''Fenerbalığının erkeği dişisinden 10-15 kat daha küçüktür. Denizin derinliklerinde yaşayan erkek fenerbalığı, daha yavru iken dişlerini kaybeder ve açlıktan ölme tehlikesiyle karşılaşır. Bu yüzden en kısa zamanda bir dişi bulmak zorundadır. Erkek, kafatasının dörtte birini kaplayan çok iri burun delikleri sayesinde dişilerin salgıladığı "feromenleri" (bir tür salgı) algılar. Bu şekilde dişi balığı bulur ve kıskaçları ile ona tutunur. Bundan sonra inanılmaz bir olay gerçekleşir; erkek ve dişinin deri ve damar sistemleri birbirleriyle kaynaşır ve erkek besini dişiden almaya (daha doğrusu çalmaya) başlar. Bir dişi balık 3-4 tane cüce erkeği sırtında taşır. Dişi yumurtalarını suya bırakır bırakmaz erkek de spermini salar. Yumurtalar döllendikten sonra erkeğin görevi sona ermiştir, erkek yavaş yavaş eriyerek yok olur.'' muş...
(S. Deligeorges, Recherche, Kasım 1995 )
Erkek fener balığının, dişi fener balığının sayesinde yaşayabilmesi ve görevi bitince yavaş yavaş eriyerek yok olması...Hayat işte!
İnsanoğlu da hayatta kalabilmek; kaldığı sürece aldığı her soluktan keyif almak için aşık oluyor. Haklı değiller mi? Hepimizin ihtiyacı yok mu sevilmeye? Kaç yaşında olursak olalım bunu istemeyenimiz var mı? Sevince, dibine kadar yaşayınca sevdamızı, erisek yok olsak da umurumuzda oluyor mu? Dişi fener balığı kadar fedakar, erkek fener balığı kadar cesur değil miyiz?
Hangimiz yürekten sevdiği için her şeyi göze almaz...Bakınız yüreğinin ta içinden sevenlerin gözlerine? Bakınız kadınların nasıl güzelleştiğine; erkeklerin nasıl daha yakışıklı göründüklerine, sıcacık duruşlarına...
Yetmiş sekiz yaşındaki anneannemin, on yıl önce kaybettiğimiz büyük dedemden bahsettiğimizde gözlerinin içindeki ışıkta buluyorum aşkı, hasreti; iş yerimde çalışan stajyer Mesut'un, cüzdanındaki sevgilisinin resmine bakarken ki hüznünde buluyorum sevgiyi; dostum Güher'in sessizliğinde, dalıp dalıp gidişlerinde buluyorum sevdayı...
Bakınız lütfen, seven insanların gözlerine, özlemlerine, hüzünlerine....
Yazdığım satırlardaki çığlıklarımda buluyorum kendimi...Bir bakışımda, sayfalar dolusu destanlar anlatıyorum çevremdekilere. Aşktan bahsettiğim dost meclislerinde, kendi aşklarını anlatmak için söz sırasını bekleyen dostlarımın telaşında buluyorum aşkın mucizesini.
Sokak simidinin tadını hatırlıyor damağım; dalından koparılmış bir meyveyi bölüşürken ki sevincimi hatırlıyor ellerim; bir dokunuşun, bir öpüşün, bir sarılışın sihrini hatırlatıyor geçmişim ve hatırladıkça aşka olan aşkımı hatırlatıyor yüreğim.
Adı aşk yada sevgi ya da sevda her neyse yaşamadan gitmemeli bu dünyadan!
alinti
(S. Deligeorges, Recherche, Kasım 1995 )
Erkek fener balığının, dişi fener balığının sayesinde yaşayabilmesi ve görevi bitince yavaş yavaş eriyerek yok olması...Hayat işte!
İnsanoğlu da hayatta kalabilmek; kaldığı sürece aldığı her soluktan keyif almak için aşık oluyor. Haklı değiller mi? Hepimizin ihtiyacı yok mu sevilmeye? Kaç yaşında olursak olalım bunu istemeyenimiz var mı? Sevince, dibine kadar yaşayınca sevdamızı, erisek yok olsak da umurumuzda oluyor mu? Dişi fener balığı kadar fedakar, erkek fener balığı kadar cesur değil miyiz?
Hangimiz yürekten sevdiği için her şeyi göze almaz...Bakınız yüreğinin ta içinden sevenlerin gözlerine? Bakınız kadınların nasıl güzelleştiğine; erkeklerin nasıl daha yakışıklı göründüklerine, sıcacık duruşlarına...
Yetmiş sekiz yaşındaki anneannemin, on yıl önce kaybettiğimiz büyük dedemden bahsettiğimizde gözlerinin içindeki ışıkta buluyorum aşkı, hasreti; iş yerimde çalışan stajyer Mesut'un, cüzdanındaki sevgilisinin resmine bakarken ki hüznünde buluyorum sevgiyi; dostum Güher'in sessizliğinde, dalıp dalıp gidişlerinde buluyorum sevdayı...
Bakınız lütfen, seven insanların gözlerine, özlemlerine, hüzünlerine....
Yazdığım satırlardaki çığlıklarımda buluyorum kendimi...Bir bakışımda, sayfalar dolusu destanlar anlatıyorum çevremdekilere. Aşktan bahsettiğim dost meclislerinde, kendi aşklarını anlatmak için söz sırasını bekleyen dostlarımın telaşında buluyorum aşkın mucizesini.
Sokak simidinin tadını hatırlıyor damağım; dalından koparılmış bir meyveyi bölüşürken ki sevincimi hatırlıyor ellerim; bir dokunuşun, bir öpüşün, bir sarılışın sihrini hatırlatıyor geçmişim ve hatırladıkça aşka olan aşkımı hatırlatıyor yüreğim.
Adı aşk yada sevgi ya da sevda her neyse yaşamadan gitmemeli bu dünyadan!
alinti