Ferza'nın Tamtamları!!!

Ferzacım, aşk yolunda giden bir talebeyim ve gördüm ki aşık aşığı nerede olsa buluyor, gönüller bir...okurken gözlerimin dolması bundandır...

Şu cümlenle inan; kalbinin ne kadar büyük olduğunu ele vermiş bulunuyorsun, canım benim... Şeniz
 
Hatırlıyor musun Emine?
2000 senesiydi, seninle tanıştığımızda...

Ben "B Sınıfı" ndaydım o zamanlar ve özel bir kız yurdunda kalıyordum...
Sen ise; bir kaç arkadaşınla beraber, ev tutmuştun kendine.

İtiraf etmeliyim ki, seni tanıdığım ilk zamanlar ; "Çok soğuk" olarak nitelendirmiştim kendi içimde.
Yanıldığımı; bana zaman gösterdi...

2001 senesinde ise; çok iyi iki dost olmuştuk... Hatta üç kişiydik...
Hayat; bizi birbirimize öyle bir şekilde bağlamıştı ki; " Görüş ayrılığı ne demek? " onu bile bilmiyorduk...

Birimiz; diğerine ters gelen bir şey söylediğinde; en mantıklı olanı hangimizin görüşüyse, hemen onu uyguluyorduk...
Ya da en mantıklı görüşü hangimiz sunuyorsa; diğerimiz anında benimsiyorduk...
Tek bir gün bile; art niyet aramadık birbirimizde... Benlik kavgasına girişmedik...

Şimdiki dostluklardan çok uzaktık.
Yalansız ve riyasızdık, öylesine içtendik...

Geceleri bile ayrı kalmak zor gelirdi, biz üç kafadara..
Ya siz benimle yurtta kalırdınız, ya ben sizinle o fareli evde...

Tabii yurtlarda; gelmediğimiz zamanların hesabını vermek durumundaydık; veya misafir ağırlayacaksak haber etmeliydik mutlaka...

Ama müdire hanım, bize karşı o kadar yumuşaktı ki; diğer öğrencilere asla göstermediği anlayışı bize göstermişti...
Bilmiyorum, belki de beni ve seni tanıdığından olabilir...

Üç ay sizin evde, iki ay benim yurtta...
Öyle geçti, son iki senemiz...
Hatta; artık müdire hanım, dalga geçmeye bile başlamıştı benimle: " Aaaaa, senin yurtta hala kaydın duruyor mu? " diye...

Sizin evde kaldığımız zamanlar; mutlaka sabahlardık.
Finallere veya vizelere çalışmaktan; ya da sohbet etmekten başımızı kaldırıp da, erken yatamazdık...

Sizin ev o kadar; viraneydi ki; çatı üstümüze çökecek diye korkardık.
Sıvaları dökülmüş, duvarları çatlamıştı...
Hele o fareler yok mu? Allah'ım nasıl yaşadık, biz o evde!!...

Ama, çok güzel günlerdi be canım!

Okuldan beraber çıkar, Heykel Caddesi' nde bir tur atar, belki çay bahçesinde iki bardak çay içer; öyle giderdik eve...

Hatta bir gün; bir sorun yaşamıştın ve o gün ben, başka arkadaşlarımla merkezde bir kafede oturuyordum.
Bana telefon açıp, ağlayarak: " Memlekete gidiyorum... " demiştin.
Sorunun ne olduğunu anlatmamıştın bile...
O gün seni çok fena azarlamıştım: "Saçmalama, memleketi unut; derhal yanıma geliyorsun!!" diye...

Otobüs duraklarının orada buluşmuştuk.
Sen, daha metrelerce uzaktan; bağıra bağıra ağlayarak, yanıma koşmuştun.. Öyle bir sarıldın ki; öleceğim sandım...

Bağıra bağıra ağlamayı, ilk defa senden öğrendim...
Halbuki, önceleri hep sessiz ağlardım..

Sonra bir çay bahçesinde oturup, dertleştik.
Ben; " Lavaboya gidiyorum." diyerek ayrıldım senden.
O yakınlardaki çiçekçiden, bir çiçek aldım...
Gerçi, büyük bir çiçek değildi; sadece öğrenci adamın alabileceği kadar bir şeydi işte...

Ama nasıl da sevinmiştin!
Canım benim, sen hep gül yeter ki, ben yine alırım...

Haaa; o ağladığın meselede, muradına erdin ya; ne kadar mutlu olduğumu tahmin edersin herhalde...
Allah seni, her zaman mutlu etsin.
Zaten, sen çevrendeki herkese iyilik ve güzellikler sunan bir insansın.

Hele senden öğrendiğim, bir haslet var ki; insanlığım adına her şeyimi kaybetsem bile, o duyguyu asla kaybetmek istemem...

Hatırlıyor musun, üniversitede, ekstra masraflarımız çıkmıştı...
Ve ben, o masraflar için; babamı arayamamıştım.
Çünkü; üç çocuğu aynı anda üniversitede okuyordu...
Böyle bir isteğe, çok zor cevap verebilirdi...

Sen de, bir memur çocuğuydun ve babandan aldığın para, sana da yetmiyordu...
Ay sonu için, hesaplar yapıyordun sürekli.
O dönemde, öğrenci vakıflarının birinden sana bir burs çıkmıştı...
Gerçi aramızda zaten, " Senin - Benim " diye bir şey yoktu; ama senin yaptığın bambaşka bir şeydi...
Burs hakkını, tamamen bana devretmiştin...

İşte o gün dostum, gerçek bir dostluğun ne demek olduğunu anladım...
Vefa duygusunu o gün tanıdım...
İnsanların, verdikçe büyüdüğünü; verdikçe çoğaldığını; verdikçe yüceldiğini o gün kavradım.
Sen; benim için, kendinden fedakarlık etmiştin.
Beni, kendine tercih etmiştin...

Gerçek iyiliğin, katıksız dostluğun resmini çizdin kalbime.
Öyle bir şey öğrendim ki senden; asla elimden alınsın istemem!
Vefayı öğrettin bana dostum; karşılıksız vermeyi öğrettin...

Hayatımın, en büyük öğretisi oldu bu...
Hiç bir zaman aklımdan çıkarmayacağım ve sürekli uygulamaya çalışacağım bir öğreti...

Belki şaşıracaksın; ama bir keresinde canım çok sıkkın olduğu bir günde, küçük bir kağıda, ufak bir not yazmıştın ve farkettirmeden kitabımın arasına koymuştun :
" Sen her şeyden değerlisin......." diye başlayan...
Onu bile, hala saklıyorum... Senden hatıra...

Derken zaman ilerledi.
Yollar, memleketlere doğru biletimizi kesti...
Zaman içinde, birbirimizin izini kaybettik;
Vefasızlıktan değil, teknolojik azizliklerden...

Şu an mutlusun; ve zaman zaman aklına ben geliyorum, biliyorum...
Ben de zaman zaman seni yad ediyorum.

Bu gün burada, bu yazıyı yazıyorsam, senin bana öğrettiğin VEFA duygusundandır ...​
 
Allah herkese senin gibi vefalı dost versin canım
herkesle arkadaş olunuyor ama herkesle dost olunmuyor ne yazik ki
şu zamanda hala dost bulan sarılsın sımsıkı bırakmasın
ben sana sarıldım sıkı sıkı beni bırakma olurmu...çünkü benim kalbinde vefası olmayana vericek umudum kalmadı artık
 
Son düzenleme:


Hayatım boyunca vefaya çok önem verdim. Verene, canımı verecek kadar sevdim

Vefadan öte başka bir şey tanımam. Kim olursa olsun... Arkadaş, dost, akraba, eşim, hatta çocuklarım ... Varsa vefa ordayım, yanındayım....Yoksa vefa hiç bir yerde yokum.

ışte böyle senin gibi seven, yapılan güzellikleri unutmayan, itiraf eden sen vefalı Ferza..

 
Ferzacım, aşk yolunda giden bir talebeyim ve gördüm ki aşık aşığı nerede olsa buluyor, gönüller bir...okurken gözlerimin dolması bundandır...

En baştan aşkla başladık...

Koskoca kainat aşkın hürmetine yaratıldı.

Aşk yazdırıyo, aşk söyletiyo, hatta bazen aşk yaşatıyo...

Aşk insan kalbini bir parça et olmaktan çıkarıp yürek yapıyo...

Şems ne güzel demiş

"Başlı başına bir dünyadır aşk.
Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde."

Gözyaşları bir olan gönülleri buluşturduğun için teşekkürler ferza. Okuduğum her yazıda farklı duygular hissediyorum.
 


Adamda söyleyecek söz bırakmamışsın be gülüm...
" Bu zamanda dost bulan; sımsıkı sarılsın, bırakmasın. "

Bırakmayalım... kaydirigubbakcemile5​




Vefa deyince aklıma hep bir mısra gelir Yeşillim:

"Kimsesiz hiç kimse yok; her kimsenin var kimsesi...
Kimsesiz kaldım; yetiş ey kimsesizler kimsesi..."


Vefayı, sunduğumuz da olur, sunamadığımız da; gördüğümüz de olur; göremediğimiz de...
Nihayetinde, hepimiz insanız...

Ama eksik de olsa; gücümüzün yettiği kadar vefayı sunmak; boynumuzun borcu.
Eksizsiz vefa gösteren, tek varlık tanırım ben... Şeniz​



Bonus'cum, çok güzel bir şeyi hatırlattın bana...
Mevlana' nın, Şems'e yazdığı şiiri...

Ne zaman bu şiiri okusam, kalemimden utanırım, tövbe ederim...

Duydum ki, bizi bırakmaya azmediyorsun... Etme!
Başka bir yâr, başka bir dosta meylediyorsun... Etme!

Sen, yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun... Etme!

Çalma bizi bizden, gitme bizden o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına, nazar ediyorsun... Etme!

Ey Ay! Felek harap olmuş; alt üst olmuş senin için.
Bizi öyle harap, öyle alt üst ediyorsun... Etme!

Ey makamı, "Var ile Yokun" üzerinde olan!
Sen, varlık sahasını öyle terk ediyorsun... Etme!

Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.
Sen, Ay'ın da evini yıkmaya kastediyorsun.. Etme!

Bizim dudağımız kurur; sen kuruyacak olsan.
Gözlerimizi, öyle yaş dolu ediyorsun.. Etme!

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa Eğer...
Aşka öyleyse, ne diye hayret ediyorsun?.. Etme!

Ey Cennet'in ve Cehennem'in elinde olduğu!
Bize Cennet'i öyle Cehennem ediyorsun... Etme!

Şekerliğimin içinde, zehir olsan dokunmaz Bize...
Sen zehri şeker, şekeri zehrediyorsun... Etme!

Harama bulaşan gözüm; güzelliğinin hırsızı.
Ey hırsızlığa da değen, hırsızlık ediyorsun... Etme!

İsyan et ey arkadaşım! Söz söyleyecek an değil
Aşkın baygınlığıyla; ne diye meşk ediyorsun.. Etme! :çok üzgünüm:
 
Anne!
Hiç iyi değilim, anne!
Kalbime, yine göğüs kafesim dar geliyor...
Ölecek miyim anne??​
 
ferza'm bitanem seviyorum senii:asigim: yine baştan sona okudum yazdıklarını bi kez daha söylüyorum iyiki tanımışım seni iyiki...
 
ferza'm bitanem seviyorum senii:asigim: yine baştan sona okudum yazdıklarını bi kez daha söylüyorum iyiki tanımışım seni iyiki...


Bence, fazla sevinmemelisin Cancu'm..
Topik topik gezdiğini nişanlına söyleyeceğim. :roflol:

Sonra da, karşınıza geçip sizi izleyeceğim...
Bakalım, sen mi daha güzel göz makyajı yapıyorsun; yoksa İtilmiş mi, Kakılmış'a daha güzel göz makyajı yapıyor... :teselli:

Çok seviyorum seni kıs... Şeniz​
 

:1shok::1shok::1shok:
benim canım ferza'm yapmas öle şeylerrrr
dimiŞeniz
 
Hayır! Çok kalmaya niyetim yok, bu viranelikte!
Bir kaç nefes soluklanmak için geldim sadece.

Neyi anlatmalı başkalarına? Bilmediğimi mi?
Alın bilgelik sizin olsun, verin bana cahilliğimi...

Bir kaç nefes soluklanmak için geldim sadece.
Yüküm, yalnızca iki metre beyaz battaniye...
 
oy ferzam canim benim zaten duygusalligim üzerimde okudum okudum gözlerimden yas akdi o güzel yürecigine saglik canim benim
 
kuzumm güsel yüreğine sağlık ne güsel ifade etmişsinn ya göslerim doldu:çok üzgünüm:
 
Anne!​

Hiç iyi değilim, anne!
Kalbime, yine göğüs kafesim dar geliyor...

Ölecek miyim anne??


Allah gecinden versin....

Ferzacım çok karamsar gördüm seni...

diğer bundan sonra ki şiirin de buram buram ölüm kokuyor...

tamam tatlım ölüm Allah ın emri her an düşünmeli ve hazırlık yapmalıyız fakat nedense bir başka yansımış kalemine...

çok güzel anlatım çok duygu yüklü manidarlar...her zaman ki gibi mükemmelsin...fakat kafamda soru işareti oluştu canım ya senin için
 
Ferza cnm bütün tam tamlarını okudum..
Rabbim sana güzellik vermiş bunları yazıyorsun..
Bana da okumak nasip oldu emeğine sağlık..
Devamını da takip ederim inş..
 
"Hokkabazlar" görüyorum!!
Bir sürü hokkabaz!

Sırtı sıvazlanıp, yuları serbest bırakılan hokkabazlar!
Saldırmayı maharet sayan; alay ve aşağılamayı kendilerine nişan edinmiş, zavallı hokkabazlar!

Topluca saldırmaktan başka, tek çareleri dahi bulunmayan, bir avuç it sürüsü!!
Cüzzamlı ruhlar; çirkin beyinler!

Sevgiden yoksun; tahammülden yoksun; kabul etmekten, özür dilemekten yoksunlar!
Köşede birinin sıkıştığını görmeyedursunlar; zafer marşları başlıyor yüreklerinde...
Başlasın bakalım...

Milli şairin dediği gibi: "Korkma; ulusun!"
Ulusunlar elbette...

Ve saldırsınlar pervasızca, her köşebaşında bir masumun ciğerine.
Ezmeyi zafer; sindirmeyi başarı sansınlar, ahmak kafalar...
Ahmaklık da parayla değil ya; kirlensinler ve kirletsinler bulundukları her yeri...

Şimdiye kadar kim güneşi balçıkla sıvayabilmiş ki; onlar sıvasın?
Debelenip dursunlar, kudurdukları yerde...

Adalet terazisi, gün gelip onları da tartmayacak mı sanıyorlar?
Kendilerini bulmayacak mı; başkalarına yakıştırdıkları yaftalar?
Gün gelip; Hakk ile Batıl ayrılmayacak mı?

Ezmeyi zafer; sindirmeyi madalya kabul etsinler bakalım!
Küçüldükçe küçülsünler...
Yine tahammül edemesinler, kendileri gibi düşünmeyenlere.
Yine vursunlar, yine kırsınlar...
Ziyanlarına ziyan, kayıplarına kayıp eklesinler.

Çiğ beyinler; ham ruhlar!!

Zaman neyi gösterir, bakalım!
Gün gelir, zincirlerin halkası kopar ve kum tanesi gibi savrulmaya başlarlar, bir ziyandan başka ziyana...
Kaybolup giderler; zamanın çarkları arasında, diğer tüm hokkabazlar gibi...
Kendi kendilerinin düşmanı olurlar ve olacaklar sonunda...
Dönecekler ve kendi kendilerine saldıracaklar, parçalayacaklar birbirlerini.

Ayaklarına pranga olacak, yaptıkları her hokkabazlık...
Bir sigara içimlik dostlukları, azılı düşmanlığa döndüğünde bitecekler...

Hokkabazlar, tarih yazamazlar ve tarihte yazılmazlar!
İt sürüsü, gün gelir kendi birbirini boğar!!
 
Salası okunmamış mevtalar; mezarlarda değil, yerin üstünde gezerler...

Gözlere perde indiğinde...
Kalplere perde indiğinde...
Ruhlara perde indiğinde...
Zihinlere perde indiğinde...
Kulağa perde indiğinde; yaşamak, bir "ZANN" dan ibarettir...​
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…