• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Hilmi Yavuz Siirleri

Aysecik

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
30 Kasım 2006
1.128
4
116
Fransa
AKSAM VE SEN VE BEN


Ikimizdik, sen ve ben, bir çiçekle
Onun tomurcugu arasinda bir yerde;
Oylece durur muyduk, ikimiz gibi?
Dâima birlikte olurduk hüzünlerde...

Animsar misin, yaz günü, bir bahçeyle
Gizledikti kendimizi birbirimizden;
Sen ve bahçe, ben ve bahçe, sen ve ben:
Aksamlar derlerdik her ikimizden...

Usürüz, çünkü uzagiz simdi o yazdan;
Ey, birazdan bir yazdan geçer olan, ey!
Kimbilir ne anlama geliyor artik,
Su eskiden “hüzün” dedigimiz sey?



Hilmi Yavuz
 
AY DOĞAR


ay doğar
bir ay doğar umarsız gözlerinden
bir ay batar bedir allah
karanlıklar bir silâh kahrı gibi oturur yüreğime
iflah olmaz bir silâh

ya kara bir kırbaç gibi vur beni küheylânlara
ya beni öldür allah

dünyada
nerede olursa olsun dünyada
senin umarsız gözlerin
kanlı bir avuç zehir
bir de yangınlı yaz akşamlarıyla bir gelir
ya da

senin umarsız gözlerin
mahzun eşkiya ateşleridir
tutuşur rüzgârlı bayırlarda


HİLMİ YAVUZ
 
NÂZIM HİKMET


hüzün ki en çok yakışandır bize
belki de en çok anladığımız

biz ki sessiz ve yağız
bir yazın yumağını çözerek
ve ölümü bir kepenek gibi örtüp üstümüze
ovayı köpürte köpürte akan küheylan
ve günleri hoyrat bir mahmuz
ya da atlastan bir çarkıfelek
gibi döndüre döndüre
bir mapustan bir mapusa yollandığımız

biz, ey sürgünlerin nâzım'ı derken
tutkulu, sevecen ve yalnız
gerek acının teleğinden ve gerek
lâcivert gergefinde gecelerin
şiiri bir kuş gibi örerek
halkımız, gülün sesini savurup
bir türkünün kekiğinden tüterken
der ki, böyle yazılır sevdamız

hüzün ki en çok yakışandır bize
belki de en çok anladığımız


HİLMİ YAVUZ
 
PİR SULTAN

alçacıktan uçarken yaza dokunan
sessizliktir belki ahşap kanatlı
kulluğa acı tuz vuran son atlı
bir hüznün soyadıdır pir sultan

kalın turnalarda balkıyan gizle
gök ekin çilerken geceye sazı
bir gül derneğinin börklü sonyazı
köpükten gömleği, yensiz denizde

şimdi derin doğumlara koşan kim
ey bin çiçek soluyan yağız dokuma
sorguçlu düşlerle çattığın ova
kızıl gülde konaklasın isterdin


HİLMİ YAVUZ
 

Kuşma


Döner kapılardan girip çıkardı
Tıkabasa kuşla dolu bir adam
Ha dese ölümsüz olacakken tam
Tezgah kurup kuşbazlığı yeğledi

Yemeyip içmeyip cimri kerata
Habire bir açlığı biriktiriyor
Gün aşırı gömlekler diktiriyor
Almaz oldu nişanları ceketi

Ya iğreti ya bayramlık bilinmez
Yüzünü herkeslerden gizledi
Mermer anıtlara hayranlığından
Ağzı açık bankaları gözledi

Zarif duyarlıklar mı, o eskidendi
Kuşbazlığın envâını denedi
Metelik etmezken aptallığının
Şimdi yükseliyor hisse senedi

Kaynak: Bakış Kuşu, 1969

Hilmi Yavuz
 

Yollar ve Zaman


sen bir yalnızlığı koşup gittin de
bir yerde buluşulur diye, belki de...

elbet buluşulur, orda, o yerde...
bir hüzün töreniyle kutlanır
bulunur birşeyler ve saklanır
saklanan Zaman mı, yoksa yol mudur
aranır bahçelerde ve şiirlerde

kimbilir ki dündür, olgundur kalbimiz
yollarsa her zaman biraz küskündür
yokuşlarda ve inişlerde...
Zaman'dır seni sardığım kumaş
bekledin, örtülsün ki yavaş yavaş...
erguvandın, kayboldun dilegelişlerde


Hilmi Yavuz
 

Yalnızlık Sonnet'si


yalnızlık zamanlandı: önce aşk, sonra yaprak...
günler geçilecekler... atlar, gümüş yeleli
yüzünü aynalara, bir tek onlara bırak;
sürünsün sır'ı aşkın, bak, seni görmeyeli
çok değişti aynalar ev içleri bulandı;
herşey artık ne kadar, ne kadar da kurak
odalar orda burda, içlerine kapandı;
sofalarsa eğreti; yüklük ve kap kacak
somurtup duruyorlar... hersey ölgün bekleyiş
gibidir burda olmak, 'bekleyiş gibi' olmak...
sen gel, şimdi kendini o aynalarla değiş;
gel, burda ol daima -ve nasılsa kararmak-

ta olandan bakarım sana giden günlere;
tenindir, beleniyor, ah, yeşil ekinlere...


Hilmi Yavuz
 
Back