ahhh gençlik ahh :))). Doğrusu ben düşüncene katılamayacağım. Ne yapıyorsak biz kadınlar yapıyoruz. Sevgimizle, fedakarlığımızla, annelik duygusuyla adamların ellerini, ayaklarını bağlıyoruz, önlerine bir önlük bağlamadığımızla kalıyoruz ilk evlilik zamanlarında. Ama sonra çocuk, iş, ev üçgeninde kalınca bu adamlar niye yardım etmiyor, niye bir çorabını bile yerden alıp kirliye atmıyor, herşeyi ben yapmak zorunda mıyım diye ağlanıyoruz. E adam alışmış. Kim alışmaz rahata. Bana da yapan olsa ben de alışırım. Ama sonra?. herşey insanlar için bunun hastalığı var, zor günleri var. Ayrıca evlilik bir anne-çocuk ilişkisi değil bir ortaklık. Bu ortaklık maddi konulardan yatağı paylaşmaya kadar herşeyi kapsayan bir ortaklık, neden ev işleri veya diğer işler paylaşılmıyor? Lütfen canlar, kocalarımızı da bu yükümüze ortak edelim. Bu işin yaşlılığını da düşünün. Yapamaz edemez demeyin ne olur? Ben 30 yaşımdan sonra öğrendim ev işlerini vsyi. Yok öle kadın kısmı doğuştan ev işini bilerek doğar diye birşey. Sonuçta öğrenilen birşey bu. İşi yapmaya harcayacağımızı çabayı, kocalarımıza işi öğretmek için harcayalım. Hem rahat edelim hem de paylaşma duygusunu yaşayalım.
bir not daha: Kalamış canım, sen nasıl anne evinden çıkıyorsan, o da anne evinden çıkıyor. Artık anne düzeniniz olmayacak. Ne düzen kurarsanız kendiniz kuracaksınız. O düzeni de ikiniz kurmalısınız. Yok ben böyle alıştım sen de bana böyle yap muhabbeti. O düzeni istiyorsa, çaba harcayıp kurmasını bilmesi gerek. Müstakbel eşini çok sevebilirsin (ne güzel) ama o senin bebeğin değil,eşin, hayat arkadaşın. Lütfen aradaki farkı farket. Bu da bir abla nasihati, alınmaz, darılmazsan.
Bu da benim düşüncemdir.