Ah kalbim biz ayrıldık.
--------------------------------------------------------------------------------
Bakışlarım öyle boş ki, artık hissetmiyorum hiçbir şeyi...
Sanki tüm duygularım, gözlerimdeki tüm ışık yok olmuş ve bir daha hiç çıkarılamayacak kadar derinlere gömülmüş gibi. Nerede hata yaptım bilmiyorum. Zaten kurumuş olan hangi dala nasıl da bastım?
Daha önce beni mutlu ettiğini düşündüğüm her şey yok oldu sanki. Neydiler ya da kimdiler bilmiyorum ama artık yoklar...
Ümitlenme her telefon çalışında
Koşma kapılara her adım sesinde
Senin sandığın yıldız artık yok yerinde
Kabul et kalbim, kabul et kalbim
Ah kalbim biz ayrıldık
"Aşk"... Tarifini bile yapamazken öyle olabildiğimizi ya da olabileceğimizi iddia ediyoruz, ne garip değil mi? Kocaman bir soru işaretinden ibaret olan hayatımızı bu ne idüğü belirsiz şeyin ardından koşmakla geçiriyoruz hep. Yakalayınca ne oluyor peki? Bir anlık bir huzura kavuşuyoruz ve yine bir anda o huzuru kaybediyoruz...
Kovalamaca; o basit ve bizi hayatın ne kadar kötü yanı olursa olsun yinede yaşamaya değer olduğunu düşündüren yakalamaca oyunu en baştan ve yine yeniden başlıyor...
ıçimde bir şeyler kopuyor, paramparça oluyorum. Aynı parçalar yeniden kopup bir daha parçalanıyor, sonu yokmuş gibi, garip bir yap-boz oyunu bu...
Gitti giden dönmeyecek,
Kabul et kalbim
Asla seni sevmeyecek,
Hayat ne zalim...
Bağırmak istiyorum, haykırmak istiyorum ama kelimeler boğazıma düğümleniyor ve susuyorum... Susup sabrediyorum ve üstelik korkum daha da büyüyor... Aslında ummadığım bir yerde, ummadığım bir anda patlamaktan korkuyorum... Düşünüyorum da; sayılarını hatırlamadığım kadar çok olan "keşke"lerime bir yenisini daha eklemekten ve geri dönüşü olmayan bir yola girmekten korkuyorum aslında...
O yanmadı senin kadar
Feryat etsen neye yarar
Ya sen dur sonsuza kadar ya kabul et...
Kabul et kalbim, kabul et kalbim...
Ah kalbim biz ayrıldık...
Diğer yandan da; hayat kısa, bağır çağır, boşalt içini diyorum kendi kendime. Sonra da bu kısacık hayatı daha da çekilmez hale getirebileceğimi düşünüyorum. Çelişkiye düşüp yine susuyorum. Kendi içime haykırmaya devam ediyorum kimsenin duymadığından emin bir halde.
Gözyaşlarımı içime akıtıyorum ve biliyorum ki kimse görmüyor, göremiyor... Ve "Sessiz Çığlığıma" ses vereceğin "o" günü bekliyorum...