fıkralardan seçmeler

Vaktiyle Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon Bonapart'ı
bir muharebede tenkide kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek:

-Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini zaptetmeliydiniz, gibi fikirler yürütmeye başlayınca,

Napolyon:

-Evet demiş, onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım.
 
Biyoloji dersinden yapılacak sınav için sınıftaki herkes acayip çalışmış, notlar fotokopiler havada uçuşmuş. Daha sonra sınavın yapılacağı gün gitmişler bir de bakmışlar, ortada kağıt kalem yok sadece sıra sıra mikroskoplar. Hocada başlarında bekliyorken demiş ki, "Bu mikroskoplarda lam'da bir böceğin bacağı var, sınavınız bacağından böceği tanımak" Tabi hemen itirazlar, ama fayda etmemiş, hoca dediği dedik. Öğrenciler mikroskopların başına geçmiş. Ama bir şey yapamıyorlar. En sonunda biri dayanamamış, kapıyı çarpıp çıkmış. Hoca arkasından seslenmiş :

''Kimsin ulan sen, kapıyı çarpıp çıkıyorsun?" Kapı hafifçe aralanmış ve bir bacak uzanmış :
"Tanısana hadi, tanısana kim olduğumu"
 
Genç avukat, hırsızlıkla suçlanan müvekkilini hapis cezasından ancak, yaratıcı bir savunma yaparak kurtarabileceğini biliyordu. Bu nedenle savunmasını, sözcüklere "dans ettirerek" yapmaya başladı.



· "Müvekkilim, arabanın camından içeri yalnızca kolunu sokup çantayı almıştır" dedi ve yargıcın hukuka olan saygısını hedefleyerek sürdürdü konuşmasını: "Siz de takdir edersiniz ki, müvekkilimin kolu, müvekkilimin bizzat kendisi değildir" dedi ve görüşünü şöyle sürdürdü: "Yalnızca bir kol tarafından işlenen bir suç için, kişinin suçsuz öteki kolunu, bacaklarını ve bedeninin suçsuz tüm organlarını da cezalandırmış oluyorsunuz. Bu kararınızla, suçsuz organları da hiç de hak etmedikleri bir cezaya çarptırıyorsunuz. " Genç avukat bu görüşünü açıkladıktan sonra yargıca sordu: "Bu davranışınızı, kişi hukukuna olan saygınızla nasıl bağdaştırabileceğinizi açıklayabilir misiniz?" Yargıç, genç avukatın bu sözleri üzerine gülümsedi :



· "Peki, o zaman ben de kararımı aynı mantık doğrultusunda veriyorum ve müvekkilinizin, suçlu kolunu bir yıl hapse mahkum ediyorum" dedi. Sonra da kararını, gülümseyerek tamamladı : "Müvekkiliniz isterse, hapsedilen koluna eşlik edebilir."



Yargıcın bu kararından sonra gülme sırası, yargılanmakta olan hırsıza gelmişti. Genç avukatının yardımıyla takma kolunu çıkarttı, yargıca teslim etti ve öteki kolunu avukatının koluna sokarak mahkeme salonundan ayrıldı.
 
Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet
bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen
yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler
ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır.
Soba yerden 1 m. kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir.
Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar.
Kimyacı, "adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece
daha kolay yakmayı amaçlamış"; fizikçi, "adam sobayı yükselterek
konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş";
jeolog, "burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir
deprem anında sobanin taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangin
olasılığını azaltmayı amaçlamış"; matematikçi, "sobayı odanın geometrik
merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış";
antropolog, "adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif
biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş". Bu sırada
ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini
sorarlar.,
Adam cevap verir:
- "Boru yetmedi."
 
Soru: Bir kadın kocasını milyoner yapabilir mi?
Cevap: Kocası daha önce milyarderse evet.

Soru: Mikroskopla kadın arasında ne benzerlik vardır?
Cevap: İkisi de pireyi deve yapar.

Soru: Geveze bir kadınla tespih arasında ne fark vardır?
Cevap: Biri çekilir, diğeri hiç çekilmez

Soru: Duvar saati ile geveze bir kadın arasında ne fark vardır?
Cevap: Duvar saati hiç olmazsa arada bir durur.

Soru: Birbiriyle tartışan iki erkekle birbiriyle tartışan iki kadınarasında ne fark vardır?

Cevap: Tartışan iki erkek kendilerini, iki kadınsa üçüncü bir kadını tartışırlar.

Soru: Bir kadın ile gazetenin benzerliği nedir?
Cevap: Her ikisi de ağzına kadar laf doludur ve insanı paradan çıkarır.
 
Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla :

"300 bin kişilik düţman ordusu bize Doğru yaklaşıyor" der.
Alparslan hiç önemsemeyerek söyle der :
"Biz de onlara yaklaşıyoruz.”
 
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona

"Sen sır saklamayı bilir misin?" diye sormuş. Vezir :
"Evet hünkarım, bilirim" dediğinde, Yavuz cevabi yapıştırmış:
"Ben de bilirim".
 
Bir toplantıda bir genç Mehmet Akif küçük düşürmek için :

Affedersiniz,siz veteriner misiniz? demiş. M. Akif hiç istifini bozmadan şu cevabı vermiş :

Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?
 
Meşhur bir filozofa “Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar fakirsiniz?” diye sorulduğunda “Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan”demiş.
 
Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaţayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbirseyi olmayan kibirli bir adamla karsılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir... Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa:

"Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin su karşılığı verir :
Ben çekilirim!
 
Bernard Shaw ile Churchill hiç geçinemez ve sık sık birbirlerini iğnelermiş.. Bernard Shaw, bir oyununun ilk gecesine, Churchill'i davet etmiş ve davetiyeye de bir pusula iliştirmiş :

“Size iki kişilik davetiye gönderiyorum. Bir dostunuzu alıp gelebilirsiniz. Tabii dostunuz varsa." Churchill , hemen cevap göndermiş:

“Maalesef o gece başka bir yere söz verdiğim için oyununuzu seyretmeye gelemeyeceğim. İkinci gece gelebilirim, tabii oyununuz ikinci gece oynarsa."
 
Sokrates ve eşi bir türlü iyi geçinemezlermiş. Bir gün eşi Sokrates'e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş. Bakmış kocası hiçbir tepki göstermiyor; bir kova suyu alıp basından aşağı boşaltmış. "Bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağnak zaten bekliyordum" demiş.
 
İki kardeş babalarından kalan toprağı bir türlü paylaşamıyormuş. Köyün muhtarına gidip yardım istemişler. Muhtar,

- “Biriniz yazı-tura atsın. Diğerinin tuttuğu çıkarsa o toprağı istediği gibi bölsün.” demiş. Kardeşlerden biri;”

- Bu çözüm değil” diye atlamış lafa, “Başladığımız yerdeyiz”. Muhtar,

-“Hayır” demiş. “Yazı-tura oyununu kazanan toprağı bölecek, ama ilk seçim hakkı diğerinde olacak."
 
Temel'in eczanesine genç ve güzel bir kadın girmiş. Tartının üzerine çıkıp parayı atmış. Beğenmemiş, manto ve ceketini çıkarmış ve para atıp tekrar tartılmış. Yine sıkılmış eteğini çıkarınca, Temel atılmış ve parayı atmış,


- Devam edin bundan sonrası müesseseden…
 
Ünlü diş hekimi Sam ve eşi 50. evlilik yıldönümlerini kutluyorlardı. Sam birden eşine bir soru sordu :

-"Sevgilim, bu elli yıl içinde beni hiç aldattın mı?"

-"O da nerden çıktı?" diye sinirlendi eşi, "cevabı öğrenmek istemezsin herhalde" dedi.

-"İsterim" dedi Sam. "Lütfen anlat."

-"Madem öğrenmek istiyorsun, evet, seni üç kez aldattım" diye cevap verdi eşi.

-"Kimlerdi bunlar?" diye sordu Sam.

-"İlki" diye anlatmaya başladı eşi "hani sen 30 yaşındaydın ve kendi kliniğini kurmak istiyordun da hiçbir banka sana kredi açmıyordu. Sonra bir banka müdürü eve geldi; hiçbir şey sormadan tüm kağıtları imzaladı ve sen en modern aletlerle kliniğini açabildin..."

-"Canım benim. Benim için kendini feda ettin demek. Benim sevgili karıcığım" dedi Sam. "Peki ikincisi?"

-" Hani 50 yaşında kalp krizi geçirmiştin ya, kritik bir by-pass ameliyatı olman gerekiyordu, hiçbir doktor o cesareti gösteremiyordu. Her an ölebilirdin. Dr. Halery onca yoldan kalktı geldi, ameliyatını yaptı. Sen hayata döndün" dedi eşi.

-"Ah benim sevgili karım. Hayatımı kurtarmak için kendini bir kez daha feda ettin, öyle mi? Peki üçüncü aldatışın?"

-"Hatırlıyor musun, yıllar önce diş hekimleri odası başkanı olmak istemiştin de 247 oy eksikti...'
 
Ateşli bir köy çocuğu şehrin en büyük marketinde işe başvurur. Dünyanın bu en büyük alışveriş merkezinde her şey ama her şey satılmaktadır. Patron sorar :

- Daha önce hiç satıcılık yaptın mı?

- Evet köyümde bu işi yaptım. Patronun gözü çocuğu tutar :

- İyi, yarın başlıyorsun.

Ertesi gün akşam olur ve patron çocuğu karşısına alır ;

- Evet, bugün kaç satış yaptın??

- Bir!

- Ne bir mi? Diğerleri 20-30 satış yaptılar, Nasıl bir? Kaç dolar tuttu peki?

- 320.334 USD doları. Patron şaşırır ve sorar:

- Nasıl becerdin bunu?

- Adama başta küçük boy bir olta, sonra orta boy ve sonra da büyük boy bir olta sattım. Adama nerede balık tutacağını sordum. Kıyıda diyince bir tekneye ihtiyacı olduğunu söyledim. Tekne bölümüne indik ve çift motorlu, yelkenli, lüks bir yat sattım. Vosvosuyla bunu çekemeyeceğini söyleyince son model 4x4 bir jeep sattım. Patron kendinden geçer:

- Ne diyorsun, bütün bunları bir küçük olta almaya gelen adama mı sattın? Genç çocuk cevap verir :

- Yoo aslında karısı için bir tane orkid istemişti... Ben de ona şöyle dedim:" Hafta sonun mahvolmuş, sen en iyisi balığa git..."
 
Hoca yolculuk sırasında mola verip bir hana girer, bu sırada hana bir başka yolcu daha girer ve ikisi birden hancıdan yiyecek bir şeyler isterler. Fakat hancı yiyecek olarak sadece bir balık olduğunu söyler ve bunu paylaşmalarını önerir. Bunun üzerine hoca;

-'Ben balığın sadece başını yiyecem' der. Hancı bunun nedenini sorar, hoca da

-'Balık başı zekayı arttırır, balık başı yiyen insan akıllı olur' der. Bunun üzerine diğer yolcu hemen atılır ve hocaya

-'Balık başını niye sen yiyeceksin, ben yemek istiyorum' der. Hoca da itiraz etmez ve balığın koca gövdesini hoca yer ve bir güzel karnını doyurur, diğer yolcu ise sadece balığın başını yer ve sonra hocaya seslenir;

-'Sen koca gövdeyi yedin, karnını doyurdun, ben sadece kafayı yedim aç kaldım' der. Hoca da bunun üzerine lafı yapıştırır;

-'Bak nasıl akıllandın'
 
Delikanlı okulu bitirdikten sonra müracaat ettiği mağazada çalışmak üzere ise kabul edilmiş. Büyük bir sevinçle ertesi gün işe başlamak üzere mağazaya gelmiş. Mağaza yöneticisi sevecen ve sıcakkanlı bir şekilde delikanlıyı karşılayarak,

"Hoşgeldin" diyerek ve delikanlının eline bir süpürge tutuşturarak, "İlk önce şu süpürgeyle arka taraftaki rafların altını temizleyiver" demis. Delikanlı kızgınlığı yüzünden belli olacak şekilde;
"Ben üniversite mezunuyum". Yönetici bunun üzerine bir adım geriye çekilerek,
"Özur dilerim, bilmiyordum. Süpürgeyi bana verirsen nasıl temizlik yapman gerektiğini gösteririm"
 
Adam gazete okurken bir ilan görmüş: "50 DOLARA SATILIK PORSCHE".
Adam gözlerine inanamamış "ne bu yaaa şaka mı yapıyolar" demiş,ilandaki adrese gidip öğrenmek istemiş... Evin kapısını çalmış, kapıyı bir kadın açmış, adam gazetedeki ilanı göstererek "arabayı görebilir miyim?" demiş..
Kadın "tabi ki" deyip adamı arabaya götürmüş.... Adam bir bakmış resmen
gıcır gıcır muhteşem bir Porsche....
"Yaw insan böyle bir arabayı nasıl 50 dolara satar, acaba bir arızası falan
mı var?" diye düşünmüş, bir test sürüşü yapmak istemiş..
Kadın ona da "tabii" demiş adam test sürüşünü bitirmiş, araba tek kelimeyle
mükemmel..... adam sonunda dayanamamış ve kadına sormuş:
-Hanımefendi bu muhteşem arabayı 50 dolara satmak istediğinize emin misiniz..?????
- Elbette eminim...
- Kusura bakmayın ama çok merak ettim neden böyle bir arabayı bu kadar
komik bir fiyata satıyorsunuz??
Kadın "anlatayım" demiş..." kocam dün sekreteriyle kaçtı... bana da şu notu bırakmış" diyerek adama bir kağıt uzatmış.... adam kağıda bakmış şöyle yazıyor..
"Karıcığım biliyorum bana çok kızacaksın ama sonunda gerçek aşkı buldum ve
onunla buradan gidiyoruz.... hiç "ben nolucam" diye dırdır etmeye kalkma herseyi senin üzerine yaptım evi de eşyaları da istemiyorum,sadece Porsche mu sat ve parasını bana gönder."
 
Temel uzun yoldan gelir ve yol boyunca da eşini hayal eder durur. Ama eve geldiğinde çok yorgundur ve bu yüzden performansı ile ilgili tereddütleri vardır... Ya yorgunluktan bir şey olmazsa, ya yapamazsam rezil olurum diye düşünür. Sonunda ne yapacağına karar verir ve Fadime’ye seslenir...


- Fadime suyu ocağa koy! Olmazsa çay demleruz!
 
X