- 30 Ocak 2007
- 2.027
- 13
ERGENLİK
Ergenlik yaşamın büyük değişimler içeren en zorlu dönemidir.
Çocukluktan erişkinliğe geçiş süreci olan ergenlik, buluğ ile başlayıp (erkeklerde ortalama 13, kızlarda ortalama 11 yaş) erişkinliğe kadar sürer. Erişkinliğin yaşı kültürden kültüre değişmekle birlikte, kişinin ailesinden bağımsız bir yaşam sürebildiği yaş olarak belirtilir.
Bu süreçte ergen (=genç) sürekli değişim ve büyüme içindedir. Fiziksel özelliklerdeki çok çabuk ve belirgin değişim büyüme hormonlarındaki salgılamanın yoğun artışı ile ilintilidir. Hormon değişimleri buluğdan birkaç sene önce başlar. Hypophysis cerebri'nin (pituitar bezi) anterior lob tarafından salgılanan büyüme hormonu buluğdan itibaren ortalama iki sene içinde boyu oldukça hızla uzatarak neredeyse erişkin boy seviyesine getirir. Bu büyüme kızlarda erkeklerden daha önce oluşur. Bu kızların erkeklerden daha erken cinsel olgunluğa eriştiğinin göstergesidir. Kızlar cinsel olgunluğa menstrasyon (adet görme), erkekler de meni üretimi ile girerler. Bu gelişimi yöneten ana hormonlar erkeklerde androjen, kızlarda ise östrojendir. Bu hormonlar aynı zamanda cinsel gelişim ile ilintili olan erkeklerde yüz, vücut ve pübik tüylerinin gelişmesine, ses kalınlaşmasına; kızlarda ise pübik ve vücut tüylerinin ve göğüslerin büyümesine ve kalçaların genişlemesine neden olur. Fiziksel değişiklikler fizyolojik uyum ile bağlantılıdır. Araştırmalar erken olgunlaşanların geç olgunlaşanlardan daha iyi uyum sağladığını göstermektedir.
Bu süreçte gençlerin duygudurumlarının salgılanmaya başlayan hormonlar nedeniyle oldukça karmaşık, değişken olduğu, gençlerin de kırılgan ve/veya saldırgan olduğu genel geçer bir gerçektir.
Oluşan bu fiziksel değişimler, cinsel dürtünün yükselişinde de çok önemli bir rol oynar. Ancak cinsel dürtünün doyurulmasının halen birçok kültürde tabu olması ve cinsellikle ilgili bilgilenmenin halen çok minimal olması nedeniyle, özellikle bizim gibi konservatif toplumlarda kızlarda genellikle oral fonksiyonlarda artış (çok konuşma, çok yemek yeme, sigara alışkanlığı - sigara alışkanlığındaki sosyal faktörler - v.b.), erkeklerde de genellikle saldırganlığın yükselmesi çok yaygındır.
Ergenlik, duygudurumda da yoğun baskıların yaşandığı bir süreçtir. Ancak duygusal baskı baş edilemeyecek bir durum olmamasına rağmen kültürel yaklaşımlarla çok bağlantılıdır.
Entellektüel fonksiyonlarda ergenlikte büyük değişimler olmaz. Karmaşık problemlerin çözüm becerisi yavaş yavaş gelişir. Bu gelişim alınan öğrenimle doğru orantılıdır.
Ergenliğin bağımlı bir çocuktan bağımsız bir erişkinliğe ulaşmak için en önemli yaşam süreci olduğu bir gerçektir.
Erikson ergenlik sürecini etkin positif ego kimliğinin son oluşum aşaması olarak görür ve böylece geleceğin, bilinçli bir yaşam planının parçasına dönüştüğünü ifade eder.
Ergenlik yaşamdaki dönüm noktasıdır. Bu dönemle, gelecek yeni bir biçim alır. Bu süreç büyüme için çok büyük önem taşıyan pozitif özalgılamayı besler.
Çoğunlukla gördüğümüz tablo bu süreçte ebeveynlerin ve öğretmenlerin hazırlıksız olduğu ve ergeni bu sürece sağlıklı biçimde bilgilendirerek hazırlayamadıklarıdır.
Bu süreçte gençler farklı düşünüp farklı hissederler. Aile dışındaki arkadaş ilişkileri sıklaşır ve yakınlaşır. Aile ilişkilerinde de değişimler yaşanır. Gençlerin gözünde aileleri artık 'en önemli' olmaktan çıkar ve aile dışındaki yaşam hızlanır. Gençlerin kendi görüşleri geliştikçe aile içi çatışmalar başlar. Bu süreçte telefon görüşmeleri gençlerin önemli bir sosyallik aracıdır. Yıllar geçip teknoloji ilerledikçe, telefonun yerini 'chat'ler ve ‘sms’ler almıştır. Tüm bunlar aileleri sinirlendirebilir; ancak unutulmamalıdır ki, bu iletişim araçları gençlerin kendilerini tanımaları ve ailelerinden farklı kişilerle sosyal ilişki içine girmeleri için çok önemli adımlardır. Bu süreçte giyim, dış görüntü ve özellikle markalar önem kazanır. Gençler, bu elemanları kendilerini arkadaşlarının içinde ifade etmek için tercih ederler.
Bu süreçte gençler gelişkin bir özkimliğe uygun davranmak yerine dış faktörlere göre hareket ederler.
Gittikçe ailelerinden bağımsız olmaya başlarlar. Bu durum, ailelerin kendilerini bir kenara itilmiş hissetmelerine neden olur. Ancak aileler kendi önemlerinin kaybolmakta olduğu korkusu ile anlayışsız, kıskanç ve kısıtlayıcı davranmak yerine, bu sürecin gençlerin kimliklerini bulmak için en doğru zaman olduğunu anlamaya çalışmalıdırlar. Her ne kadar gençler bu süreçte ailelerinin hemen her söylediklerine karşı çıksalar da, söylenen her şeyi kaydederler. Ailelerin gençlerin bu kayıtları değerlendirip kendi doğrularını oluşturmaları için gençlere zaman tanımaları gerekir.
Gençler bu bağımsız olma uğraşları içinde sürekli yenilikleri denemek isterler, ancak bilgileri ve deneyimleri az olduğu için genelde başarıları düşüktür ve bu düşük başarı nedeniyle baskı altındadırlar. Bu baskılar gençlerin özgüvenlerinde sürekli dalgalanmalara neden olur. Bir an erişkin, akabinde çocuk gibi davranırlar. Ailelerin bu süreçte esnek davranmaları ve çocuklarını desteklemeleri zorunludur.
Gençler yenilikleri denerken zaman zaman ciddi riskler alabilir, hatta tehlikeli durumların içine girebilirler. Bu riskleri minimize etmenin en sağlıklı yolu spor, müzik, vb gibi üretken aktivitelerin devreye sokulmasıdır.
Bu süreçte ergen kendisini belirgin fizyolojik ve çevresel uyum problemleri ile baş başa kalmış bulur. Fiziksel değişim çok hızlıdır ve ergen yeni algılamalar ile baş etmek zorundadır. Dengeden uzak bu dönemde ergen, kendisini anlayamaz ve kavrayamazken bir de kendisini anlayamayan bir çevre içindedir.