Aşırı derecede ARI korkum vardı, bir tane arı görsem çığlık atıyor, ne yaptığımı bilmeden koşuyor kaçıyordum. Ne zaman ki uzun süreli bir depresyon hastalığı geçirdim, fobim yok oldu. Depresyon sırasında hiçbir şeyi önemsemiyor, korku, heyecan, sevinç hiçbirşey hissetmiyordum. Çok şükür geçti ve ben fobilerim olmadan yaşamıma devam etmeye başladım, arılar yine pek hoşuma gitmez ama delirmiş gibi de kaçmam yanlarından. Garibanlar tek yaptıkları yuvalarını koruyup yiyecek götürmek; bal için çiçekleri dolaşmak.
Aynı şey karanlık fobim için de geçerli. Çok, çok korkardım karanlıkta yalnız kalmaktan, çığlık atar mahvolurdum ama bu depresyondan sonra karanlıkta korkulacak hiçbirşey olmadığını farkettim. Şu dünyada Allah'tan başka şeyden bu kadar korkmanın hiç hoş bir davranış olmadığını farkettim, zararsız şeylerden mantıksız sebeplerle korkmuyorum artık.
Bir de şimşek-gök gürültüsü fobim vardı çok fazla. Şimşekli vakitlerde penceresi bulunmayan bir yere kaçmaya çalışır, kulaklarımı tıkar tir tir titrerdim. Ne zaman ki üniversite için evimden ayrıldım; yapayalnız boşluğa düştüm; memleketimdeki o fırtınaları özledim; işte o zaman gökyüzündeki o doğa olayına hasret duymaya başladım. Şimdi ne zaman elektrikli bir hava olsa, evdeki eşyalar için gerekli önlemleri aldıktan sonra pencereden gökyüzünü izliyorum. Bana öyle bir ferahlık, öyle bir huzur veriyor ki.
Kısacası bütün fobilerim doğal yollardan kayboldu. Yaşadıklarımdan sonra üzerime mantık, bilinç geldi ve sebepsiz olan herşey saçma gelmeye başladı. Doğada var olan, olan biten her şeyin insanlar için bir manası olduğunu biliyorum ve yaratılan hiçbir şeye "iğrenç" ya da "korkunç" demeden huzurla yaşıyorum.