Güzel Türkçe Fanatikleri Kulübü

Çok haklısınız Kazen. Bizden sonraki nesil için örneğiz ve bunun bilincinde olmamız gerek.

Bu arada hatalarınızı saptayıp yüzünüze vuramayacağım -ki bu sizin deyişiniz, ben düzeltme demeyi tercih ederim- çünkü çok fazla ve o kadar zamanım yok.

İyi ki varsınız, size alıştım.
 
Küçük Ünlü Uyumu


Küçük ünlü uyumu kuralı iki yönlüdür:

1. Bir kelimenin ilk hecesinde düz ünlü (a, e, ı, i) varsa son*raki hecelerde de düz ünlü bulunur:

anlaşmak, yanaşmak, kayıkçı, ısırmak, ılıklaşmak, seslenmek, yelek, bilek, çilek.


2. Bir kelimenin ilk hecesinde yuvarlak ünlü (o, ö, u, ü) varsa bunu izleyen ilk hecede dar yuvarlak (u, ü) veya geniş düz (a, e) ünlü bulunur:


boyunduruk, çocuk, odun, yorgunluk, yoklamak, vurmak, yumurta, özlemek, güreşmek, sürmek.


Küçük ünlü uyumuna aykırı bazı Türkçe kelimeler de vardır:


avuç, avurt, çamur, kabuk, kavuk, kavun, kavur-, kavuş-, savur-, yağmur.


Küçük ünlü uyumu, alıntı kelimelerde aranmaz:


aktör, alkol, bandrol, daktilo, doktor, horoz, kabul, kitap, konsolos, muzır, mühim, mümin, müzik, profesör, radyo, vakur.


Küçük ünlü uyumuna aykırı kelimelere getirilen ekler, kelimenin son ünlüsüne uyar:


kavun-u, konsolos-luğ-u, mümin-lik, müzik-çi, yağmur-luk.


-ki aitlik eki yalnızca birkaç örnekte küçük ünlü uyumuna uyar:


bugünkü, dünkü, öbürkü.




Ünlü Daralması ( a - ı , e - i )



Türkçede a, e ünlüsü ile biten fiillerin şimdiki zaman çekiminde, söyleyiş ve yazılışta da a ünlüleri ı, u; e ünlüleri i, ü olur:


başlıyor, kanı*yor, oynuyor, doymuyor; izliyor, diyor, gelmiyor, gözlüyor.


Birden çok heceli ve a, e ünlüleri ile biten fiiller, ünlüyle başlayan ek aldıklarında bu fiillerdeki a, e ünlülerinde söyleyişte yaygın bir daralma (ı ve i'ye dönme) eğilimi görülür. Ancak, söyleyişteki ı, i ünlüleri yazıya geçirilmez:


başlayan, yaşayacak, atlayarak, saklayalı, atmayalım, gelmeyen, izlemeyecek, gitmeyerek, gizleyeli, besleyelim.


Buna karşılık tek heceli olan demek ve yemek fiillerinde, söyleyişteki i ünlüsü yazıya da geçirilir:


diyen, diyerek, diyecek, diyelim, diye; yiyen, yi*yerek, yiyecek, yiyelim, yiye, yiyince, yiyip.


Ancak deyince, deyip sözlerindeki e yazı*lışta korunur.
 
Emeği geçen herkese teşekkür ederim, konular birikmiş ama yavaş yavaş çalışacağım.
Anuşkacığım, büyük ünlü uyumu ve küçük ünlü uyumunda öğretmenimiz bize bir tablo çizdirmişti, harfleri aklımızda tutmamız zor oluyordu, çizebilsem çizicektim.

Herkese selamlar...
 
Buyrun ;


kkkkik3.gif



sanırım bunu kastettiniz ?
 
Ünlü Düşmesi


İkinci hecesinde dar ünlü bulunan iki heceli kelimeler ünlüyle başlayan bir ek aldıklarında ikinci hecelerindeki dar ünlüler genellikle düşer:


ağız / ağzı,
alın / alnı,
bağır / bağra, bağrım,
beniz / benzi,
beyin / beynimiz,
boyun / boynu,
böğür / böğrüm,
burun / burnu,
geniz / genzi,
göğüs / göğsün,
gönül / gönlünüz,
karın / karnı,
oğul / oğlu;
çevir- / çevril-,
devir- / devril-.
 
Ünsüzlerin Nitelikleri



Ses yolunda bir engele çarparak çıkan seslere ünsüz denir.

Dilimizde yirmi bir ünsüz vardır. Bunlar:

b, c, ç, d, f, g, ğ, h, j, k, l, m, n, p, r, s, ş, t, v, y, z.


Ünsüzler ses tellerinin titreşime uğrayıp uğramamasına göre iki gruba ayrılır:



1. Ses tellerinin titreşmesiyle oluşan ünsüzlere tonlu (yumuşak) ün*süzler adı verilir:


b, c, d, g, ğ, j, l, m, n, r, v, y, z.


2. Ses telleri titreşmeden oluşan ünsüzlere tonsuz (sert) ünsüzler denir:



ç, f, h, k, p, s, ş, t.


Kökeni Türkçe olan kelimelerin sonunda b, c, d, g ünsüzleri bulunmaz. Ancak, anlam farkını belirtmek üzere ad, od, sac gibi birkaç kelimenin yazılışında buna uyulmaz:


ad (isim), at (binek hayvanı);
od (ateş), ot (bitki);
sac (yassı demir), saç (kıl).



Dilimizdeki hac, şad, yâd gibi birkaç örnek dışında, alıntı ke*limelerde tonsuzlaşma kuralına uyulmuştur:


sebep (< sebeb),
kitap(< kitab),
bent (< bend),
cilt (< cild),
bant (< band),
etüt (< etüd),
metot(< metod),
standart (< standard),
ahenk (< aheng),
hevenk (< aveng),
renk (< reng).



Bu gibi alıntılar ünlü ile başlayan bir ek aldıklarında kelime sonundaki tonsuz ünsüzler tonlulaşır:


sebep / sebebi,
kitap / kitabı,
bent / bendi,
cilt / cildi,
etüt / etüdü,
metot / metodu,
ahenk / ahengi,
hevenk / hevengi,
renk / rengi.



UYARI : Bazı alıntı kelimelerde tonlulaşma (yumuşama) olmaz:


ahlak / ahlakın,
cumhuriyet / cumhuriyete,
evrak / evrakı,
hukuk / hukuku,
ittifak / ittifaka,
sepet / sepeti,
tank / tankı,
bank / bankı.



Birden fazla heceli kelimelerin sonunda bulunan p, ç, t, k ünsüzleri ünlüyle başlayan bir ek aldığında tonlulaşarak b, c, d, ğ'ye dönüşür:


kelep / kelebi;
ağaç / ağacı,
kazanç / kazancı;
geçit / geçidi,
kanat / kanadı;
başak / başağı,
bıçak / bıçağı,
çocuk / çocuğu,
dudak / dudağı,
durak / durağı,
uzak / uzağı.



Tek heceli kelimelerin sonunda bulunan p, ç, t, k ünsüzleri ise iki ünlü arasında çoğunlukla korunur:


ak / akı;
at / atı;
ek / eki;
et / eti;
göç / göçü;
ip / ipi;
kaç / kaçıncı;
kök / kökü;
ok / oku;
ot / otu;
saç / saçı;
sap / sapı;
suç / suçu;
süt / sütü;
üç / üçü.



Ancak, tek heceli olduğu hâlde sonundaki ünsüzü tonlulaşan kelimeler de vardır:


but / budu,
dip / dibi,
gök / göğü,
kap / kabı,
kurt / kurdu,
uç / ucu,
yurt / yurdu.
 
Arkadaşlar, tatile çıkmadan önce konuları bitirmek istiyorum. Bu nedenle, fırsat buldukça arka arkaya yazacağım. Ben yokken bunlarla idare edersiniz artık...



Eksik kalan bazı kelime ve eklerin yazılışlarıyla devam edeceğim. Daha önce -de ve -ki ekleri ile de ve ki bağlaçlarının ve soru eklerinin yazılışlarını vermiştim. önemli olduğunu düşündüğüm birkaç tane daha var:


Bağlaç Olan ne ........ ne ..........'nin Yazılışı


Bu bağlacın kullanıldığı cümlelerde fiil olumlu olmalıdır:


Ne Fransa&#8217;da ne de Almanya&#8217;da aradığını bulabilmişti.

Onlar ne arsız ne yılışkan ve yırtık gülmelidirler; ne de somurtmalıdırlar. (Refik Halit Karay)

Ne ziraat ne ticaret için kâfi nüfus kaldı. (Falih Rıfkı Atay)



Fiil Çekimi ile İlgili Yazılışlar


Gelecek zaman ekinin ünlüleri ile zaman ekinden önceki ünlü, söyleyişe bakılmaksızın bütün şahıslarda a, e ile yazılır:


geleceğim, gelmeyeceğim, gelemeyeceğim, geleceğiz, gelmeyeceğiz, gelemeyeceğiz, gelmeyeceksin, gelemeyeceksin; alacağım, almayacağım, alamayacağım, almayacaksın, alamayacaksın; başlayacağım.


Teklik ve çokluk 1. kişi emir eklerinin ünlüsü ile ekten önceki ünlü, söyleyişe bakılmaksızın a, e ile yazılır:


başlayayım, gelmeyeyim; başlayalım, gelmeyelim.


İstek ekinden önce gelen ünlü, söyleyişe bakılmaksızın a, e ile yazılır:


başlayasın, başlaya, başlayasınız, başlayalar;
gelmeyesin, gelmeye, gelmeyesiniz, gelmeyeler.
 
Mastar Eklerinin Yazılışı


mak, -mek ile biten mastarlardan sonra -a, -e, -ı, -i eklerinden biri geldiğinde araya y ünsüzü girer:


kazanmak-a > kazanma-y-a,
aldanmak-ı > aldanma-y-ı,
sevmek-e > sevme-y-e,
görmek-i > görme-y-i.



İken&#8217;in Yazılışı

İken ayrı olarak yazılabildiği gibi kelimelere eklenerek de yazılabilir. Bu durumda başındaki i ünlüsü düşer. Getirildiği kelimenin ünlüleri kalın da olsa, bu ekin ünlüsü ince kalır:


okur-ken (< okur iken),
yazar-ken (< yazar iken),
çalışır-ken (< çalışır iken),
uyur-ken (< uyur iken),
başlar-ken (< başlar iken),
durmuş-ken (< durmuş iken),
olgun-ken (< olgun iken),
durgun-ken (< durgun iken).




İken, ünlüyle biten kelimelere ek olarak getirildiğinde başındaki i ünlüsü düşer ve araya y ünsüzü girer:


okulday-ken (< okulda iken),
yolday-ken (< yolda iken).
 
İle&#8217;nin Ek Olarak Yazılışı



İle ayrı olarak yazılabildiği gibi kelimelere eklenerek de yazılabilir. Kelimelere eklenerek yazıldığında ünlü uyumlarına uyar.


İle, ünsüzle biten kelimelere ek olarak getirildiğinde i ünlüsü düşer ve bitişik yazılır:


bulut-la (bulut ile),
çiçek-le (çiçek ile),
kuş-la (kuş ile).



İle, ünlüyle biten kelimelere ek olarak getirildiğinde başındaki i ünlüsü düşer ve araya y ünsüzü girer. Ek, ünlü uyumlarına uyar:


arkadaşı-y-la (arkadaşı ile),
anası-y-la, (anası ile),
çevre-y-le (çevre ile),
sürü-y-le (sürü ile),
yapı-y-la (yapı ile).




Ek Fiil Olan imek&#8217;in Yazılışı


İmek fiili bugün daha çok ekleşmiş olarak kullanılmakta ve ünlü uyumlarına uymaktadır.


Ünlüyle biten kelimelere eklendiğinde i ünlüsü düşer. Bu durumda araya y ünsüzü girer:


ne-y-se (ne ise),
sonuncu-y-du (sonuncu idi),
yabancı-y-mış (yabancı imiş).



Ünsüzle biten kelimelere eklendiğinde de i ünlüsü düşer:


gelir-se (gelir ise),
güzel-miş (güzel imiş),
yorgun-du (yorgun idi).




Pekiştirmeli Sıfatların Yazılışı


Pekiştirmeli sıfatlar bitişik yazılır:


apaçık, apak, büsbütün, çepeçevre, çırçıplak, çırılçıplak, dümdüz, düpedüz,

gömgök, güpegündüz, kapkara, kupkuru, paramparça, sapasağlam, sapsarı,

sırsıklam, sırılsıklam, sipsivri, yemyeşil.
 
Günaydın...
Ben kulübün ismi konusundaki düşüncemi daha önce söylemiştim. Bu kulüp KK'nın bir parçası. Doğal olarak herkesin fikrini söyleme hakkı var. Nitekim birkaç isim öneren arkadaş oldu ama ben "Tamam, şu olsun." deme hakkını bulamadım kendimde. Dolaylı olarak da topu Kazen'e atmıştım. Baktım Kazen yakalamadı, üzerinde durmadım isim konusunun.
Yeniden söylüyorum, her türlü öneriye açığım...
 
Deyimlerin, İkilemelerin ve Alıntı Kelimelerin Yazılışı



Deyimlerin Yazılışı



Deyimler ayrı yazılır:


akıntıya kürek çekmek,
çam devirmek,
çanak tutmak,
gönlünden geçirmek,
göz atmak, kulak asmak,
kulak vermek,
çantada keklik,
devede kulak,
yağlı kuyruk,
yüz görümlüğü.



İkilemelerin Yazılışı


İkilemeler ayrı yazılır:


adım adım,
ağır ağır,
akın akın,
allak bullak,
aval aval (bakmak),
cır cır (ötmek),
çeşit çeşit,
derin derin,
gide gide,
güzel güzel,
karış karış,
kös kös (dinlemek),
kucak kucak,
şıp şıp (damlamak),
şıpır şıpır,
tak tak (vurmak),
takım takım,
tı*kır tıkır,
yavaş yavaş.


bata çıka,
çoluk çocuk,
düşe kalka,
eciş bücüş,
eğri büğrü,
enine bo*yuna,
eski püskü,
ev bark,
konu komşu,
pılı pırtı,
salkım saçak,
sere serpe,
soy sop,
süklüm püklüm,
yana yakıla,
yarım yamalak.




m ile yapılmış ikilemeler de ayrı yazılır:


at mat,
çocuk mocuk,
dolap molap,
kapı mapı,
kitap mitap.


İsim durum ekleri ve iyelik ekiyle yapılan ikilemeler de ayrı yazılır:


baş başa,
diz dize,
el ele,
göz göze,
iç içe,
omuz omuza,
yan yana;
baştan başa,
daldan dala,
elden ele,
günden güne,
içten içe,
yıldan yıla;
başa baş,
bire bir (ölçü),
dişe diş,
göze göz,
teke tek;
ardı ardına,
boşu boşuna,
günü gününe,
peşi peşine,
ucu ucuna



Alıntı Kelimelerin Yazılışı


Yabancı kökenli kelimelerin yazılışlarıyla ilgili bazı noktalar aşağıda gösterilmiştir:


1. İki ünsüzle başlayan batı kökenli alıntılar, ünsüzler arasına ünlü konmadan yazılır:


francala, gram, gramer, gramofon, grup, kral, kredi, kritik, plan, pratik, problem, profesör, program, proje, propaganda, pro*tein, prova, psikoloji, slogan, snop, spiker, spor, staj, stil, stüdyo, trafik, tren, triptik.


Bu tür birkaç alıntıda, söz başında veya iki ünsüz arasında bir ünlü türemiştir. Bu ünlü söylenişte de yazılışta da gösterilir:


iskarpin, iskele, iskelet, istasyon, istatistik, kulüp.


2. İçinde yan yana iki veya daha fazla ünsüz bulunan batı kökenli alıntılar, ünsüzler arasına ünlü konmadan yazılır:


alafranga, apartman, biyografi, elektrik, gangster, kilogram, orkestra, paragraf, program, telgraf.


3. İki ünsüzle biten batı kökenli alıntılar, ünsüzler arasına ünlü konmadan yazılır:


film, form, lüks, modern, natürmort, psikiyatr, seks, slayt, teyp.


4. Batı kökenli alıntıların içindeki ve sonundaki g ünsüzleri olduğu gibi korunur:


biyografi, diyagram, dogma, magma, monografi, paragraf, program; arkeolog, demagog, diyalog, filolog, jeolog, katalog, monolog, psikolog, ürolog.


Anuşka'nın Notu: Özellikle "program" ve "paragraf" sözcüklerinin söylenişinde "g" yerine "ğ" kullanılmasını çok yadırgıyorum. Lütfen daha dikkatli olalım.


Ancak coğrafya, fotoğraf ve topoğraf kelimelerinde g&#8217;ler, ğ&#8217;ye döner.


* * *


Aşağıdaki durumlarda batı kökenli kelimeler, özgün biçimleri ile yazılırlar:


1. Bilim, sanat ve uzmanlık dallarında kullanılan bazı terimler:


andante (müzik),
cuprum (kimya),
deseptyl (eczacılık),
quercus, terminus technicus (teknik terim).




2. Latin yazı sistemini kullanan dillerden alınma deyim ve sözler:



Veni, vidi, vici (Geldim, gördüm, yendim.);
conditio sine qua non (Olmazsa olmaz.);
eppur si muove (Dünya her şeye rağmen dönüyor.);
to be or not to be (olmak veya olmamak);
l'art pour l'art (Sanat sanat içindir.);
l'Etat c'est moi (Devlet benim.);
traduttore traditore (Çevirmen haindir.);
persona non grata (istenmeyen kişi).



Mesele falan değildi öyle,

To be or not to be kendisi için;

Bir akşam uyudu;

Uyanmayıverdi.

(Orhan Veli Kanık)
 
Yabancı Özel Adların Yazılışı


Arapça ve Farsça Adların Yazılışı


Arap ve Fars kökenli kişi ve yer adları Türkçenin ses ve yapı özelliklerine göre yazılır:


Ahmet, Bedrettin, Fuat, Mehmet, Necmettin, Nizamettin, Ömer, Rıza, Saadettin;
Cezayir, Fas, Filistin, Mısır, Suudi Arabistan;
Bağdat, Cidde, Erdebil, Halep, İsfahan, İskenderiye, Medine, Mekke, Şam, Şiraz, Tahran, Tebriz, Trablusgarp.



Latin Yazı Sistemini Kullanan Dillerdeki Adların Yazılışı


1. Latin yazı sistemini kullanan dillerdeki özel adlar özgün biçimleriyle yazılır:


Beethoven, Byron, Cervantes, Chopin, Eminescu, Grimm, Horatius, Molière, Puccini, Rousseau, Shakespeare;
Bologna, Buenos Aires, Iorga, Ile-de-France, Karlovy Vary, Latium, Loire, Mann, New York, Nice, Rio de Janerio, Vaasa, Wuppertal.



Ancak Batı dillerinde kullanılan adların okunuşları ayraç içinde gösterilebilir:


Shakespeare (Şekspir) vb.


Yabancı özel adlardan türetilmiş akım adları Türkçe söylenişlerine göre yazılır:


Dekartçılık, Epikürcülük, Kalvenci, Kalvencilik, Kalvenizm, Kartezyenizm, Lüterci, Lütercilik, Marksçılık, Marksist, Marksizm.



2. Batı kökenli kişi ve yer adlarının bir bölümü eskiden beri dili*mizde yerleştiği biçimiyle yazılır:


Napolyon, Şarlken, Şarl (Demirbaş Şarl);
Atina, Brüksel, Cenevre, Londra, Marsilya, Münih, Paris, Roma, Selanik, Venedik, Viyana, Zürih;
Hollanda, Letonya, Lüksemburg.




3. Ait olduğu dilde ayrı yazılan yer adları Türkçede de ayrı yazılır:


Buenos Aires, Frankfurt am Main, Freiburg im Breisgau, Hyde Park, Mont Blanc, New Orleans, New York, Rio de Janeiro, San Marino, Wiener Neustadt, Titov Veles.


Yunanca Adların Yazılışı

Yunanca adlar yazılırken Yunan harflerinin ses değerlerini karşılayan Türk harfleri kullanılır:


Homeros, Herodotos, Euripides, Pindaros, Solon, Sokrates, Aristoteles, Platon, Venizelos, Karamanlis, Papandreu, Onasis.



Ancak Herodotos, Sokrates, Aristoteles, Platon, Pythagoras, Euklei-
des adları dilimizde yaygın olarak Herodot, Sokrat, Aristo, Eflatun, Pisagor, Öklid biçimlerinde yerleşmiştir.




Rusça Adların Yazılışı


Rusça özel adlarda Rus harflerinin ses değerlerini karşılayan Türk harfleri kullanılır:


Bolşevik, Brejnev, Çaykovski, Çehov, Dostoyevski, Gogol, Gorbaçov, İlminskiy, İlyiç, Katayev, Klyaştornıy, Malov, Mendeleyev, Prokofyev, Puşkin, Şolohov, Tolstoy, Yeltsin;
Moskova, Omsk, Orenburg, Petersburg, Volga, Yenisey.



Çince ve Japonca Adların Yazılışı


1. Çince adlar, Türkçede yerleşmiş biçimlerine göre yazılır:


Honan, Huangho, Kanton, Nankin, Pekin, Şanghay, Vuhan.



Çincede soyadları küçük adlardan önce gelir. Soyadları çoklukla tek hecelidir, küçük adlar ise bir veya iki heceden oluşur. Bu adlar büyük harfle başlar; heceler arasına çizgi konur:

Sun Yat-sen, Lin Yu-tang.


Yalnız Konfüçyüs gibi yaygınlık kazanmış adlar bitişik yazılır.



2. Japon yer ve kişi adları da Türkçede yerleşmiş biçimlerine göre yazılır:


Tokyo, Hiroşima, Nagazaki, Osaka, Hokkaydo, Kyoto; Hirohito, Nobuo Haneda, Kayako Hayashi, Sbuishi Kato, Masao Mori.


Türk Devlet ve Topluluklarındaki Özel Adların Yazılışı


Türk devlet ve topluluklarındaki özel adlar Türkçede yerleşmiş söyleniş biçimlerine göre yazılır:


Azerbaycan, Özbekistan;
Taşkent, Semerkant, Bakü, Bişkek;
Abdullah Tukay, Abdürrauf Fıtrat, Bahtiyar Vahapzade, Baykonur, Cafer Cebbarlı, Cemal Kemal, Cengiz Aytmatov, İslam Kerimov, Muhtar Avazov, Osman Nasır.
 
Ve Türkçe diliyle, Türkçe'nin yapısıyla ilgilenenler... Size ilginç bir makale, Türkçe dilinin büyüleyici özelliklerinden biri ile ilgili:

Link Silinmiştir.
 
Türkiye'de Türkçe eğitim veren ve bir çok üniversiteyi gölgede bırakan tek üniversitenin TOBB olduğunu yeni öğrendim.
TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu'nun bir konuşmasını dinlemiştim buraya geldiğinde. Pek çok can alıcı şeyin yanısıra kurdukları üniversiteden de sözetti. Çok uzun ve anlamlı bir konuşmaydı. Benim aktarmak istediğim kısmı, dilimizle ilgili.
Üniversite mezunu bir çok gencin, gerek üniversitede gerekse yurtdışında mükemmel yabancı dil öğrenip ondan sonra iş aradıklarından sözetti. Ancak bu gençler inanılmaz meziyetlerine, anadil gibi ingilizce bilmelerine karşın mülakatlarda kendilerini kendi dilleriyle ifade edemedikleri için TOBB olarak böyle elemanlerı tercih etmiyorlarmış. "Kendi lisanını bilmeyen adamı nasıl işe alırız? Yarın öbür gün işiyle ilgili derdini anlatacak doğru kelimeleri bile bulamaz." dedi.
Gerçekten de çok haklı buldum onu. Bir lisan, bir insan tamam da önce kendi lisanın. Kendininkini es geçip istersen 7 dil bil, hiç önemi yok.
 
Buda bazi is verenlere kapak olsun!!!
Haklisin anuskacim,yurtdisinda yasiyorum ve devamli ögretmenlerin söyledikleri birsey var "ilk önce anadilini ögrenmeli"...ama bakiyorumda Türkiye"de kendi dilini nasil kullandigi önemli degil,yabanci dil biliyormu,hemen ise alinmistir!!


Üstüne üstlük iş yerlerinde (özellikle bazı yabancı ortakları olan ama çalışanları tamamen Türk olan) kullanılan dil insanın sinirini çok bozuyor. Bir arkadaşım özel bir şirkette çalışıyor, büyük ve bilinen bir holding bu.

Takım liderleri ve yöneticiler bir iş için gönderdikleri mesajların sonuna "pls", "asap" gibi ifadeler koyuyorlarmış. Bizimki İngilizce biliyor ancak kısaltmaları tam kestiremiyor, sonra sonra öğreniyor ne olduklarını...

"... konuda toplantı .... zamanda yapılacaktır. İlgili raporun yazılması gerekmektedir.

asap"

asap -> as soon as possible

Yani "mümkün olduğunca çabuk" demek...

Türkçe yazılan bir mesajın sonuna "asap" eklemek. Birşey isterken "pls" (please-lütfen) yazmak.

Bunları eğitim seviyeleri yüksek olan, birden çok dil bilen insanlar yapıyorlar. İşin acı tarafı da hepsi TÜRK...

Anuşkam derdimi dillendirmişsin benim yerime... Teşekkürler canım...
 
Anuşkacım ,gerçekten önemli bir konuya değinmişsin .Sadece bir lisan yetmiyor birkaç lisan daha bilmeleri gerekiyor üniversite mezunu adayların işe alınmaları için .Ama bu arada çok başarılı olupta lisanı olmayanların boş gezmeleri hiç önemli değil .
 
Sevgili Türkçe Dostları,
Anadilimiz ile ilgili yazdığım birkaç satıra gösterilen ilgi beni çok mutlu etti. Eşimin sağlık sorunları nedeniyle KK'ya zaman ayıramadım. Az önce girip de -ki daima önce DTNTH'ye bakarım- yorumlarınızı gördüğümde çok sevindim.
Bir kaç gündür aklımdaydı; dilbilgisi ile ilgili konulara ara versem de şu dilimizdeki yabancılaşma ile ilgili azıcık sohbet etsek diyordum. gördüm ki bu konuda söyleyecek çok sözü var arkadaşlarımın.


Ben dil konusunda çok tutucu değilimdir. Yani kullandığım tüm sözcüklerin öz be öz Türkçe olması gerekmiyor. Ben sözcükleri seçerken daha çok, anlaşılır ve dilimize çok yerleşmiş olmasına dikkat ederim. Eğer yabancı dilden gelmiş bir sözcüğün anlamını karşılayacak Türkçe bir sözcük yoksa o zaman o sözcük kullanılmalıdır, çünkü seçeneği yoktur.

"mesela" sözcüğünü hiç kullanmam çünkü yerini tutan "örneğin" var. Üstelik de kulağa hoş gelen bir sözcük.
"kelime" dememeye çalışırım, çünkü "sözcük" severim.
"seçenek" varken "alternatif" e gerek olmadığını düşünürüm.

Dediğim gibi, bu, karşılığı olan sözcükler için... Bir de beni herkesin anlayabilmesi isteği var:

Örüşümağı, ıyışak, ıyışkı gibi sözcükler size bir şey çağrıştırıyor mu?

"Örüşümağım kesildi, istediğim ıyışaklara giremedim. Sana ancak dün bir ıyışkı gönderebildim." cümlesinden ne anladınız? Hiç bir şey mi? Oysa bu sözcükler, dilimizdeki bazı yabancı sözcüklerin anlamlarını karşılamak üzere üretilmiş ama yaygınlaşamamış sözcüklerdir.


örüşümağı: İnternet
ıyışak:
İnternet sitesi
ıyışkı:
e-mail

Keşke zamanında bu sözcükler benimsenseydi de kullanılır duruma gelseydi. O zaman yazdığım cümleyi herkes anlardı.

Ben, dilde zorlamalara karşıyım. Yıllardır kullanılagelen sözcükleri bir anda yaşamımızdan çıkartmaya karşıyım. Sonuşta insanlar bu yeni sözcükleri kullanmadıkları için yaygınlaşamıyorlar. Yine de Türkçesi olan sözcüklerin Türkçelerini kullanmaya özen gösterelim, derim ben.

Geçen gün internette dilimiz ile ilgili bazı araştırmalar yaparken, şöyle bir araştırma sonucuyla karşılaştım:


Bugün dilimizin % 65&#8217;i, ne yazık ki yabancı terimlerden oluşuyor. Bu sözcüklerin % 50&#8217;si Arapça; % 20&#8217;si Farsça; % 15&#8217;i İtalyanca, İngilizce, Fransızca ve Almanca; % 10&#8217;u Rumca ve Yunanca; %5&#8217;i Ermenice, Rusça, Romence, Bulgarca, Macarca, Latince, Gürcüce... Yani, dilimizdeki sözcüklerin sadece % 45&#8217;i Türkçe.
Ayrıca, adlarımızın; % 60&#8217;ı Arapça; % 30&#8217;u Farsça; % 10&#8217;u Yunanca, İngilizce, Ermenice ve diğer dillerden... Türkçe olan ad oranımız, sadece ve sadece % 10...


Üzüldüm doğrusu. Biz bu uluslarla öyle iç içe yaşamışız ki her bir şeyimiz birbirimize geçmiş. Bana kalırsa bizden onlara bir şey geçmemiş. Hep onlardan bize bir şeyler geçmiş. Bu araştırma sonucunu veren yazarın birkaç cümlesini aktarayım size (Tamamına katılmasam da...):

Araplar ve Farslar, yıllarca bizim egemenliğimiz altında yaşamış ama ne gariptir ki sanki onlar değil; biz onların egemenliği altında yaşamışız gibi; biz onların kültürel boyundurukları altına girmişiz.
Bu nasıl bir egemenlikse; bizim egemenliğimiz altında, onlar bizi sömürmüşler.
Türk dili, Arapça ve Farsça ile Türk&#8217;ün kendi eliyle ezilmiş, nefes alamaz hale gelmiş.
Siz hiçbir Arap&#8217;ın, hiçbir İranlının, hiçbir İngiliz ya da Alman&#8217;ın ya da Fransız&#8217;ın, kullandıkları sözcüklerin arasına, Türkçe sözcükler ya da terimler katarak konuştuğunu gördünüz mü?
Sözü şuraya getirmek istiyorum.
Türkçe, hiçbir dilin yardımına gereksinimi olmayacak kadar varsıl, üretken ve türetken bir dildir.
Her dil kendine özgü kurallar bütünüdür. Bu kurallar dışında, gökçek ve varsıl dilimize dışardan gelmiş hiçbir sözcük, &#8220;kullanıla gelmiş&#8221; ya da &#8220;kamu benimsemiş&#8221; diye Türkçe içinde tutulamaz. Onlar istenmeyen konuklardır. Dil içine girdiklerinde, Türkçe içindeki özdeşlerini yok ederler. Okey&#8217;in oluru, alternatifin seçeneği, on -line&#8217;ın çevrimiçini, fuel -oilin yakıt yağı, dekoderin çözücüyü, entegrenin tümleşiği, teorinin kuramı, sponsorun sakmanı ... öldürdüğü gibi.


Ben sizlerin de bu konudaki görüşlerinizi paylaşmanızı istiyorum. Eminim ki katıldığınız ve katılmadığınız pek çok nokta olacaktır. Bu bölümü sizin çeşitli görüşlerinizle zenginleştirelim istiyorum.

Sevgiler...
 
&#8216;Yabancı&#8217; sözcükler beyni yoruyor

ABD&#8217;deki Dartmouth Üniversitesi&#8217;nde yapılan bir araştırma dil öğrenmede beynin aktiviteleriyle ilgili ilginç bulgular ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, yazıldığı gibi okunmayan sözcükler beyni yoruyor, öğrenmeyi zorlaştırıyor.

NEW HAMPSHIRE - Araştırmayı gerçekleştiren Prof. Laura Ann Petito&#8217;ya göre bir sözcüğün yazılışının ve seslendirilişinin birbirine uymaması kafa karışıklığı yaratıyor. Petito araştırmalarının okullarda dil öğretilmesiyle ilgili yeni tekniklere ışık tutabileceğinini söylüyor.


Dartmouth Üniversitesi&#8217;nde gerçekleşen ve dili İngilizce olan araştırma 12 genç üzerinde yapıldı. Kendilerine 90 sözcük dinletilen katılımcılar aynı zamanda beyin tarama cihazına da bağlıydılar. Gösterilen sözcüklerin 30&#8217;unun yazılışı ve okunuşu aynı, 30&#8217;unun farklı, diğer 30&#8217;u da anlamsız kelimelerdi.

Kendilerinden sözcükleri dinlemeleri istenen deneklerin beyinlerinin sözcük anlamlarını kaydettiği düşünülen Inferior Frontal Gyrus (IFG) bölümünde daha yoğun aktivite görüldü.

Aynı şekilde yazılı metni deşifre eden Supramarginal Gyrus (SMG) bölümünde de yazılışı ve okunuşu aynı olmayan sözcüklere rastlandığında daha yoğun aktivite kaydedildi.

Duyu yoluyla beyne iletilen bilgileri işleyen Superior Temporal Gyrus (STG) adlı bölümünse, yazılışı ve okunuşu aynı olan sözcükler duyulduğunda yoğunluk göstermesi, beynin görsel ve işitsel olarak uyum gösteren sözcükleri daha kolay algıladığını kanıtladı.

Petito&#8217;nun bu araştırması dil öğreniminde hem görsel, hem işitsel yöntemlerin önem taşıdığını gösterirken, bu kanıtların dil öğrenme konusunda yeni tekniklere ışık tutabileceği de söyleniyor.


(NTVMSNBC)
 
Türkçe abeceye sahip çıkalım
Tüketicinin bilinçsizliği ve devletin duyarsızlığı yüzünden Türkçe büyük bir tehdit altında. Teknolojik donanım ve yazılım üreticileri ne tüketiciden ne devletten talep olunca, ek yatırım yapıp ürünlerine Türkçe desteği koymuyorlar. Cep bilgisayarlarının klavyelerinde Türkçe karakter bulunmuyor, yazılımlarda kullanılan standartlar birbirini tutmuyor.
Sonuçta bir cep telefonunda yazılıp gönderilen mesaj diğer cep telefonunda okunmaz oluyor. Bir bilgisayardan gönderilen e.posta mesajı diğer bilgisayarın ekranına Türkçe karakterleri bozulmuş olarak gidiyor. İnsanlar bu başı bozukluğa tepki göstermek yerine işin kolayına kaçıp kendilerinde pratik çözümler üretiyor. Yeni nesil Türkçe karakterlerin yerine aksak karşılıklarını, örneğin "ı" yerine "i", "ğ" yerine "g", "ş" yerine "s" kullanmak gibi bir alışkanlık edinmeye başladı.

Türkçemize ve Türkçeye özgü milli değerimiz alfabemize sahip çıkalım.
 
X