• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Evi benimseyememek

Haklısın..
İnsan yarın var mıyız diye düşününce idare etmek de istemiyor..
Gençlikte heves oluyor zaten ilerde güzel eşyanın tadı da olmayacak diyorum ben de..

Ay benim de hepsini yenileyesim geldi bak şimdi :)

Bu arada geçmiş olsun :S

Teşekkür ederim.
Benim ilginçtir ki evlenirken yani şu halimden daha gençken hevesim yoktu eşyaya.
Sonradan bi değişti huylarım, şimdi "Benim evim, bizim evimiz, bizi yansıtmalı" fikri baskınlaştı.
Ve bu haliyle beklemede bırakırsam kendimi heh o zaman bu hevesin de kaçma olasılığı var.
Konum içinde daha net gördüm ki sevmediğim eşyanın kölesi olmuşum, yazık yepyeniler derken kendi alanımı daraltmışım hakikaten.

Bu kafada yalnız olmadığımıza çok sevindim:)
Eşimle ben de aldığımız eşyalara bin pişmanız:KK50:
4yıl olcak evleneli. Bir günde aynı mağazadan seçmek zorundaydık aldık çıktık o gün. Vitrinden nefret eden ben gümüşlük aldım, takıma ek küçük tv ünitelerini sevmezdim ondan da var. Perdem evi çok karanlık gösteriyor aşırı desenli, vs vs
Çocuktan sonra bende aşırı bi düzen takıntısı gelişti. Marie kondoyu takibe başladım. Fazlalık giysileri mutfak eşyalarını elden çıkardım. Düğünde annem bir sürü yorgan yaptırdı gurbetteyiz kalabalık misafir gelir kalır diye. 4 senede 2 kere ancak geldi ondan bile fazla yorgan vardı. Durumu kötü aileye verdim bikaç yorgan yastık. Fazlalık bir takım eşyayı giysiyi de Letgo dan sahibinden de satıyoruz. Durum oldukça eşya değişikliği, durum yoksa da Ufak değişikliklerle de katlanılır hale getirmeye çalışıyoruz. Mesela salondan sıkıldım, komple değiştremeyz şuan. Salon vizon turkuaz tonlarda.fonu çıkardım, başka Renk kırlent biblo alıp, havasını değiştirmeyi planlıyorum. Bir de sık sık odaların düzenini değiştrrZ, o da güzel oluyor:)

"Marie Kondo", konu içinde bir kişi daha önerdi. Kitabını yazdım bir kenara, videoları da varmış sizin yorumunuzdan sonra arattım Youtubeda, tanıtımını da çekmişler onu da dinliyorum şimdi.
 
Biz de iki ay içinde karar verip evlendiğimiz için için çok aceleye geldi eşya işi, üstelik çeyiz meyiz hak getire. Her şey birlikte alındı. Ben severek, beğenerek seçtim hepsini. Karışan olmadı bize, eşimle aldık hep ama ne oldu, kedi hanım mahvetti hepsini. Halılar, koltuklar hepsi yoluk yoluk. Öyle de içime sinmişti hepsi, iki üç seneye de ben değiştiririm herhalde.

Annenizin benzeri benim annem ve eşim de. Eve hiç biblo gibi şeyler almamıştım ben. Salonda iki büyük şamdan ve mum, bir de yemek masasının üstünde vazom vardı. Bir teraryum bir de büyük tablo. İki ay sonra baktım eşim elinde kutularla filan geliyor. Adam anane gibi eve biblo doldurdu. Bir de danışmaya bile gerek görmemiş sağ olsun. Çirkin çirkin şeyler. Bir süre durdular, sonra kaldırdım. Annemin aldığı örtüler vs. kalktı hep. Evdeki en ufak şeyi "ben bunla bir şey yaparım" diye saklıyor, peşinden ben atıyorum. İstifçi midir nedir, annem de böyleydi, onun evi de dolabı açsan kafana yağacak şekilde. Ben tutmuyorum fazlalığı. Bir mutfak masamla sandalyelerim gözüme batıyor. Kayınpederimde de aynısı var, nasıl denk geldiyse artık, o günden beri değiştirmeyi dört gözle bekliyorum. Sevmediğim tek şey o evde ve o bile o kadar batıyor ki, bütün ev üstüne üstüne geliyordur anlıyorum seni.

Saydığın şeylerle bir ev daha açılır valla :) Bence bir yerden başla gitsin, eşya bize hizmet edeceği yerde biz onlara ediyoruz. Deprem için geçmiş olsun. Keyifli olur şimdi ev düzenlemek, kolay gelsin :)
 
Fazla esya ayni kilo gibidir, agirlik yapar.
Ben bircok sey attim. Evlendigimde esya merakim vardi simdi gözüm öyle doydu ki, hic esya almiyorum.
Ihtiyaci olanlara verin, dagitin.
Fazlaliklardan kurtulunca esyalarin yerlerini degistirin bir sekilde icinize sinecek sekilde yeniden yerlestirin.
Yeniden almayin derim ben, ne zaman eskidi o zaman degistirin.
Ne bileyim fonlari kaldirin, fazla yastik, süs ne varsa kaldirin.
Minimalist olmaya calisiyorum ben de yaklasik bir yildir.
Derdim oyuncak ve kiyafetler. Ve de mutfak.
Zamanim olunca herseyin fazlasini elden cikaracagim. Düsününce bile hafifliyorum.
 
İşime yaramayan ve kullanmadığım kıyafet,tabakçanak,tencere dahil herşeyi koliledim..üzerlerinede içindekileri yazdım..ihtiyaç duyanlara götürdü eşim..daha sık yapmalıyım ne çok yer kaplıyorlarmış..önce büyük ebatlı koliler edinin..kolilere kondumu daha kolay elden çıkarılıyor ;)
 
Merhaba hanımlar; nasılsınız?

Ben yine bi karıştım kaldım, her şey gözüme kalabalık görünür filan öyle bi sıkıntı...
Diğer konudan biliyorsunuz bi iş olayı vardı, hala sürüncemede. Bekledikçe de hafakanlar basar beni bu tip konularda; çabucak ne yapılacaksa yapılsın, yapılmayacaksa da kafamdan atayım derim. Birkaç gelişme var gerçi bir ara ekleyeceğim konuma, bir de stant işi çıktı başıma da neyse, bu konu onun sıkıntısı ile gelişti belki bilmiyorum ama ayrı bir konu. Hep sıkardı, daha çok sıkar oldu.

Bir yerden içim sıkılmaya başladı mı, her şey batmaya başlar gözüme, size de oluyordur belki; üzerinize üzerinize gelen şeyler daha bir çoğalır gibi olur, kendi kendimi sabote etmeye başlarım, her şeyi bi elden geçiresim gelir yeniden. Şimdi de eve taktım... Ara ara takıyorum zaten de, sanırım bu sene baya bi ağır taktım. Bakıyorum, öyle gereksiz saçma şeyle dolu ki evin içi, bunları hangi akla hizmet, ne ara evime doldurdum diye sorguluyorum kendimi. (Annemin aklı olabilir ve tamamen benim hatam :işsiz:)

Vitrinlerden zerre hazzetmeyen ben... Evimde vitrin var.
Demir yatak başlığı ve düz ağaç gardırop seven ben... Evimde yavruağzı bi yatakodası takımı var.
Tül ve ağır fon perde sevmeyen ben, özellikle kahverengi fon... Salonumda bunlar var.
Vb...

Sebebini biliyorum, evlenirken o kadar umurumda değildi ki eşyalar annemlere "Kafanıza göre takılın, eşya işte, doldurmayın sadece" demiş geçmiştim, onların da gönlü olsun diye karışmadım. Kv, annem, annemlerin arkadaşlar filan takıldılar kafalarınca.
Önemsemezdim. Şimdi 4 sene sonra, ev daha da doldukça, önemser oldum, huylarım değişti.
Hele de içim bi şeylere sıkılmaya görsün, evim beni boğuyor. "Benim evim, bizim evimiz" derken o duyguyu "Sığınağım" olayını hissedemediğim bir şey.

Sadece bir iki şeye karışmayın demiştim, onda da ikna edilmiştim tabi o da var... Banyodaki fayans/kalebodur renklerine kadar ikna edildim. Bir tek mutfağı zevkime göre yaptırdım ama onu da sevmiyorum şu an. Bunun sebebi de evi komple benimseyememekle alakalı sanırım.

Sonra bir çeyiz yığma olayı vardı ki akıllara zarar. Hani artık onların bir kısmını geri gönderdim çekmecelerde yer yok kendi kullanacaklarımı koymaya; bi açıyorum tepsi örtüsüne kadar dantel, kullanılmıyor... Yolladım artık, çaktırmadan bir kısmını da hediye götürdüm sevenlere. (Annem duysa canı sıkılırdı kuvvetle muhtemel)
Evde aynı anda bizden ayrı 9-10 kişiyi yatılı ağırlayacak her şey var ki nasıl bir gereksiz eşya yığımıdır düşünün.
Çaktırmadan bir kısmını verdim ama hala bitmiş değil...

Bunları anlattım hani, evin tamamen benim dışımda, kendimi içinde kendim gibi hissedemediğim bir yer olduğunun bir tutam daha net anlaşılması için.

Çalışma odam vardı, çocuktan sonra orayı bozduk tabi.
Salonun duruşunu değiştirdik yine çocuk için, ona daha çok alan açtık, koltukları tamamen arkaya ittik tepe taklak düşmesin diye vs.
Evdeki tehlikeli ucu sivri şeyleri kaldırdık vb. yani çocuğa göre tekrar elden geçti ev sonrasında.
Bir odayı da ardiye haline getirdik resmen, yemek kısmını böldük oraya tüm biblolar, ucu sivri sehpalar vb. yığıldı, çamaşır odası, depo gibi böyle saçma bir yer haline geldi ve evin o kısmı da, düzensizliğiyle beni inanılmaz geriyor.
Dolapları düzenli tutmakta da inanılmaz zorlanıyorum, pratikliği düşünülmeden yapılmış raflar, sadece katladığım tişörtleri dağıtmaya yarıyor...

E kalk bir şeyler yap diyeceksiniz, yaptığım şey 2 gün dayanmaz, yapasım da gelmez oldu artık. Sevmediğim eşyanın temizliğine köle oldum gibi hissediyorum.

Küçükten beri tonla şey dolu evlerden hep nefret ettim. Çünkü bizim evimiz öyleydi. Annem "Bir gün lazım olur" diyerek elinde tutan, biriktiren bir kadındı. Çünkü maddi durumları iyi değilmiş yeni evlendikleri sıra babamla. Borç ödeye ödeye, güçlükle yapmışlar her şeylerini. Evlendiklerinde iki divan iki tencere, bi ikili ocak varmış ellerinde öyle söyleyeyim, anlatırdı hayat dersi olarak, emeksiz olmaz filan diye. Zor zamanlar yaşamışlar, çalış çabala senelerce (ki çocukları da olmamış bir yandan tedaviye para akar) bu günlere gelmişler. Eski alışkanlık işte, atmaya kıyamaz hiçbir şeyini. Ben de öyle bir evde büyüdüm, duvar ve yer görmedim diyeyim siz anlayın. Her yer eşyaydı ve annemin titiz bir insan olması da üzerine eklenince, sürekli bir temizlik hali, misafir de bitmez vs vs...
Düşünün ki yazlığı yaptırdıklarında, salon takımı vb. hiçbir şey almadılar, evden taşıttılar ve bizim evde, 2 evlik eşya olduğunu baya somut gördüm o zaman.

Şimdi bizim evin gidişatı da benzer gibi. Haliyle evlenirken biz de borç ödedik ettik, çok zorlandığımız anları da yaşadık, değiştirmeye kıyamıyorum bazı şeyleri çünkü israf gibi hissedeceğim, biliyorum. Ama bu şekilde de içim sıkılıyor... Karışık yazdım kusura bakmayın yani işin özü bu. Yine borç harç girilir edilir kazandıktan sonra değiştirilir ki zaten tüm eşyaları bağışlayıp ya da ikinci elde verip kurtulup yeniden girişmek isteyecek noktaya geldim. Bir yandan da "Sapasağlamlar, işini görüyorlar, sen eşyanın cismine takmazdın hayırdır, gerek var mı?" diyorum.

Dün biraz bi dellendim, eşime de dedim müsaitsen izin hakkından kullan hafta sonu ile birleştirelim şu evi bi elden geçirelim diye. Vitrinden kurtulmayı kafama taktım o net, oğlanın odası adam akıllı ayarlanmadı çalışma masama yer lazım, onu oradan çıkarmak öbürünü öbür tarafa koymak... Oturup bakakaldım eve, deminden beri bakıyorum "Bunu istemiyorum, bunu istemiyorum, bunu burada görmek istemiyorum" filan... Benim bu evi komple bi çıkarıp atmam lazım. Ama işte "İsrafa girecek, boşuna para çıkacak" diyorum. Bir şey parçalanana kadar kullanmam lazım ya... Kızlar birkaç sorum var sizlere belki saçma ama,

Eşyalarınızı evlendiğinizden beri kaç kere değiştirdiniz?
Size böyle sıkıntı geldiğinde evinizde ne çeşit değişiklikler yapıyorsunuz?
Sevmediğiniz tarz eşyalarınız olsaydı bunu dert eder miydiniz?
Elden çıkarmayı düşündüğünüz bir şeyin, bir gün lazım olabileceği düşüncesini baskın yaşar mısınız?
İsraf mıdır sizce?

Kafamı toplayamıyorum evin içinde bazen.
Sizler ne düşünüyorsunuz?

4 senelik evliyim 2.senemdi sanirim oturma odami ve salonumu degistirdim. Salonum o kadar igrencti ki zorla sekle sokabildm...
Salonum krem rengi kahvrrengi... yastik kiliflarimi degistirdim renkli yaptim( turkuaz )
Fonlarimi degistirdim halim yoktu yeni aldim.. biblo sus esyalarimi turkuaz ve mavinin acik tonlarinda yaptim suan icim aciliyor o odaya girince :)


Oturma odama esimle fotolarimizin oldugu bir kose yaptim fon aldim soft renklerde..
Yastiklari degistirdim..

Bu kucuk dokunuslarla bile ev farkli bir havaya burundu...

Sadece hali yastik kilifi fonlarla da odanin ahengi degisebiliyor :)
 
Ardiye alanını açınca orayı çalışma odam yapabilirim ama amacım o kısmı boş bırakmak se sadece çamaşır alanı haline getirmek. Çalışma odam için küçük balkonu düşündüm açıkçası bir panjurlatma işi, evin içinden çıkaracağım bi komodin bir iki raf tamamdır. Boya, tiner vb. koku olmaması için evin içine.
Ayarladım kafamda baya ya hayırlısı.



Hobi köşesi yapmışsın salona işte :KK53:
Baya listeledim, annemi de aradım ondan yana paslayacaklarımı da konuştum.
Üniteyi de halledeceğim bu gidişle zaten en son o. Duvara monte niye yaptırmadım da aval aval izledim "Hee alın madem lazım" dedim oyh... Eşek ölüsü gibi salonda durur.
Ben evi döşerken hem çocuklarım,hem bizim,hem de gelen yatılı yakınlarımız için konforlu olacak şekilde dizayn ettim.
Mesela oturma odam aynı zamanda çocuklarımın oyun alanı. Misafir geldiğinde koltuğu açınca 3 kişilik aile rahatça yatar. Ben de günün çoğunu oturma odamda geçiriyorum.
Salonda pek zaman geçirmiyoruz çünkü taşınma ihtimalim olduğu için kütüphane yaptırmadım. Kitaplık İstediğim gibi değil,görünce de aynen dediğin gibi daralıyorum. Salondan sırf bu yüzden soğuyorum düşün artık.
Ev önemli,mal düşkünü değilim ama düzenli,sakin yeni eşyalar seviyorum.
Çünkü benim de çocukluğumda kendime ait özel alanım hiç olmadı.
Eşyalarımız orda burda,somyaların altında sepetlerde olurdu.
 
The minimalists in minimalizm diye bir belgeseli var
Minimalizm her şeyi atayım 3 eşyam olsun da demek değil
Neye ihtiyacım var ve neyi seviyorum şeklinde bir düşünme ve yaşam biçimi.
Bu belgeseli izlemeni öneririm
 
Eşyalarınızı evlendiğinizden beri kaç kere değiştirdiniz?
Size böyle sıkıntı geldiğinde evinizde ne çeşit değişiklikler yapıyorsunuz?
Sevmediğiniz tarz eşyalarınız olsaydı bunu dert eder miydiniz?
Elden çıkarmayı düşündüğünüz bir şeyin, bir gün lazım olabileceği düşüncesini baskın yaşar mısınız?
İsraf mıdır sizce?

Hiç bi eşyamı kendim seçmedim. Hepsini sağolsun kv ile eşim haletti. Hiç ev düzme gibi heyecanlarım olmadı benim de. Ama evimizde işe yaramayacak hiç bir şey bulunmaz. Eşim düzen hastası, h.sonu resmen çöpe atmak için eşya arar evde, hobi gibi bişey onun için, attıkça rahatlıyor :)) Eşyalarla daha çok eşim ilgilenir, ya dışardaki sarı yardım kutularına atıyor. Ya ihtiyacı olana veriyor, yada ikinci el ürün satılan uygulama ile satıyor. Çöpe gitmediği için israf olduğunu düşünmüyorum. Bizim evde sadece kullanılan eşya bulunur. Odaların ne odası olduğu bile belli değil. Bi odada köşe takımı ile oyuncaklar var. Bi odada hobi, spor ve müzik aletlerimiz ile kedimizin eşyaları var. Normal odaya benzeyen tek yer salon. :KK48: Çekmecelerimizin çoğu boştur. Gereksiz eşya gerçekten büyük yük. Yer bulması ayrı, temizliği ayrı. Sevmediğin tüm eşyaları Letgo'dan satabilirsin çok aktif bi platform. Hemen alıcı çıkıyor.
 
Son düzenleme:
Ben de seninle aynı durumdayım,evlenirken annem benden çok heveslendi doldurdu da doldurdu.hediye gelenler eklenince iyice arttı kalabalık.ölünceye dek havlu almasam çok gelir ,masa örtüsü kullanmayı çok sevmem günlük yaşantımda buna rağmen bir dünya masa örtüsü var.hiç kullanılmamış belki 30 tane çıkar.
Misafir için yemek takımına zaten karşıyım ama aldılar işte.12 kişilik yemek takımı,12 kişilik misafir kahvaltı takımı bile var insana kaç kez kahvaltıya misafir gelir de kaç kez kullanılır bilemiyorum.Yok su takımı yok çatal kaşık takımı evde hiç kullanılmayan şeylerle dolu.6 yıldır o su takımını bir kez kullandım.Neyse saymakla bitmez...
Şimdi atsam atamam,yazık.Memur maaşıyla özenle yaptı , benim içim acır artı kullanılmamış şeyler.saklasan bi 6 sene daha kullanılmayacak belki...ihtiyaçlı değer bilecek tanıdıgım da yok ,olsa da büyük kısmını yine veremem herhalde.
Çözümünü bulursan bana da anlat arkadaşım
 
Evlendigim zmn yemek odam ayriydi.. cok esya yoktu..odalara gore aldigimiz icin ferah geliyodu bana.. sonra 1 cocuk 2 cocuk 3 derken suanki durumla ilk halinin arasinda baya fark var. E cocuklar oldu esya cogaldi. Tv yi yuksek yere koydum. Neyseki mobilyalarim gercek tahta ve cok saglamlar.. masaya cikip hep birlikte dans ediyoruz konsolun uzerinden atlama yarisi yapioruz bazen :) hihi evden baska herseye benzio ev o anlarda:)

Bu doluluk benide rahatsiz edior lakin cocuklar kucuk ve suan en dogru duzen bu. Guvenlikleri acisindan. Yeni esya alsam bundan daha saglam olmiycak.. ki ben buna bakiorum suan. Gidip ikeadan filan alsaydim 10 kez kirilirdi masa konsol vs. Bu yuzden bi kac sene cocuklar biraz buyuyene kdr yeni esya filan dusunmuyorum. Biraz buyusunler akillari ersin. Arada degisiklik yaparim gerekirse. Halilari koltugu yenilemek gibii.. ki bunlari bir kez degistirdim, ama tum evi degismek zaman enerji para isteyen birsey.

Bazen cinler basar veni dusunurumki tv filan hersey dahil al at balkondan asagiya:)) hihi simdilik idare edioruz zmnla hersey degisir.
 
Ben evi döşerken hem çocuklarım,hem bizim,hem de gelen yatılı yakınlarımız için konforlu olacak şekilde dizayn ettim.
Mesela oturma odam aynı zamanda çocuklarımın oyun alanı. Misafir geldiğinde koltuğu açınca 3 kişilik aile rahatça yatar. Ben de günün çoğunu oturma odamda geçiriyorum.
Salonda pek zaman geçirmiyoruz çünkü taşınma ihtimalim olduğu için kütüphane yaptırmadım. Kitaplık İstediğim gibi değil,görünce de aynen dediğin gibi daralıyorum. Salondan sırf bu yüzden soğuyorum düşün artık.
Ev önemli,mal düşkünü değilim ama düzenli,sakin yeni eşyalar seviyorum.
Çünkü benim de çocukluğumda kendime ait özel alanım hiç olmadı.
Eşyalarımız orda burda,somyaların altında sepetlerde olurdu.

Anlıyorum, aynen hani "Şuyum da olsun aman" kafam hiçbir zaman olmadı. Yeniliği, moda olması da pek umursayacağım bir şey değil açıkçası ama bana-zevkime uygun pratik şeyler olması önemli ve yerli yerindeliği. Önceden bu bile önemli değildi yani "Aman eşya işte" kafasındaydım. Değişiyorum.

Salonu zaten çocuğun da oyun odası gibi bir hale soktuk, ortadan büyük sehpayı kaldırdım.
Koltukların üzerini sevdiğim renk bir örtü ile örttüm, halılara da lastikli halı örtüsü aldım aynı renk dümdüz. Bunların beni biraz rahatlattığını söyleyebilirim o zaman. Üniteyi çevirdim, ufak kitaplık bölümü vardı, kitapları oradan aldım üst raflarına dizdim, bibloların çoğunu topladım, köşede bi zigon kaldı, yapay çiçeklerin hepsini çıkardım (Yapay çiçekten nefret ettiğim halde evimde yapay çiçekler var :/ Bir kısmını da attım üstelik) vb. Salonu kendimce daha katlanılabilir ve çocuğa uygun bir yer yaptım. Salon koltuklarımdan biri de 2 kişilik yatak olur zaten.
Yemek bölümü kontrolden çıktı işte, orası birbirine girdi.
Çocuğa ayırdığım odadaki L koltuk, çalışma masam, şövale, boyanmış tablolar, yerine sabitli koca bir yüklük ve dolaplı bir mini tv ünitesi daha... Yığılı. Ardiye gibi yerde bir kısmı, bir kısmı çocuğun odasında, boyalar mutfakta yemek masasının üzerine doğru uzanan rafların en üstünde, çocuğun eşyalarının bir kısmı bizim yatak odasında, bir kısmı kendi odasında... Ne biçim oldum bilmiyorum. Şu an bir salonum var hani "Tamam idare edebilirim" dediğim, bir mutfağım işte. Çocukla ilgilenir takılırken salonda vakit geçiririz, yoksa mutfaktayızdır sandalye tepesinde otururuz. Yatmaya gideriz bu kadar. Evin iki kısmı, "Ne nereye yerleştirilecek, nasıl sığacak" beklemesinde ölü diyebilirim. Tüm dolaplar ağzına kadar dolu, çekmecede bugün yer açsam, bir ay sonra yine dolu...

Şimdi baktım Marie Kondo videolarına da ilgimi çekti baya, onun taktikleri uygulayayım diyorum.
 
The minimalists in minimalizm diye bir belgeseli var
Minimalizm her şeyi atayım 3 eşyam olsun da demek değil
Neye ihtiyacım var ve neyi seviyorum şeklinde bir düşünme ve yaşam biçimi.
Bu belgeseli izlemeni öneririm

Evet, ayıklama da öyle yapılıyormuş izlemeye koyuldum ufaktan.
Kıyafetlerden başlayarak gidin diyorlar, "Bunu seviyor muyum, güzel hissettiriyor mu, bu hiçbir duygu uyandırmadı olmasa da olur" ya da "Bunu pahalı aldım atmaya kıyamıyorum ama kaç kere kullandım? Hiç. Bağışa." vb. İhtiyaç ve severek kullanma temeline dayalı dediğin gibi.
 
Hediye götür götür bitiremedim o lifleri, nevresimleri :olamaz:
Paketinden çıkarmadıklarım yığılıydı onları hep hediye ettim.
Bazılarına dokunamıyorum ama kadının kendi işlettiği-işlediği, dediğin gibi işte emek vermiş yazık günah diyorum, bir kısmını yine de hediye götürdüm. Haberi olsa baya trip yerim.
9 senelik evliyim ve babamın altı bir kere bile kullanmadığım patik, havlu, lif, dantel gibi ıvır zıvırlarla dolu.

Anneme bazen vereyim bunları diyorum resmen gözünden ateş çıkıyor:deli: neymiş kızımın çeyizine saklayacakmışım. Yahu 30 sene onu mu saklayacağım ben diyorum dinletemiyorum. Hem kızım isteyecek mi bakalım o dantelleri bilmem neleri.

Böyle konuları okuyunca bazaların altına girip ne var ne yok atasım geliyor. Şu anda da aynı hisleri yaşıyorum :halay:
 
Fonları cıkartabilirsin. Perdeler boğuyorsa sadece stor yaptırabılırsın. Fazla eşyaların hepsını ver. Halı karısık çiçekli böcekliyse değiştir. Halı ve perde tüm fazlalık görüntüyü halleder bence.
 
Ben de minimalist dekorasyonları seviyorum, ayrıca israf diye düşünmeyin aradan 5 sene de geçse severek kullanmayacaksınız o eşyaları. Ufak tefek başlayın, nasıl içinize sinecekse o hale getirin.

İleride ihtiyacınız olabileceğini düşündüğünüz şeyleri depo vb yerlere gönderin. Böylece içiniz de rahat olur

Eviniz kendinizi tamamen huzurlu hissettiğiniz yer olmalı, içinde boğulduğunuz değil. Dediğim gibi; step by step ilerlerseniz fikre alışmanız da kolay olur
 
Merhaba hanımlar; nasılsınız?

Ben yine bi karıştım kaldım, her şey gözüme kalabalık görünür filan öyle bi sıkıntı...
Diğer konudan biliyorsunuz bi iş olayı vardı, hala sürüncemede. Bekledikçe de hafakanlar basar beni bu tip konularda; çabucak ne yapılacaksa yapılsın, yapılmayacaksa da kafamdan atayım derim. Birkaç gelişme var gerçi bir ara ekleyeceğim konuma, bir de stant işi çıktı başıma da neyse, bu konu onun sıkıntısı ile gelişti belki bilmiyorum ama ayrı bir konu. Hep sıkardı, daha çok sıkar oldu.

Bir yerden içim sıkılmaya başladı mı, her şey batmaya başlar gözüme, size de oluyordur belki; üzerinize üzerinize gelen şeyler daha bir çoğalır gibi olur, kendi kendimi sabote etmeye başlarım, her şeyi bi elden geçiresim gelir yeniden. Şimdi de eve taktım... Ara ara takıyorum zaten de, sanırım bu sene baya bi ağır taktım. Bakıyorum, öyle gereksiz saçma şeyle dolu ki evin içi, bunları hangi akla hizmet, ne ara evime doldurdum diye sorguluyorum kendimi. (Annemin aklı olabilir ve tamamen benim hatam :işsiz:)

Vitrinlerden zerre hazzetmeyen ben... Evimde vitrin var.
Demir yatak başlığı ve düz ağaç gardırop seven ben... Evimde yavruağzı bi yatakodası takımı var.
Tül ve ağır fon perde sevmeyen ben, özellikle kahverengi fon... Salonumda bunlar var.
Vb...

Sebebini biliyorum, evlenirken o kadar umurumda değildi ki eşyalar annemlere "Kafanıza göre takılın, eşya işte, doldurmayın sadece" demiş geçmiştim, onların da gönlü olsun diye karışmadım. Kv, annem, annemlerin arkadaşlar filan takıldılar kafalarınca.
Önemsemezdim. Şimdi 4 sene sonra, ev daha da doldukça, önemser oldum, huylarım değişti.
Hele de içim bi şeylere sıkılmaya görsün, evim beni boğuyor. "Benim evim, bizim evimiz" derken o duyguyu "Sığınağım" olayını hissedemediğim bir şey.

Sadece bir iki şeye karışmayın demiştim, onda da ikna edilmiştim tabi o da var... Banyodaki fayans/kalebodur renklerine kadar ikna edildim. Bir tek mutfağı zevkime göre yaptırdım ama onu da sevmiyorum şu an. Bunun sebebi de evi komple benimseyememekle alakalı sanırım.

Sonra bir çeyiz yığma olayı vardı ki akıllara zarar. Hani artık onların bir kısmını geri gönderdim çekmecelerde yer yok kendi kullanacaklarımı koymaya; bi açıyorum tepsi örtüsüne kadar dantel, kullanılmıyor... Yolladım artık, çaktırmadan bir kısmını da hediye götürdüm sevenlere. (Annem duysa canı sıkılırdı kuvvetle muhtemel)
Evde aynı anda bizden ayrı 9-10 kişiyi yatılı ağırlayacak her şey var ki nasıl bir gereksiz eşya yığımıdır düşünün.
Çaktırmadan bir kısmını verdim ama hala bitmiş değil...

Bunları anlattım hani, evin tamamen benim dışımda, kendimi içinde kendim gibi hissedemediğim bir yer olduğunun bir tutam daha net anlaşılması için.

Çalışma odam vardı, çocuktan sonra orayı bozduk tabi.
Salonun duruşunu değiştirdik yine çocuk için, ona daha çok alan açtık, koltukları tamamen arkaya ittik tepe taklak düşmesin diye vs.
Evdeki tehlikeli ucu sivri şeyleri kaldırdık vb. yani çocuğa göre tekrar elden geçti ev sonrasında.
Bir odayı da ardiye haline getirdik resmen, yemek kısmını böldük oraya tüm biblolar, ucu sivri sehpalar vb. yığıldı, çamaşır odası, depo gibi böyle saçma bir yer haline geldi ve evin o kısmı da, düzensizliğiyle beni inanılmaz geriyor.
Dolapları düzenli tutmakta da inanılmaz zorlanıyorum, pratikliği düşünülmeden yapılmış raflar, sadece katladığım tişörtleri dağıtmaya yarıyor...

E kalk bir şeyler yap diyeceksiniz, yaptığım şey 2 gün dayanmaz, yapasım da gelmez oldu artık. Sevmediğim eşyanın temizliğine köle oldum gibi hissediyorum.

Küçükten beri tonla şey dolu evlerden hep nefret ettim. Çünkü bizim evimiz öyleydi. Annem "Bir gün lazım olur" diyerek elinde tutan, biriktiren bir kadındı. Çünkü maddi durumları iyi değilmiş yeni evlendikleri sıra babamla. Borç ödeye ödeye, güçlükle yapmışlar her şeylerini. Evlendiklerinde iki divan iki tencere, bi ikili ocak varmış ellerinde öyle söyleyeyim, anlatırdı hayat dersi olarak, emeksiz olmaz filan diye. Zor zamanlar yaşamışlar, çalış çabala senelerce (ki çocukları da olmamış bir yandan tedaviye para akar) bu günlere gelmişler. Eski alışkanlık işte, atmaya kıyamaz hiçbir şeyini. Ben de öyle bir evde büyüdüm, duvar ve yer görmedim diyeyim siz anlayın. Her yer eşyaydı ve annemin titiz bir insan olması da üzerine eklenince, sürekli bir temizlik hali, misafir de bitmez vs vs...
Düşünün ki yazlığı yaptırdıklarında, salon takımı vb. hiçbir şey almadılar, evden taşıttılar ve bizim evde, 2 evlik eşya olduğunu baya somut gördüm o zaman.

Şimdi bizim evin gidişatı da benzer gibi. Haliyle evlenirken biz de borç ödedik ettik, çok zorlandığımız anları da yaşadık, değiştirmeye kıyamıyorum bazı şeyleri çünkü israf gibi hissedeceğim, biliyorum. Ama bu şekilde de içim sıkılıyor... Karışık yazdım kusura bakmayın yani işin özü bu. Yine borç harç girilir edilir kazandıktan sonra değiştirilir ki zaten tüm eşyaları bağışlayıp ya da ikinci elde verip kurtulup yeniden girişmek isteyecek noktaya geldim. Bir yandan da "Sapasağlamlar, işini görüyorlar, sen eşyanın cismine takmazdın hayırdır, gerek var mı?" diyorum.

Dün biraz bi dellendim, eşime de dedim müsaitsen izin hakkından kullan hafta sonu ile birleştirelim şu evi bi elden geçirelim diye. Vitrinden kurtulmayı kafama taktım o net, oğlanın odası adam akıllı ayarlanmadı çalışma masama yer lazım, onu oradan çıkarmak öbürünü öbür tarafa koymak... Oturup bakakaldım eve, deminden beri bakıyorum "Bunu istemiyorum, bunu istemiyorum, bunu burada görmek istemiyorum" filan... Benim bu evi komple bi çıkarıp atmam lazım. Ama işte "İsrafa girecek, boşuna para çıkacak" diyorum. Bir şey parçalanana kadar kullanmam lazım ya... Kızlar birkaç sorum var sizlere belki saçma ama,

Eşyalarınızı evlendiğinizden beri kaç kere değiştirdiniz?
Size böyle sıkıntı geldiğinde evinizde ne çeşit değişiklikler yapıyorsunuz?
Sevmediğiniz tarz eşyalarınız olsaydı bunu dert eder miydiniz?
Elden çıkarmayı düşündüğünüz bir şeyin, bir gün lazım olabileceği düşüncesini baskın yaşar mısınız?
İsraf mıdır sizce?

Kafamı toplayamıyorum evin içinde bazen.
Sizler ne düşünüyorsunuz?
ben az esyayla evlendim sonra zamanla ıvır zıvırla doldu biblo ayna vb..sonra ikizlerim dogdu her seyi sadelestirdim attım verdim evi taşıdık biz ve o arada cok sey attım ben simdi sade ve kolay temizlenen bir evim var rahatım giysi canta ayakkabı vb de azalttim
minimalizle ilgilen birden atamazsın ama 1seneye yay sadeles rahatla
 
Anlıyorum, aynen hani "Şuyum da olsun aman" kafam hiçbir zaman olmadı. Yeniliği, moda olması da pek umursayacağım bir şey değil açıkçası ama bana-zevkime uygun pratik şeyler olması önemli ve yerli yerindeliği. Önceden bu bile önemli değildi yani "Aman eşya işte" kafasındaydım. Değişiyorum.

Salonu zaten çocuğun da oyun odası gibi bir hale soktuk, ortadan büyük sehpayı kaldırdım.
Koltukların üzerini sevdiğim renk bir örtü ile örttüm, halılara da lastikli halı örtüsü aldım aynı renk dümdüz. Bunların beni biraz rahatlattığını söyleyebilirim o zaman. Üniteyi çevirdim, ufak kitaplık bölümü vardı, kitapları oradan aldım üst raflarına dizdim, bibloların çoğunu topladım, köşede bi zigon kaldı, yapay çiçeklerin hepsini çıkardım (Yapay çiçekten nefret ettiğim halde evimde yapay çiçekler var :/ Bir kısmını da attım üstelik) vb. Salonu kendimce daha katlanılabilir ve çocuğa uygun bir yer yaptım. Salon koltuklarımdan biri de 2 kişilik yatak olur zaten.
Yemek bölümü kontrolden çıktı işte, orası birbirine girdi.
Çocuğa ayırdığım odadaki L koltuk, çalışma masam, şövale, boyanmış tablolar, yerine sabitli koca bir yüklük ve dolaplı bir mini tv ünitesi daha... Yığılı. Ardiye gibi yerde bir kısmı, bir kısmı çocuğun odasında, boyalar mutfakta yemek masasının üzerine doğru uzanan rafların en üstünde, çocuğun eşyalarının bir kısmı bizim yatak odasında, bir kısmı kendi odasında... Ne biçim oldum bilmiyorum. Şu an bir salonum var hani "Tamam idare edebilirim" dediğim, bir mutfağım işte. Çocukla ilgilenir takılırken salonda vakit geçiririz, yoksa mutfaktayızdır sandalye tepesinde otururuz. Yatmaya gideriz bu kadar. Evin iki kısmı, "Ne nereye yerleştirilecek, nasıl sığacak" beklemesinde ölü diyebilirim. Tüm dolaplar ağzına kadar dolu, çekmecede bugün yer açsam, bir ay sonra yine dolu...

Şimdi baktım Marie Kondo videolarına da ilgimi çekti baya, onun taktikleri uygulayayım diyorum.
Oyy oyy oyyy anacım çok fena.
Ben banyoda dolapta yer kalmadı diye büyük boy kağıt havlu paketini 3 gün yatak odamda giysi dolabında tutunca fenalık geldi. Banyo dolabına sıkış tepiş geri yerleştirdim.
Gözümde canlandırdım da çok yoruyordur seni. İnsana negatif enerji verir üstelik.
Benim kuzenim temizliğe gidiyordu.
Çok eşyalı evlerde inanılmaz yoruluyordu kadıncağız.
Bana gelince güle oynaya beraber yap,sil,çek tık tak oldu bitti :)
Kendine acımıyorsan eve gelen kadına acı :63:
Çıkar elinden çıkarabildiğini.
İleride lazım olur diye tuttuğum eşya yok. Halihazırda lazım olan eşya var.
 
9 senelik evliyim ve babamın altı bir kere bile kullanmadığım patik, havlu, lif, dantel gibi ıvır zıvırlarla dolu.

Anneme bazen vereyim bunları diyorum resmen gözünden ateş çıkıyor:deli: neymiş kızımın çeyizine saklayacakmışım. Yahu 30 sene onu mu saklayacağım ben diyorum dinletemiyorum. Hem kızım isteyecek mi bakalım o dantelleri bilmem neleri.

Böyle konuları okuyunca bazaların altına girip ne var ne yok atasım geliyor. Şu anda da aynı hisleri yaşıyorum :halay:

Çeyizlere hiç girme oradan 5 senedir çıkamadım, çıkamadımm :olamaz:
İşli pike takımı var 2-3 tane, delik işi mi denir ondan bir ayrı var, iğne oyalı ipek işi midir bilmiyorum artık onlar, kurdele işi mi ondan vs vs... Yatak altında bazada çarşaflara sarılmış, hurç içinde sabunlu naftalinli yer işgal ederler. Onları versem olay çıkar işte.
Havlulardan çok hediye götürdüm, kenarları işli.
Ya şaka gibi gelebilir, buzdolabı örtüme kadar yaptırmış, mutfak takımları öyle önlükleriyle beraber.
Eskilerin banyo kapı arkalarına asılan cep cep işli diş fırçalıkları olur ya, ondan bile çıktıydı evime getirdikleri arasında ve kendi bile o zaman "Bunu niye yaptırmışım ki?" dedi. Kadın bir ara kendini kaybetmiş çeyiz konusunda öyle bir tutku ondaki. Ben neyime saklayacaksam onları, geline yığarım gari "Alın çocum alın" diye. :/
 
Çeyizlere hiç girme oradan 5 senedir çıkamadım, çıkamadımm :olamaz:
İşli pike takımı var 2-3 tane, delik işi mi denir ondan bir ayrı var, iğne oyalı ipek işi midir bilmiyorum artık onlar, kurdele işi mi ondan vs vs... Yatak altında bazada çarşaflara sarılmış, hurç içinde sabunlu naftalinli yer işgal ederler. Onları versem olay çıkar işte.
Havlulardan çok hediye götürdüm, kenarları işli.
Ya şaka gibi gelebilir, buzdolabı örtüme kadar yaptırmış, mutfak takımları öyle önlükleriyle beraber.
Eskilerin banyo kapı arkalarına asılan cep cep işli diş fırçalıkları olur ya, ondan bile çıktıydı evime getirdikleri arasında ve kendi bile o zaman "Bunu niye yaptırmışım ki?" dedi. Kadın bir ara kendini kaybetmiş çeyiz konusunda öyle bir tutku ondaki. Ben neyime saklayacaksam onları, geline yığarım gari "Alın çocum alın" diye. :/
Seni en iyi ben anlarım. Öyle havlular yapmışlar ki 2 karış dantelden havlu kenarı var, yüzünü silecek yer yok :D

Envai çeşit minik minik mutfak havluları fiyonklu falan. Yastık, yorgan battaniye aklına ne gelirse. Nevresim bile almışlar fi tarihinden ya. Hiç modası geçer bunun dememişler :D

Ay düşündükçe hafakanlar basıyor. Aa bir de tülbentleri unutmuşum. Kapalı olup hergün bir tane taksam yine de bitiremem :deli:

Valla Bismillah diyip bir kere dalınca bu ayıklama işine gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Ramazanda çalışmayacağım için böyle bir güzellik düşünüyorum ben de. Şu an tatillerimi buna harcayamam :)
 
Back