- 11 Nisan 2022
- 1.224
- 1.024
- 25
Eski konularım ile burayı bir hayli meşgul etmiştim. Dönüp baştan sona bir okuduğumda kendi kendime sahte hesap muamelesi yapmak istiyorum. Sadece bir yıl içinde başıma gelmeyen kalmamış. Gerçekten bu kadar şeyi yaşayabildiğime ben bile inanamıyorum. Her neyse, hatırlayanlar olacaktır. İğrenç bir babam ve zavallı bir annem vardı. Geçen yıl babamın çığırından çıkması, suç duyuruları, uzaklaştırmalar vs derken en son biz evden olmuştuk. Annem İstanbul 'dan Malatya 'ya ailesinin yakınına taşınıp ev tutmuştu. Ben de KPSS sonrası çok sevdiğim şehrim, güzel İstanbul' u bırakıp annemin yanına gitmiştim. Hep bahsediyordum "Atan, annen ve iki kardeşini yanına al." diye bir baskı vardı. Ben o dönem için tüm baskıları püskürtmeyi başardım. Bu benim görevim değildi. Zaten yıllarca, minik bir çocukken bile başarı bursları alan, kendi kendine bakan, büyüten, kimseden destek görmeyen bir çocuk olmuş kendi çabamla genç bir kadına dönüşmüştüm. Kaldı ki bana çok iyi bakmış olsalardı bile bir gence böyle büyük bir sorumluluk yüklenemezdi. Benim için evlenip benim için sorumsuzca üremediler neticede. Neyse ki bu doğruları herkese benimsetmeyi başardım. İstediğim şehri yazacak, atanacak ve kendi başıma yaşamaya gidecektim.
Sonra asrın felaketi yaşandı. Konularımda da bahsetmiştim. Yalın ayak karın içinde kaldık. Enkaz, yıkım, acı, ölümler... Çok kötüydü. Gerçekten çok kötüydü. Nasıl sağ kurtulduk, hiç bilmiyorum. Olaylar esnasında çok soğuk kanlı kalmış, tek damla göz yaşı akıtmamıştım. Şimdi ise kendimle baş başa kaldım. Sessizlik, kaos esnasında üstünü örttüğüm travmalarıma özgürlük tanıdı sanki. Eski binalara girmeye çalışırken kalbim sıkışıyor. Hep rüyalarıma giriyor deprem. Hep sallanıyormuşum gibi geliyor. İyi hissetmiyorum.
Bir süre çadırda kaldık. Sonra çevre illerin birinde yeni yapılmış bir ev bulup oraya taşındık.
Her neyse, o çok beklediğim atama yapıldı. Ancak maalesef ki %80 deprem yaşanan illere alım oldu. Orada çok sağlıkçı maalesef ki vefat etti, sağ kalanlar tayin istedi, bölgenin sağlıkçı ihtiyacı doğdu. Normalde istediğim şehre gidebilecek bir puanım vardı. Kılavuz eski haliyle kalsaydı muhtemelen şimdi heyecanlı bir şekilde 1+1 şirin bir ev bakıyor olacaktım. Ancak dediğim gibi deprem alınacak personel sayısını değiştirmese de alım yapılacak illeri tamamen değiştirdi. Alımlar tamamen deprem bölgesine kaydırıldı. Ben de deprem bölgesi dışında kalan az sayıda ili ve üç tane deprem ili hariç tüm deprem illerini mecburen yazdım. Yazmak zorundaydım çünkü işsizim. En son bir hastanede işe başlayacaktım, depremle o hastane bile kullanılmaz hale geldi. İl ayırt edebilecek, yapılıp yapılmayacağı bile belli olmayan üçüncü alıma bırakacak kadar vakit yoktu. Ankara gibi iller virgülden gitti ve pat en istemediğim şehir Malatya geldi.
Sevinmemek nankörlük mü olacak bilmiyorum. Ama tek istediğim uzak bir yere atanmak, 1+1 hatta 1+0 şirin bir ev tutmak, az aşım ağrısız başım mantığı ile yaşamaktı. Çok uçuk bir istek değil. Bunu yapan milyonlarca kadın da var. Ama sıra bana gelince ben bir şey isteyince deprem oluyor, sel oluyor illa bir kıyamet kopuyor yine o basit hayalim gerçek olmuyor. Kendimi lanetli gibi hissediyorum.
O şehirde beni ne bekliyor bilmiyorum. Kalacak yer yok. Çoğu sağlık çalışanı hastanede kalıyormuş zaten. Konteyner verilir mi bilmiyorum. Verilse kaç sağlık çalışanı bir arada kalır bilmiyorum. Bu yıl üniversite sınavına tekrar hazırlanmak sevdiğim bir bölümü ikinci lisans olarak okumak istiyordum. O hayalim bile çöp olacak galiba. Muhtemelen değil ders çalışmaya uyumaya yer bulamayacağım. Bunun yanında o şehri sevmiyordum. O deprem gününü tekrar tekrar yaşayacağım o şehirde. Çok akrabamız var orada. Şu an sosyal hayat yok ama olsa bile biraz muhafazakarlık var. Yani bir gece bir erkek arkadaşım ile bir yerde otursam bir akraba görse laflara gel. Böyle şeylere alışkın değilim. İstanbul sosyal hayatın aktif olduğu ve çok özgür bir şehirdi benim için. Depremle her yer yıkıldı. Depremden önce de öyle sosyal aktivite imkanı tanıyan bir şehir değildi ama. İstanbul 'dan oraya gittiğimde çok zorlanmıştım ama zaten geçici gözüyle baktığım için çok takmıyordum. Yine akbabaya benzeyen yığınla akraba şehirde olmasa idare edilebilir ama varlar maalesef ki. Bilmiyorum, gençliğim harcanmış gibi geliyor.
Şimdi ne felaket yaşadın, binlerce can gitti, sosyalliği mi düşünüyorsun diyenler, yadırgayanlar çıkacaktır. Depremde, öncesinde ve sonrasında ne tür acılar yaşadım bir ben biliyorum. Biraz rahat istiyorum diye yadırgayan olacaksa da bir şey diyemem artık.
Bunun yanında yarının hesabını yapmak anlamsızmış, yaşananlar bana bunu gösterdi. Yine de düşünmeden edemiyorum. Evler inşa edilmeye başlandığında, bir yer bulursam annemler de bu yabancı ilde kalmak istemeyip dönmek isteyeceklerdir. Yine aynı evde yaşama mevzusu patlar yani. Hep kaçtığım o ihtimal... Hep söylüyorum, aynı ilde olsak bile ben ayrı yaşamak isterim diye. Kabul ediyormuş gibi görünüyor ama bilmiyorum.
Sonra asrın felaketi yaşandı. Konularımda da bahsetmiştim. Yalın ayak karın içinde kaldık. Enkaz, yıkım, acı, ölümler... Çok kötüydü. Gerçekten çok kötüydü. Nasıl sağ kurtulduk, hiç bilmiyorum. Olaylar esnasında çok soğuk kanlı kalmış, tek damla göz yaşı akıtmamıştım. Şimdi ise kendimle baş başa kaldım. Sessizlik, kaos esnasında üstünü örttüğüm travmalarıma özgürlük tanıdı sanki. Eski binalara girmeye çalışırken kalbim sıkışıyor. Hep rüyalarıma giriyor deprem. Hep sallanıyormuşum gibi geliyor. İyi hissetmiyorum.
Bir süre çadırda kaldık. Sonra çevre illerin birinde yeni yapılmış bir ev bulup oraya taşındık.
Her neyse, o çok beklediğim atama yapıldı. Ancak maalesef ki %80 deprem yaşanan illere alım oldu. Orada çok sağlıkçı maalesef ki vefat etti, sağ kalanlar tayin istedi, bölgenin sağlıkçı ihtiyacı doğdu. Normalde istediğim şehre gidebilecek bir puanım vardı. Kılavuz eski haliyle kalsaydı muhtemelen şimdi heyecanlı bir şekilde 1+1 şirin bir ev bakıyor olacaktım. Ancak dediğim gibi deprem alınacak personel sayısını değiştirmese de alım yapılacak illeri tamamen değiştirdi. Alımlar tamamen deprem bölgesine kaydırıldı. Ben de deprem bölgesi dışında kalan az sayıda ili ve üç tane deprem ili hariç tüm deprem illerini mecburen yazdım. Yazmak zorundaydım çünkü işsizim. En son bir hastanede işe başlayacaktım, depremle o hastane bile kullanılmaz hale geldi. İl ayırt edebilecek, yapılıp yapılmayacağı bile belli olmayan üçüncü alıma bırakacak kadar vakit yoktu. Ankara gibi iller virgülden gitti ve pat en istemediğim şehir Malatya geldi.
Sevinmemek nankörlük mü olacak bilmiyorum. Ama tek istediğim uzak bir yere atanmak, 1+1 hatta 1+0 şirin bir ev tutmak, az aşım ağrısız başım mantığı ile yaşamaktı. Çok uçuk bir istek değil. Bunu yapan milyonlarca kadın da var. Ama sıra bana gelince ben bir şey isteyince deprem oluyor, sel oluyor illa bir kıyamet kopuyor yine o basit hayalim gerçek olmuyor. Kendimi lanetli gibi hissediyorum.
O şehirde beni ne bekliyor bilmiyorum. Kalacak yer yok. Çoğu sağlık çalışanı hastanede kalıyormuş zaten. Konteyner verilir mi bilmiyorum. Verilse kaç sağlık çalışanı bir arada kalır bilmiyorum. Bu yıl üniversite sınavına tekrar hazırlanmak sevdiğim bir bölümü ikinci lisans olarak okumak istiyordum. O hayalim bile çöp olacak galiba. Muhtemelen değil ders çalışmaya uyumaya yer bulamayacağım. Bunun yanında o şehri sevmiyordum. O deprem gününü tekrar tekrar yaşayacağım o şehirde. Çok akrabamız var orada. Şu an sosyal hayat yok ama olsa bile biraz muhafazakarlık var. Yani bir gece bir erkek arkadaşım ile bir yerde otursam bir akraba görse laflara gel. Böyle şeylere alışkın değilim. İstanbul sosyal hayatın aktif olduğu ve çok özgür bir şehirdi benim için. Depremle her yer yıkıldı. Depremden önce de öyle sosyal aktivite imkanı tanıyan bir şehir değildi ama. İstanbul 'dan oraya gittiğimde çok zorlanmıştım ama zaten geçici gözüyle baktığım için çok takmıyordum. Yine akbabaya benzeyen yığınla akraba şehirde olmasa idare edilebilir ama varlar maalesef ki. Bilmiyorum, gençliğim harcanmış gibi geliyor.
Şimdi ne felaket yaşadın, binlerce can gitti, sosyalliği mi düşünüyorsun diyenler, yadırgayanlar çıkacaktır. Depremde, öncesinde ve sonrasında ne tür acılar yaşadım bir ben biliyorum. Biraz rahat istiyorum diye yadırgayan olacaksa da bir şey diyemem artık.
Bunun yanında yarının hesabını yapmak anlamsızmış, yaşananlar bana bunu gösterdi. Yine de düşünmeden edemiyorum. Evler inşa edilmeye başlandığında, bir yer bulursam annemler de bu yabancı ilde kalmak istemeyip dönmek isteyeceklerdir. Yine aynı evde yaşama mevzusu patlar yani. Hep kaçtığım o ihtimal... Hep söylüyorum, aynı ilde olsak bile ben ayrı yaşamak isterim diye. Kabul ediyormuş gibi görünüyor ama bilmiyorum.