Saygın tıp dergisi JAMA’nın son sayısında yayımlanan bir araştırma, daha uzun bir yaşam sürmek için antioksidan olarak bilinen A, E ve C gibi vitamin haplarını kullanmanın anlamı olmadığını bir kez daha bilimsel olarak ortaya koydu.
Kopenhag Üniversitesi’nden Dr Bjelakovic ve arkadaşları 2005 yılına kadar vitaminlerle ilgili yapılan araştırmaların hepsini incelediler. 230 binden fazla kişinin katıldığı toplam 68 araştırmayı inceleyen araştırmacılar vitamin haplarıyla beta karoten ve selenyum gibi başka antioksidan maddelerinin yaşam süresini olumlu ya da olumsuz yönde etkilediğine dair bulguya rastlamadı. Güvenilirliği biraz daha düşük olan araştırmaları eledikten sonra, 180 bin 938 kişinin katıldığı 47 araştırmayı inceleyen araştırmacılar, bu vitamin haplarının kullanımının az da olsa insan yaşamına olumsuz etkisi olabileceğini gördü.
1990’lı yıllarda başlayan ve hızla dünyada büyük bir pazar haline gelen vitamin tüketimi, sağlıklı beslenen ve zararlı alışkanlıkları olmayan tüm insanlar için gereksiz bir davranıştır. Çocuklar, yaşlılar, uzun süreli hastalık halleri ile belirli tip vitaminlerin besinlerle alınamadığı durumlar hariç ek olarak vitamin almanın hiçbir geçerli nedeni yoktur.
Vitaminler büyük oranda vücutta üretemediğimiz ancak canlılığımızın devamı için olmazsa olmaz maddelerdir. Ancak bu maddelerin büyük kısmı özellikle meyve, sebze, baharat, kuruyemiş, tam taneler (hem hububat, hem de baklagiller) gibi yiyeceklerde bolca bulunur. Çoğunun tahmin ettiğinin aksine et bir vitamin deposu değildir; oysa yumurta mükemmel bir vitamin deposudur çünkü içinde bir canlının oluşması için gerektiği kadar vitaminlerin tümü vardır. Dikkat edildiğinde gerekli olan vitaminlerin kaynağının hem doğal hem de ucuz olduğu görülür. Doğru olan da vitamin ihtiyacını buralardan karşılamaktır.
Pekçok vitamin (A, E ve C) ve diğer bazı maddeler (çinko, selenyum, lipoik asit vb.) çoğunlukla antioksidan özelliklerinden dolayı tercih edilirler. Oysa bu maddelerin vücuttan temizlediği “oksidan”lar tamamı ile kötü maddeler olmadığı gibi vücut hücrelerinin içsel haberleşmelerinde çok önemli görevleri vardır. Yani antioksidanlar her zaman doğru iş yapmazlar bu nedenle daha çok antioksidan daha iyi değil, kesinlikle kötüdür.
Bununla birlikte halen bilemediğimiz ve açıklayamadığımız mekanizmalar çoğunluktadır ve etken maddeler bildiklerimizle sınırlı değildir. Domatesin içindeki en önemli antioksidan likopen, havucun içindeki ise beta-karoten’dir. Ancak unutulmaması gereken nokta şudur; ilaç olarak likopen almak asla domates yemekle eş değildir. Aynı durum tüm diğer “etken madde” “besin” ilişkilerinde geçerlidir. Ne sarımsak hapı almak ciddi anlamda işe yarar ne de sadece “etken madde” olduğu sanılan maddenin kendisini (sarımsağın içindeki allisin).
Önemli olan etken madde almak değil, doğru gıdaları doğru zamanda ve doğru miktarda tüketmektir. Sözün özü; “önemli olan likopen tüketmek değil domates yemektir”. Ayrıca bu zamana kadar ömrü uzattığı tespit edilen tek bilimsel gerçek “KALORİ KISITLAMASI”dır; yani daha az yemek yemektir. Afiyet olsun…