Kızlar ben geldim
Daha önce turla da , kendi basima da, ulusal ajans desteğiyle de yurtdışına çıktığım için deneyimli sayılırım azıcık.
Öncelikle bu yazıyi kendi bakış açımdan yazacağım. Bazı insanlar gittiği ülkelerde her muzeyi gezmekten zevk alırlar. Mekanları yalapşap gezmeyi değil de tane tane dinlemeyi severler. Viyana'da gordugu tarihi bir duvardaki Osmanlı yazısını merak ederler. Gitmişken 'aman canım bir kere geldik, İspanya'da tapas, macaristanda gulaş yiyim der. Güvenli alanından çıkmak istemez,kaybolmaktan , dili bilmediği bir yerde insanlara dert anlatmaktan ödü kopar ,risk almayı sevmezler...
Heh. Siz de böyle bir insansaniz gidin tura, kafa rahat seyehat edin.
Ama benim gibi bu şekilde aşırı güvenli seyehatlerden zevk alamayacaginiza inanıyorsaniz, yerel insanlarla tanışmaktan-hatta flört etmekten zevk aliyorsaniz, şehrin tarihi yerlerini gezmekten ziyade şehri yaşamayı istiyorsanız yazının devamını size önerilerim şeklinde okuyabilirsiniz:)
Öncelikle aklınız varsa ve elli yaşindan gençseniz turla gitmeyin.
Neden turla gidesiniz ki? Elbetteki kendi gidisinizden daha pahalıya gelecek. Normalde bile kalabalık olan yerler koca otobüs ile inince daha kalabalık olacak. Basınizda bir rehber bik bik bik... Üstelik tur disindaki insanlarla sosyalleşmeyeceksiniz bile. Ki ben sosyallestikce mutlu oluyorum. Metroda tanistigim insan beni en sevdiğim filmin cekildigi sokağa götürünce (Amelie poulain'in çekildiği sokak-montmarte. Hatta en sevdigim film olduğunu öğrenince Sora Sora filmdeki manavi falan da buldu) , donutcuda tanıştığım bambaşka ülkeden biri ile seyehate devam edince, evinde kalacağım kişi telefonlarımi acmayinca benim için endiselenen kadın kendi numarasını verip 'ulasamazsan bana gel,sakin sokakta kalma' dediğinde, metroda yol sorduğum kisi bana jeton hediye ettiğinde... Yani benim gibi biri, tatilde ne kadar sosyallesirse,ne kadar ilginç deneyimler yasarsa o kadar mutlu olur.
Böyleyken böyle ama ilk seyehate çıkacağımda bir korkum vardı. Dil bilmem iz bilmem korkusu (ki inanın bana dile ihtiyaç yok. Zaten İngiltere'de değilsen İngilizce konuşan insan bulmak zor,yaşasın beden dili), prosedürleri bilmem korkusu, aileye ne diyeceğim endisesi...
Ben de tercihimi Eyobus'ten yana kullandım.
En büyük artılari
- tren-otobus bileti alma derdin yok.
- Az zamanda çok yer geziyor. Bir nevi demo oluyor. Yani ilerleyen yıllarda tekrar gideceğin ve 'hmm,burayı da gördüm. Daha da gelmem' diyecegin yerler oluyor. Zaman kısa ama turist haritasındaki her yeri gezmek için yeterli
- Sırtında eşek ölüsü gibi sırt çantan ya da elinde valizin olmuyor, bu açıdan interrailden bir adım öne çıkıyor. Yani ben çok düşündüm interraili ama bu şekilde tanıştığım herkeste devamlı 'cantayi bir yere birakma' derdi vardı. Ya da çanta ile seyehat etme. Oysa biz üç günde bir otel molasında valizden sonraki 3 gun icin giyeceklerimizi sırt cantamiza atar, şehre gelmeden önceki molada giyinir süslenir minnacik kol çantası ve fırıl fırıl eteklerimizle Fink Fink gezerdik.
- Eyibuste rehber diye birşey yok. İsteyen gorevli arkadaşlarla kalabalık grup olarak geziyor, isteyen kendi koltuk grubundan insanlarla geziyor,isteyen beraber geldiği arkadaşı ya da sevgilisiyle... Ben mi? Ben tabii ki yalnız geziyordum:) yaşasın yalnızlık. Ama neredeyse her akşam beni otobüse bırakacak, otobüs Kalkana kadar el sallayacak kişiler oluyordu

- Eyobuste sistem su. Sizi sabah 10da şehrin en işlek yerinde bırakıyorlar ve diyorlar ki : gece 12de buradan kalkicaz, lütfen geç kalmayın. Tur ile gelmiş gibi hissetmiyorsunuz yani çok. Bir özgürlük var
- Gümrükte falan yalnız olunca yaşadığınız sikintilari yaşanıyorsunuz, bürokratik konular canınızı sikamiyor , bir hırsızlık falan yaşandığı zaman- ki bizim otobüste yaşanmisti- görevlilere ulaşınca anında sizin için koşturuyorlar
- Ödemeler taksit taksit oluyor. Ben kredi kartımdan oduyordum-kartin da asgarisini oduyordum. Neredeyse anlamadım bile taksit oderken
- Kayıt olurken referans olarak sizin tel numaranızi yazan her katılımcıdan 30 euro kazaniyorsunuz. Yani ertesi sene sizi arayıp ' hesabinizda 420 lira var, nakit mi istersiniz yoksa bir başka turda 600 lira indirim mi istersiniz? Diye sorabiliyorlar :)
Eyobus deneyimlerim bu kadar. Artıları oldukça çok,sayacak kötü özellik bulamadım belki.
ama benim listemde yine de ucuncu ve son sırada.
2. Sıraya geçersek : ulusal ajans
Bu şekilde aratırsanız milyonlarca sonuç bulacaksiniz. Bu Avrupa birliğinin bir olusumu-sukur ki Türkiye de kapsama alanı içinde:)
Şöyle ki bir proje seçip katiliyorsunuz ve vize-yol-bilmemne paranızı onlar karşılıyor, kalacak yer, 3 öğün yemek onlardan, üstelik eğitim aliyorsunuz (binbir konu var, hangisini seçerseniz) (bunun ismi Erasmus plus,1 hafta falan suruyor)
Bir başka program seçerseniz kısa donem- iki üç ay kadar bir kuruluşta gönüllü olabilirsiniz
Ya da uzun dönem seçersiniz bir sene boyunca gönüllü olursunuz. TEGV gibi gonullu kurulislarda. Ana dili İngilizce değilse ücretsiz kurs da veriyorlar, vize zaten hiç problem değil, onlar davet gönderiyor, kalacak yer onlardan, cep harçlığı da cabası... Bunun da ismi Avrupa gönüllü hizmetleri.
Bu oluşumun da binbir artısi var. Sonuçta kim kimi bedavaya Avrupa'ya götürür? O yüzden size eksiklerini yazacağım, biraz fikir vermesi acisindan
- genelde şehrin dışında oluyorlar. Türkiye'de en çok güneydoğu bölgesinde yapılıyor diyeyim , siz anlayın :) ya da Kocaeli'de falan. Benim gittigim dağda bakkal bile yoktu mesela :) Yine de proje bittikten sonra vizenin bitene kadar gez dur, zaten dönüş biletin onlardan...
- Herşey onlardan ama parayı size gittikten sonra veriyorlar. Yani mesela gitmeden bilet vize falan,1 milyara yakin para harcadım ben. Geri aldım ama eğer cidden zor durumda bir ogrnci iseniz bunu da göz önunde bulundurun.
- Bir diğer eksisi de cidden iyi bir dil bilmek gerekiyor. Benim dilim çok kötü değil ama yine de çok zorlandım. Yeri gelicek sunum yapacaksiniz, yeri gelecek uzun uzun yazı yazacaksiniz...
- Çok eğlenceli değil, sonuçta ders yapar gibi uzun uzun eğitimde oluyorsunuz
Yine de bu onerilerimde ikinci sırada, çünkü beleş :)
Ve son olarak yalnız gezmek
Allah'ım....en güzeli
Biletler pahalli lafını duyunca cidden çok gülüyorum. Biletler pahalli falan değil, siz araştırma yapmayı bilmiyorsunuz. Daha bugün pegasusun kampanyasında 38e bilet aldım- yurtiçi.
Aynı zamanda her havayolu senede en az bir indirim yapıyor. Mesela Pegasus bu sene 2 defa yüzde elli indirimli yurt dışı bileti sattı. İsraile 90 liraya bilet buldum diyeyim siz anlayin
Ayrıca ryanair ve vizzair Avrupa'nın en ucuz hava yolu şirketi(ama Türkiye'de yok). Buradan otobüsle Bulgaristan'a gidip bulgaristandan on Euro'ya Paris'e geçebilirsiniz.
Bak otobüsü iyi dedim, İstanbul'dan otobusle gidiş dönüş 120ye Bulgaristan'a gidebilirsiniz, hemen hemen aynı fiyata Yunanistan'a. Bakın, gidiş dönüş diyorum
Ya da trenle Balkanları izleye izleye Romanya'ya gidebilirsiniz sadece 10 Euro'ya.
Ama bunlari araştırmaya erinen insanlar iste 'abi parası olan geziyor hayatı,millet baba parasi yiyor, bir bilet baktım yediyuz lira' falan diyorlar anca...
Kalacak yer konusuna gelince ben CouchSurfingi kullanıyorum. Mükemmel insanlar sizi evlerinde ağırlıyorlar, yemek yapıyorlar... Böyle bir site. Otele motele para vermekten kurtuliyorsun- ki daha önemlisi harika bir dosta sahip oluyorsun.
Kendi konumda da yazmıştım, son evinde kaldığım kişi ben cekyatta yatayim diye kendisi yere battaniye serip yerde uyudu:)
He derseniz ki, ben böbreğime değer veriyorum, ya beni keser organ mafyasına satar, tecavüz ederlerse, ben insanlara güvenmem...
O zaman da bir hostelde kalabilirsiniz ama sizi şehri gezdirmesi için aynı siteden arkadaşlar bulabilirsiniz. Şehri en iyi o şehirde yaşayan bilir. İnanılmaz deneyimler yaşayabilirsiniz (bireysel olarak asla bulamayacagim bir donmuş gole gidip balık tutan balıkçıları izleyip ayagimizla buzları kirmis, donmuş gölde dans etmiştik mesela. Eğer benim canım CouchSurfingim ve arabasi olmasaydi bu deneyimi yaşamak benim için imkansıza yakındı.
Bu gibi öneriler.
Daha fazla bilgi sahibi olmak için Facebook'taki interrail Türkiye sayfasını takip edin (soru-cevaplarin olduğu sayfayı)
Unutmayın :
Yol Açık
Yola Çık
Eki Görüntüle 2112256