Şimdi bunları tartışmaya kalsam seninle bir noktada kırılıp ağlayarak nankör diyebilirsin bana, onca şey yaptık vs.. Evet bir şeyi beğendiğim zaman o an almadıysak sen dayanamayıp ertesi günün sabahında gittin aldın geldin bana mesela küçükken, kıyamadın. Vb. şeyler yaşandı.
Bunun temelinde sevgi vardı elbet ama ben en çok maneviyat istedim... Sarılmak öpmek de değil önem verdiğim, aradığım. Saygı, ezilmemek, kırılmamak, değer görmek, diken üstünde olmamak gibi şeyler yeterdi gibi.
Ben ileride çocuğuma nasıl olacağım? Bilmiyorum...
Hem kendimden çekindiğim hem sevmediğim, ayak uydurmakta zorlandığım dünyaya belki yine kendim gibi bir çocuk getirmek haksızlık gibi geleceği için hiç istemem.
Belki bir noktada daha çok şey aşmış olurum...
Bazen iyi hissediyorum, düşünmüyorum, fazla önemsemiyorum bazen düşüncelere dalıp geriliyorum, bazen tek bir haksız söz kolayca tetikleyebiliyor beni... Belki uzun zamandır yapmıyor olduğun bir şeydir ama ben geçmişte çokça doldum demek ki... Bu konudan bahsettiğim an gözüm doluyor, ağlıyorsam derinime işlemiş demektir.
Bırak beni karşılaştırma artık başkalarıyla.
Her lafımı bahane, üste çıkmak falan diye algılamayın. Gayet objektifim, kendimi biliyorum. Herkes kendini bilse, bu yolda çabalasa ne iyi olur.
Ama evet şu bir gerçek ki geçmişe fazla takılmamam lazım, kendimi geliştirmem lazım ki çok şey yaptım, çok sorguladım, düşündüm, çıkarımlar yaptım. Kaynağı anlayıp yola devam etmek lazım... Şifalanmam lazım bir şekilde.
Nankör de hayırsız da değilim... Karşı geliyorum, kendimi korumaya çalışıyorum diye böyle olmuyorum, bu laflar bile çok kırıyor beni. Gerginim, haklıyım, tetiklenmediğim sürece sakinim...