hakkında bilgi vermek istiyorum biraz. C.P. Gilman yaşadığı dönemin önde gelen hümanistlerinden ve kadın hakları savunucularından biri. Aynı zamanda erken dönem feminist edebiyatı yazarlarının en başarılı temsilcilerinden. Eser yazıldıktan yarım asırdan fazla bir süre sonra kitaplaştırılarak basılmış.
 
HAKKARİ'DE BİR MEVSİM - FERİT EDGÜ

Haziran ayında okuduğum kitaplar arasında en beğendiğim ve neden okumak için bu kadar geç kaldığımın cevabını bulamadığım kitap.. Şiir tadında yazılmış. Okurken ben masal okurmuş gibi hissettim. Hem masal hem gerçek tadı var. Zaten kitap genel olarak hayal ve gerçek arasında gidip geliyor. Ferit Edgü kitabı yazarken doğuda öğretmenlik yaparken yaşadığı olaylardan esinlenmiş.
 
ACI ÇİKOLATA - LAURA ESQUIVEL

Meksika Devrimi sırasında De La Garza ailesinin evinde daha doğrusu mutfağında şekillenen olaylar. Tita daha doğmadan önce mutfaktaki kokulara karşı duyarlılığı gelişmişti. doğduğu gün de babasını kaybettiği için annesi yerine mutfakta aşçının yanında büyümek zorunda kaldı. De La Garza ailesinde son doğan kız çocuğu hayatı boyunca evlenmeyip annesine bakmak zorunda olduğu için de Tita annesi tarafından aşk acısı çekmeye zorlandı. Kendini mutfağa adayan Tita yemek yaparken bir taraftan ağladığı için göz yaşlarıyla insanların kaderlerini etkilemeye başlıyor.

Kitap büyülü- gerçeklik akımıyla yazılmış. Ben genel olarak sevdim ama beklentiyi .ok yüksek tutmamak lazım.
 
İŞİN ASLI , JUDİT VE SONRASI - SANDOR MARAİ

Kitap üç bölüme ayrılmış. Üç kişinin aynı olayları farklı açılardan anlatışını okuyoruz.
İonka : Evin güzel ve asil hanımefendisi
Peter: evin beyefendisi

Judit : Evin hizmetçisi ve Peter'ın gençlik aşkı.

Aslında kitap aşk romanı ya da aldatma hikayesi değil. Üç farklı sınıftan gelen insanın iç dünyalarının anlatıldığı kendileriyle ve birbiriyle hesaplaştıkları bir olaylar silsilesi.
 
Mahşer - Stephen King

Kitap 1990'larda geçiyor. İnsanlığın %99'unu yok eden bir virüs açığa çıkıyor, bulaşan kişiler temas halinde olduğu herkese teker teker yayıyor. Hayatta kalmayı başaran bir grup ise 2 farklı liderden birini seçerek yeni bir yapılanmanın altına girmeye çalışıyor. Biri 100'ünü geçmiş, gönül gözü açık, iyiliği temsil eden Abagail ana; diğeri ise bakan ya da adını duyan kişinin tüylerini ürperten, cehennemden kaçmış hissettiren, kötülüğü temsil eden Kara Adam.

Bende sansürsüz ve daha kalın olan kitabı vardı. King kitabın başında sansürsüz olanında farklı bi olay okumayacağımızı sadece karakterlerin daha fazla şey yapacağını söylemiş. Gerçekten de fazla detaylar var.

Kitapta çok karakter var ama her bir bölümde karakterlerden bazıları yer alıyor. Hafızaya yerleşiyor diyebilirim yani karışık gelmedi bana birkaç bölüm okuduktan sonra.

Sürükleyici, merak ettiren, yeri geldiğinde tedirgin eden bir kitap oldu benim için. Bu tür kitapları sevenler varsa öneririm.
 
Cingöz Recai Kibar Serseri - Server Bedi (Peyami Safa)
Cingöz Recai'yi birçoğumuz gerek filmlerinden gerek kitaplarından tanırız. Peyami Safa'nın Server Bedi mahlasıyla Türk polisiye edebiyatına armağan ettiği kibar, zeki, âlicenap, centilmen, Arsen Lupen'i cebinden çıkartan, Sherlock Holmes'u parmağıda oynatan meşhur hırsız. Özellikle Cingöz'ün Ayhan Işık tarafından canlandırıldığı 1969 yapımı sinema filmindeki "Hücum edilmez bir vücut içinde ölmez bir ruhum var." repliği meşhurdur. Cingöz Recai Kibar Serseri ise Ötüken Yayınları'ndan çıkmış.(Daha önce uzun yıllardır Damla Yayınevi'nden çıkıyordu.) 263 sayfa, Ötüken Yayınları'nın Cingöz Recai serisinin ikinci kitabı. İçinde on öykü barındırıyor. Erol Üyepazarcı tarafından Osmanlı Türkçesinden çevrilmiş. Eski dildeki artık günümüzde çok kullanılmayan kelimelerin günümüz karşılıkları her sayfada dipnot olarak verilmiş. Öyküler boyunca kibar, zeki, cömert hırsızımızın vukuatları ve başkomiser Mehmet Rıza'yla olan tatlı sert kapışmaları anlatılıyor. Mehmet Rıza ve Cingöz iki ezeli rakip olsa da Mehmet Rıza'nın en büyük hedefi Cingöz'ü yakalamak olsa da Mehmet Rıza'nın gizliden, Cingöz'ün alenen belli ettiği birbirlerine karşı olan muhabbetleri de hoşuma giden bir detay. Ağır kitaplar okumakta zorlandığımız dönemlerde keyifle okunabilecek çerez bir kitap. Puanım 7/10.
 
Yaşlı Adam ve Deniz - Ernest Hemingway

Bir solukta biten çok tatlı bir kitaptı benim için. Betimlemenin çok olduğu kitaplar beni biraz yoruyor. Uzun uzun anlatıldığında dikkat eksikliğim olduğu için farkına varmadan kopuyorum kitaptan. O kadar tadında bırakılmış ki hiç kopmadım hikayeden. Denizciliğe ilgisi olan ya da sahil kenarında geçen hikayelerden keyif alan varsa şiddetle öneriyorum.
 
Kitap Hırsızı - Markus Zusak

Dram isteyenlere çok uygun bir kitap. Hitler döneminde kendi annesinden ve babasından uzaklaşmış, kardeşini yolda kaybetmiş bir küçük kızın hayatını okuyoruz. Evlatlık verileceği eve doğru giderken kaybettiği kardeşini gömerlerken mezarcının cebinden düşen kitabı çalmasıyla başlayan hikayesi, çok daha uzun seneler devam ediyor ve kendisini en mutlu hissettiği anlar kitap çaldığı zamanlar oluyor.

Diğer yandan Hitler'in kelime oyunlarıyla insanları kendine bağlaması devam ederken, bir Yahudi, bu küçük kızın yaşadığı eve gidiyor ve Yahudi kelimesinden tiksinilen bir dönemde, Bodrum'da Yahudi ağırlıyorlar.

Benim arada ağlama ihtiyacım geliyor. Bu kitap da tam o ihtiyaca uygun olmuş. Dram severlere öneriyorum.
 
Simyacı - Paulo Coelho

Hikaye akıcılık olarak güzel. Ele aldığı bakış açısı benim görüşlerimle çok zıt olduğu için özellikle son kısımlarda inanılmaz sıkıldım. Bana hitap etmedi. Yazarın hikaye anlatılıcığını beğendim. Konunun sevenleri için okuması çok daha keyifli olacaktır.
 
Karga Kız - Erik Axl Sund

Kitabı ucuz bir seri halinde aldığım için beğenirim ama hani kurgusu da pek iyi olmayabilir diye düşünmüştüm. Okurken beni şaşırttı, bunu söyleyerek başlamak istedim :)

Kitap, mumyalanmış bir çocuk cesedinin bulunması ile başlıyor. Sonrasında aynı kişinin elinden çıktığı belli olan birkaç çocuk cesedi daha bulunuyor. Bu cinayetleri araştıran bir polis memuru ile bu cinayetlerle bağı olduğu düşünülen bir psikologun yolları kesişiyor. Sonunda katil, benim hiç tahmin etmediğim bir şekilde ortaya çıkıyor. Kitabın psikolojik gerilim olmasının bir sebebi var :)

Kitap aslında 3 kitaplık serinin ilki. İkincisine de başladım, birbirlerinin devamı. Okudukça alıntılayarak devam ederim.
 
Karga Kız - Erik Axl Sund

Kitabı ucuz bir seri halinde aldığım için beğenirim ama hani kurgusu da pek iyi olmayabilir diye düşünmüştüm. Okurken beni şaşırttı, bunu söyleyerek başlamak istedim :)

Kitap, mumyalanmış bir çocuk cesedinin bulunması ile başlıyor. Sonrasında aynı kişinin elinden çıktığı belli olan birkaç çocuk cesedi daha bulunuyor. Bu cinayetleri araştıran bir polis memuru ile bu cinayetlerle bağı olduğu düşünülen bir psikologun yolları kesişiyor. Sonunda katil, benim hiç tahmin etmediğim bir şekilde ortaya çıkıyor. Kitabın psikolojik gerilim olmasının bir sebebi var :)

Kitap aslında 3 kitaplık serinin ilki. İkincisine de başladım, birbirlerinin devamı. Okudukça alıntılayarak devam ederim.
Karga Kız, Açlık Ateşi ve Azap Çukuru kitapları bitti. Hepsi birbirinin devamı şeklinde, yani her biri aslında yarım bitiyor ve diğeriyle tamamlanıyor. Bence Azap Çukuru yine yarım bitti, olması gerektiğini düşündüğüm şeyler olmadı. Ama seri genel olarak güzeldi. Üstteki konudan farklı konulara sapmadığı için ekstra yazacak bir şeyim yok ama psikolojik gerilim severler bir şans verebilirler fiyatını da düşününce.
 
İlk kez tanıştığım yazar Bulgakov’u yazmadan geçemezdim.
Özellikle hayatı ile ilgili ayrıntıları öğrendikten sonra.

KÖPEK KALBİ

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, beklediğimden de çok iyi bir kitaptı. Kısa ama öz.

Bulgakov bu kitabında, Şarik adlı bir köpek üzerinden Bolşevik devrimini, baskıcı rejimi ve burjuvalara karşı uygulanan politikaları eleştiriyor. Ama nasıl eleştirmek. Bence tam bir hiciv ustası.

Doktor Flip, Şarik’in bedenine azılı bir suçlunun er bezlerini ve hipofiz bezini yerleştirir ve bundan sonra Şarik’in dönüştüğü kişilik üzerinden hikayesini anlatır aslında.

Çok detay yazmak istemiyorum kitap zaten kısa. Ama kesinlikle iyi ki okudum ve yazarla tanıştım dediğim bir kitap oldu.

Bu sebeple Usta ve Margarita’yı hemen okumayı düşünüyorum.



✍️ Şunu anlayın ki, korkunç olan artık köpek kalbi değil, insan kalbi taşıması. Yani doğada var olanlar arasında en rezilini.
✍️ Evrak çantası neyse tasma da o demek ki.
 
SIFIR NOKTASINDAKİ KADIN

Firdevs hayalleri olan bir kızdı. Ebeveynlerinin ölmesiyle amcasını himayesine girmişti. Amcası evlenince işler sarpa sarıyor.
Kitap beni derinden etkiledi. Hangi coğrafyada olursak olalım kadın olmak gerçekten çok zor. Hep 1-0 yenik başlıyoruz hayata. İlla bir erkeğin korumasında olmalı bir kadın. Birey olmasına hayatta dimdik durmasına izin verilmemiş Firdevs'in. Ne zaman dimdik dursa karşısında bir erkek çıkıyor. Ordan oraya savrulan kısa hayatına koca acılar sığdırmış Firdevs. Ne sevmeyi bilmiş ne sevişmeyi

ALINTILAR

"Erkeklerden nefret ettiğimin farkındaydım; fakat bu sırrı uzun yıllar başarıyla sakladım. en çok nefret ettiğim erkekler bana öğüt vermeye kalkışanlar ya da beni yaşadığım hayattan kurtarmak istediğini söyleyenlerdi. onlardan daha çok nefret etmem, benden daha iyi olduklarını ve yaşamımı değiştirmek için bana yardımcı olabileceklerini sanmalarındandı. şövalye gibi görürlerdi kendilerini; başka koşullarda oynayamadıkları bir roldü bu. benim düşük bir insan olduğumu anımsatarak, kendilerini soylu ve üstün hissetmek isterlerdi. kendi kendilerine, "ne harika bir insanım ben. şu sürtüğü çok geç olmadan bataktan çıkarmaya çalışıyorum" derlerdi."

"Yaşam bir yılandır. Onlar da aynı Firdevs. Yılan, senin yılan olmadığını anlarsa sokar. Zehirli iğnelerin olmadığını bilirse hayat seni bir lokmada yutar."

"Babamın öldüğünü sanmıştım; gene de işte şu büyük, çirkin yuvarlak burunda yaşıyordu. Annem de ölmüştü, fakat bu ince dudaklı ağızda sürdürüyordu yaşamayı. Bense, yeni elbiselerim ve ayakkabılarımla hep aynı Firdevs'tim."

"Kız çocuklarından biri öldüğü zaman babam her zamanki gibi yemeğini yer, anneme ayaklarını yıkatır, sonra yatmaya giderdi. Ölen çocuk erkekse babam annemi dövdükten sonra yemeğini yiyip gene yatağa yollanırdı. Ne olursa olsun, babam asla yemek yemeden yatmazdı"

"Çoğu insan gibi benim de bir sürü kız ve erkek kardeşim vardı. Baharda çoğalan, kışın titreyip tüylerini döken, yazınsa ishal olup zayıflayan, birbiri ardına köşeye büzülüp ölen civcivler gibiydiler."
 
KADINLAR ÜLKESİ

Sadece kadınların olduğu ütopik bir dünya burası. Merakına yenik düşüp bu ülkeyi araştırmaya giren üç erkek. Kendini üstün gören Tery, her şeye ılımlı yaklaşan itaatkar Jeff ve olaylara objektif bakan Van.
Erkeksiz bir toplumun asla olamayacağı, bir yerlerde erkeklerin yaşadığını düşünmeleri, kadınların birlik ve beraberlik içinde asla yaşayamayacakları, ülkede düzen ve demokrasinin asla var olmayacağını düşünürler. Ancak karşılaştıkları manzaraya inanamazlar.
Kadınların cinsel bir obje olarak görülmesi beni rahatsız etti ki bu hala günümüzde böyle. Kadınlar yapamaz edemez hiç bir şeyde üstün değildir vurgusunu sık sık Tery'den duyuyoruz.

Kadınların olduğu yerde kıskançlık ve kaos ortamı olacağını vurgulamaktan geri kalınmıyor. 2. sınıf mualemesi yapılan kadınların bu ülkeye giren erkelere gösterdikleri yaşam yüzlerine tokat gibi çarpıyor
 
JEAN-CHRISTOPHE 1

Bir müzik dehasının doğumundan itibaren hayatını anlatan bu ilk kitapta Christophe'nin gençlik yıllarına kadar olan zamanı anlatıyor.


Dedesi ve babası da müzisyen olan Christophe bir tesadüf sonucu müziğe yeteneği olduğu keşfedilir. Alkolik babası ve ezik annesiyle yaşadıkları evde sürekli aşağılanma v şiddet görmektedir. Kendini kurtarmak bu yabani hayattan saygın bir kişiliği dönüşmek için uğraşır ancak ona destek verecek kimsesi yoktur.

Hayatına çeşitli insanlar girer kimine derin aşk beslerken yaşadığı duygular hep uç noktadadır. Bir zaman sonra kendini üstün görmeye başlar ve bocalama dönemine girer.


Sanatçı bir kişiliğe sahip olduğu için sevinçlerini ve üzüntülerini en uçlarda yaşar. Nefret ettiklerini öldürmeye kadar varan düşünceler besler
 
Unutma Beni-Aslı Eti

Unutma Beni bir masal kitabı. Hem küçüklere hem büyüklere. Yaşadığımız dünyadan başka bambaşka bir dünyanın varlığını anlatıyor bize. Bir kar lalesinin peşine düşen İda'nın yolculuğunu. Yolculuk sonunda ne lale eski lale ne de İda eski İda.. Mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Birçok yerinde notlar aldım kendi hayatıma dair. Eminim sizin de altını çizdiğiniz durup düşündüğünüz zihninizde çevirdiğiniz bir çok cümle olacak.

"Giden ve dönen aynı kişi değildir asla.."
"Yeryüzü senin evin. Köşeye sıkışmış olamazsın."
"Bir avuç toprak. Bir parça hava. Bir damla su orman doğurabiliyorsa, yeryüzünde herşey mümkün demektir."
 
X