• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Her üç çocuktan biri aç yatıyor!

Bahar Yildirim

Bütün ülkelerin işçileri, birleşiniz!
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
14 Ağustos 2015
680
1.271
33
Türkiye, Eurostat (Avrupa İstatistik Ofisi) ve Türkiye İstatistik Kurumu 2014 Gelir ve Yaşam Koşulları Anketi verilerine göre, 0-15 yaş arası çocuklarda şiddetli maddi yoksunluk araştırmasında Avrupa ülkeleri arasında %36.2 ile birinci sırada
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, Bursa Milletvekili Lale Karabıyık’la beraber, Türkiye’de 3 çocuktan birinin yatağa aç girdiğini gösteren istatistikleri Meclis’e taşıdı. Ağbaba, bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını teklif etti. Türkiye, Eurostat (Avrupa İstatistik Ofisi) ve Türkiye İstatistik Kurumu 2014 Gelir ve Yaşam Koşulları Anketi verilerine göre,

Türkiye’de yaşayan 0-15 yaş arasındaki 20 milyonu aşkın çocuğun 7 milyona yakını, yani her üç çocuktan biri şiddetli maddi yoksunluk içerisinde.
0-15 yaş arası çocuklarda şiddetli maddi yoksunluk araştırmasında Avrupa ülkeleri arasında %36.2 ile birinci sırada. Bu oran İtalya’da %13.7, İspanya’da %9.6, İsveç’te %1.2, Avrupa Birliği ortalamasında ise %10.3’tür. Yıllardan beri çok şiddetli bir ekonomik krizin içinde bulunan Yunanistan’da dahi bu oran %23.3.
Avrupa İstatistik Ofisi’nin ölçütüne göre; kira ve faturaların ödenmesi, evin ısınma ihtiyacının yeterince karşılanması, beklenmedik harcamaların karşılanması, her iki günde bir et, balık ya da protein eşdeğer gıdalarının tüketilmesi, evden uzakta bir haftalık tatil masrafının karşılanması, bir arabaya, bir çamaşır makinesine, bir renkli televizyona ve bir telefona sahip olunması (cep telefonu da dahil), olarak belirlenen dokuz kriterlerden dördünü yerine getiremeyen hanelerde yaşayan bireyler şiddetli maddi yoksunluk içerisinde kabul ediliyor.
TÜİK verilerine göre, ısınma ihtiyacı karşılanamayan çocukların oranı %19.1, beklenmeyen harcamaları karşılanamayan çocukların oranı %33.3, beslenme ihtiyacı karşılanamayan %39.2, tatile gidemeyen çocukların oranı %74.6, kira ve faturaları ödenemeyen hanelerde yaşayan çocukların oranı %51.3, bir otomobile sahip olmayan hanelerde yaşayan çocukların oranı %53.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, Bursa Milletvekili Lale Karabıyık konuyla ilgili Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını şöyle dile getirdi:

Bu sonuçlar çocuklarımızın yatağa aç girdiği bir Türkiye manzarasını gözler önüne sermektedir. Tüm bu nedenlerle, ülkemizde çocuklarımızın yaşadığı şiddetli maddi yoksunluğun nedenlerinin ortaya çıkarılması, ekonomik yoksunluğun çocukları sürüklediği madde bağımlılığı ve benzeri alışkanlıkların tespit edilmesi, maddi yoksunluklar nedeni ile ailelerin eğitimlerini devam ettirebilmek için çocuklarını bir takım vakıf ve derneklere emanet etmesinin sonuçlarının ortaya çıkarılması ve bu sorunların giderilme yollarının belirlenerek gerekli çalışmaların yapılması amacıyla Anayasanın 98. TBMM İçtüzüğünün 104. ve 105. Maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.

http://www.abcgazetesi.com/her-uc-cocuktan-biri-ac-yatiyor-15044h.htm
 
Kimse düşünmeden çatır çatır dogurursa olacağı bu.

Sonrasını düşünmekten giyeceğimiz kıyafete, yazacağımız yoruma kadar seçer olduk.
Bu, yanlış.
Buna korkuyla beslenme denir.
Daima söylüyorum, yine yazacağım; bir canlının var olmasıyla birlikte kutsal sayılan haklara sahip olmaması durumunda, yoruma açık olan, bu hakları sağlamakla yükümlü olupta başaramayanlardır, halk değil.

Barınma, eğitim, sağlık, ulaşım, düşünce özgürlüğü ve yaşamak "hak'tır".
Bunlardan mahrum kalınması durumunda, mağdura ya da onun sorumluluğunu yüklediğimiz ailesine "neden?" diye soramayız.
Hayatın onları hangi yollardan geçirdiğini, neler maruz kaldıklarını, çocuk sahibi olurken kadına bile sorulup sorulmadığını bilmiyoruz.
Ve bu soruların, açıklamaların, bahane ve nedenlerin sonu gelmez.
Bu, halkı birbirine düşürmekle yetinmeyip, gerçek suçlununda gizlenmesine sebep olacaktır.

Ne zamandan beri hak ihlallerinde yüzümüzü mağdura döner olduk? Onu suçlamaya, ders vermeye hatta bulunduğu durumu hak ettiğini söylemeye başladık?

Ve eminim ki, tüm yeme, içme, gezme vb gibi hazlardan kendini koruyarak ömrünü en azından 30 yıl uzatabilirsin.
Mesela dışarı çıkmazsan, saldırıya uğramazsın.
Otobüse binmezsen, öldürülmezsin.
Açık giyinmezsen, dayak yemezsin vb.
Ve ortada istatistik gerçekte var, kadınlar öldürülüyor. Hemde hergün bir tanesi.
Bu durumda, biz o kadına mı "neden?" diye sorarız yoksa onu korumakla yükümlü olan güçlere mi?

Ortada bir hak ihlali varsa, hedef onu düzeltmekle yükümlü olanlardır.
Halka ne çocuk sayısından dolayı "yuh" diyebiliriz, ne de saldırıya uğrayacağı %100 olan bir giysiyle ücra köşelerde gezdiğinden.

İki örnektede yaşam hakkına saldırı vardır.
 
Sonrasını düşünmekten giyeceğimiz kıyafete, yazacağımız yoruma kadar seçer olduk.
Bu, yanlış.
Buna korkuyla beslenme denir.
Daima söylüyorum, yine yazacağım; bir canlının var olmasıyla birlikte kutsal sayılan haklara sahip olmaması durumunda, yoruma açık olan, bu hakları sağlamakla yükümlü olupta başaramayanlardır, halk değil.

Barınma, eğitim, sağlık, ulaşım, düşünce özgürlüğü ve yaşamak "hak'tır".
Bunlardan mahrum kalınması durumunda, mağdura ya da onun sorumluluğunu yüklediğimiz ailesine "neden?" diye soramayız.
Hayatın onları hangi yollardan geçirdiğini, neler maruz kaldıklarını, çocuk sahibi olurken kadına bile sorulup sorulmadığını bilmiyoruz.
Ve bu soruların, açıklamaların, bahane ve nedenlerin sonu gelmez.
Bu, halkı birbirine düşürmekle yetinmeyip, gerçek suçlununda gizlenmesine sebep olacaktır.

Ne zamandan beri hak ihlallerinde yüzümüzü mağdura döner olduk? Onu suçlamaya, ders vermeye hatta bulunduğu durumu hak ettiğini söylemeye başladık?

Ve eminim ki, tüm yeme, içme, gezme vb gibi hazlardan kendini koruyarak ömrünü en azından 30 yıl uzatabilirsin.
Mesela dışarı çıkmazsan, saldırıya uğramazsın.
Otobüse binmezsen, öldürülmezsin.
Açık giyinmezsen, dayak yemezsin vb.
Ve ortada istatistik gerçekte var, kadınlar öldürülüyor. Hemde hergün bir tanesi.
Bu durumda, biz o kadına mı "neden?" diye sorarız yoksa onu korumakla yükümlü olan güçlere mi?

Ortada bir hak ihlali varsa, hedef onu düzeltmekle yükümlü olanlardır.
Halka ne çocuk sayısından dolayı "yuh" diyebiliriz, ne de saldırıya uğrayacağı %100 olan bir giysiyle ücra köşelerde gezdiğinden.

İki örnektede yaşam hakkına saldırı vardır.

Yani ? Sonuç ??
 
Yani ? Sonuç ??
Sonuca bağlamıştım aslında.
Ama özet geçmem gerekirse, sonuç olarak; hedefinde senin tabirinle "çatır çatır çocuk doğuranlar" değilde, o doğan çocukların karnını doyuramayanlar, ne kira ne mutfak masrafını karşılayamayan insanları bir de köle gibi 12 saat çalıştıranlar olmalı.
 
Sonuca bağlamıştım aslında.
Ama özet geçmem gerekirse, sonuç olarak; hedefinde senin tabirinle "çatır çatır çocuk doğuranlar" değilde, o doğan çocukların karnını doyuramayanlar, ne kira ne mutfak masrafını karşılayamayan insanları bir de köle gibi 12 saat çalıştıranlar olmalı.

O zaman dünyaya getirecegi çocuğun karnını doyuramayacak durumda olan 3 5 çocuk yapmasin. Her 3 çocuk diyenide ciddiye almasinlar bi zahmet. Malum çocuklar aç ama kimsenin umurunda değil.
 
Sonuca bağlamıştım aslında.
Ama özet geçmem gerekirse, sonuç olarak; hedefinde senin tabirinle "çatır çatır çocuk doğuranlar" değilde, o doğan çocukların karnını doyuramayanlar, ne kira ne mutfak masrafını karşılayamayan insanları bir de köle gibi 12 saat çalıştıranlar olmalı.


Devletin uyguladığı politikaları ( sağlık, eğitim, ekonomi, refah ve kalkınma vb) eleştirebiliriz.
Çok ince bir çizgi var aslında. Biz büyük devlet olduk dediklerinde halkın gelir dağılımındaki adaletsizlik büyüyor. Zengin daha zengin fakir daha fakir oluyor. Ülkemiz standartında çok çocuklu ailelerilerin GENELLİKLE düşük gelirli grubunda olduğu görülmekte. Devletimizin yöneticilerine bakalım onlarda yine taban olarak aynı kesime hitap ediyor. Hem şikayet edip hem eliyle gidip yine aynısına oy veren yine aynı kişiler. Demem o ki; o çocukların aç olması devletin değil ailenin suçudur çünkü kendilerine bunu uygun görüyorlar.

Siyasi boyutu komple göz ardı edelim. Gelir dağılımında % 100 eşitlik hayaldir. Ancak gelir dağılımı adaletsizliği iyileşitirilebilir.
Herkesin minimum refah düzeyine ulaşabilmesi için kaynak kullanımının doğru yapılması gerekiyor. Her kaynağın bir sonu varken "Devletin malı deniz yemeyen keriz" şeklindeki kafa yapısı olmaya devam ettikçe tasarruf sağlanıp iyileşme, fakirlik kısır döngüsünden nasıl kurtulunur?
Komünizm diyeceksen o da hikaye.

Ülkemizde gelir dağılımı adaletsizliğinin sebebi yine gelir grubu düşük kesim. Ali Ağaoğlu gibi sonradan görme cebi dolu içi boş uyanık adamlarda bunu fırsata çeviriyor.
Bu sistemde çocuk doğurmaya devam ettikçe ki bazı kesimler bunu teşvik ediyor, bu adamlara ucuz iş gücü kazandırıyorlar. Ucuz iş gücü yani arz fazlasıda ücret seviyesini düşür. Sonuç yine fakirlik yine açlık. Elde ne kaldı?
Kısır döngü.

Ragnar Nurkse zamanında bir teori geliştirmiş; "yoksul ülkeler yoksul oldukları için yoksuldurlar."
Bu sözü ilk duyduğumda bu nasıl bir saçmalıktır demiştim, araştırınca ne kadar doğru demiştim.
Reel dünyada Siyaset= Parayı yönetme gücüdür.
Tüm koltuk kavgalarıda bundandır.
Yönetim onu seçen halkın aynası ise ülkemüzde aç kalan çocukların aç kalmasının nedeni yine onları oraya oturtan oy veren kişilerdir.


Dip not: Ülkenin nüfus dinamiği için alınması gereken önlemler eğer çocuk sayısının artması eğilimdeyse bunun için gerekli alt yapı sağlanmalı. Doğurun demekle olmaz.
 
O zaman dünyaya getirecegi çocuğun karnını doyuramayacak durumda olan 3 5 çocuk yapmasin. Her 3 çocuk diyenide ciddiye almasinlar bi zahmet. Malum çocuklar aç ama kimsenin umurunda değil.
İnsanlar "3 çocuk" söyleminden öte, kendileri istedikleri için bu yola giriyorlar.
"Dünyaya getireceği çocuğun..." ile başlayan cümlelerin sonu gelmez.
Dünyaya getireceği çocuğun bir kolejli ile yarışacağını ve yenilme ihtimalinin %98 olduğunu bildiği halde,
Dünyaya getireceği çocuğun suç oranı dünyada rekor kıran bir ülkede yaşayacağını bildiği halde,
Dünyaya getireceği çocuğun başkentinde en çok bomba patlayan ikinci ülke olmasına rağmen vb...

Bende yukarıda cümleleri senin ve çevremde gördüğüm tüm ailelere karşı kurabilirim.
Yemek kadar büyük bir kriterdi can güvenliği.
O halde Tc'de çocuğu olan herkes suçlu.
Çünkü çocukları nerede, ne zaman bir bombaya, vur kaça, cinayete kurban gidecek bilemiyoruz.
Ki suç oranı, açlıktan daha fazla.

Bu durumda ne yapacağız?
Öldürülen çocukların ailesinede "o halde 3 çocuk diye tutturmayacaktın" mı diyeceğiz?
Bu mantığın sonu nereye gidecek?
 
Devletin uyguladığı politikaları ( sağlık, eğitim, ekonomi, refah ve kalkınma vb) eleştirebiliriz.
Çok ince bir çizgi var aslında. Biz büyük devlet olduk dediklerinde halkın gelir dağılımındaki adaletsizlik büyüyor. Zengin daha zengin fakir daha fakir oluyor. Ülkemiz standartında çok çocuklu ailelerilerin GENELLİKLE düşük gelirli grubunda olduğu görülmekte. Devletimizin yöneticilerine bakalım onlarda yine taban olarak aynı kesime hitap ediyor. Hem şikayet edip hem eliyle gidip yine aynısına oy veren yine aynı kişiler. Demem o ki; o çocukların aç olması devletin değil ailenin suçudur çünkü kendilerine bunu uygun görüyorlar.

Siyasi boyutu komple göz ardı edelim. Gelir dağılımında % 100 eşitlik hayaldir. Ancak gelir dağılımı adaletsizliği iyileşitirilebilir.
Herkesin minimum refah düzeyine ulaşabilmesi için kaynak kullanımının doğru yapılması gerekiyor. Her kaynağın bir sonu varken "Devletin malı deniz yemeyen keriz" şeklindeki kafa yapısı olmaya devam ettikçe tasarruf sağlanıp iyileşme, fakirlik kısır döngüsünden nasıl kurtulunur?
Komünizm diyeceksen o da hikaye.

Ülkemizde gelir dağılımı adaletsizliğinin sebebi yine gelir grubu düşük kesim. Ali Ağaoğlu gibi sonradan görme cebi dolu içi boş uyanık adamlarda bunu fırsata çeviriyor.
Bu sistemde çocuk doğurmaya devam ettikçe ki bazı kesimler bunu teşvik ediyor, bu adamlara ucuz iş gücü kazandırıyorlar. Ucuz iş gücü yani arz fazlasıda ücret seviyesini düşür. Sonuç yine fakirlik yine açlık. Elde ne kaldı?
Kısır döngü.

Ragnar Nurkse zamanında bir teori geliştirmiş; "yoksul ülkeler yoksul oldukları için yoksuldurlar."
Bu sözü ilk duyduğumda bu nasıl bir saçmalıktır demiştim, araştırınca ne kadar doğru demiştim.
Reel dünyada Siyaset= Parayı yönetme gücüdür.
Tüm koltuk kavgalarıda bundandır.
Yönetim onu seçen halkın aynası ise ülkemüzde aç kalan çocukların aç kalmasının nedeni yine onları oraya oturtan oy veren kişilerdir.


Dip not: Ülkenin nüfus dinamiği için alınması gereken önlemler eğer çocuk sayısının artması eğilimdeyse bunun için gerekli alt yapı sağlanmalı. Doğurun demekle olmaz.

Hayır, devletin gönüllü korumalığını yapmayan, güç sahibi kimseleri eleştirebilme potansiyeline sahip çok sayıda insan var, ki bu yaşadığımız ülkenin %50'lik kısmını oluşturuyor. Çocuk sayısının en yüksek oranda göründüğü doğu anadolu bölgesinde ise oyların kime gittiğini, var oldukları günden bu yana bir savaşın içinde oldukları biliyoruz.
Sokak ortasında vurulan kadınında 8 çocuğu vardı, hükümet destekçisi olmadıklarını yazmama gerek yok sanırım.

Gelir dağılımında hedeflenen saf eşitliği imkansız olarak görmeni, tüm dünyayı Tc'den ibaret saymana bağlıyorum.
Ve eşit dağılması halinde değil, öyle olmadığı için kaynak sıkıntısı çeken bir dünyada yaşıyoruz. Tabi bunun için önce insanların bmw'lerinden, Hummer'larından vaz geçmeleri gerekir. Şu "o'da hikaye, bu'da hayal. Dünya kötü, hadi ölelim" laflarından cidden bıktım. Umarım rüyamda görmemiştirim, Sscb'yi, Küba'yı, Venezüela'yı, Zapatistalar'ı vb.

Fakat şu nokta cidden ilgimi çekti; "Ülkemizde gelir dağılımı adaletsizliğinin sebebi yine gelir grubu düşük kesim"
Öyle mi? Neden, onlara tanıdığınız çocuk sayısından fazlasına sahip oldukları için mi?

Böyle ayrımlar, ufak hesaplar çözümden uzaklaştırır insanı. Çünkü biz o çocukların batmak üzere olan bir çiftlikte yardımcı olması için mi yoksa "az ekmek çok huzur" mantığıyla hareket edildiği için mi var olduklarını bilmiyoruz. Karışamayızda.
Hiç ailene, "neden her güne bir kadın cinayeti düşen, suç oranının bu kadar yüksek olduğun, her geçen gün batan, parayı basanların ancak düzgün bir hayat yaşadığı" ülkede doğdum diye sordun mu? Suçladın mı onları?
Tek kıstasın aç yatmak mı?
Eminim bir altın rolex sahibi kimsede "çocuğun ilerde amele olacağı kesinken, ne diye doğmasına izin vermişler ki" diyecektir.
Bu varsayım para oranıyla doğru orantılı olarak artar.
Ki seni temin ederim, aç yatmaktan ziyade bir başkasının sürdüğü araba mideme ağrıların saplanmasına neden oluyor.
O halde, ülkede ki çocuğuna araba alamayan tüm aileler suçlu, öyle mi?
Bunun sonunun olmayacağını söylemiştim.
Suçlamalar alır başını gider.
Seni açlık üzer, beni kolejli velet.
Hemde tahmin edemeyeceğin, kafamı duvarlara vurmama sebep olacak kadar çok.
Evet birinde hayat diğerinde psikoloji söz konusudur, hayat daha önemlidir.
O halde şunuda ekleyeyim, Tc'de doğan hiçbir çocuğun can güvenliği yok.
Bu durumda, bizim ailelerimizde dahil olmak üzere, bir yat sahibi olmayan herkes suçlu.
 
İnsanlar "3 çocuk" söyleminden öte, kendileri istedikleri için bu yola giriyorlar.
"Dünyaya getireceği çocuğun..." ile başlayan cümlelerin sonu gelmez.
Dünyaya getireceği çocuğun bir kolejli ile yarışacağını ve yenilme ihtimalinin %98 olduğunu bildiği halde,
Dünyaya getireceği çocuğun suç oranı dünyada rekor kıran bir ülkede yaşayacağını bildiği halde,
Dünyaya getireceği çocuğun başkentinde en çok bomba patlayan ikinci ülke olmasına rağmen vb...

Bende yukarıda cümleleri senin ve çevremde gördüğüm tüm ailelere karşı kurabilirim.
Yemek kadar büyük bir kriterdi can güvenliği.
O halde Tc'de çocuğu olan herkes suçlu.
Çünkü çocukları nerede, ne zaman bir bombaya, vur kaça, cinayete kurban gidecek bilemiyoruz.
Ki suç oranı, açlıktan daha fazla.

Bu durumda ne yapacağız?
Öldürülen çocukların ailesinede "o halde 3 çocuk diye tutturmayacaktın" mı diyeceğiz?
Bu mantığın sonu nereye gidecek?

Bu konu uzun uzun tartışılır. Ancak benim burda suçlu gördüğüm kişiler ebevynler yani 1 erkek 1 kadın. Neden?
Kendine bakmayi bile zar zor beceren erkisi tutup evleniyor okey. Aldığı hatunkisiyle bir çocuk yapıyorlar ona da okey. Ikinci neden ? Üçüncü neden ? Rizkini allah verir. Rizk denilen o nane her neredeyse bi türlü çıkıp gelmemiştir. Illa dağı taşı eseleyeceksin. Benim lafım bakamayacaklari çocukları dünya ya ısrarla getirenlere. Insan bir düşünür yahu maddi durum manevi huzur yaşam standartları elverisli mi ? Herşeyden önce ben doyuyor muyum ? Benim bile zor doyabildigim bu ülkeye 3. 4. Çocuk neden. Devlete güvenip çocuk yapılmaz zira hersey ortada.
 
Bu konu uzun uzun tartışılır. Ancak benim burda suçlu gördüğüm kişiler ebevynler yani 1 erkek 1 kadın. Neden?
Kendine bakmayi bile zar zor beceren erkisi tutup evleniyor okey. Aldığı hatunkisiyle bir çocuk yapıyorlar ona da okey. Ikinci neden ? Üçüncü neden ? Rizkini allah verir. Rizk denilen o nane her neredeyse bi türlü çıkıp gelmemiştir. Illa dağı taşı eseleyeceksin. Benim lafım bakamayacaklari çocukları dünya ya ısrarla getirenlere. Insan bir düşünür yahu maddi durum manevi huzur yaşam standartları elverisli mi ? Herşeyden önce ben doyuyor muyum ? Benim bile zor doyabildigim bu ülkeye 3. 4. Çocuk neden. Devlete güvenip çocuk yapılmaz zira hersey ortada.
Çevrenden duymuşsun "rızkı Allah veriri" lafını, sırf sinirin buna...

Evet, bir açlık sorunu var. Hemde çok, çok büyük oranda. Ve ortada suçluda var. Bu noktaya kadar aynı yolun yolcusuyuz. Ne zaman ki suçluyu seçmek gerekiyor, orada ayrılıyoruz.
Çünkü sen olaya bir kaç örnek ile bakıyorsun. Herkes "Rızkı Tanrı verir" mantığıyla hareket etmiyor.
Ve ısrarla cevap vermediğin konu şu ki, nasıl açlık konusunda sıkıntı yaşanması halinde aileyi suçluyorsak, çocuk suça, kötü eğitim koşullarına vb maruz kaldığında da mı onlara hesap soracağız?

Senin can güvenliğin var mı? Ankara ya da İstanbulda yaşamaya gerek yok, doğuda her gün bomba patlıyor. Şimdi biz tüm doğu ve batıda da belli başlı büyük şehirlerde yaşayan insanlara, "durun! çocuklarınız olmasın sakın!" mı diyeceğiz?
Suç oranı açlıktan çok.
Çocuklar evleri dışında hiçbir yerde güvende değil.
Doğuda ev, yurt, okul... Hiçbiri güvenli değil.
Evinin önünde oyun oynayan Ceylan içinde öyle.
Ve onun gibi nice doğulu insan için de...

Ne yani, şimdi bu suç, düşen bomba sayısına bakarak ailelerini mi suçlayacağız?
Aç olsanda yaşarsın belki, ama her gün bir bombanın düştüğü yerde nasıl hayatta kalacaksın?
O halde tümden doğuyu sorumsuz ailelerin toplandığı bölge olarak damgalayayım.

Böyle yapıldıkça, halk birbirine düşüyor.
Gerçek suçlu aklanıyor.
Yuhalanması gereken güç, para sahipleridir.

Yaşamak kutsal ve çocuk sahibi olmakta haktır.
Ortada bir "kutsal" ihmali var. Ve buna rağmen "hak" sahibini suçluyorsunuz.

Yanlış.
 
Hayır, devletin gönüllü korumalığını yapmayan, güç sahibi kimseleri eleştirebilme potansiyeline sahip çok sayıda insan var, ki bu yaşadığımız ülkenin %50'lik kısmını oluşturuyor. Çocuk sayısının en yüksek oranda göründüğü doğu anadolu bölgesinde ise oyların kime gittiğini, var oldukları günden bu yana bir savaşın içinde oldukları biliyoruz.
Sokak ortasında vurulan kadınında 8 çocuğu vardı, hükümet destekçisi olmadıklarını yazmama gerek yok sanırım.

Gelir dağılımında hedeflenen saf eşitliği imkansız olarak görmeni, tüm dünyayı Tc'den ibaret saymana bağlıyorum.
Ve eşit dağılması halinde değil, öyle olmadığı için kaynak sıkıntısı çeken bir dünyada yaşıyoruz. Tabi bunun için önce insanların bmw'lerinden, Hummer'larından vaz geçmeleri gerekir. Şu "o'da hikaye, bu'da hayal. Dünya kötü, hadi ölelim" laflarından cidden bıktım. Umarım rüyamda görmemiştirim, Sscb'yi, Küba'yı, Venezüela'yı, Zapatistalar'ı vb.

Fakat şu nokta cidden ilgimi çekti; "Ülkemizde gelir dağılımı adaletsizliğinin sebebi yine gelir grubu düşük kesim"
Öyle mi? Neden, onlara tanıdığınız çocuk sayısından fazlasına sahip oldukları için mi?

Böyle ayrımlar, ufak hesaplar çözümden uzaklaştırır insanı. Çünkü biz o çocukların batmak üzere olan bir çiftlikte yardımcı olması için mi yoksa "az ekmek çok huzur" mantığıyla hareket edildiği için mi var olduklarını bilmiyoruz. Karışamayızda.

Hiç ailene, "neden her güne bir kadın cinayeti düşen, suç oranının bu kadar yüksek olduğun, her geçen gün batan, parayı basanların ancak düzgün bir hayat yaşadığı" ülkede doğdum diye sordun mu? Suçladın mı onları?
Tek kıstasın aç yatmak mı?
Eminim bir altın rolex sahibi kimsede "çocuğun ilerde amele olacağı kesinken, ne diye doğmasına izin vermişler ki" diyecektir.
Bu varsayım para oranıyla doğru orantılı olarak artar.
Ki seni temin ederim, aç yatmaktan ziyade bir başkasının sürdüğü araba mideme ağrıların saplanmasına neden oluyor.
O halde, ülkede ki çocuğuna araba alamayan tüm aileler suçlu, öyle mi?
Bunun sonunun olmayacağını söylemiştim.
Suçlamalar alır başını gider.
Seni açlık üzer, beni kolejli velet.
Hemde tahmin edemeyeceğin, kafamı duvarlara vurmama sebep olacak kadar çok.
Evet birinde hayat diğerinde psikoloji söz konusudur, hayat daha önemlidir.
O halde şunuda ekleyeyim, Tc'de doğan hiçbir çocuğun can güvenliği yok.
Bu durumda, bizim ailelerimizde dahil olmak üzere, bir yat sahibi olmayan herkes suçlu.

Bahar, belki kendimi ifade edememiş olabililirim.
O kadar yazdığımdan sadece senin fikrine karşıt olduğumu çıkarttığını anlıyorum.


Her daim güç sahibi kişileri eleştiririm. Yazımda hükümeti akladığıma inanıyorsan yanılıyorsun. Ben etrafımdaki insanlara saf eleştiri yapmak farklı bir bakış kazandırmaya çalışırım hep. Senin Komünizm ideolojin bana uymazsa bile olsa yazdıklarından senin olaya bakış açını anlamaya çalışıyorum.


Bende çocuk sayısının tavan yaptığı bir sülaleden bahsettiğin bölgenin ne olduğunu biliyorum. Orada var oldukları günden beri var olan savaş?
O konu farklı bir konu başka zaman tartışalım.



Türkiye'yi dünya sanmak ? Çok iddalı bir söylem banada hakaret olur. Bahsettiğin ülkelerin mükemmelliğinden emin olman beni hayrete düşürüyor. Belki de ben çok paranoya bilemedim şimdi.
Lüks tüketime gelecek olursak, kıt kaynağı orada kullanmak bana zaten doğru gelmiyor ben bunu savunmuyorum. Ben insanın kendine yettiğinden fazlasına göz koymasınada karşıyım. Toplumların maymun iştahı insanın doyumsuzluğuna çözüm bulunmadan zor.
Bir annenin çocuklarına olan sevgisi şefkati fedakarlığı kadar iyi niyet olmadan bana göre imkansız. Gel gelelim öyle bir zamanda yaşıyoruz ki annenlerin bazıları bile bu mertebede değil.
Bu demek değil ki dünya kötü ölelim.
Dünyayı güzelleştirmeye önce etrafımızdan başlarız ama nasıl ? İnan bende bilmiyorum.

4 çocuk yap diyen ne kadar absürd ise 10 çocuk yapma diyende o kadar absürd. Kocaman bir ama geliyor.
AMA insan mevcut durumunu görmezden gelerek yaşarsa bu kimsenin değil kendi suçu oluyor. Elde var olan gerçekliğini göz ardı edemeyiz. Ancak koşulları iyileştirmek için elimizden geleni yaparız.
Yani dünya kötü ölelim mantığı değil mantıklı davranmaktır.


Ben sordum düşündüm durdum kendimce yanıt verdim, ailem doğduğum yer vs. hk o bende kalsın. Ucu başka yere gider.
Sen sordun mu suçladın mı? Ne düşünüyorsun?


Tek kıstasım aç yatmak olabilir mi sence? Yazdıklarımın büyük bir çoğunluğu refah ve kalkınmaya ithafta bulunuyor. Kalkınmanın iyileşmesinin olmasını için insanların mantalitesinin değişmesi gerektiğini anlatmaya çalıştım.
Hayatta ahlaki açıdan "insan" kıstas alınsa zaten sorun kalmayacak.

Bazı verdiğin örnekler çok uç noktada araba alamayan tüm aileleri suçlu görmek? Bu uç noktalara verilecek cevaplar uç soru olmasından kaynaklı senin istediğin cevaplardır. Bu beni kendi düşüncemle çürüttüğüne inanmana neden olacaksa varsın olsun tabii...

Haklısın suçlamalar alır başını gider, senin gibi düşünmeyen herkesin senin zıttın olduğun varsayımındasın ama yanılıyorsun.
 
Çevrenden duymuşsun "rızkı Allah veriri" lafını, sırf sinirin buna...

Evet, bir açlık sorunu var. Hemde çok, çok büyük oranda. Ve ortada suçluda var. Bu noktaya kadar aynı yolun yolcusuyuz. Ne zaman ki suçluyu seçmek gerekiyor, orada ayrılıyoruz.
Çünkü sen olaya bir kaç örnek ile bakıyorsun. Herkes "Rızkı Tanrı verir" mantığıyla hareket etmiyor.
Ve ısrarla cevap vermediğin konu şu ki, nasıl açlık konusunda sıkıntı yaşanması halinde aileyi suçluyorsak, çocuk suça, kötü eğitim koşullarına vb maruz kaldığında da mı onlara hesap soracağız?

Senin can güvenliğin var mı? Ankara ya da İstanbulda yaşamaya gerek yok, doğuda her gün bomba patlıyor. Şimdi biz tüm doğu ve batıda da belli başlı büyük şehirlerde yaşayan insanlara, "durun! çocuklarınız olmasın sakın!" mı diyeceğiz?
Suç oranı açlıktan çok.
Çocuklar evleri dışında hiçbir yerde güvende değil.
Doğuda ev, yurt, okul... Hiçbiri güvenli değil.
Evinin önünde oyun oynayan Ceylan içinde öyle.
Ve onun gibi nice doğulu insan için de...

Ne yani, şimdi bu suç, düşen bomba sayısına bakarak ailelerini mi suçlayacağız?
Aç olsanda yaşarsın belki, ama her gün bir bombanın düştüğü yerde nasıl hayatta kalacaksın?
O halde tümden doğuyu sorumsuz ailelerin toplandığı bölge olarak damgalayayım.

Böyle yapıldıkça, halk birbirine düşüyor.
Gerçek suçlu aklanıyor.
Yuhalanması gereken güç, para sahipleridir.

Yaşamak kutsal ve çocuk sahibi olmakta haktır.
Ortada bir "kutsal" ihmali var. Ve buna rağmen "hak" sahibini suçluyorsunuz.

Yanlış.
Peki bir gün sistemin düzeleceğini varsayarsak, mevcut durumda ne yapılmalı sizce? Düzen değişene, komünist düzen hakim olana kadar?
"Sistemi düzelteceğiz, siz doğurmanıza bakın" mı diyelim insanlara?
 
Zenginler çocuk yaparken 30 kere düşünüp, fakirler kedi gibi doğuruyor ilginç şekilde. Hele Suriyeliler savaştan kaçmış, yememiş içmemiş çocuk yapmışlar. Bu Suriyelilerde bu istatistiği arttırıyorlar. Aynı bizim doğuda yaşadığımız sorun, çok çocuk yapınca üç kuruş yardım alırız mantığı, o çocukları düşünmeyen sözde anne babalar. Açmış tokmuş umrunda mı bu istatistikte yer alan anaların babaların?

Tamam bu fakirliğin, gelir dağılımdaki eşitzisliğin, adaletsizliğin sebebi yöneticiler, gelirini işçiyle paylaşmaktan yüksünen zenginler, 7/24 kanını endiği vatandaşın sırtından milyon dolarlar kazanıp o adama 1000 tl layık görenler, devletten vergi kaçıranlar, dindarım diyip komşusu açken tok yatanlar vs vs. ama bir o kadar da bu düzen değişmeden fakir olup bolca çocuk doğuranlar da bunlar kadar suçludur.

Sonra bi de derler bu dünya zenginin, öteki dünya fakirin. Fakirler cennete gidecek hede hödö, işte tam fukara tesellisi. Allah öyle fakirken, o kadar çocuk doğurup aç bırakana bunun da hesabını soracak. Küçücük çocukları aç yatıran herkesin hesabı sorulacak....
 
Komünist sistem hakim olduğunda sözde yok edilecek burjuvazi bir diğeri güç suistimalini doğuracak.
Bu demek değil ki burjuvaziyi savunuyorum.
Hangi ideoloji, hangi sistem olursa olsun; denetim ve denge olmadıktan sonra hepsi afedersiniz aynı b.kun farklı rengidir.
 
Back