Yazdıklarınızı okudum, kızımı evlat edindim. Onu yuvadan değil, bir yakınımızın söylemesiyle üni öğrencisi bir kızdan aldım. Kız hastanede doğum yaparken bekledim. Doğdu ve kucağıma aldım taburcu olurken. O gün bu gün benim kızım. Kucağıma alırken, koluna ayağına saçına başına bir yeri sağlam mı diye bakmak aklıma gelmedi. Ben öyle hasretten yanıyordum ki evlat diye. Ne gelse kucağıma kabulümdü.
Mesela biz hep kız çocuk istedik. Kuruma başvurduk daha sıraya girmemiştik. Sonra haber geldi bir üni öğrencisi 1 ay sonra doğum yapacak ailesinin haberi yok zor durumda vs bebeği verecek ama erkek bebek. Olsun dedim ya olsun hamile kalsam seçemem ki cinsiyetini. Erkek de olsun fark etmez evladım olsun. Aaa sonra bir doğdu kız, inanamadım mucizeydi. Bence Allah bizi sınamıştı. Belki de erkek diye kabul etmesem bugün bir evladım olamayacaktı. Kızım geldi huzurum arttı, bereketim arttı, neşem arttı. 1 yaşında davayı açtık. 3 celsede bitti. Kızım artık nüfusumuza geçti…
Biz yetiştirdik doğrumuzu yanlışımızı öğrettik. Terbiyesini bizden aldı. Aynam gibi. Bazı yerde de babasının aynası. Canımızı vereceğimiz tek varlığımız. Öyle sizlerin bahsettiği gibi değil o işler araştırmalar genetikler vs değil. Kendi çocuğunuz da down sendromlu olabilir. Belki otizm… Nereden bileceksiniz? Manavdan elma seçmiyoruz ki. Hayatta her şey bir vesile, annesi olmayan bir çocuğun görevi belki de sizi anne yapmak. Belki de biz evlat edindiğimiz için cennetlik değiliz (öyle diyorlar da) belki de çocuklarımız bizi anne yaptığı için cennetlik.