- 29 Temmuz 2021
- 3.686
- 25.041
-
- Konu Sahibi Homer Simpson
- #1
Bir an önce gelsin o zaman maaş günüO zaman ilk şiir benden gelsin. Şu an gelsin diye beklediğim maaş gününe ithafen Orhan Veli’den
Zilli Şiir
Biz memurlar,
Saat dokuzda, saat on ikide, saat beşte,
Biz bizeyizdir caddelerde.
Böyle yazmış yazımızı Ulu Tanrı;
Ya paydos zilini bekleriz,
Ya aybaşını.
Ben bu şiire bayılıyorumO zaman bugünlerde kendime en yakın hissettiğim şiir gelsin benden de
Biraz Yorgunum
Biraz yorgunum, kavgaları birikiyor insanın!
Her uzvundan ayrı ayrı taşıyor acısı zamanla!
Yaşımdan yorgun, yaşımdan telaşlıyım bugünlerde!
Kaç yaşındayım sahi saymadım, bilmiyorum!
Belki kırklarımdayım belki otuzlarımda!
Belki de doksan sene yuvarlandım bu dünyanın sırtında!
Hiç bilmiyorum! Hayat taviz vermediği hızı ve kavgasıyla akıp gidiyor!
Baharın rahiyasından akıp coşan çiçeklerle hatırlıyorum lise yıllarımızı!
Kimimize kış, kimimize bahar olup canıyla değen babalarımızı!
Bu memlekette insanlar belki de en çok baba sancısıyla inliyor, en çok baba deyince aklımıza gelir çocukluğumuz!
Mazinin araladığı perdeden sızıyor eski günler!
Onlarla kavgalı onlarla sevdalı olduğumuz!
En çok baba yokluğunun hüsranıyla kızıyormuş zaman ayrılığın yarasını!
İnsan baba olunca anlıyormuş babasını!
Adil Erdem Bayazıt
Özdemir Asaf'ın duruluğu, kelimelerle oynayışı, zeka dolu şiiriÇok güzel bir topik olmuş
Ben de bir şiir ekleyeyim
Seni öylesine düşündüm ki
Öylesine,yaşama'dan önce
Senden başka birşey yok sanki
Ama nasıl da varsın derim sana
Düşüncelerimce
Seni öylesine buldum ki
Öylesine,kendimden fazla
Yalnız sensin gölgesiz
Ayrılmamacasına,yanımda...
Akların arasında karan,
Karaların ortasında akınla
Öylesine istedim ki seni
Senden önce...
Öylesine,herşeyin içinde,
Öylesine dışında
Gün,gece
Seni öylesine yaşadım ki,
İnan...
Artık nereye baktığım belli değil,
Ne yaptığım belli değil,
Vardığım sonrasızlıktan.
~ ÖZDEMİR ASAF
O zaman yarın da Aysel Git Başımdan'ı paylaşalımÜçüncü Şahsın Şiiri
Gözlerin gözlerime değince felaketim olurdu ağlardım
Beni sevmiyordun bilirdim
Bir sevdiğin vardı duyardım
Çöp gibi bir oğlan ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu, ağlardım
Ne vakit Maçka'dan geçsem limanda hep gemiler olurdu
Ağaçlar kuş gibi gülerdi
Bir rüzgar aklımı alırdı
Sessizce bir cigara yakardın
Parmaklarımın ucunu yakardın
Kirpiklerini eğerdin, bakardın
Üşürdün içim ürperirdi
Felaketim olurdu ağlardım
Akşamlar bir roman gibi biterdi
Jezabel kan içinde yatardı
Limandan bir gemi giderdi
Sen kalkıp ona giderdin
Benzin mum gibi giderdin
Sabaha kadar kalırdın
Hayırsızın biriydi fikrimce
Güldü mü cenazeye benzerdi
Hele seni kollarına aldı mı
Felaketim olurdu, ağlardım..
Attilâ İlhan...
benim içinde yeri çok ayrıBen bu şiire bayılıyorum
bana bunu yapmayacaktın kaçıncı kez baştan sona izledim zaten izleyesim var bir de bunu görünce
O zaman ben de 7 Güzel Adamı izlemenizi tavsiye edeyimMerhaba
Biliyorum ki hiçbirimiz şiire kayıtsız kalamıyoruz, o zaman şiirlerimizi kaydedelim istedim. Ben bu başlıkta her gün bir şiir paylaşacağım. Ruhumuza şifa, duygularımıza tercüman olsun diye. Sizler de istediğiniz zaman şiir paylaşabilir, şiir sohbeti yapabilirsiniz.
Hayırlı olsun
ahh ahh canım dizimi güzel dizimin kıymetini bilmediler şimdi tekrarlarıyla yetiniyoruz sadece.O zaman ben de 7 Güzel Adamı izlemenizi tavsiye edeyim
O zaman bunu size armağan ediyorumahh ahh canım dizimi güzel dizimin kıymetini bilmediler şimdi tekrarlarıyla yetiniyoruz sadece.
Bana yedi güzel adam demeyin yoksa çıkamam buradan
Ama izlemeyenler kesinlikle izlesin çünkü daha böyle bir dizi yok
İlk kez gördüm. Ne güzel şiirmişŞiir: Dilaver CEBECİ
SİTARE
“Çeşmek Be-zen Sitare
Ezmen Mekon Kenâre”
...
Nerden çıktın karşıma böyle Sitâre..
Efsaneler dökülüyor gülüşlerinde,
kirpiklerin yüreğime batıyor.
Telaşlı bir kalabalığın ortasında
ayaküstü konuşuyoruz.
Nedim’in Nigehban Nergisleri gibi
üstümüzde bütün nazarlar.
Çok utanıyorum Sitâre…
...
-Dün oturup hesap ettim.
Sen doğduğun zaman
ben askeri bir mektepte talebeymişim.
Sen bilmezsin Sitâre!
Burada gündüzler
çekip durduğumuz mercan bir tespih.
Geceler, içinde uyuduğumuz
birer siyah buluttu.
Her akşam dokuzda yat borusu çalardı;
yat borusu baştan aşağı hüzün çalardı.
Bir derin uykuya atardım kendimi
siyah benli bir kız düşlerime kaçardı.
Bende onu alır anamın
düşlerine kaçardım.
Bu azgın kalabalıkta
seni tam duyamıyorum!
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor?
Yoksa dudakların mı? Anlayamıyorum!
...
-Seninle konuşurken Sitâre
aklıma yıldızlar dökülüyor.
Bir çaresiz Zühre oluyorsun
Babil caddelerinde.
Ateş gözlü kâhinler koşuyorlar arkandan.
Binlerce meşalenin ışığı
kımıldıyor saçlarında.
Gökyüzü salkım salkım..
Zigguratlar tıklım tıklım..
Dönüp dolaşıp dudaklarına
takılıyor aklım.
Ahh benim bu akıldan sıyrılmış aklım!
Kimi gün boşlukta konacak yer bulamayan
Kimi gün inatçı yosunlar gibi
kepez diplerine yapışan aklım!
...
Gözlerine baktığım zaman Sitâre
bütün çöllere ay doğuyor..
Yoldaş ediyorum kendime
İmrül Kays'ı, Antere'yi, A'şa'yı..
En kuytu vâhaları dolaşıyorum..
Hangi vahaya gitsem
çadırlar sökülmüş Sitâre!
Çadırla su arasında bir cılga var,
o cılgada narin ayak izlerin var,
durgun suya düşüp kalmış gözlerin var!
Bu azgın kalabalıkta
seni tam duyamıyorum..
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor?
Yoksa dudakların mı? Anlayamıyorum!
...
Bazen sapsarı bir benizle geliyorsun,
Yorgun çizgileri alnında uykusuzluğun.
Biliyorum içinde bir sızı var!
Bıçak ağzı gibi bir sızı var!
Bu sızıdır işte seni verimsiz kılan,
Züheyr'in Suad'ı gibi keremsiz kılan…
Kuzeyden güneye,
güneyden kuzeye…
Heyy! Gidip geliyorum bu çöllerde.
Kureyş'in heybetli ve inatçı develeri,
hiç aldırmadan benim esmer sevdama
geviş getiriyorlar ufka bakarak..
ben kaçıp Yesrib'e sığınıyorum.
Yesrib bahane, bir kitaba sığınıyorum!
Dağda, ovada, badiyede
okuduğum hep elif,
Elif diyorum Sitâre!
Sineme elif çekiyorum;
“Ah minel aşk-ı ve haletihi..”
Çok eski bir gerçektir bu biliyorum.
Bu azgın kalabalıkta
seni tam duyamıyorum…
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor?
Yoksa dudakların mı?
Anlayamıyorum…
...
Sinsi bir yağmur altında beraber
yürüyoruz ve ikimizde ıslanıyoruz..
Ben ne yağmurlar gördüm Sitâre!
Ben kaç kez iliklerime kadar ıslandım..
Bilmiyorum sen kaç yaşındaydın?
Ben göğü hep bir kurşun gibi ağır
o şehirde; sırılsıklam gezerdim..
Bölük bölük insanlar
boşanırdı tapınaklardan,
tapınaklar insanları safra gibi atardı..
Sonra hepsi bir yere
toplanıp bana bakarlardı..
Bir gün bu şehrin kirli yağmurları
alıp götürdü beni..
Gidip bir Uygur çadırında göğü dinledim.
Kara bulutlar kükrerken
bir Kaşkar sabahında
oturup Aprunçur Tigin
ile seni konuştuk..
Bakışlarımı sunuyorum,
tereddütsüz alıyorsun.
Gizli bir tebessümle çağırıyorum,
geliyorsun.
...
Kaşı karam, gözü karam, saçı karam…
Umay gibi yumuşak huylum.
Nerden çıktın karşıma böyle?
Sesin ılık bir bahar güneşi gibi
ığıl ığıl akıyor içime.
Asya'nın bozkırlarında
ordular düşüyor peşime!
Yığılıp kalmışım
bu Anadolu toprağına Sitâre…
Adam akıllı yorulmuşum.
Ellerin böyle olmamalıydı;
ellerine acıyorum!
Ve kim bilir kaç zamandan beridir
kalbimi öğütlüyorum.
Durup durup ıssız yerlerde
“güçlü ol ey kalbim, güçlü ol
daha çok işimiz var” diyorum.
Bu azgın kalabalıkta
seni tam duyamıyorum…
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor?
Yoksa dudakların mı?
Anlayamıyorum…
..