• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Gezi Parkı eyleminin sonuçları ;

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Yaşadığımız ülkeye bu kadar yabancı olmayalım elbette ama yaşadığımız ülkeyi yerden yere vurma gayretinde de olmayalım .

Türkiye'yi 3. dünya ülkesi gibi gösterme çabasına hiç bir zaman anlam veremedim .Bir insan bu yakıştırmayı neden yapar ki ?

Siyasi mi acaba bunun cevabı diye düşünürm hep.

Türkiye sosyal bir devlettir aynı zamanda gelişmektedir .Gelişimini tamamlamış her ülke gibi geride kaldığı , geriden takip ettiği alanlar mevcuttur.


Ama sosyal devlet olma gereğini mümkün mertebe yerine getirmeye çalışarak , yoksulluk sınırındaki bireylere gereken yardımı temin edebilme gücündedir.

Hangi şartlarda nerelere başvurmak gerektiğini öğrenmek zaman alacak biraz ama devlet bu insanlara sırt dönmüş değildir.

Biraz daha ülke için olumlu senaryolar kurabilirsek , sanki herşey daha iyiye gidebilir , pollanyacılık oynamadan pek tabii.

Yazım sorunuz neznindedir , size değildir yani :34:

Bu konuda forumda bir konu açmıştım , Türkiye kaçıncı dünya ülkesi diye , zamanında. Pek itibar görmedi.

Ülkenin ilerleyen cephelerini görmek zor olmasa gerek , böyle bu işler , geriden ve yavaş yavaş .Bir kere geç kalmışız ne yapalım ?

ben soyut kavramlar üzerinde konuşmuyorum farkındaysanız, somut örnekler vermeye çalışıyorum, açlık sınırı 1000 tl asgari ücret 773 tl, türkiyede milyonlarca insan asgari ücretle çalışıyor, demek ki milyonlarca insan açlık sınırının altında yaşıyor...
önce bunu kabullenelim, hal böyleyken türkiyenin ekonomik sorunları çözüldü, her şey güllük gülistanlık demenin de anlamı yok, önce türkiyedeki gelir adaletsizliği düzeltilmeli, milletçe karnımız doysun, beynimize kan yürüsün, gerisini hallederiz zaten.
 
hayata ne oluyor diye baktığımda geçim sıkıntımız vardı. babam pazar günleri akşam yerdeki meyveleri toplar annem iyice temizler önümüze koyardı. şu anda çok şükür hepsini geride bıraktık ve hepimizin eli ekmek tutuyor. ama ben o günlerimide unutmadım. hele annem hafta içi işte çalışırdı fabrikada haftasonu ofis temizliğine giderdi annemi gördüğümü nadir hatırlarım ben yatınca gelirdi sabah gene olmazdı. çok ağladım okula giderken beni neden annem okula götürmüyor 1 kere bile diye..
üniversiteye ilk başladığımda ilk işim tegv e başlamak olsu 2.5 yıl devam ettim. şu anda da yardımcı olduğum bir aile var. tabiiki yaptığım yardımları seçme hakkı var.. kızmıyorumda isterse yardımımı kabul etmeme hakkıda var. benim yardım ettiğim aileden bahsetmiyorum ama birçoğunun dilenmek yerine çalışma hakkıda var ama haklarını hem tembellikten yana kullanıyorlar, hem de belki başkasının bayılarak giyeceklerini çöpe atıyorlar. bu da bir çelişki.
beğenmiyorsa sende al senden daha kötüsüne ver öyle değilmi.. bende komşuların eskileriyle büyüdüm. ama giymeyeceklerimizi de yetim başka bir aileye veriyordu annem.. çöpe birşey atmak ne demek hiç bilmedim ben.. ki annem hala bilmez!! küflü ekmekleri bile köpeklere kuşlara verir ama asla çöpe atmaz.

o zaman secme hakkimiz var.. Mahalle muhtarlarinda listeler var. O listelerden deneme yapabilirsiniz. Annem de ayni seyi her zaman söyler, ama ben kizamiyorum... Her insan bir olmuyor iste, eger yaptigin yardimin iyi yere gittigine inanmiyorsan baskasini sec.. Malesef secilecek o kadar cok kisi var ki....

mesela eskiden kurban bayramlarinda et almaya gücü yetemeyecek kimselere bölüstürüdük. Simdi ise kimse kurban kesemiyor... Hangi birine bölüstürelim...
 
Alıntı bu yuzden yapmıyorum...Sızden yaptım ama yazdıklarımdan hemen fıkır değiştirdiniz...


Benim bu yıl tayınım Tuncelı den eşımın yanına cıkmadı...Bakanlık bana sosyalbılgıler öğretmenı ol yada memur ol dedı..
Bır çok arkadaşım kabul ettı..Ama ben sısteme ayak uydurmak yerıne ucretsız ızın aldım...Bakanlıgı mahkemeye verdım...

Ocakta bakanlık benı aradı tayınım cıktı...
Sırf sevdıgım meslegı yapayım dıye....Ben sısemlerı kendım kabul etmıyorum kı ogrencılerıme kabul ettıreyım...

Ama

Benım yazdıklarım sız hem memur olmak ısteyeceksınız...Hem paraya ıhtıyacınız var..

Ben tarıh öğretmenlıgı okumak ıstıyorum dıyorsanız tabı desteklerım ama ulkenın değişmeyen şartları var...


O zaman sayımı zaten az kpss 90 alacaksınız..Hayatın başka kurullarıda var gerceklerıde...

Hem unıversıte mezunları işsiz dıyeceksınız hemde çalışmayacaksınız...

Sınav kalkarsa bu ulkeden hep torpıller ışe gırer...Sınavda az da olsa adalet var...

...Ben burdakı kişiler hakkında asla ıkı uc yazılarını okuyarak fıkır uretmem...

İnsan bır derya onu tanımak yaşamını hayatını tecrubelerını hepsını bılmeden yorum yapmak fıkır uretmek bana gore değil...


Yıllardır kk dayım o yuzden sahsı olarak ne kımseyı tanırım ne ınsanlar benı cok tanır...

Ben yazıları kım yazdı dıye bakmıyorum...İçerigine bakıyorum...

Benımle zıt goruş bıle olsa goruşune katılıyorsam begenıyorum....

bende düsündügümü ifade ediyorum. Ögretmenlere ayri bir ilgim vardir, kendim olmadim cünkü o yetenegin bende olmadigini düsündüm. Ama olan tüm ögretmenlere de ayri bir saygi duyarim. Ayni Atatürk gibi...Cünkü ben kendi cocugumu yetistirmeye calisirip, egerim bükerim vs.. sonuclari en cok beni baglar..Ama ögretmenlik öyle degil, gelecegimiz sizin ellerinizde....Bir nesli egip büküyorsunuz, bu nasil bir kudretttir.. Sisteme boyun egmis görmek beni cok üzdü, ve belirtitim. Sahsiniza söylenmis bir sey degil...
 
Evet haklısınız, hırsızı masum göstermek olmaz, çoğu hazır para tatlı geldiğinden yapıyor ama arada gerçekten ihtiyaç sahibi olanlarda var, bu ülkede hamile bir kadın nefsi çekti diye bir kilo portakal çalmak zorunda kaldı ve yıllarca hapis yattı, baklava çalan çocukları da unutmamak lazım, onlarda tokluktan çatlamıyordu, enfes bir yemek sonrası tatlıyı bedavaya getirme derdinde değillerdi, şimdiki iktidar zamanı olan olaylar değil bu vak'alar ama ülkede süre gelen bir yoksulluk ve işsizlik gerçeği var.

Burun kıvırıp her işi beğenmeyenler müstesna, bu ülkede hamallık yapan, inşaatlarda hiçbir güvenlik önlemi olmaksızın üç kuruş para kazanıp memlekete göndermek için oldukça sağlıksız koşullarda çalışanlar var, sokaktaki insan, tarladaki çiftçi mutsuz, patates fiyatları bir anda fırladı, sebebi üretim yetersizliği, ben her hafta köy pazarında üretici köylüyle ve hal'den sebze meyve getiren pazarcıyla konuşan biriyim, gerçek onların anlattıklarında.

Ben ülkemi seviyorum, ülkem insanını da, ülkemden vazgeçmem benim ve burada yazan herkesin tek bir dileği var, ülkemiz kalkınsın, halk daha iyi şartlarda yaşasın, eğitim sistemimiz külliyen hatalı, üniversiteden mezun olup atanamayan, açıkta kalan iş bulamayan gençler mutsuz. Gelecekle ilgili hayaller kuramıyorlar çünkü geleceklerinden endişeliler, üreten bilim adamları beyin göçü sonucu yurtdışına gitti, sebep burada yeterli imkan tanınmaması, bilir misiniz hayalet uçak üretecek kadar muhteşem bir zekaya sahip bir bilim adamı vardı burada, patent vermediler, imkan sunmadılar adama, kendi hayalet uçağımızı üretme şansımızı teptik.

Bunlar şimdinin sorunları değil biriken sorunlar silsilesi, üretmek yerine tüketmemizi salık verdiler, çoğu şey ithal, bulun bana yerli koyun, yeraltı madenlerimi ben çıkaramıyorum neden?
Bor bizden çıkıyor, avrupada işlenip fahiş fiyatlarla bana satılıyor, ben niye işleyemiyorum?

Burada yazılanları tek bir iktidara yüklemedim hiçbir zaman benim hayıflanmam hepsine...



Dün biz burada kişi başı milli geliri irdeledik, Gabon denilen bir ülkeden bile daha az gelir olduğunu öğrenince bir of çektim, dış borç demişti Kazen, 1 trilyonu bulmuş, imf borcumuzu ödemişiz gözümüz aydın.
hah işte böyle söylense ne güzel. ülkede elbette geçim sıkıntısı var. elbette herkes her istediğini alamıyor. ama açlıktan ölüyor insanlar denilince artık ben vatandaş olarak kendimi sorumlu hissediyorum. benim etrafımda insanlar açlıktan ölecek ve biz güzelce yaşayacağız. bunu kabul edemedim. hırsızlık konusunda istisnalar elbette var. çoğunluktan bahsettim ben zaten çoğunluk olarak aileden kopukluk, yanlış arkadaşlıklar, madde bağımlılığı var. adam öyle hesap yapıyo ki. yazın sonuna doğru iyi bi vurgun yaparım kışın 6 ay yatarım yazın tekrar çıkınca çaldıklarımı yerim ve bu döngü böyle devam ediyor.
 
ben soyut kavramlar üzerinde konuşmuyorum farkındaysanız, somut örnekler vermeye çalışıyorum, açlık sınırı 1000 tl asgari ücret 773 tl, türkiyede milyonlarca insan asgari ücretle çalışıyor, demek ki milyonlarca insan açlık sınırının altında yaşıyor...
önce bunu kabullenelim, hal böyleyken türkiyenin ekonomik sorunları çözüldü, her şey güllük gülistanlık demenin de anlamı yok, önce türkiyedeki gelir adaletsizliği düzeltilmeli, milletçe karnımız doysun, beynimize kan yürüsün, gerisini hallederiz zaten.

Yazdıklarımın size olmadığını , sorunuz nezninde konu ile ilgili fikrimi yazdığımı belirtmiştim oysa ki .


Bende somut konuşuyorum , Türkiye sosyal devlet olmanın gereğini daha yeni yeni yerine getirebilmeye başladı diyorum , ne mutlu.

Ha , yeter mi yetmez .

Ama dedim ya daha geliş-mek-teyiz .

Projeleri takip edin lütfen . 1000-773 = 227 hesabıyla olmuyor bu işler . Bu sınırın altında kalanların sayılarını azaltmak hatta sıfırlamak ne kadar mümkün bilemem ama bunun altında kalanlara devlet elini uzatmıyor demek olmaz , anlatmak istediğim özetle budur.
 
Türk olupta bu avrupayi triplere girmekte moda oldu ,onlar görgülüymüşte bilmem neymişte, türkleri yermek niye, senin dedelerin burda yetişmedimi ağaç kovuğundanmı çıktın sen,konu gezi parkından buralara nasıl geldi oda ilginç
 
Türk olupta bu avrupayi triplere girmekte moda oldu ,onlar görgülüymüşte bilmem neymişte, türkleri yermek niye, senin dedelerin burda yetişmedimi ağaç kovuğundanmı çıktın sen,konu gezi parkından buralara nasıl geldi oda ilginç
Görgü konusu nerde gecti acaba,ben ne ara kacirdim bunu...:44:
 
Türkiye sosyal bir devlet mi:53:

Bence de yaşadığımız ülkeye bu kadar yabancı olmayalım.

Sosyal devlet, en basit tanımıyla adalet, eğitim, sağlık konularında vatandaşlarına eşit haklar tanıyan modeldir.
Temelini fırsat eşitliği oluşturur.

Nedir fırsat eşitliği? Kaba tabirle parası olmayanın olanla aynı standartlarda muamele görmesi, aynı haklardan faydalanmasıdır.

18 ağustos depreminden kurtulan çocukların, çadırlarda soğuktan ve yangından öldüğü bir ülke burası.
Burası parası olmadığı için burs almaya çalışan, burs alamadığı için okuyamayan çocuklarla dolu bir ülke.

Sosyal güvencesi olmayan, parası da olmadığı için ölüme terkedilen insanların gırla gittiği bir ülkedeyiz.
Bu ülkede hala kanser hastaları ilaçlarını alamıyor.

Ceza evlerindeki ölümcül hastaların ölüme terkedildiği bir ülkedeyiz.

Sosyal devlet olmanın yegane gereği halkına sahip çıkmaktır.
Halkının sorunlarını omuzlarından alıp, onları rahat ettirmektir.
Beyaz eşya ve gıda takviyesiyle olunmuyor yani sosyal devlet.

Bu ülkede eğitim yok, adalet yok, sağlık yok.
Ama sosyal devletiz.
Yeni anayasayla tacir devlet olarak değiştirelim kimliğimizi de, ne olduğumuzu bilelim bari.
 
Türk olupta bu avrupayi triplere girmekte moda oldu ,onlar görgülüymüşte bilmem neymişte, türkleri yermek niye, senin dedelerin burda yetişmedimi ağaç kovuğundanmı çıktın sen,konu gezi parkından buralara nasıl geldi oda ilginç

gezi parki bir iki agac kesilmesin diye baslamis olabilir, fakat dallanmasinin nedeni bir bas kaldiristir. Gitmiyor demektir. Avrupa abd vs ülklerden verilen örnekler önemlidir. Iyi seyleri örnek almak gelismek, ilerlelem ve yasam standartini yükseltmek hedef olmalidir....Kötü seylerden ders cikarmak da ayni...


ve son olarak avrupayi bir nick kullanmak kesinlikle dedelerinin secmek istedigi nicktir.. :)))Rosalinda asla özenti icermez...
 
hah işte böyle söylense ne güzel. ülkede elbette geçim sıkıntısı var. elbette herkes her istediğini alamıyor. ama açlıktan ölüyor insanlar denilince artık ben vatandaş olarak kendimi sorumlu hissediyorum. benim etrafımda insanlar açlıktan ölecek ve biz güzelce yaşayacağız. bunu kabul edemedim. hırsızlık konusunda istisnalar elbette var. çoğunluktan bahsettim ben zaten çoğunluk olarak aileden kopukluk, yanlış arkadaşlıklar, madde bağımlılığı var. adam öyle hesap yapıyo ki. yazın sonuna doğru iyi bi vurgun yaparım kışın 6 ay yatarım yazın tekrar çıkınca çaldıklarımı yerim ve bu döngü böyle devam ediyor.

Bu konuda size katılıyorum, çoğu hırsızın masum olduğunu düşünmüyorum, bireysel yapanlar yanısıra çeteleşmiş olanları da var, bunlar açlıktan yapmıyor, hazır ve kolay para.
Sizinde ülkedeki geçim sıkıntısına vurgu yapmanıza sevindim zira gerçekten çoğu insan olumsuz şartlarda yaşıyor, erzak ve yakacak yardımı yapılıyor evet ama hakkıyla yerine ulaşıyor mu?
Bir kısmı ihtiyaç sahibine gitmiyor malesef, iftira değil gerçek, ben gözümle gördüm koca apartman sahibi insanların isimlerini muhtara yazdırıp yakacak aldığını, alanlar kapı komşumdu:ssz:

Belki birşeyler yapılmaya çalışılıyor ama uygulamalarda aksaklık var, kanunlar çıkıyor ama iş yaptırıma gelince yine tıkanılıyor, ülkede tartışılması gereken çok sorun var, bu sorunları dile getirmek ülkeyi sevmemek anlamı taşımasın, bunları konuşmak ayıp değil günah değil tabu değil, konuşacağız ki eksiklikler ortaya çıksın, sitede konuşsan ne olur denmemeli buraya kimler üye kimler okuyor bilmiyoruz, hangimizin ne yönde adımlar attığını da bilemeyiz, konuşmalı ve aksayan yönleri ortaya çıkarmalıyız.

Sonuna kadar savunulmasına karşıyım şahsen, o zaman bir iddialaşma inatlaşma oluyor, konuları geniş açıdan ele almak lazım.
 
gezi parki bir iki agac kesilmesin diye baslamis olabilir, fakat dallanmasinin nedeni bir bas kaldiristir. Gitmiyor demektir. Avrupa abd vs ülklerden verilen örnekler önemlidir. ıyi seyleri örnek almak gelismek, ilerlelem ve yasam standartini yükseltmek hedef olmalidir....kötü seylerden ders cikarmak da ayni...


ve son olarak avrupayi bir nick kullanmak kesinlikle dedelerinin secmek istedigi nicktir.. :)))rosalinda asla özenti icermez...

:13:
:60::60::60:
 
Türk olupta bu avrupayi triplere girmekte moda oldu ,onlar görgülüymüşte bilmem neymişte, türkleri yermek niye, senin dedelerin burda yetişmedimi ağaç kovuğundanmı çıktın sen,konu gezi parkından buralara nasıl geldi oda ilginç

Gezi parkı özünde herşeye isyanı (!) barındırdığı için konunun her türlü '' Türkiye'nin hal ve gidişatına '' olumsuz tablolarla dem vurması da kaçınılmaz oluyor sanırım .

Ama ille ağaca bağlayacaksak , dedelerimizin çıktığı ağaç kovuğu da fena bir giriş sayılmaz .
:1:

__________________________



 
Bu konuda size katılıyorum, çoğu hırsızın masum olduğunu düşünmüyorum, bireysel yapanlar yanısıra çeteleşmiş olanları da var, bunlar açlıktan yapmıyor, hazır ve kolay para.
Sizinde ülkedeki geçim sıkıntısına vurgu yapmanıza sevindim zira gerçekten çoğu insan olumsuz şartlarda yaşıyor, erzak ve yakacak yardımı yapılıyor evet ama hakkıyla yerine ulaşıyor mu?
Bir kısmı ihtiyaç sahibine gitmiyor malesef, iftira değil gerçek, ben gözümle gördüm koca apartman sahibi insanların isimlerini muhtara yazdırıp yakacak aldığını, alanlar kapı komşumdu:ssz:

Belki birşeyler yapılmaya çalışılıyor ama uygulamalarda aksaklık var, kanunlar çıkıyor ama iş yaptırıma gelince yine tıkanılıyor, ülkede tartışılması gereken çok sorun var, bu sorunları dile getirmek ülkeyi sevmemek anlamı taşımasın, bunları konuşmak ayıp değil günah değil tabu değil, konuşacağız ki eksiklikler ortaya çıksın, sitede konuşsan ne olur denmemeli buraya kimler üye kimler okuyor bilmiyoruz, hangimizin ne yönde adımlar attığını da bilemeyiz, konuşmalı ve aksayan yönleri ortaya çıkarmalıyız.

Sonuna kadar savunulmasına karşıyım şahsen, o zaman bir iddialaşma inatlaşma oluyor, konuları geniş açıdan ele almak lazım.
buna ben de çok şahit oldum ihtiyacı olmayan insanlar bunlardan faydalanıyor. denetlemede büyük sıkıntılarımız var her alanda. inanın bi yardım yapacaksak kendimiz elden vermeyi tercih ediyoruz. çünkü güvenemiyoruz ki artık. Van depremin de insanlara gidecek yardımların nereden çıktığını hepimiz biliyoruz.
Elbette herkes şartların iyileştirilmesini istiyor. ben hiç mükemmel bir sistemimiz var demedim çünkü yok. ama sağolsun arkadaşlar öyle söylemişim gibi beni suçladılar neyse.
düzelmesi gereken çok şey var ama iyisiyle kötüsüyle doğruları konuşalım. ben bizzat doğruluğuna şahit olduğum şeyleri bunlar da yapılıyor diye söyledim. olmayanları da söylerim. ama topyekün iyi veya kötü diyemeyiz.
 
Burda bazı yorumlar kişilerin yorumlarını alt etmek tarzında, yaşadığımız ülkenin daha iyiye gitmesi adına fikir alış verişinde bulunmak şeklinde olsa daha iyi olmaz mıydı..
 
Son düzenleme:
Türk olupta bu avrupayi triplere girmekte moda oldu ,onlar görgülüymüşte bilmem neymişte, türkleri yermek niye, senin dedelerin burda yetişmedimi ağaç kovuğundanmı çıktın sen,konu gezi parkından buralara nasıl geldi oda ilginç

Avrupa da özellikle Almanya da yaşam şartlarını Türkiye ile kıyaslamış arkadaşlar.
Şimdi özenti damgası yerim ama ben yine de yazmadan geçemeyeceğim.
Ben bu ülkedeki siyasilerle,ekonomiyle falan pek ilgilenmem.
Önce eğitim benim için.Eğitimi düzelteceksniz ki geleceğiniz için endişelenmeyeceksiniz.
Almanya ve Türkiyenin eğitim politikalarını karşılaştıralım.

PISA -Uluslararası Öğrenci Başarısını Belirleme Programı

PISA araştırmaları “Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü” (OECD) üyesi olan 31 ülkede ve OECD ortağı gelişmekte olan ülkelerde uygulanan eğitim sistemlerinin durumu hakkında karşılaştırmalı bilgi vermek amacıyla her üç yılda bir yapılıyor. PISA Programı, üye ülkelerdeki 15 yaş grubundaki öğrencilerin zorunlu eğitim sonunda, katılacakları bilgi toplumunda karşılaşabilecekleri durumlara ne ölçüde hazırlıklı yetiştirildiklerini belirlemek amacıyla geliştirilmiştir. Ölçülmeye çalışılan nitelik, öğrencilerin okulda müfredat kapsamında ele alınan konuları ne dereceye kadar öğrendikleri değil; gerçek hayatta karşılaşabilecekleri durumlarda sahip oldukları bilgi ve becerileri kullanabilme yeteneği, öğrencilerin düşüncelerini analiz edebilme, akıl yürütme ve okulda öğrendikleri fen ve matematik kavramlarını kullanarak etkin bir iletişim kurma becerisine sahip olup olmadıklarıdır.

2003 2006 2009

1. Finlandiya 1. Güney Kore 1. Güney Kore

2. Güney Kore 2. Finlandiya 2. Finlandiya

3. Kanada 3. Kanada 3. Kanada

4. Avustralya 4. Yeni Zellanda 4. Yeni Zellanda

5. Lichtenstein 5. İrlanda 5. Japonya

6. Yeni Zellanda 6. Avusturalya 6. Avusturalya

7. İrlanda 7. Polonya 7. Hollanda

8. İsveç 8. İsveç 8. Belçika

9. Hollanda 9. Hollanda 9. Norveç

10. Hongkong (Çin) 10. Belçika 10. Estonya

11. Belçika 11. İsviçre 11. İsviçre

12. Norveç 12. Japonya 12. Polonya

13. İsviçre 13. İngiltere 13. İzlanda

14. Japonya 14. Almanya 14. ABD

15. Macau (Çin) 15. Danimarka 15. İsveç

16. Polonya 16. Avusturya 16. Almanya

17. Fransa 17. Fransa 17. İrlanda

18. ABD 18. İzlanda 18. Fransa

19. Danimarka 19. Norveç 19. Danimarka

20. İsland 20. Çekoslovakya 20. İngiltere

21. Almanya 21. Macaristan 21. Macaristan

22. Avusturya 22. Lüksenburg 22. Portekiz

23. Letonya 23. Portekiz 23. İtalya

24. Çekoslovakya 24. İtalya 24. Slovenya

25. Macaristan 25. Slovakya 25. Yunanistan

26. İspanya 26. İspanya 26. İspanya

27. Lüxemburg 27. Yunanistan 27. Çekoslovakya

28. Portekiz 28. Türkiye 28. Slovakya

29. İtalya 29. Meksika 29. İsrail

30. Yunanistan 30. ABD 30. Lüksenburg

31. Slovakya 31. Avusturya

32. Rusya 32. Türkiye

33. Türkiye 33. Şili

34. Uruguay 34. Meksika

35. Tayland

36. Sırbistan

37. Brezilya

38. Meksika

39. Endonezya

40. Tunus

Malesef Türkiye Hep sonlarda bu başarı değerlendirmesinde.
Almanya nın durumuda pek parlak değilmiş 2000 yılında.
Türkiye de bu araştırma sonuçları malesef hiç yankı bulmazken Almanya da ilk 5 ülke nin eğitimi gözden geçirilip eğitime yeni bir yön verilmiş.

PISA 2000 ve 2003 sonuçlarının açıklanmasından sonra Almanya’da yapılanlar:

Okullarda öğretmenler kurulları bu konuyu değerlendirdi. Her okul kendi içinde yapabileceklerini konuştu, tartıştı, yeni yöntemler araştırdı. Bütün düşünceler tutanaklara geçti. Öneriler ilgililere sunuldu. Okullar arasında bilgi akışı hızlandırıldı. Örneğin okuma becerisi ve okuma alışkanlığını geliştirmek için araştırmalar yapıldı. Bulunan yenilikler internet ortamında diğer okulların bilgisine sunuldu.

* Eğitim bakanlıkları sorunu araştırmak için bilim kurulları oluşturdu. Eğitim fakülteleri ve diğer bilimsel kurullar Finlandiya gibi ülkelerin eğitim sistemlerinden öğrenmeye gitti.

* Öğretmenlere meslek içi geliştirme kursları sunuldu.

* PISA araştırma sonuçları ve alınacak önlemler hakkında makaleler, kitaplar, raporlar, konferans sonuçları yayınlandı. Almanya’nın ciddi bilimsel araştırma enstitüleri sorunu didik didik ettiler. Onlarca bilimsel araştırma yayınlandı. Bu bilimsel araştırmalar değerlendirildi; varılan sonuçlara göre federal ve eyaletler düzeyinde eğitimle ilgili bakanlıklar, kurumlar, Eğitim Bilim Sendikası önlemler, yeni öğretim metotları geliştirmeye ve uygulamaya başladı.

* Kimse eğitim gibi önemli bir işi basit, günlük parti çıkarlarına indirgemedi. İndirgeyenleri de kimse ciddiye almadı. Bütün bunlar yapılırken kimse düşüncesinden dolayı kınanmadı. Düşüncesinden dolayı hiçbir öğretmen ceza almadı. Özgür, demokratik, barışçı ve çözümleyici bir ortamda mesele ele alındı. Bu konuda konuşan, yazan, düşünce üreten, araştıran öğretmenler desteklendi, teşvik edildi. Konuşan değil; susan, “bana ne?”ci tembel öğretmenler, sendikacılar, dernekçiler, politikacılar yadırgandı.

* Öğretmen yetiştiren pedagoji enstitüleri, eğitim fakülteleri sonuçlardan kendilerine görev çıkardılar. Ders programları, eğitim yöntemleri geliştirildi ve yenilendi.

* PISA 2000, 2003 sonucunda ilkokullarda kademeli olarak hızla tamgün eğitim uygulamasına başlandı.

Hiç bir ülkenin özentisi olmamak konusunda hemfikiriz sanırım,ama hangi ülke olursa olsun doğru yapılanları örnek almaktada fayda var diye düşünüyorum.
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Back