fatmayı tanıyalı 6 sene oldu.
evlenip geldiğim mahalledeydi oda.eşimin kuzeniyle evliydi fatma.ben 22 idim o zaman.oda 28 di sanırım.o zamanlar 3 yaşında olan dünya tatlısı bir oğlu vardı.
murat....
3 yıl önce fatmanın hasta olduğunu öğrendik.ama inanmadık.zira kanser diyorlardı ama fatma öyle neşeli öyle hayat doluydu ki,inanamadık.:1no2:
zaten zaman içinde fatmada gayretiyle ve inancıyla bizi iyileşeceğine inandırdı.
her kemoterapi sonrası yıkılmasını beklediğimiz fatma,sanki bir kat daha güçlenerek çıkıyordu karşımıza.
"çok ağladım ama artık ağlamıycam.murat için savaşıcam" diyordu bana.hastalığından girp gibi,nezle gibi bahsediyordu.rol yapmıyordu ama çok samimiydi.cidden korkmuyordu.
ölmekten her korktuğumda murata sarılıyorum diyordu.
lakin bize ne kadar belli etmemeye çalışsada tedaviler onu son aylarda çok yormaya başlamıştı.
saçları dökülmüş,iyice zayıflamıştı.
gel görki aynı güler yüz vardı gene fatmada.ziyarete eve gittiğimizde "niye yoruldunuz geldiniz.ben geliverirdim" diyecek kadar saf ve temizdi.
kısacası bu 3 yılda artık fatma ve kemoterapiler ayrılmaz bir ikili olmuştu bizim için.alışmıştık.fatma kanser değil şeker hastasıydı sanki.
2 ay kadar önce bir sabah fatma aniden fenalaştı:çok üzgünüm:
hemen hastaneye götürdük tabi.yatırdı doktorlar ve eylülde vermeleri gereken kemoterapiyi vermeleri gerektiğini söylediler.
ama bizim eylüldeki kemoterapiden haberimiz yoktu.
hatta 15 gün önce hastaneye çağırıldığından,doktorun tam 3 kez fatmayı aradığındanda haberimiz yoktu.
gizlemişti fatma bizden.evdeki herkesten,eşinden çocuğundanda gizlemişti.
demekki kemoterapiler aslında fatmayı öldürüyordu yavaş yavaş ki fatma kendini iyileştiğine inandırmış,bir daha aynı acıları yaşamamak için tedavisini yarım bırakmıştı.kimseyede bişey dememişti.
ne diyebilirsinki o anda.derin bir ahhhh fatma deyip doktorların eline teslim ettik.
6 haziran.
sık sık ziyaretine gittik.her seferinde biraz daha çökmüş oluyordu ama gülen gözleri aynen durduğu için kemaoterapi sonrası normaldir deyip dönüyorduk eve.
hatta iyileşeceğinden o kadar emindiki ailesi,oğlunu getirmediler hastaneye.çıkınca görüceksin,koklayacaksın nasıl olsa diye.
ama temmuzda görmek istemiş ısrarla oğlunu.getirdik gösterdik.ne var ki camekanın arkasından ancak.doktorlar fazlasına izin vermedi.
en son geçen pazar gittim.
beni görünce çok sevindi ve güçlüklede olsa doğrulup iyiki geldin dedi.
biraz konuştuktan sonrada beni affet dedi.anlamadım afalladım ama ben sana kırgın değilim fatma,hiç bişey için.bildiğim bilmediğim her şey helal olsun dedim.gülümsedi ve köye gidecekmisin dedi.
inşallah bayramda fatma dedim.beraber gideriz hatta.
yok ben o kadar bekleyemem.10 güne kalmaz giderim köye dedi.
inşallah dedim.
güçlükle konuşuyordu.seri konuşmaya çalışıyor ama sanki her ağzını açışında göğsünün üstünde bir kuş kanat çırpıyordu.elleri ve bacakları ilaçlardan dolayı şişmiş,gözlerinin altı morarmıştı hafiften.
muratı öpün benim için dedi ve bizi uğurladı.
dün gece fenalaştığını öğrenince tekrar gittik.
ben 1 hafta önce görüğümde çok kötü demiştimya..meğer ne kadar iyiymiş o zaman fatma .senağlama
odaya girdiğimde fatma öne eğlmiş vaziyette başının altında bi yastık yarımıyla ağzında maskeyle güçlükle nefes alıyordu.
o sürekli gülen gözlerine kan oturmuş,artık göremiyordu.
baş ucundaki eşi "seni seviyorum fatma. sende seviyorsan hıh de" deyince hafiften bi inlemişti.bu kadar.
o gülen gözleri şişmiş,dışarı çıkmıştı neredeyse ytuvalarından.hemen oğlunu aradık.fatma konuşamayacaktı ama en azından oğlu konuşsun,belki duyar hisseder fatma dedik.
konuştu murat.
"anne ben çok iyiyim.seni çok seviyorum anne.ben köye gidicem anne.sende gelecekmisin?bi daha ne zaman beraber gidicez köye anne.ne zaman öpücem seni." dedi ve bizimle beraber fatmanında gözünden bir damla yaş geldi.
o kadar kötüydüki odadan çıktığımızda artık Allah'a ona çok çektirmemesi için dua etmeye başlamıştık.
ve bu sabah saat 06:00 da son nefesini verdi fatma .senağlama
nur içinde yat fatma...Allah senin ömrünü oğluna versin,sen yattıkça onun yüzü gülsün inşallah...senağlama