gülmeyi sevmeyen bakmasın hehehe :D

Bir gün padişah Nasreddin Hoca'dan sormuş :
-Hocam ben ölünce cennete mi gideceğim yoksa cehenneme mi, söyle bakayım? demiş.
Hoca padişahtan korkmadan :
-Cehenneme gidersiniz padişahım? demiş.
Padişahın sinirden sakalları titremiş. Bu durumu gören Hoca :
-Kızmayın padişahım ben aslında size cennete gidersiniz diyecektim fakat sizin cellatlarınızın kılıçlarıyla ölen suçsuz kişilerden cennet dolup taşmış. Bu yüzden cennete sığmazsınız diye cehenneme gidersiniz dedim, demiş.
 
Mahallenin bencil kasabı göle düşmüş. Başlamış çırpınmaya. Köylüler hemen koşup:
- "Elini ver, elini ver" diye bağırmışlar. Ama adam elini uzatmamış. Tam göz göre göre boğuluyormuş ki Nasreddin Hoca seslenmiş:
- Yahu! o vermeyi bilmez. "Elimi al" diye bağırsanıza!.. :)
 
Nasrettin Hoca bir gün cuma hutbesini okuduktan sonra namazı kıldırmak için aşağı inerken birden ayağı kaymış ve paldır küldür yuvarlanmış aşağı.
Cemaat koşmuş yardımına hemen:
-Aman hocam merdivenden düşerken canınız çok yandı mı?
-Hayır, yere düşene kadar hiç canım yanmadı.
 
Hocaya rüyasında dokuz akçe verirler. Hocada yine rüyasında, dokuz yerine on akçe olsun diye kavga eder. Bu arada uyanır. Bakarki eli bom boş... Hemen uyumak için gözlerini kapar, elini uzatır, getirin, on değil dokuz akçe olsun der...
 
Hocaya sormuşlar:
- Hocam, bir rivayete göre Çaylak denilen hayvan altı ay erkek olurmuş, altı ay ise dişi; doğru mudur?
- Valla, demiş, bu suâle hakkıyla cevap verebilmek için bir yıl çaylak olmak gerek...
 
Nasreddin Hoca'ya sormuşlar:
"Hocam, cenaze töreninde bir tabutun neresinde gitmek gerekir."
Nasreddin Hoca da soruyu sorana şöyle der:
"İçinde gitme de, neresinde gidersen git."
 
Nasreddin Hoca ile adamın biri birlikte yola çıkmışlar, bir süre sonra hoca:

- Namaz saati! demiş, başlamış kılmaya.

Rekat üstüne rekat, selam üstüne selam.
Adamın beklemekten canı sıkılmış, hoca namazı bitirince sormuş:

- Yahu bu ne uzun namaz böyle?
- Kazaya kalmış namazlarım vardı, onları eda eyledim.
Bu sefer adam:
- Eh ben de bir namaz kılayım! demiş ve başlamış namaza.
Ama ne namaz, bitmiyor, sonunda hoca dayanamamış:

- Mübarek, senin namaz da uzun sürdü.
- Önümüzdeki haftanın namazını kıldım...
 
Hoca'nın zekasını çekemeyen iki kişi iddiaya girerler.
Biri der ki:
-Kim Nasreddin Hoca'yı mat ederse ona on altın vereceğim.
Nasreddin Hoca'yı yemeye davet ederler. Sofrada:
-Efendim, bize yarım öksürük lazım. Lütfen yarım öksürünüz.

Hoca hiç düşünmeden, sofradaki ekmek bıçağını alır. Bıçağın ağzını kendi ağzına koyup öksürür.
-Buyurun, der. İsterseniz orasını alınız, isterseniz burasını...
 
Nasrettin Hoca bir gün yolun kenarında kedisini yıkıyomuş. Yoldan geçen arkadaşı hocaya:
"Hocam kediyi yıkama ölür." demiş. Hoca aldırış etmemiş ve yıkamış. Arkadaşı dönüşte Hocayı tekrar yolun kenarında görmüş. Kedi ölmüştü. Adam:
"Hocam ben size kediyi yıkamayın ölür demedim mi?" demiş. Hoca:
"Ben kediyi yıkarken ölmedi ki sıkarken öldü"
 
Bir gün Hoca’nın canı helva çekmişti. Ama parası yoktu. Bakkala gitti, yutkunarak sordu:
-Bakkalbaşı, sende un var mı?
-Var.
-Yağ ile şeker de var mı?
-Onlar da var.
-Bre mübarek, ne duruyorsun öyleyse, helva yapıp yesene!
http://www.fikralarim.com/helva.html
 
Palavracının biri başına topladığı üç beş cahile karşı övünüp duruyormuş :
- İşte ben güçlü ve maharetli bir adamım. Evet ben Halep'te bulunduğum sıralarda altmış arşın uzağa atlamış bir kimseyim!.. Nasreddin Hoca da bu sırada oradan geçiyormuş. Palavracının yanına yaklaşıp :
- Yaa demiş demek sen altmış arşın atlarsın. Haydi atla da görelim. Adam hık mık etmiş.
- Ama demiş ben Halep'te atladım. Hoca kızmış :
- Canım demiş, Halep oradaysa arşın burada.
 
Hoca bir gün anahtarını kaybetmiş. Bahçede döne döne anahtarını arıyormuş. Hanımı sormuş:
-Anahtarı nerede düşürdün bey?
-Be kadın, nerede düşürdüğümü bilsem hiç arar mıyım?
 
Nasreddin Hoca bir cimri tanıdığının evine gittiğinde tanıdığı ona bayat ekmek ile bir tabak bal ikram etmiş. Nasreddin Hoca, bayat ekmeği dişi kesmeyince sinirinden balı kaşıkla yemeye başlamış. Ev sahibinin gözü yerinden oynamış:
-"Aman efendim, bal ekmekle yenmez ise, insanin içini sıyırır", demiş. Nasreddin Hoca hiç ses çıkarmadan balı bitirmiş ve:
-"Kimin içinin sıyrıldığını Allah biliyor", demiş.
 
Hoca, Sivrihisar'da hatip iken, Hakim ile kavga eder. Henüz olayın üstünden fazla zaman geçmemişken hakim döşeğinde ölümle
pençeleşmektedir. Hocaya:
- Gel, telkin ver, derler. O da:
- Başka bir hoca bulun, o benimle kavgalıdır, sözümü tutmaz!
 
Köylüler EYYÛB ismini, Eyip, İyip, iyp gibi bozuk şekilde telâffuz ediyorlarmış, hatta bazıları hiç söyleyemiyormuş.
Bir gün Nasreddin Hoca vaazında:
- "Ey Müslümanlar! Oğlunuz olursa adını sakın Eyyûb koymayın. Halkın dilinde çokça söylene söylene, incele incele İp olur" demiş.
 
Hoca bir gün hamama gider. Hamamcılar onunla hiç ilgilenmez, eski bir peştamal, yırtık bir havlu verirler. Hoca sesini çıkarmaz. Hamamdan çıkarken uzatılan aynaya yüklüce bir bahşiş bırakır.

Bir hafta sonra aynı hamama geldiğinde, bu kez büyük ikramlar görür, fakat çıkarken aksine pek az bir bahşiş bırakır.

-“Efendi” der hamamcılar, “gösterdiğimiz o kadar ilgiye, saygıya karşı bu kadarcık mı bahşiş verilir?”

- “Bugün verdiğim, geçen haftanın bahşişiydi” der Hoca, “geçen hafta verdiğim de bugünkü hizmetinizin karşılığıydı. Böylece ödeştik !
 
Delileri ziyarete gelen doktor, birinin hareketlerini çok yadırgamış.
"Bu neden böyle şeyler yapıyor" diye sormuş.
"Doktor bey o kendini çamaşır makinesi sanıyor" demiş deliler.
Doktor:
"Hemen çıkarın şunu şuradan bu nasıl iş" diye bağırmaya başlayınca,
"Doktor bey yapmayın o giderse pis pis dolaşırız."
 
Birgün bir adam yolda giderken karşısına bir deli çıkmış. Deli başlamış bunu kovalamaya. Sanki yakalasa öldürecek gibi kovalıyormuş. O sokak aralarına girer oda girer derken bu çıkmaz bir sokağa girer. Deli yaklaşır, yaklaşır elini vurduktan sonra "Ebe" der ve kaçar.
 
Doktor, delilerin içinde bir tanesini seçip teste tabii tutar ve şöyle der.
"Al bu 1 lirayı bana en lüks arabayı al getir."
Deli tamam der gider. Kendi kendine şöyle konuşur:
" Yahu bu doktor deli, ben pazar pazar nerden araba bulup da alıcam."
 
Öğretmen Ali'ye sordu,
- Oğlum dünyanın şekli nasıldır? Daire mi? Elips mi?
- Valla o kadarını bilmiyorum ama babam dünyanın karmakarışık olduğunu söylemişti hocam...
 
X