Görgü tanığı Erdoğan'ın attığı yumruğu anlattı: 15-16 yaşlarında bir kız...

Evet bu durumda sizin zihniyette su mu oluyor " kac kisi ölürse ölsün yeter ki AKP gitsin"
Zira bu olay birdaha yasanmasin, sartlar iyilestirilsin gibi bir caba yok varsa yoksa Basbakan..
Acinasi..

Hangi konuda nerede böyle bir yorum gördünüz de bu sonucu çıkardınız ? Sizin zihniyet , bizim zihniyet ? Kimi neyi ötekileştiriyorsun weiss ? Ateş düşen ev senin değil diye mi bu pervasızlık ?

Nasıl elin varıyor yazmaya , dilin varıyor söylemeye nasıl nasıl ?
 
Basbakan bir kisiyi ensesinden kavriyor ve

Evet Basbakan yinede sakinligini korumaliydi, keske sakin olsaydi, keske bu provakatör, bu insanligini yitirmis ölüm sevicilere karsi " ya Sabir" deyip sakin kalabilseydi...
Ama sunuda söyleyeyim ben olsam bu kadar sabredemezdim..Coktan birakirdim "


bir ülkenin Başbakan'ının seviyesinin ne olması gerektiği bellidir. kendi sabır derecenizle ölçüp "yine de iyi sabrediyor, ben olsam" şöyle yapardım, diyerek;
kabalığı, kabadayılığı, hele hele cenazesi olan insanlara özel kalem müdür yardımcısının attığı tekmeyi, kendinin attığı tokadı normalleştiremezsiniz.

Başbakan'ı ancak diğer Başkan ve Başbakanlarla kıyaslayabilirsiniz. Obama'dan Merkel'e istediğinizle kıyaslayın.

bir vatandaş olarak benim çevremde bu kadar kaba bir insan yok. çok samimi söylüyorum, bindiğim dolmuşun şoföründen, alışveriş yaptığım bakkala kadar çevremde böyle bir insan tanımıyorum.

ama şimdi ben çocuğumu döverim bu normal diyen bir zihniyet başbakanın bu yaptıklarını da normal görecektir elbette buna bişey diyemem.

ayrıca buraları yalan yanlış bilgilerle doldurmamak için, gündemi iyi takip etmeniz için, tokat olayı için kanald, işçilerin infiali, ellerindeki kanı akıtarak, her hakları sömürülerek nasıl ezildikilerini görmek için de halk arenası programlarının tekrarını izleyin.

seyredin lütfen. ölmüş işçileri ölmemiş gibi yukarı çıkarmak için nasıl gaz maskesi taktıklarını, battaniyeye sarıp ölü oldukları halde yaralıymış gibi nasıl taşındıklarını "arkadaşlarının" ağzından dinleyin.

sonra gelip rte'ye sevginizi sunmak isterseniz, yine buyrun buraya ama gerçekten olmuş olaylar için yok iftira yok bilmem ne diye sayıklamayın lütfen.
 
Evet bu durumda sizin zihniyette su mu oluyor " kac kisi ölürse ölsün yeter ki AKP gitsin"
Zira bu olay birdaha yasanmasin, sartlar iyilestirilsin gibi bir caba yok varsa yoksa Basbakan..
Acinasi..


herkes neden söylemiyorlar neden söylemiyorlar diye tutturmuş
kim diyebilir ya bir anda 800 yada şu kadar ölü var diye , söylenmez ki söylenemez ....
bir kişinin ölüm haberini veremiyoruz o kadar kişi nasıl söylenir ki....
 
zxshermine'in yazdıklarından bu sonucu nasıl çıkardınız,peki yazısında belirttiği şeylere neden bir yorum getirmiyorsunuz,konuşulan 10'larca Somalı'ya,onların ailelerinin dediklerine hatta bizzat kurtarılan maden işçilerinin dediklerine.O yerin altından ölü çıkarılan işçiye sağ süsü verilmek için kafasına geçirilmiş oksijen tüpüne bağlı olmayan maske fotoğrafına neden yorum yapmıyorsunuz?

Açıkçası yazısını üstüme alınmamıştım. Bana idi ise alıntılasaydı gocunmazdım. O fotoğrafa kelimeler kifayetsiz :KK50:
 
Bu hükümetin yaptığı her şeyi yanlış özelleştirmeleri, taşeronlaşmaları savunan sizsiniz azcık utanın be!!

Utanmak mı?
Sende angry:KK19:
Bu ülkede madenleri özelleştirip gariban işçilerin yarı paraya çalışmasının sebebi CHP , İş sağlığı ve iş güvenliğini özelleştirip savsaklanmasını sağlayan MHP , Hükümet o maden ocağını mühürleyip kapattıkça burası güvenilir deyip açan sokaktaki göstericiler.
Hükümet Somadaki ölümleri araştıralım diye önerge verdiğinde bunu kabul etmeyen dış mihraklar,Maden ocaklarında kaçış odası bulunmamasının sebebi sen, ben. Sayın başbakanımın tokat attığı adamın sebebide faiz lobisi.
Suç atma bi kerem onların başbakanına..
Herkes suçlu bir o masum.
 
Bir ölümü , "sapanı vardı" "demir bilyesi vardı" "orada ne işi vardı?"
"O da Taksim'e çıkmasaydı" "direnmeseydi" Diye normalleştirenler mi o kadar kişiyi bir anda açıklamamanın nedeni "insanlara bu kadar çok acı haberi vermenin zorluğunu" hissine kapılmaları olacak ?

Yoksa Akp'nin taşeron firmasının yaptığı büyük hatanın "büyüklüğünü" mü küçültmek bu yaptıkları ? Ölü sayısını küçük göstererek . (287)
Gerçekten çok küçük bir rakam.

Bu kadar insan öldüyse denetimin hiç olmadığını gösterir bu .

Ayrıca , Rte "İsrail dölü" dememiş var olsun zaten "ne alaka ya İsrail, döl? filan" olmuştum ben de.

"Gel lan istifa et diyordun hani" şeklindeki yumruklu yaklaşım da masum değil zaten.
 
Valla linc etseler oh da cekerdim, ustune kahve de icerdim oh mis gibi :KK14:

Haksızlık canımızı çok yakınca böyle şeyler düşünebiliyoruz insan olarak ama şöyle düşünmemiz gerekmiyor mu?

RTE'nin sorumsuzluğu ve zalimliği yüzünden insanlar acı çekti ya.

Aynı acıyı ona dilemek, RTE olmak değil midir?

O zaman ondan farkımız kalır mı?
 
Bir dakika!..

Ne oluyor?

Nereye gidiyoruz?

Bu insanlık dışı, bu korkunç sahnelere alışmak zorunda mıyız?

Artık devlet yöneticileri her beğenmediği vatandaşa meydan dayağı atacak...

Yanlarındaki korkak ve yalaka tipler panik dolu şahsiyetsiz suratlarla ses çıkarmayacaklar...

Satılık ve tetikçi gazeteciler ya bunu görmezden gelecek ya da olağanüstü bir vicdansızlık sergileyerek savunmaya kalkacaklar...

Ve biz bu tür uygulamalara şaşırmaktan vazgeçeceğiz...

Öyle mi?..

Devlete değil, mafyaya ve sokak çetelerine ait olması gereken şiddet uygulamaları, ülkemizde "resmî üslubun gündelik olayları" haline gelecek...

Böylelikle Türkiye giderek bir "dayak ve falaka cumhuriyeti"ne dönüşecek...

Hastalık düzeyinde bozuk ruhsal sağlığınızı bu tür "stres atma yöntemleri" ile mi rahatlatacaksınız?

Vurdukça muma mı çevireceksiniz herkesi?

Bu mu istediğiniz?..

Yapmaya çalıştığınız bu mu?..

* * *

Polisler uzun süredir gaz kusuyor sokaklarımızda. Özellikle son bir yıldır.

İnsanları dövüyorlar, öldürüyorlar, gözlerini çıkarıyorlar.

İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir, Antalya... Her yerde göstericiler dayak yiyor, tazyikli sularla ve biber gazlarıyla "ayak üstü resmî işkenceler"den geçiriliyor.

Ne yazık ki, buna alıştık artık...

Şimdi başka rezilliklerin perdesi açıldı.

* * *

Önceki gün iyi giyimli, gençten bir oğlan, yüzlerce insanını kaybeden Soma'da güvenlik güçleri tarafından zorla yere yatırılmış bir protestocuya kalleşçe saldırdı ve birkaç tekme attı.

Sıkı fotoğrafları var çocuğun; vole atar gibi vuruyor yerdeki "ikinci sınıf vatandaş"a.

Meğer Başbakan'ın yardımcılarından biriymiş, danışman mı müsteşar mı, her neyse işte...

Adı da Yusuf Yerkel'miş.

Önce ciddi bir ifadeyle "Sonra açıklama yapacağım" buyurdu ("Açıklama"ymış, ne kadar da "gelecek vaat eden" bir delikanlı değil mi?) Epeyce susup abilerine danıştıktan sonra dün "Beni provokasyona düşürdüler" gibisinden - içinde elbette özür kelimesi geçmeyen - arsız birkaç cümle kurdu.

Sosyal medyada en çok tepki gören "adam" ve konulardan biri şimdilerde bu.

"Gel, teke tek dövüşelim" diyen de var, istifasını talep eden de.

Yusufçuk hedefte...

* * *

Açık konuşalım mı?

Bu oğlanın kellesini istemek kolay; onun içindir ki, kalabalık bu konunun üzerine atladı.

Hatta Çalışma Bakanı, Enerji Bakanı ve benzeri sikletteki diğer görevlilerin kovulmasını istemek de nispeten zor değil.

(Gerçi Başbakan, 17 Aralık telaşıyla "Reza Zarrab fanatiği" bakanlarını feda ettiğine bile artık pişman ve cumhurbaşkanlığı seçimleri arifesinde dünya yıkılsa geri adım atmamaya yeminli.)

Peki, ya Tayyip Erdoğan'ın istifası?..

* * *

Önce bağırmalarına ve tehditlerine, sonra yüzü-boynu kızararak azarlarına ve insanların üzerine yürümelerine alıştığımız asabi Başbakanımız artık farklı bir aşamaya geldi. Sinirini bozanlara karşı kas gücüyle mücadele etme arzusunda.

Bu arzusunu - tam olarak istediği lezzette olmasa da - kısmen gerçekleştirdi Soma'da.

Önce renk vermemeye çalıştı. Sokaklarda protesto edildiğinde ve güvenlik gereği bir markete sığınmak zorunda kaldığında, zorunlu kaçışını "efe adımlarıyla" icra etmekten geri kalmadı.

Arada sağa sola laf attı. Yanındaki koruma ordusu yokmuş gibi davranarak "Hadi, bir de benim yanımda yuh çekin bakayım!" diye dayılandı.

Ardından dayanamadı. Birilerine saldırmaya çalıştı. Kim gelirse artık o anda. "Kaçma, ne kaçıyorsun lan?" falan derken delikanlının birini dövdü. O dövünce korumalar da, her ihtimale karşı "iyice üzerinden geçtiler". (Çocuk öylesine korkmuş ki, dün Kanal D'de kendisini döven Başbakan'dan neredeyse özür dileyecekmiş gibi konuştu.)

* * *

Bu patlamaların nedeni ne?

Sanırım bizim tam olarak anlayamadığımız bir şeyler dönüyor ortada...

Galiba iki tane hayat var:

Biri, onların senaryosuna göre işleyen / işlemesi gereken hayat... ("Oyların çoğunu aldık" tezi üzerinden tüm iktidar çarklarını ele geçirme... Devlet aygıtından inşaat ihalelerine kadar bütün siyasi ve ekonomik mekanizmalara kumanda etme... Hem herkese sonuna kadar sözünü geçirme, hem de sınırsız nemalanma... Parlamentoda, yargıda, medyada, işçiler arasında, işadamları çevresinde ve kültür dünyasında asla çatlak ses çıkmamasını sağlama... Dünyaya kulaklarını tıkama... Cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, parti başkanlığı v.s. koltuklara aynı anda oturma ve "tarihi olma" hissini güçlendirecek her türlü tabloda kafasını öne çıkarma...)

İkincisi de, bu senaryoya uymayan sıradan hayat... (Bütün farklı görüşlerden tutun da, hesapta olmayan her türlü gelişmeye kadar.)

Soma'daki korkunç felâket de bu "planlanmamış olaylar" arasındaydı. Ve bu "tatsızlık" bir an önce geride bırakılmalıydı.

Ölenler ölmüştü işte, yapacak bir şey yoktu. Ama ölünecekse ve ölenlere üzülünüp ağlanacaksa da, bunun sessiz sedasız olup bitmesi gerekiyordu.

Siyasi planları bozacak hiçbir şey olmamalıydı. Asla izin verilemezdi buna.

Alt tarafı "birkaç yüz yoksul adam" ölmüştü. Üstelik bunların kaderi zaten ölüm sınırındaydı. Olağan şeylerdi bu kazalar. Benzerleri geçen yüzyıllarda büyük devletlerde bile çıkmamış mıydı? Ailelerine biner lira aylık bağlanır, cenaze törenleri falan da düzenlenir kapanırdı bu "sıkıntılı sahneler".

Ve "asıl senaryo"ya dönülürdü.

* * *

Kolay olmuyor işte...

Yüzlerce madenci ölmüş.

Hem de kaderden falan değil, iş kazalarında dünya şampiyonu bir memlekette çalıştıklarından dolayı. İktidarlarla bazı işadamlarının daha çok para kazanılarak "kalkınılması" için yoksul insanların hayatlarının tehlikeye atılmasını doğal gördükleri bir ülkede yaşadıklarından dolayı.

Başbakan onca işini bir kenara bırakıyor ve lütfedip Soma'ya vakit ayırıyor. "Olay yeri incelemeleri" yapıyor. "Olağan şeyler bunlar" saptamasında bulunuyor. "Literaturda var" gibi cilalar da atıyor. "Hayırlısıyla cenazeleri kaldıralım da bitsin bu iş" temennisini dile getiriyor. "Ancak puslu havayı sevenlere, ölüm üzerinden siyaset yapanlara izin vermeyeceğiz" diye ekliyor.

Sokağa çıkınca protesto sesleri duyuyor. "Erdoğan istifa" demeye cüret edenler bile ortalarda dolaşıyor.

Oysa o sadece alkışlara layık. Ve "Türkiye seninle gurur duyuyor"lara...

Bir kez daha çileden çıkıyor.

Dev bir koruma ordusunun ortasında "cesur delikanlılık" yapıyor.

Ardından saldırıyor...

* * *

2014 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin en güçlü resmî yöneticisi, sokak kabadayısı gibi yumruklarını konuşturuyor.

Hoşuna gitmeyen kişileri anında pataklayarak cezalandırmaya başlıyor.

Günümüz dünyasında olağanüstü bir şeydir bu, biliyor musunuz? Benzersiz bir "yönetim uygulaması"dır!

Böyle giderse daha neler görürüz dersiniz?

Yarın daha neler olur?

Eleştirel laflar edenleri kırbaçlarlar mı?

Çekip vururlar mı yoksa?

Alışalım mı, diyorsunuz? Halimize şükredelim, öyle mi?

Haklısınız, İdi Amin muhaliflerini yiyordu.
HAKAN AKSAY
 
Açıkçası yazısını üstüme alınmamıştım. Bana idi ise alıntılasaydı gocunmazdım. O fotoğrafa kelimeler kifayetsiz :KK50:

Ya benim de şu dikkatimi çekti bu araştırmaları yapan,gazeteleri okuyup,röportajları dinleyen bizler zaten hali hazırda gerçeklerin farkında olan insanlarız ama asıl okuması gerekenler inatla okumamakta,görmemekte diretiyor,inatla bakmıyor.Ve bence aralarında gururlarına yediremedikleri için ısrarla görmezden gelen ama içten içe gerçeği bilenler de var.O yüzden bana boşuna konuşuyormuşuz gibi geliyor bazen.Biz bize sinirimizi boşaltıyoruz ama herkes aynı kafaya devam...:KK14:
 
Son düzenleme:
Utanmak mı?
Sende angry:KK19:
Bu ülkede madenleri özelleştirip gariban işçilerin yarı paraya çalışmasının sebebi CHP , İş sağlığı ve iş güvenliğini özelleştirip savsaklanmasını sağlayan MHP , Hükümet o maden ocağını mühürleyip kapattıkça burası güvenilir deyip açan sokaktaki göstericiler.
Hükümet Somadaki ölümleri araştıralım diye önerge verdiğinde bunu kabul etmeyen dış mihraklar,Maden ocaklarında kaçış odası bulunmamasının sebebi sen, ben. Sayın başbakanımın tokat attığı adamın sebebide faiz lobisi.
Suç atma bi kerem onların başbakanına..
Herkes suçlu bir o masum.

:KK9::KK9::KK9::KK9:
Ayrıca 2012 de ILO sözleşmlesinin niye imzalanmadığına dair soru önergesi verilmiş onu da geçiştirenler heralde Zimbabwe hükümeti...
 
Son düzenleme:
Haksızlık canımızı çok yakınca böyle şeyler düşünebiliyoruz insan olarak ama şöyle düşünmemiz gerekmiyor mu?

RTE'nin sorumsuzluğu ve zalimliği yüzünden insanlar acı çekti ya.

Aynı acıyı ona dilemek, RTE olmak değil midir?

O zaman ondan farkımız kalır mı?

Hic acimiyorum valla bu kadar calan cirpan acimasiz yuregi taslasmis bi insana acimiyorum. Kivransin insallah acisindan kivransin. Bunlari odesin. Zalimligini odesin
 
bu haberin tamamen yalan olduğu açık,neymiş kızın kafasını koltuk altına alıp vurmuş bu kadar piskopat biri ülkeyi değil kendini yönetemez.ülkeyi nereden nereye getirdiğine bir bakmak yeter.haince her fırsatta şahsına saldırıyorlar,ALLAH BAŞIMIZDAN EKSİK ETMESİN.

Hakkını kuvvetlendirmeyenlerdir ki kuvveti hak zannederler
 
"Ya biz sizi seviyoruz ya. Ya biz size asigiz ya. Biz ferhatiz, millet de sirin"

Bu nasil sevgi bu nasil ask.
 
Bir dakika!..

Ne oluyor?

Nereye gidiyoruz?

Bu insanlık dışı, bu korkunç sahnelere alışmak zorunda mıyız?

Artık devlet yöneticileri her beğenmediği vatandaşa meydan dayağı atacak...

Yanlarındaki korkak ve yalaka tipler panik dolu şahsiyetsiz suratlarla ses çıkarmayacaklar...

Satılık ve tetikçi gazeteciler ya bunu görmezden gelecek ya da olağanüstü bir vicdansızlık sergileyerek savunmaya kalkacaklar...

Ve biz bu tür uygulamalara şaşırmaktan vazgeçeceğiz...

Öyle mi?..

Devlete değil, mafyaya ve sokak çetelerine ait olması gereken şiddet uygulamaları, ülkemizde "resmî üslubun gündelik olayları" haline gelecek...

Böylelikle Türkiye giderek bir "dayak ve falaka cumhuriyeti"ne dönüşecek...

Hastalık düzeyinde bozuk ruhsal sağlığınızı bu tür "stres atma yöntemleri" ile mi rahatlatacaksınız?

Vurdukça muma mı çevireceksiniz herkesi?

Bu mu istediğiniz?..

Yapmaya çalıştığınız bu mu?..

* * *

Polisler uzun süredir gaz kusuyor sokaklarımızda. Özellikle son bir yıldır.

İnsanları dövüyorlar, öldürüyorlar, gözlerini çıkarıyorlar.

İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir, Antalya... Her yerde göstericiler dayak yiyor, tazyikli sularla ve biber gazlarıyla "ayak üstü resmî işkenceler"den geçiriliyor.

Ne yazık ki, buna alıştık artık...

Şimdi başka rezilliklerin perdesi açıldı.

* * *

Önceki gün iyi giyimli, gençten bir oğlan, yüzlerce insanını kaybeden Soma'da güvenlik güçleri tarafından zorla yere yatırılmış bir protestocuya kalleşçe saldırdı ve birkaç tekme attı.

Sıkı fotoğrafları var çocuğun; vole atar gibi vuruyor yerdeki "ikinci sınıf vatandaş"a.

Meğer Başbakan'ın yardımcılarından biriymiş, danışman mı müsteşar mı, her neyse işte...

Adı da Yusuf Yerkel'miş.

Önce ciddi bir ifadeyle "Sonra açıklama yapacağım" buyurdu ("Açıklama"ymış, ne kadar da "gelecek vaat eden" bir delikanlı değil mi?) Epeyce susup abilerine danıştıktan sonra dün "Beni provokasyona düşürdüler" gibisinden - içinde elbette özür kelimesi geçmeyen - arsız birkaç cümle kurdu.

Sosyal medyada en çok tepki gören "adam" ve konulardan biri şimdilerde bu.

"Gel, teke tek dövüşelim" diyen de var, istifasını talep eden de.

Yusufçuk hedefte...

* * *

Açık konuşalım mı?

Bu oğlanın kellesini istemek kolay; onun içindir ki, kalabalık bu konunun üzerine atladı.

Hatta Çalışma Bakanı, Enerji Bakanı ve benzeri sikletteki diğer görevlilerin kovulmasını istemek de nispeten zor değil.

(Gerçi Başbakan, 17 Aralık telaşıyla "Reza Zarrab fanatiği" bakanlarını feda ettiğine bile artık pişman ve cumhurbaşkanlığı seçimleri arifesinde dünya yıkılsa geri adım atmamaya yeminli.)

Peki, ya Tayyip Erdoğan'ın istifası?..

* * *

Önce bağırmalarına ve tehditlerine, sonra yüzü-boynu kızararak azarlarına ve insanların üzerine yürümelerine alıştığımız asabi Başbakanımız artık farklı bir aşamaya geldi. Sinirini bozanlara karşı kas gücüyle mücadele etme arzusunda.

Bu arzusunu - tam olarak istediği lezzette olmasa da - kısmen gerçekleştirdi Soma'da.

Önce renk vermemeye çalıştı. Sokaklarda protesto edildiğinde ve güvenlik gereği bir markete sığınmak zorunda kaldığında, zorunlu kaçışını "efe adımlarıyla" icra etmekten geri kalmadı.

Arada sağa sola laf attı. Yanındaki koruma ordusu yokmuş gibi davranarak "Hadi, bir de benim yanımda yuh çekin bakayım!" diye dayılandı.

Ardından dayanamadı. Birilerine saldırmaya çalıştı. Kim gelirse artık o anda. "Kaçma, ne kaçıyorsun lan?" falan derken delikanlının birini dövdü. O dövünce korumalar da, her ihtimale karşı "iyice üzerinden geçtiler". (Çocuk öylesine korkmuş ki, dün Kanal D'de kendisini döven Başbakan'dan neredeyse özür dileyecekmiş gibi konuştu.)

* * *

Bu patlamaların nedeni ne?

Sanırım bizim tam olarak anlayamadığımız bir şeyler dönüyor ortada...

Galiba iki tane hayat var:

Biri, onların senaryosuna göre işleyen / işlemesi gereken hayat... ("Oyların çoğunu aldık" tezi üzerinden tüm iktidar çarklarını ele geçirme... Devlet aygıtından inşaat ihalelerine kadar bütün siyasi ve ekonomik mekanizmalara kumanda etme... Hem herkese sonuna kadar sözünü geçirme, hem de sınırsız nemalanma... Parlamentoda, yargıda, medyada, işçiler arasında, işadamları çevresinde ve kültür dünyasında asla çatlak ses çıkmamasını sağlama... Dünyaya kulaklarını tıkama... Cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, parti başkanlığı v.s. koltuklara aynı anda oturma ve "tarihi olma" hissini güçlendirecek her türlü tabloda kafasını öne çıkarma...)

İkincisi de, bu senaryoya uymayan sıradan hayat... (Bütün farklı görüşlerden tutun da, hesapta olmayan her türlü gelişmeye kadar.)

Soma'daki korkunç felâket de bu "planlanmamış olaylar" arasındaydı. Ve bu "tatsızlık" bir an önce geride bırakılmalıydı.

Ölenler ölmüştü işte, yapacak bir şey yoktu. Ama ölünecekse ve ölenlere üzülünüp ağlanacaksa da, bunun sessiz sedasız olup bitmesi gerekiyordu.

Siyasi planları bozacak hiçbir şey olmamalıydı. Asla izin verilemezdi buna.

Alt tarafı "birkaç yüz yoksul adam" ölmüştü. Üstelik bunların kaderi zaten ölüm sınırındaydı. Olağan şeylerdi bu kazalar. Benzerleri geçen yüzyıllarda büyük devletlerde bile çıkmamış mıydı? Ailelerine biner lira aylık bağlanır, cenaze törenleri falan da düzenlenir kapanırdı bu "sıkıntılı sahneler".

Ve "asıl senaryo"ya dönülürdü.

* * *

Kolay olmuyor işte...

Yüzlerce madenci ölmüş.

Hem de kaderden falan değil, iş kazalarında dünya şampiyonu bir memlekette çalıştıklarından dolayı. İktidarlarla bazı işadamlarının daha çok para kazanılarak "kalkınılması" için yoksul insanların hayatlarının tehlikeye atılmasını doğal gördükleri bir ülkede yaşadıklarından dolayı.

Başbakan onca işini bir kenara bırakıyor ve lütfedip Soma'ya vakit ayırıyor. "Olay yeri incelemeleri" yapıyor. "Olağan şeyler bunlar" saptamasında bulunuyor. "Literaturda var" gibi cilalar da atıyor. "Hayırlısıyla cenazeleri kaldıralım da bitsin bu iş" temennisini dile getiriyor. "Ancak puslu havayı sevenlere, ölüm üzerinden siyaset yapanlara izin vermeyeceğiz" diye ekliyor.

Sokağa çıkınca protesto sesleri duyuyor. "Erdoğan istifa" demeye cüret edenler bile ortalarda dolaşıyor.

Oysa o sadece alkışlara layık. Ve "Türkiye seninle gurur duyuyor"lara...

Bir kez daha çileden çıkıyor.

Dev bir koruma ordusunun ortasında "cesur delikanlılık" yapıyor.

Ardından saldırıyor...

* * *

2014 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin en güçlü resmî yöneticisi, sokak kabadayısı gibi yumruklarını konuşturuyor.

Hoşuna gitmeyen kişileri anında pataklayarak cezalandırmaya başlıyor.

Günümüz dünyasında olağanüstü bir şeydir bu, biliyor musunuz? Benzersiz bir "yönetim uygulaması"dır!

Böyle giderse daha neler görürüz dersiniz?

Yarın daha neler olur?

Eleştirel laflar edenleri kırbaçlarlar mı?

Çekip vururlar mı yoksa?

Alışalım mı, diyorsunuz? Halimize şükredelim, öyle mi?

Haklısınız, İdi Amin muhaliflerini yiyordu.
HAKAN AKSAY

Ben de "daha neler göreceğiz acaba? diye merakla beklemekteyim. :KK14:
 
Hic acimiyorum valla bu kadar calan cirpan acimasiz yuregi taslasmis bi insana acimiyorum. Kivransin insallah acisindan kivransin. Bunlari odesin. Zalimligini odesin

Zalimliğinin hesabını elbette ödesin. Ödeyecek de ama linç edilmesin, demek istedim ben. :)

Çünkü biz onu kinci ve linçci zihniyetinden dolayı sevmiyoruz zaten.

Ancak, yaptıklarının hesabını bir bir vermeli.
 
Haksızlık canımızı çok yakınca böyle şeyler düşünebiliyoruz insan olarak ama şöyle düşünmemiz gerekmiyor mu?

RTE'nin sorumsuzluğu ve zalimliği yüzünden insanlar acı çekti ya.

Aynı acıyı ona dilemek, RTE olmak değil midir?

O zaman ondan farkımız kalır mı?

Aynı acıyı ona dilemek RTE olmak değildir .
Biz mazluma vurmak var bir zalime .
Müstahak denilen kavram işte burda başlıyor .
 
neyse arkadaşlar ben burda kimseye hakaret etmeden yazdığım halde, iki mesaj yazsam ceza alıyorum nedense. :26:

bugün hani akp'ye oy vermiş o yaşlı adamın videosu, attığı çığlıklar, beni kurşuna dizsinler isterlerse diye yetkilielere ettiği isyan beni çok kötü yapmıştı.

üzerine biraz önce de oğlunun saçından bir tutam isteyen anne haberini okudum iyice dağıldım. bi de imam uygun görmemiş vermemiş. :KK43:
üzüntü limitimi yine aştım, seyretmemek mi lazım bilemiyorum. takip etsem bir türlü etmesem bir türlü. :KK19:
hepinize iyi geceler.
 
X