Geri Dönüşüm Gündeliği

Ani parlamalarda dilini ısır. Bu senin dikkatli ol butonun olsun. Seni öfkelendiren şey ne, durumu analiz et. Sinirlendiren şeyin, seni körükleyen her neyse onu bulabilirsen sakinleşebilirsin. İnsanların yargıları,bakış açıları, davranışları hergün istemediğimiz şeylere maruz kalabiliyoruz. Bu aşamada " bu onun bakış açısı" sözünü defalarca tekrar etmeni tavsiye ederim. Biz ağzımızdan çıkana dikkat edemezken bir başkasının ağzından çıkana hakim olmak mümkün olmuyor.

Duygu düşünceden geliyor. O halde öfkeye sebep olan şeyi ancak düşünceni değiştirerek yenebilirsin. Yazmanı tavsiye ederim. Sorunu net bir şekilde ortaya koy. Seni rahatsız eden davranış mı söylem mi? Kökünü bulup kazımak lazım.

ay canım mbenım çok teşekkür ederim dil ısırmak hoşuma gitti

benı rahatsız eden davranış aynı şeyi 10 kere söylemesi normalde duymayaya çalışırım ama bazen patlıyorum sonra üzülüyorum tongue fu dediği gibi sonra da kendimi onun yerine koyuyorummm benım evladım aynısını bana yapsa bende üzülürümmmmm
bugunden itibaren bende yazıcammmmmm:KK74::KK74:
 
ay canım mbenım çok teşekkür ederim dil ısırmak hoşuma gitti

benı rahatsız eden davranış aynı şeyi 10 kere söylemesi normalde duymayaya çalışırım ama bazen patlıyorum sonra üzülüyorum tongue fu dediği gibi sonra da kendimi onun yerine koyuyorummm benım evladım aynısını bana yapsa bende üzülürümmmmm
bugunden itibaren bende yazıcammmmmm:KK74::KK74:


Bir şeyi 10 kere tekrar ediyorsa şöyle sorabilirsiniz karşınızdakine " seni anlamadığımı mı düşünüyorsun?". Deneyin bi. Başkalarına olan sabrımızı onu alıp kabul etmekle törpüleyebilirz. Yargılamadan, empati yaparak. istiyoruz ki bizi anlasınlar ama önce biz kendimizi doğru ifade edebilelim. Sakinlik çıldırtıyor. Tepki istiyorlar , istedikleriniz de alıyorlar zaten . Vermeyin istediğini ..


“Tartışma bilgi değiş tokuşu; münakaşa ise duygu değiş tokuşudur."
- ROBERT QUILLEN



Edna Ferber, “Kapalı bir akıl ölmekte olan bir akıldır” derken bu fikri değişik bir biçimde dile getiriyordu. Her duruma kapalı değil açık bir kafayla yaklaşın. Karşınızdaki kişinin ne demek istediğini, o sözlerini bitirinceye kadar bilemeyeceğinizi kabul edin. Bir hüküm vermeden sözlerini tamamlamasını bekleyin. Bunu nasıl yapabilirsiniz? Şu dört sözcüğü aklınızdan hiç çıkarmayın: “Onlara bir şans tanıyın.” Kendisinden hoşlanmadığınız için birisine kapandığınızı hissettiğinizde hemen bu dört kelimelik sözü hatırlarsanız, o kişi hakkında hatalı değil kesin sonuçlara varabilirsiniz.

Sorun çıkaranları zihninizden silmek yerine açık bir kafayla dinleyin. Sizi şaşırtabilir ve beklenmedik şekilde hareket
edebilirler. Eğer onlara bir şans tanımazsanız bu farklı davranışa tanık olamazsınız. Eğer Sulu Göz gerçekten sızlanıp duruyorsa, bu kişinin fikirlerini daha baştan reddetmek yerine, getirdiği yorumlara içkin erdemlerine dayalı yanıtlar verebilirsiniz.. Sözlü Dövüş Sanatı Sayfa 174.
 
Tüm işlerimi halletim. Vaktinden önce yüklemelerimi de yaptım. Akşam ablama yemeğe geçicem. Akşam muhtemelen bir dizi izlerim. Ya da film. Yarın evde detaylı temizlik ıvır zıvır, çekmece kontrolü yapıp atılacakları atıcam. Ayakkabı, kıyafet de aynı şekilde. Yarın akşam benim için önemli bir gün. Dilerim hayallerimin de ötesinde şahane bir gün olur ve bu güzellik tekrar eder. Pazar günü ses çalışması var. Bu arada iyi ki buraya yazdım söyleyeceğim parçaların çıktısını almam gerekti. Hatırlatıcı olduğu için teşekkürler KK. Bundan daha iyi nasıl olur?

Kendimi, gözlerimi, kirpiklerimi, bedenimi, ailemi, dostlarımı seviyorum. Ve kabulleniyorum. Herşey akışında.
İyi haftasonları şimdiden. Kendinize iyi bakın.
 
Güüünaydınnnnnnnn! Aşkla, huzurla, mutluluklaaaa dolu geçen bir hafta olması dileğiyle. Bunun için neler mümkün?

Yorucu geçen bir haftasonu oldu. Pazar günü ilk provam vardı. Hayal ettiğimin de ötesinde güzel oldu kayıt. Cumartesi günü güzel bir temizlik operasyonu gerçekleştirdim evde. Ve çıkardığım iş neticesinde kendime " aslanım beee vallaaa" dedim Seda Sayan ses tonuyla. İnanılmaz iyi hissediyorum içimde adeta coşan bir deniz var.. Bundan daha iyi nasıl olur?

Hayal ettiğim şeylere adım adım yaklaştığımı hissediyorum. Access bars masajı almıştım sevgili Aslıhan Uysal'dan. Banak katkısı çok oldu var olsun. Ona hep " hazırım ama neye hazır olduğum bilmiyorum" derdim. şuan daha çok hakimiyetindeyim hayatımın. Kendinizi ağırlaşmış, hiçbirşeyin yolunda gitmediğini ve gitmeyeceğini düşünüyorsanız bir kez olsun bu masajı kendinize armağan edin lütfen.Ve görün neler olacak, neler değişecek. Benim accessle tanışmam yaşamış olduğum aldatılma olayından sonra vuku buldu. Üzerinde duracağım bir şey değil şuan ancak bu olay bana kişisel gelişim konusunda bir kapı açtı. Ve her ne kadar yaşanmamış saymaya çalışsam da yaşandı ve bitti. Sonra anladım ki insan hakikaten kaçtığı, üzerini örttüğü herşeyin altında kalıyor. Yüzleşmeyi seçiyorum artık. Kimseden kaçmadan. Ara ara çıldırdığım zamanlar olmuyor mu? Hem de nasıl. Ama hayat bu kadar işte. Herşey var içinde. Öncesinde çok dedim " nasıl yaşadım böyle bir şeyi" diye. Oysa bunu seçen bendim. O kişiyi ve onunla birlikte olacak herşeyi de.

Sorumluluğu bana ait olan bir işin yükünü başkasının sırtlamasını beklememeliyim değil mi?

Baldan tatlı bir gün bizi bekler hanımlar :KK49:

Unutmayin ki bize hiiiiiiiiiiiiçççççbirşey olmaz!
 
hayırlı haftalaraınız olsun

Z zerema canım nasılsın demiyeceğim maşallah bomba gibisinnnnn:nazar::nazar:

hayallerine adım adım da olsa yaklaştığına çok sevindim herşey istediğin gibi olur

evet yorucu bir hafta sonundan,

sabah birçok olumsuzluklarla karşılaşsakkk da yine de şükür bugunumüzeeee



Bir şeyi 10 kere tekrar ediyorsa şöyle sorabilirsiniz karşınızdakine " seni anlamadığımı mı düşünüyorsun?". Deneyin bi. Başkalarına olan sabrımızı onu alıp kabul etmekle törpüleyebilirz. Yargılamadan, empati yaparak. istiyoruz ki bizi anlasınlar ama önce biz kendimizi doğru ifade edebilelim. Sakinlik çıldırtıyor. Tepki istiyorlar , istedikleriniz de alıyorlar zaten . Vermeyin istediğini ..



söyediklerini hemen olmasa da yavaş yavaş hayatıma geçirecemmm istediklerini vermeyecemmm

baldan tatlı bir gününüz olsun kk güzel üyeleriii HoppaHoppa
 
İkilem yaratmaktan kaçının
Bir karar noktasında, istediğinizi seçin. Sadece ikilem yaratmayın. Çünkü –hayatı etkileyecek
sayılı birkaç seçim dışında– yanlış bile yapsanız sağlığınız bundan ya zarar görmez, ya da çok az
etkilenir. Oysa ruh ve beden sağlığını bozan kararsızlıktır, ikilemdir. Günlük hayattaki yanlış seçimin vereceği
zararın sonuçları kısa bir süre sonra ortadan kalkar. Ancak kararsızlık ve ikilemin yarattığı
sonuçlar bedende birikerek gelecekte çok daha önemli birtakım yıkıntı ve zararlara yol açar.

Hiçbir şeyden şikâyet etmemeye, hoşunuza giden şeyleri yapmaya çalışın. Kendinize ihtiyacınız olanı verin. Yapacağınız şey kendinize dikkat etmek ve kendinizi kollamaktır. İstemediğiniz halde kimseye bir şey vermeye kendinizi zorlamayın. “Kimseye zarar vermeyin, kendinize de…” Kendinize ihtiyacınız olanı vermek ve bunun için zaman ayırmak egoistlik değildir. Bunu başkalarından (eşinizden, işinizden, çocuklarınızdan) zaman almak gibi görmeyin. Yükümlü olduklarınızı daha iyi ve zevkle yapmak için, bedeninize ihtiyacı olanı vermek kendini düşünmek değildir.

Bedeninizi sık sık kontrol edin ve gevşeyin. Böylece gerginliği ve dolayısıyla sürekli
gereksiz enerji kullanımını önlemiş olursunuz. Gevşeme ile yapılan, beden fonksiyonlarının değiştirilmesidir. Beden sıcaklığının değişmesi hayal etmekle ilgili olmayan gerçek bir değişikliktir.

Davranış, sonuçları tarafından kontrol edilir Eğer bir davranışı ortaya çıkarmak ve onu artırmak istiyorsanız, sonucu tekrarlayın. Davranış, sonuçları tarafından kontrol edilir ve yönlendirilir. Ayrıca yine bilinmektedir ki, dışlaşan davranış insanın iç yapısını etkiler. Bütünüyle içinizden gelmese de, “gülün ve iyi şeyler düşünün”, göreceksiniz kısa bir süre
sonra kendinizi daha iyi hissedeceksiniz.

Etrafınızdan beklentilerinizi kontrol edin, sizin idealleriniz onların sınırlarını zorlamasın; kendi
sınırlarınızın da başkalarının idealleri adına zorlanmasına izin vermeyin. Amaçlarınız her neyse, gerçekten onlar uğruna
mücadele etmeye değip değmediğini bir kere daha gözden geçirin. Hiçbir zaman gerçekleşemeyecek veya değmeyecek amaçlar peşinde vakit harcamayın. Mutlaka kendinizi hoşnut edecek etkinliklere vakit ayırın. Hele bunlar stresin olumsuz etkilerini nötralize edebilecek çabalarsa (fizik egzersiz, gevşeme cevabı gibi) stresten korunmak konusunda bilinçlenmenin yararlarını gözden kaçırmayın.

"Stres ve Başa Çıkma Yolları" kitabı. sayfa 810-
 
İkilem yaratmaktan kaçının
Bir karar noktasında, istediğinizi seçin. Sadece ikilem yaratmayın. Çünkü –hayatı etkileyecek
sayılı birkaç seçim dışında– yanlış bile yapsanız sağlığınız bundan ya zarar görmez, ya da çok az
etkilenir. Oysa ruh ve beden sağlığını bozan kararsızlıktır, ikilemdir. Günlük hayattaki yanlış seçimin vereceği
zararın sonuçları kısa bir süre sonra ortadan kalkar. Ancak kararsızlık ve ikilemin yarattığı
sonuçlar bedende birikerek gelecekte çok daha önemli birtakım yıkıntı ve zararlara yol açar.

Hiçbir şeyden şikâyet etmemeye, hoşunuza giden şeyleri yapmaya çalışın. Kendinize ihtiyacınız olanı verin. Yapacağınız şey kendinize dikkat etmek ve kendinizi kollamaktır. İstemediğiniz halde kimseye bir şey vermeye kendinizi zorlamayın. “Kimseye zarar vermeyin, kendinize de…” Kendinize ihtiyacınız olanı vermek ve bunun için zaman ayırmak egoistlik değildir. Bunu başkalarından (eşinizden, işinizden, çocuklarınızdan) zaman almak gibi görmeyin. Yükümlü olduklarınızı daha iyi ve zevkle yapmak için, bedeninize ihtiyacı olanı vermek kendini düşünmek değildir.

Bedeninizi sık sık kontrol edin ve gevşeyin. Böylece gerginliği ve dolayısıyla sürekli
gereksiz enerji kullanımını önlemiş olursunuz. Gevşeme ile yapılan, beden fonksiyonlarının değiştirilmesidir. Beden sıcaklığının değişmesi hayal etmekle ilgili olmayan gerçek bir değişikliktir.

Davranış, sonuçları tarafından kontrol edilir Eğer bir davranışı ortaya çıkarmak ve onu artırmak istiyorsanız, sonucu tekrarlayın. Davranış, sonuçları tarafından kontrol edilir ve yönlendirilir. Ayrıca yine bilinmektedir ki, dışlaşan davranış insanın iç yapısını etkiler. Bütünüyle içinizden gelmese de, “gülün ve iyi şeyler düşünün”, göreceksiniz kısa bir süre
sonra kendinizi daha iyi hissedeceksiniz.

Etrafınızdan beklentilerinizi kontrol edin, sizin idealleriniz onların sınırlarını zorlamasın; kendi
sınırlarınızın da başkalarının idealleri adına zorlanmasına izin vermeyin. Amaçlarınız her neyse, gerçekten onlar uğruna
mücadele etmeye değip değmediğini bir kere daha gözden geçirin. Hiçbir zaman gerçekleşemeyecek veya değmeyecek amaçlar peşinde vakit harcamayın. Mutlaka kendinizi hoşnut edecek etkinliklere vakit ayırın. Hele bunlar stresin olumsuz etkilerini nötralize edebilecek çabalarsa (fizik egzersiz, gevşeme cevabı gibi) stresten korunmak konusunda bilinçlenmenin yararlarını gözden kaçırmayın.

"Stres ve Başa Çıkma Yolları" kitabı. sayfa 810-
Okurken aklıma dün okuduğum bir yazı geldi,mahsuru yoksa paylaşmak isterim.

Doğru bir duruş hayatımızda çok şeyi değiştirebilir ▪️Doğru duruş nasıl olmalıdır?
Doğru duruş, ayakta iken başımız dik, çenemiz yere paralel, yandan bakıldığında kulaklarımız omuzlarımızla aynı hizada, önden bakıldığında omuzlar kulaklardan uzak ve iki omuz aynı çizgide, üst sırt kasları aktif ve omurga kavisleri düzgün bir şekilde olmalı. Oturur pozisyonda ise omurganın fizyolojik doğal kavisleri/eğrilikleri korunmalı. Bunu sağlamak için dik oturmalı ve ağırlığımızı her iki kalça üzerine eşit dağıtmaya çalışmalıyız.
Oturduğumuz sandalye, çalıştığımız masa, baktığımız bilgisayar ekranı, kullandığımız klavye ve tüm oturma alanları, boynun ve belin doğal çukurluğunu desteklemeli; sırtımızı kamburlaştıran, boynumuzu düzleştiren bir açı oluşturmamalıdır. Yatarken ise vücudumuzun sağ tarafına doğru yatmak kalp ve dolaşım sistemimizi rahatlatabilir. Dizlerimizi hafifçe karnımıza doğru bükebilir, ihtiyaç duyarsak bacaklarımızın arasına yumuşak bir yastık koyabiliriz. Baş yastığımız ise boynumuzu destekleyecek yükseklikte olmalı. ▪️Duruşunuz duygu durumunuzu etkiliyor
Tüm bu bilgilerin yanında son yapılan araştırmalar her vücut duruşumuza karşı bir duygu durumu olduğunu belirtiyor. Dik ve özgüvenli durduğumuzda beyin ona göre vücut kimyasallarımızı değiştiriyor; başımız ve omuzlarımız öne düşük ve kamburumuz çıkmış bir pozisyonda durduğumuzda ise ona göre kimyasallar salgılıyor. Kadınlar neden topuklu ayakkabı ile daha özgüvenli ve çekici görünürler hiç düşündünüz mü? Belki o topuklarla düzgün yürüyebilmek için dik durmak zorunda olduğumuzdan bizi bu harika duygu duruma getiren kimyasallar da harekete geçmiş oluyor.
Kaynak: uplifers.com
 
Yoğun ve yorucu bir gündü. Dün enteresan birşey yaşadım. Bir süredir mantralara bakıyorum anlamlarını araştırıyorum ve "kleem" mantrasını kendime yakın buldum ve hem dinlemeye hem de yazmaya başladım. Dün akşam odamı sildim, toparladım güzelce. Işıkları kapattım, sağ elim kasıklarımda sol elim göğsümde, kulaklıkla mantrayı dinlerken inanılmaz bir şey hissettim. Öyle sıcak ve ağırdı ki aslında. Bir an kırıldığım- kırdığım herkesi karşımda buldum. Film sahnesi gibi. Herkes sırada. Hepsine sımsıkı sarıldım, kiminden af diledim kimini affettim. Hepsine " böyle olmaması gerektiğini" söyledim. Ağlamaya başladım. Ama öyle sıcak akıyor ki yaş gözümden. Mantra bitti. Kalktım yerimden. Hafiflemiştim sanki. Bir yük, bir kambur sırtımdan alınmış gibi.

Arınıyorum..
Baldan tatlı bir gün mü bilmiyorum. Şey gibi " ağzımın hiç tadı yok".
Tam olarak böyle birgün. Ama yine de kendimi ödüllendiriyorum. Çünkü bugün şahane bir haber aldım. Umduğumdan daha iyiye gidiyor durum. Akşam bir kahve içicez arkadaşımla. Sonra eve gidip 10-15 dakka hoplayıp zıplama seansım. Coşuyorum adeta :KK49:. Bu standartı hayatıma dahil ettiğimden beri kendime güvenim arttı epey, hem bedenen hem ruhen.

Hadi bakalım. Bu gemi gider hemşirelerim.
Bugün sırf canınız istiyor diye bir şey yapın. Kimseye cevap vermeden, sırf istiyorsunuz diye ama lütfen size iyi gelsin.
Kendinize iyi bakın. Çünkü siz buna değersiniz.
Sevgiler.
 
Baldan tatlı bir güne hazır mıyız gençler :KK49:

İşe geç kaldım.. Ama buna değerdi. Güzel bir duş aldım. İlk defa 38 beden bir kotun içine girme şefkiyle günüm ay oldu bal oldu .. kendimi enfes ve misler gibi hissediyorum. Güzel bir lahve yaptım diyecem ama inanmayın kızlar zira zehir gibi oldu lkdfgjlklhlkhlg . Ama napıcam şimdi yenisi yapıcam ve kendimi ödüllendiricem.

İki kız arkadaşım uzun zamandır aldıkları eğitimleri tamamladılar. Bugün onların başarısını kutlamak adına ikisine de küçük bir süpriz yapmak geçiyor içimden. Dün konuşuyoruz , ne güzel emek vermişler ve belgelerini almışlar. Onları tebrik etmek canı gönülden güzellik dilemek zor mu? Değil ama bu durumla dalga geçenler olmuş mesela. Eeeeee şimdi bu belgeyi aldın da noldu deyip hunharca gülenler. Bir hayırlı olsun, gözün aydın demek zor mu? Cidden hayatı zor kılan insanlar. Yavrum öyle kırılmış ki. Ama napıcaz onun yüzünü güldürmek için elimizden bişey geliyorsa ardıma koymıcaz :deli:

Bugün de böyle gül güzellerim. Böyle bir ferah böyle tıka basa nefes alabildiğim bir gün.
Kocaman kocaman öpücükler sevgiler size.
Bundan daha iyi nasıl olur?
 
Bir süredir kalem traşa ihtiyacım var ancak bir türlü almaya fırsatım olmadı. Deli gibi göz kalemim bitiyor masa masa kalemtraş arıyorum derken bugün bir arkadaşım geldi. Bu senin için dedi fjgkfjhkjghkjlgk o kadar mutluyum ki. Benim bu küçük şeylerle mutlu olma halime şükürler olsun :KK49:

Ama sizlerle paylaşmak istediğim birşey var.
Bir kaç saat önce canımı sıkan bişey yaşadım. Yüzüm düştü, bi moralim bozuldu. Dedim dur bacım sen.
Olayın dışına çıktım. Hemen bir temiz hava. Ve sonrasında da değerlendirdim durumu ve döndüm kendime dedim ki;

Sakin ol.. Ve sorularıma lütfen cevap ver:

1-Bu durumda seni gerçekten rahatsız eden nedir?
2-Bununla ilgili yapabileceğin br şey var mı?
3-Yapabileceğin birşey varsa ne zaman?

Durum şu. Arkadaşım 2 gün izin almış yarın ve ertesi gün yok. Ancak bunu bana bir kaç saat önce bildirdi.

1- Beni rahatsız eden şey son anda bana bunu bildirmesi. Kendi işime yetişemezken bir ek iş daha üzerime almak ve bunu son anda öğrenmek kasıtlı gibi geldi. Zira izni pazartesi almış. Sonra dedim ki " kızın işi gücü yok sana kumpas mı kuracak aaa şapşirik? Kendimi kınadım hemen. Bu yoğunluğun onu yorduğunu ve gerçekten dinlenmesine ihityacı olduğunu hissettim aslında ve dşüncemden utandım.

2-Olayı kişiselleştirmeme kararı aldım. Zira bunu kendime dert ederek elime birşey geçmeyecek. Bu benim işim ve yapmak zorundayım. başka yapacak biri yok. O halde diyorum ki ve hatta ben demiyim sevgili İbrahim Tatlıses deyiversin;

-Kadere sitemin ne faydaaaaaaaaası varrrr!

Allah be!

3- Efenim yapabileceğim şey yarından itibaren sakinlikle ve titizlikle iş takibimi yapmak.

Durum değerlendirmesi kayda alınmış olup mersis numaramız fkhklfgkhlgjlşj :deli:

Bana geliyorlar bacılarım. Ben kaçayım. Güzel bir kahve keyfi ve akabinde hopp sıcacaık yatağıma atttttaaaa!
Sevgilerimle.
 
Ve efsane geri döner :cool:

Naber gül güzellerim. Dün gece 2'de uyudum ve epey not aldım. Öfkeyle baş etme, hayır diyebilmek üzerine. Bu kadar dinleme, öğrenmeye gayret edişime şaşırıyorum zira erteleme hastalığımı yeniyorum. Notları yarın itibariyle derleyip toparlıcam.

Gün güzel ve kolaylıkla geçti. Ancak şuan söylemek istediğim şey şu ki; korkuyla yaşıyoruz. Her yerde,her an. Peki sorsak kendimize ya korkmasaydık ne olurdu? Patrondan, kocadan, anadan babadan. Sahiden gerçek, bu korku bize mi ait? Kimlerin başarısızlık, değersizlik ya da ortada bırakılma korkularını satın aldık?

Gerçek bu bize mi ait?
Düşündüğün kadar aptal mısın sahi? Çirkin? Beceriksiz? Mutsuz? Ölmek mi istiyorsun tam şuanda?
Gerçek,çevrenin ne kadar farkındasın, aynaların kimler? kimlere bakıyorsun?



Ya düşündüğümüz kadar ciddi değilse herşey ve bir başka hayat daha yoksa? Veyahut yarın yoksa?
Neyi seçiyorsunuz bugün kendiniz için? Hepimiz kendi hayatlarımızın tanrısıyız. Kendimiz yaratıyoruz. Hal böyleyken nasıl bir dünya inşaa ediyoruz kendimize?

Sıkışıyor muyuz? Daralıyor muyuz? Dünya üzerimize üzerimize gelirken, fonda Bergen mi çalıyor;
-Yıllar boyuuu dert yolundaaa ben acılar kadınıyım.

Dikkat edin, Bergen kendini hayatını yarattı. Söylediği parçalarla, seçtiği adamla. Tekrar bir şans vererek. İnanarak.
Bir hayat yok oldu. hayat seçimlerimizden ibaret.

Geçmiş ölüdür..

Gerçek, neyi istiyorsunuz?
Ne yapıyor, ne söylüyorsunuz?
 
“ Japonlar, odanızı ve banyonuzu temiz tutmanın iyi şans getirdiğine inanırlar ancak eviniz dağınıkken, klozeti parlatmanızın pek işe yarayacağı söylenemez."

Sosyal mesajla başladık.
Naber bakalım, umarım herşey yolundadır ve kendinizi iyi hissediyorsunuzdur.

Epey yoğun birgündü. Mesai bitimine az kaldı. Biraz bişeyler yazmak geldi içimden. Seçenler için umarım katkı olur.

Sabah saatlerinde kendimi bir bulutun üzerinde zıplıyormuşçasına hafif hissediyordum. Güzel bir hafta sonuydu. Ses kaydım bu kez daha iyiydi. Bundan daha iyi nasıl olur? Herkes, O Ses’e katıl diyor ama önceki senelerde katıldım ve elendim kgjjfgkfghkjgkh. Bir de sesimi kime ispat ediyorum ki? Ben istiyorum ki dilediğim parçaları dilediğim şekilde özgürce söyleyebileyim. Bunun için neler mümkün? Ve bunun önünde duran her ne varsa yıkıp yaratımını iptal ediyorum.

İyi yol kat ettim kendimce.

Dinlediğiniz parçalar, giydikleriniz, yedikleriniz şuan yaptığınız herşey geleceğinizi şekillendiriyor. Durun ve bir bakın geleceğe nasıl yatırım yapıyorsunuz? Hep şikayetten mi işliyorsunuz? Söylenip hiçbir şey yapmıyor musunuz yoksa artık bişeyler için adım atma zamanı mı? İçim derya deniz adeta. Her akşam dans ediyorum, yalan da olsa yerimde zıplıyorum. Bacaklarınızı çalıştırın kök salınımıza sebep olan ayaklarınızı güçlü kılmalısınız. Hiçbirşey yapmak istemiyorum dedikçe daha çok durağanlık yaşayacaksınız. Peki gerçek istediğiniz bu mu? Hayal ettiğiniz şey? Bu durağanlığın nesini seviyorsunuz? Bu durum sizi nasıl besliyor? İnsanlar acısın “ yaaa sen de ne çektin” ya da etrafınızdaki aynalar da sizi aynı yönde mi besliyor “ ayyy evet yaaaaaaaaa benimde kolumu kaldırasım yok” o zaman poponuzu kaldırın!

1 hafta boyunca şunları yapabilir misiniz, bir deneyin;

1-Fazlalık olan herşeyi atın ki hayatınızda alan açılsın. Çer çöp, olmayan dar gelen bol gelen giymediğiniz, biriktirdiğiniz ancak işinize yaramayan ne varsa.

2-Şikayeti bırakın.

3-Zor ve asla kelimelerini hayatınızdan çıkarın.

4-Rüyalarınızı kimseye anlatmayın

5-Elinize geçen her paranın %10'unu kenara atın.

6-Sıkıştığınızda daraldığınızda neden ve niye sorularını unutun! Görmem yada anlamam gereken nedir? diye sorun. hayatta tek bi şansınız yok. Bunu kenara yazın. Başka hangi seçeneklerim var? Sonsuz olasılıklar nelerdir?

7-Kendinizi tanıyın. Kızdığınızda ne oluyor, vucudunuz nasıl tepki veriyor. Nefes egzersizleri yapın. Rahatlayın.

8-Emdr- Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma tekniğini araştırın. Ciddi tramvalarınız varsa işinize yarayabilir. Ben göz egzersizlerine başladım youtubedan. Aynı anda hem sağ hem sol beyin kasını çalıştırdığından hem göz kaslarınıza hem beyninize iyi geliyor.

9-Yazın ve yaşamak istediklerinizi imgeleyin. Ama bunu hiç hayat enerjiniz yokken yapmayın! Kendinizi en mutlu hissettiğiniz bir ana gidin ve o anın size verdiği güzel hislerle isteyin. Yükselin, öyle bir yaşayın ki o anı gerçeklemesi dışında başka bir seçenek bırakmayın.

10-Kendinizi sevin. Şefkat gösterin. Avuç içlerinizi, omzunu öpün.

11-Dinleyin. Size anlatılan olayı değil; karşınızdakinin ne hissettiğini ve değerlerini algılamayı seçin.

12-Sizi besleyen, harekete geçiren ve takdir eden insanlarla vakit geçirin lütfen.

Son olarak kendinize bir kahve yapın. Ve kendinizi onurlandırın, ödüllendirin. Yoksa kimse yapmayacak.
Çünkü siz buna değersiniz :ıslık:
 
“ Japonlar, odanızı ve banyonuzu temiz tutmanın iyi şans getirdiğine inanırlar ancak eviniz dağınıkken, klozeti parlatmanızın pek işe yarayacağı söylenemez."

Sosyal mesajla başladık.
Naber bakalım, umarım herşey yolundadır ve kendinizi iyi hissediyorsunuzdur.

Epey yoğun birgündü. Mesai bitimine az kaldı. Biraz bişeyler yazmak geldi içimden. Seçenler için umarım katkı olur.

Sabah saatlerinde kendimi bir bulutun üzerinde zıplıyormuşçasına hafif hissediyordum. Güzel bir hafta sonuydu. Ses kaydım bu kez daha iyiydi. Bundan daha iyi nasıl olur? Herkes, O Ses’e katıl diyor ama önceki senelerde katıldım ve elendim kgjjfgkfghkjgkh. Bir de sesimi kime ispat ediyorum ki? Ben istiyorum ki dilediğim parçaları dilediğim şekilde özgürce söyleyebileyim. Bunun için neler mümkün? Ve bunun önünde duran her ne varsa yıkıp yaratımını iptal ediyorum.

İyi yol kat ettim kendimce.

Dinlediğiniz parçalar, giydikleriniz, yedikleriniz şuan yaptığınız herşey geleceğinizi şekillendiriyor. Durun ve bir bakın geleceğe nasıl yatırım yapıyorsunuz? Hep şikayetten mi işliyorsunuz? Söylenip hiçbir şey yapmıyor musunuz yoksa artık bişeyler için adım atma zamanı mı? İçim derya deniz adeta. Her akşam dans ediyorum, yalan da olsa yerimde zıplıyorum. Bacaklarınızı çalıştırın kök salınımıza sebep olan ayaklarınızı güçlü kılmalısınız. Hiçbirşey yapmak istemiyorum dedikçe daha çok durağanlık yaşayacaksınız. Peki gerçek istediğiniz bu mu? Hayal ettiğiniz şey? Bu durağanlığın nesini seviyorsunuz? Bu durum sizi nasıl besliyor? İnsanlar acısın “ yaaa sen de ne çektin” ya da etrafınızdaki aynalar da sizi aynı yönde mi besliyor “ ayyy evet yaaaaaaaaa benimde kolumu kaldırasım yok” o zaman poponuzu kaldırın!

1 hafta boyunca şunları yapabilir misiniz, bir deneyin;

1-Fazlalık olan herşeyi atın ki hayatınızda alan açılsın. Çer çöp, olmayan dar gelen bol gelen giymediğiniz, biriktirdiğiniz ancak işinize yaramayan ne varsa.

2-Şikayeti bırakın.

3-Zor ve asla kelimelerini hayatınızdan çıkarın.

4-Rüyalarınızı kimseye anlatmayın

5-Elinize geçen her paranın %10'unu kenara atın.

6-Sıkıştığınızda daraldığınızda neden ve niye sorularını unutun! Görmem yada anlamam gereken nedir? diye sorun. hayatta tek bi şansınız yok. Bunu kenara yazın. Başka hangi seçeneklerim var? Sonsuz olasılıklar nelerdir?

7-Kendinizi tanıyın. Kızdığınızda ne oluyor, vucudunuz nasıl tepki veriyor. Nefes egzersizleri yapın. Rahatlayın.

8-Emdr- Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma tekniğini araştırın. Ciddi tramvalarınız varsa işinize yarayabilir. Ben göz egzersizlerine başladım youtubedan. Aynı anda hem sağ hem sol beyin kasını çalıştırdığından hem göz kaslarınıza hem beyninize iyi geliyor.

9-Yazın ve yaşamak istediklerinizi imgeleyin. Ama bunu hiç hayat enerjiniz yokken yapmayın! Kendinizi en mutlu hissettiğiniz bir ana gidin ve o anın size verdiği güzel hislerle isteyin. Yükselin, öyle bir yaşayın ki o anı gerçeklemesi dışında başka bir seçenek bırakmayın.

10-Kendinizi sevin. Şefkat gösterin. Avuç içlerinizi, omzunu öpün.

11-Dinleyin. Size anlatılan olayı değil; karşınızdakinin ne hissettiğini ve değerlerini algılamayı seçin.

12-Sizi besleyen, harekete geçiren ve takdir eden insanlarla vakit geçirin lütfen.

Son olarak kendinize bir kahve yapın. Ve kendinizi onurlandırın, ödüllendirin. Yoksa kimse yapmayacak.
Çünkü siz buna değersiniz :ıslık:
Tam kk'ya girdim baktım döktürmüşsünüz yine güzel bir yazı :KK50: çok hoşuma gidiyor yazılarınızı okumak,iyi mesailer dilerim efenim.Yazınızda aklıma takılan şu oldu neden rüyalarımızı anlatmamalıyız?
 
Tam kk'ya girdim baktım döktürmüşsünüz yine güzel bir yazı :KK50: çok hoşuma gidiyor yazılarınızı okumak,iyi mesailer dilerim efenim.Yazınızda aklıma takılan şu oldu neden rüyalarımızı anlatmamalıyız?


Günaydınlar.

Bir kaç alıntı yapıcam aşağıya. Yalnız dinlediğim kadarıyla rüyada gördüğümüz herşeyin bir anlamı yok öncelikle. Ancak bize çok saçma görünen bir sembol/ insan figürünün aslında bir mesajı da olabilir. Bu sebeple bir başkasına anlatıldığında onun değerleriyle yoruma dahil oluyor. Oysa rüyayı gören sizsiniz. O rüyanın ne anlama gelebileceğini, size ne ifade etmek istediğini ancak siz bilebilirsiniz. Eğer yok ben anlatmak istiyorum diyorsanız da gerçekten hayra yoracak kalbi temiz, iyi niyetli biriyle paylaşın. Nusret Kaya bu işin pir'idir. Videolarını izlemenizi tavsiye ederim.


Bir gün Peygamber Efendimiz(s.a.v) zamanında 1 Ashab-ı İkram rüya görmüştür ve rüya gördüğü zaman kalktığında bu rüyayı 1 kaç kişiye anlatmış ve bu rüyayı 1 kişi yorumlamış ''Senin evin yanacak'' demiş ve sonradan Peygamber Efendimiz(s.a.v) yanına giderek Ya Resulallah(s.a.v) ben bir rüya gördüm rüyayı anlatıktan sonra lafını bitirip Peygamber Efendimiz(s.a.v) bir soru sorarak sen bu rüyayı başka birisine anlattın mı ? der.. Evet dedi anlattım Ve Peygamber Efendimiz(s.a.v) dedi ki ; O kişi sana ne dedi buyurarak Ashab-ı İkram dedi ki ''Senin evin yanacak'' dedi ve Sonra Peygamber Efendimiz(s.a.v) direk buyurdu ki ''Koşş Evin YANIYORR !!'' ve Evi Yanıyordu.

Rüyanızı birine anlattığınızda onun yorumuyla şekil olmaya başlıyor olay. Hz. Yusuf (a.s) buyurur ki: “Cahiller ne kadar ibadet ederlerse etsinler hak rüya batıl, batıl rüya hak olmaz. Asıl ibadet, bilgi ve inançla yapılan ibadettir. Dolayısıyla Allah katında kabul gören ibadet, bilerek yapılan ibadettir.”


“Rüya, anlatılmadığı müddetçe bir kuşun ayağında takılı vaziyette durur. Anlatılacak olursa hemen düşer." ifadesi, bir mecaz ifadeye benziyor: “İnsanın gördüğü bir rüya tabir edilmeden bir yere karar kılmaz.” anlamına gelir. (Hattabi, Maalimu's-sünen, İbn Mace hadisinin şerhi).



- Bir kuşun ayağına talkı olan bir şey sallandığı zaman süratle düştüğü gibi, rüya da havada muallakta duruyor, tabir edildiği zaman hızla gerçekleşiyor. (Tuhfetu'l-Ahvazi, ilgili hadisin şerhi).


- Bu hadiste asıl anlatılmak istenen şey -Allahu a'lam-, rüyayı, tabirinden anlayan ve de hasetçi olmayan kimseye tabir ettirmenin önemine işaret etmektedir. Nitekim önemli rivayetlerin sonunda yer alan, “Akıllı veya sevgili / sizi seven kimselerden başkasına rüyanızı tabir ettirmeyiniz.” mealindeki ifade bu husussa işaret etmektedir. Rüyalar, kaderin varlığının birer göstergesidir. Rüyaların tabiri kaderi değiştiremez, fakat mukadder olan şeylerin varlığına, vukuuna bir işaret olur. “Bazen insan bilmeden de olsa bir gerçeği seslendirebilir.” Buna eskimez ifadeyle “intakı bil hak” denir. İşte hadiste, tabircilerin “intakı bil hak” nevinden ileride vukua gelecek bazı şeyleri kötü olarak tabir etmesinler ki, rüya sahibini üzmesinler. Olan ne ise zaten olacaktır.

- Bir rü'ya birden fazla yorumlanabildiği takdirde, bu işten anlayan bir kimse onu nasıl yorumlarsa o şekilde gerçekleşir ve artık diğer ihtimallere göre vuku bulması beklenemez. Bu itibarla bir kimse gördüğü rüyayı rastgele kişilere veya kendisini sevmeyenlere anlatmamalıdır. Sevenlerinden birisine veya ilim ve dirayetine güvendiği, ehil ve liyakatli bir zata yorumlatmalıdır ki, iyi biçimde bir yorum alabilsin. Hadisde geçen: "Vaddin" seven demektir, "zire'y" sözcüğü ise akıllı veya alim manasına yorumlanmıştır.

(Rüyada başım kesildi, tabiri ne) diye sorana, Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Bu şeytanidir. Kötü rüyayı, anlatmayın! Şeytandan Allahü teâlâya sığının!) [Müslim]

(Rüya nasıl tabir edilirse, öyle çıkar. Bunun için rüyanızı nasih veya âlime anlatın!) [Hakim] [Nasih, insanlara iyilik tavsiye eden, kötülükten sakındıran, nasihat eden kimsedir.]
 
Kendini gerçekleştiren kehanet diye bir şey var. Önyargilarimizin da dogru cikmasinin bir sebebidir. Karsinizdaki insanin x cesit insanlardan oldugunu dusunuyorsunuzdur, o sekilde davranirsiniz, karsinizdakinden gelen negatif tepkileri de "hah, iste hakliymisim, o x cesit bi insanmis" diye yorumlarsiniz ve o sekilde davranmaya devam edersiniz. O da ayni tepkileri verdikce siz de kendi kendinizi tebrik edersiniz bu basarili tespitinizden oturu. Kehanetiniz gerceklesmistir, afiyet olsun.

Aslında bunun en iyi örneği: faldır. En kötü huyum da buydu. Eskisi gibi baktırmıyorum ancak cidden karşındaki insanının ağzından çıkan herşeyi "kaderimse çekerim" modunda dinleyip ilah belliyoruz. Halbuki kalbinin sesini dinlesen karşındaki yerine kendine ses versen nice hayatlar kurtarılmıştı şimdiye değin.. Burada kilit noktanın bir yandan da karşı tarafa atmak olduğunu düşünüyorum; o demişti. Ondan oldu. Bi kere de sen de! yani ne diyorsun kendine nasıl besliyorsun? Bir başakasının ağzından çıkan şey nasıl hayatına yön veriyor değil mi? Akıl işi mi?

"eğer her şeyin kötü olacağını söylemeyi sürdürürseniz, bir kahin olma şansınız artar."

Kurtarıcı arıyoruz adeta. Oysa bizden başka kimsede olmayacak bizi kurtaracak.
 
Z zerema günaydın canım nasılsın nasıl gidiyorrr



Günaydın şekerim. Dinç ve canlı hissediyorum kendimi bugün. Sen nasılsın?

Aslında dün gece derin bir buhran geçirdim. Sonra yatakta BAŞ AŞAĞI durmaya başladım. Düzelttim kendimi aboooo resmen bir can bir kan geldi bana. Meğersem kan beynime gitmiyormuş fgkjfgjllhj :ıslık:

Çok uzun uzadıya yazmak geliyor içimden ama çıkmam lazım. Baldan tatlı bir gün olsun. Neşeyle ve kolaylıkla geçsin.
Sevgiler.
 
Günaydın şekerim. Dinç ve canlı hissediyorum kendimi bugün. Sen nasılsın?

Aslında dün gece derin bir buhran geçirdim. Sonra yatakta BAŞ AŞAĞI durmaya başladım. Düzelttim kendimi aboooo resmen bir can bir kan geldi bana. Meğersem kan beynime gitmiyormuş fgkjfgjllhj :ıslık:

Çok uzun uzadıya yazmak geliyor içimden ama çıkmam lazım. Baldan tatlı bir gün olsun. Neşeyle ve kolaylıkla geçsin.
Sevgiler.

AY sen hep yaz bizde okuyalımmmmmm

baş aşağı durmak güzel bir fikir miş nasıl durdun :KK48::KK48:

ben çok şükür iyiyimmmmmmm canımmm

evet baldan tatlı bir günümüz olsunnnnnnnnn
 
12.12.2019

Güüüüüünaydın ballı lokumlar. Günaydın gençler ve her daim kendini genç hissedenler. Umarım herşey yolundadır ve sizler şahanesinizdir :ıslık:

Bomba gibi başladım güne. Gökyüzüne baktım doya doya, işe yürüyerek gidip gelmenin tadını çıkartarak şükrederek. Budnan daha iyi nasıl olur diyorum kendime günümü güzel kılacak ne varsa hepsini alıp kabul ediyorum.

Yolda dedim ki kendime, şekerim bugün ne yemek ne içmek istersin canın bişey istiyor mu?" Aaaaa bi baktım canım vişne suyu istiyor. Sonra portakal. Girdim markete az portakal ve vişne suyu aldım. 2 bardak vişne suyumu içtim az önce. Oh dedim yarasın tosunuma kejsgksghfkjhkgfjh :KK53:

Dün çok güzel birgün yaşadım. Çok farkındalık kazandım. Keyif, sohbet, muhabbet.. Herşey bizim algımız da. Herşey bizim filtremizde. Peki ne kadarınızı alıp kabul ediyorsunuz kendinizin? Neyi reddediyorsunuz? Bedeninizi, burnunuzu, ailenizi, arkadaşlarınızı? Sizi kimsenin anlamamasını mı? Kendinizi ne kadar doğru ifade ediyorsunuz peki?

Alıp kabul edemiyoruz hiçbir şeyi. Sürekli değiştirme gayesindeyiz. Değiştiremeyince, içimize içimize susunca ne oluyor? Midemiz kaynıyor, damarlarımız daralıyor. Şekerimiz fırlıyor, kalbin ritmi değişiyor. Gözlemliyor muyuz kendimizi neler oluyor vucudumuzda? Nelere tepki veriyoruz? Bu aşırı yemeler, kendini kitaba gömmeler, aşırı kaçan saatlerce spor yapmak ya da dans etmek. Bu kopuk korungan hal bizi nelerden koruyor? Uğraşları bahane ederek nelerle yüzleşmeyi reddediyoruz? Dürüst olun. Olalım. Hep birlikte. Görmeyi reddettiğimiz şeyler ne, yüzleşmekten ölesiye korktuklarımız neler? Terk edilmek mi? Terk etsinler ne olur? Sevilmediğimi hissederim. Hisset ne olur? Biri de sevmesin? Sevmesin... Şey gibi düşünün bunu karanlıktan korkuyorsunuz ve her daim ışığı olan yerde bulunmak isteiği gibi ama birgün elektrikler kesilecek ve siz o karanlıkla baş başa kalacaksınız! Ne kadar kötü olabilir? İzin verin ve yaşayın. Eğer bu dersi maliyeti ucuzken almazsanız çok pahalıya mal olacak..

Kendimize gelelim şimdi.
Peki kendi versiyonumuzu ne kadar değiştirebiliriz? Derdimiz kendimiz olsun. En iyi halimiz şuan ki hal mi? Gerçek mi? Gerçek, biz değişirsek çevremizin değişeceğini idrak etsek bu hayatımızda neler yaratırdı? İnsanları değiştirmeden, yargılamadan, gerçekten alıp kabul etsek ve bilsek ki bu farkındalıkla realitemizi değiştirebileceğiz o zaman neler olurdu? Ve bunun olmasının önünde duran her ne varsa şuanda yıkıp yaratımını iptal edelim mi hep birlikte ? EVETTTTTTTTTTTTT!

Budan daha iyi nasıl olur?
Alan açın. Temizleyin. baktınız kendinizi dövüyorsunuz, ooo maşallah iç sesiniz gümbür gümbür yağdırıyor

-Seni lanet olası, hiçbişeye yaramıyorsun, hep böyle olacak işte kendini kandırma çirkin köpek seni!

Nasıl geiyor kulağa? Ağır mı? Peki.

Buna sebep olan ne varsa, her nerede kendimi değersiz, çirkin, lanet olası bir bok çuvalı olarak gördüysek, her kimden bu düşünceyi yargıyı satın aldıysak var olan her anı, alanı yıkıp yaratımını iptal eder miyiz lütfen? EVEEEEEEEEET! Bundan daha iyi nasıl olur? Ya da sorun gerçek bu düşünce bana mı ait? Cevap, evetse kaynağına bilinç ekleyerek geri gönderin. Temizleyin. Temizleyin. Enerji hafifleyene kadar. Ve sorun bundan çok çok çokk daha iyi nasıl olur?

-Çok kötü görünüyorsun!
-O elbise hiç yakışmış mı allaaasen?
-Çok ağırsın ya hareketlen biraz.
-Çok pinpiriklisin.
-Senden bir halt olmaz.

Neler söylüyorlar size. Nasıl besliyorlar? Kendinizi savunmayın hemen. Bu onun ilginç bakış açısı. İçinizden tekrar edin bu sözü, bu tekrar ediş o insanı alıp kabul etmenize fayda sağlayacak çünkü. Münakaşaya girmeyin.Siz ne söylerseniz söyleyin duyguğu kadar dinleyecek, dinlediği kadar duyacak.

Emerson’un bir zamanlar söylediği gibi “Ne olduğun kulağımda öylesine çınlıyor ki, ne dediğini duyamıyorum.”

Umarım katkı olur seçenlere. Öpüyorum kızlar günümüz güzel geçsin. Sevgiler.
 
Son düzenleme:
12.12.2019

Güüüüüünaydın ballı lokumlar. Günaydın gençler ve her daim kendini genç hissedenler. Umarım herşey yolundadır ve sizler şahanesinizdir :ıslık:

Bomba gibi başladım güne. Gökyüzüne baktım doya doya, işe yürüyerek gidip gelmenin tadını çıkartarak şükrederek. Budnan daha iyi nasıl olur diyorum kendime günümü güzel kılacak ne varsa hepsini alıp kabul ediyorum.

Yolda dedim ki kendime, şekerim bugün ne yemek ne içmek istersin canın bişey istiyor mu?" Aaaaa bi baktım canım vişne suyu istiyor. Sonra portakal. Girdim markete az portakal ve vişne suyu aldım. 2 bardak vişne suyumu içtim az önce. Oh dedim yarasın tosunuma kejsgksghfkjhkgfjh :KK53:

Dün çok güzel birgün yaşadım. Çok farkındalık kazandım. Keyif, sohbet, muhabbet.. Herşey bizim algımız da. Herşey bizim filtremizde. Peki ne kadarınızı alıp kabul ediyorsunuz kendinizin? Neyi reddediyorsunuz? Bedeninizi, burnunuzu, ailenizi, arkadaşlarınızı? Sizi kimsenin anlamamasını mı? Kendinizi ne kadar doğru ifade ediyorsunuz peki?

Alıp kabul edemiyoruz hiçbir şeyi. Sürekli değiştirme gayesindeyiz. Değiştiremeyince, içimize içimize susunca ne oluyor? Midemiz kaynıyor, damarlarımız daralıyor. Şekerimiz fırlıyor, kalbin ritmi değişiyor. Gözlemliyor muyuz kendimizi neler oluyor vucudumuzda? Nelere tepki veriyoruz? Bu aşırı yemeler, kendini kitaba gömmeler, aşırı kaçan saatlerce spor yapmak ya da dans etmek. Bu kopuk korungan hal bizi nelerden koruyor? Uğraşları bahane ederek nelerle yüzleşmeyi reddediyoruz? Dürüst olun. Olalım. Hep birlikte. Görmeyi reddettiğimiz şeyler ne, yüzleşmekten ölesiye korktuklarımız neler? Terk edilmek mi? Terk etsinler ne olur? Sevilmediğimi hissederim. Hisset ne olur? Biri de sevmesin? Sevmesin... Şey gibi düşünün bunu karanlıktan korkuyorsunuz ve her daim ışığı olan yerde bulunmak isteiği gibi ama birgün elektrikler kesilecek ve siz o karanlıkla baş başa kalacaksınız! Ne kadar kötü olabilir? İzin verin ve yaşayın. Eğer bu dersi maliyeti ucuzken almazsanız çok pahalıya mal olacak..

Kendimize gelelim şimdi.
Peki kendi versiyonumuzu ne kadar değiştirebiliriz? Derdimiz kendimiz olsun. En iyi halimiz şuan ki hal mi? Gerçek mi? Gerçek, biz değişirsek çevremizin değişeceğini idrak etsek bu hayatımızda neler yaratırdı? İnsanları değiştirmeden, yargılamadan, gerçekten alıp kabul etsek ve bilsek ki bu farkındalıkla realitemizi değiştirebileceğiz o zaman neler olurdu? Ve bunun olmasının önünde duran her ne varsa şuanda yıkıp yaratımını iptal edelim mi hep birlikte ? EVETTTTTTTTTTTTT!

Budan daha iyi nasıl olur?
Alan açın. Temizleyin. baktınız kendinizi dövüyorsunuz, ooo maşallah iç sesiniz gümbür gümbür yağdırıyor

-Seni lanet olası, hiçbişeye yaramıyorsun, hep böyle olacak işte kendini kandırma çirkin köpek seni!

Nasıl geiyor kulağa? Ağır mı? Peki.

Buna sebep olan ne varsa, her nerede kendimi değersiz, çirkin, lanet olası bir bok çuvalı olarak gördüysek, her kimden bu düşünceyi yargıyı satın aldıysak var olan her anı, alanı yıkıp yaratımını iptal eder miyiz lütfen? EVEEEEEEEEET! Bundan daha iyi nasıl olur? Ya da sorun gerçek bu düşünce bana mı ait? Cevap, evetse kaynağına bilinç ekleyerek geri gönderin. Temizleyin. Temizleyin. Enerji hafifleyene kadar. Ve sorun bundan çok çok çokk daha iyi nasıl olur?

-Çok kötü görünüyorsun!
-O elbise hiç yakışmış mı allaaasen?
-Çok ağırsın ya hareketlen biraz.
-Çok pinpiriklisin.
-Senden bir halt olmaz.

Neler söylüyorlar size. Nasıl besliyorlar? Kendinizi savunmayın hemen. Bu onun ilginç bakış açısı. İçinizden tekrar edin bu sözü, bu tekrar ediş o insanı alıp kabul etmenize fayda sağlayacak çünkü. Münakaşaya girmeyin.Siz ne söylerseniz söyleyin duyguğu kadar dinleyecek, dinlediği kadar duyacak.

Emerson’un bir zamanlar söylediği gibi “Ne olduğun kulağımda öylesine çınlıyor ki, ne dediğini duyamıyorum.”

Umarım katkı olur seçenlere. Öpüyorum kızlar günümüz güzel geçsin. Sevgiler.

SEVGİ BİZDEN TATLIMM :KK60::KK60::KK60:
 
X