Senin anlattığın aynı olaya maruz kaldım, tek fark kayınvalidem bize misafirliğe gelmişti, eve yerleşme olayı yoktu bizde.
1 ayı birlikte geçirdik, o dönem eşimin denetlemeleri olduğu için sabahın köründe evden çıkıp akşam 10da geliyordu ve bir hafta eve hiç uğramadı.
Ben her ne kadar iş yapmasın, yorulmasın, dinlensin diye düşünürken o hep evi kurcaladı, çekmecelerin yeri değişti, mutfağımın yeri değişti..
Ben evimde misafirin iş yapmasından asla hoşlanmayan biriyim, bunu dile getirdiğim halde ya ben uyurken ya 2 dakikalığına markete giderken evi talan edip işe koyulurdu. E haliyle benim de suratım asılıyodu, neyse umursamayım istediğini yapsın nasılsa gidecek diye günler geçti.
Eşimin 1 hafta yokluğunda aldım gezdirdim, 2 günlüğüne deniz kenarında bir yerde kaldık, karşı komşum da var, şen şakrak geçirelim dedik eşlerin yokluğunda.
Fakat eşim geldi, her şey değişti. eşimin geldiği gün olay çıkardı ve bana olmadık laflar etti. Suratsız, konuşmaz etmez, kapı duvar gibi, ben buraya gezmeye gelmedim, muhabbet etmeye geldim...neler neler. İnan şok oldum, ne diyeceğimi bilemedim. 1 ayı güzel geçirdin de, oğlun gelince mi patlayıveresin tuttu.
Gerçi, akşam oturduğumuzda eşimle olan konuşmalarımızda, sarılmalarımızda falan kıskandığını sezmedim değil. Ama hak vermeye çalıştım, elin kızı gelmiş oğlunu almıştı ondan:)
O günkü çıkan olay o kadar kötüydü ki, hiç hatırlamak istemediğim günlerden birini yaşattı bana kayınvalidem. Hipertansiyonu var, aksi gibi eşimin bi arkadaşıyla buluşacağı gündü. Eşimin evden gitmesiyle ayılıp bayılması bir oldu. Sakinleştirmeye çalıştım falan derken iyice kitlendi..falan filan, kabus gibiydi. Eşimi çağırdım, eve doktor çağırdık sakinleştirici falan yaptı..O gün sabaha kadar deliksiz uyudu..Fakat kalktığında ki pişmanlığını karşı komşum bile anlamıştı.
Nitekim, sana bunları yaşatan insanın samimiyetine inanma derim. Kıskanmanın 2 şekli vardır, biri hasetlikle kıskanmak, diğeri tatlı kıskançlık, benimsemedir. Bizimkiler hasetle kıskandığı için her şey, her laf beklenir.
Bizde olay duruldu tabi, tüm o söylediği lafları yeri geldiğinde bir bir burnundan getirdim. Ben ki, ona tek laf etmeyen, kırılmasın-üzülmesin diye her şeye gülüp geçen biriydim. Fakat ben böyle oldukça o beni ezmeye çalıştı, ve sonunda beni kaybetti. Kaybettiğinin de farkında. Şimdiki konuşmalarımızda söylediği her lafın cevabını tabiri caizse yapıştırıyorum. Evet, hiç de üzülmeden yapıyorum bunu. Karşımdaki bana değer vermiyorsa değer vermiyorum artık. Bu yaşıma kadar bunu öğrendim.
Ben senin yerinde olsam bir süre gitmezdim. Ve mesafeyi gözüne sokardım. Mesafeli olmak gerek, zira yaptıkları yapacaklarını gösterir.