Öncelikle çok geçmiş olsun.
Ben 21 yaşında tanıştım bu hastalıkla. İki yıldır geçmeyen ağrı şikayetiyle gittim doktora. Kendisi bir kağıda "fibromiyalji" yazdı, bu senin hastalığın dedi. Bir sürü tahlil mr vs istendi. Diğer tüm hastalıklar elendi ve kesin olarak fibromiyalji teşhisi konuldu. Acıbadem hastanesinde bir profesöre gittim, yanlış teşhis olabilir mi ne yapabilirim vs diye. Yaklaşık yarım saatlik bir muayene sonrası eşime dönüp "işiniz çok zor, eşiniz fibromiyaljili dedi" bana da "sen daha bu yaşında ne yaşadın bu kadar" dedi. Zaten en erken 20-21yaşında fibromiyalji olunması mümkünmüş fiziksel olarak...
Nöropatik ağrı kesicilerin bile işe yaramadığı bir ağrı bu söz konusu olan ağrılarımız. Her doktor direkt antidepresan başlamak istedi. Fakat ben kullanmak istemediğimi onlara defalarca söyledim. İlk doktorum tebrik etti, bununla savaşmayı seçmek çok zordur diyerek...
Çok okudum, çok araştırma yaptım. Antidepresan sadece bu ağrıları dindirmek için veriliyor, uyuşturup hisleri azaltmak için. Tedavi değil kesinlikle. Bense kendimce, araştırdıklarımdan yola çıkarak bir karar verdim. Kendime döndüm, iyi olmak sağlıklı olmak için hayatımdaki kötülükleri çıkarttım. Stres kaynağı olan aşırı yoğun işimden istifa ettim, iş değiştirdim. Hatta şu an işsizim ama ben bunu iyileşme sürecim olarak görüyorum. Sporu hiç bırakmadım. Zaten hayatımdaki yeri çok başka. Spor, masaj ve hafif beslenme çok çok çok önemli fibromiyalji şikayetlerinin giderilmesi için. Çay ve kahvenin hayatımda pek yeri yoktur. Ama ağrılarım çok arttığı zamanlarda passifloralı karışık çay içtim. Propolisli bal karışımı yedim zinde hissetmek için.
Teşhis konulalı 3yıl oluyor, evet geçmedi ağrılarım ama şimdi kendimi çok daha iyi hissediyorum. Eskisi gibi ağlama/anksiyete krizlerim de olmuyor bir süredir. Şimdi mevsim geçişi olmasına rağmen gülebiliyorum, mutluyum. Kışmış, karmış, yağmurmuş. Onlar korksun benden. Ben bir şekilde alıştım. Bazen namazlarımı oturarak kılıyorum, yerimden kaykılamıyorum bile, sanki yüzlerce bıcak saplanıyor her yerime. Çamaşırı hallettiğim gün evi süpüremem, ütü yaptığım gün üç çeşit yemek yapamam ama ben de işlerimi günlere bölüp organize ediyorum. Kendimce bir sistem kuruyorum kafamda ve uyguluyorum.
Şu an bunu yazarken bile kollarımın ağrısının, her sabah uyandığımdaki ağrıların bir tasviri yok ama pes etmek de yok... Ben bir ağrıyla yıkılmam, bundan daha güçlüyüm. Böyle de yaşanır, öğrenmek lazım yalnızca. Niye yıkılayım ki hem? Ben ölmedim, sağım çok şükür... Ne tür hastalıklar var, Allah korusun, adını bile bilmediğimiz. Kanserden kaybettim kıymetli babamı. 8 ayda. Ben de makinelere bağlı yaşıyor da olabilirdim, kanser hastası da. Rabbime çok şükür... Şifasını o verecek ben buna eminim ama şifasını verene kadar sabretme gücünü de veriyor Rabbim, elhamdulillah...