YÜKSEK RİSKLİ GEBELİKLER VE GÖRÜLME SIKLIĞI
Yüksek riskli gebelikler ve bu gebeliklerin görülme sıklığı hakkında Prof. Dr. Madazlı, şunları söyledi: “Yüksek riskli gebelik deyince belki ikiye ayırabiliriz. Bazı gebelikler gebeliğin başında daha gebe kalmadan önce normal popülasyondan daha farklı bir risk taşıyor. Ama pek çoğu ise gebeliğin takibinde bir takım problemler ortaya çıkıyor. Ve bu problemler nedeniyle yüksek riskli gebelik haline dönüşüyor. Sıklığı dediğimiz zaman her bir problemin ayrı ayrı sıklığı var tabi ki. Ama genel anlamda gebeliklerin yüzde 5’i, 10’u olarak konuşabiliriz.”
DÜŞÜKTEN KORUNMA
Düşükten korunmak için nelere dikkat etmek gerektiğini Prof. Dr. Madazlı, şöyle anlattı: “Şimdi bu düşük olayı biraz ilginç tabi. Şöyle özetleyebiliriz. Canlı bir çocuğun dünyaya gelmesi aslında bir mucize. Dolayısıyla tek bir düşük, gebeliğin doğal sonucudur. Yani, iki tane hücreden 3.5 kilo bir çocuk doğuyor sonuçta. Ve bu çocuk da anne için yabancı olan bir çocuk. Yabancı bir cisim olarak anne karnında büyüyebiliyor. Yani, pek çok mekanizma var bu işin içinde. Bu mekanizmalardan birinin bozuk olması gebeliğin düşükle sonlanmasına neden olabilir. Dolayısıyla tek bir düşük neden oldu diye araştırmıyoruz. Ama bu üç olduysa, bu tekrarlayan düşük kavramı içine giriyor. Bir takım testler yapabiliyoruz. Bu bir takım testlerle de ancak nedenin yüzde 40’ını bulabiliyoruz. Yüzde 60’ını bulamıyoruz. Bulabildiğimiz nedenlerin de çok azına müdahalede bulunabiliyoruz. Üç tane düşük yaptıysa, şu anda da gebeliği devam ediyorsa, bu gebeliğn canlı, sağlıklı çocuk doğurabilme yüzde 60 dolayında. Normal takibini yapması yeterli. Yani ilave herhangi bir şey yapmaya gerek yok.”
GEBELİK AÇISINDAN RİSK BELİRTİLERİ
Gebelik açısından bir risk olduğunu gösteren belirtileri Prof. Dr. Rıza Madazlı, şöyle açıkladı: “Bunların başında kanama gelebilir. Yani, bir gebenin eğer vajinal yoldan kanaması varsa, bu bir problem demektir. Ne olduğunu araştırmak gerekir. Kasılmalar gelebilir. Özellikle erken doğum açısından... Erken doğum çok ciddi bir sorun. Pek çok bu anomalileri, gebelikte sorun yaratabilecek problemleri çözdük ama erken doğum üzerinde bütün dünya da uğraşıyor. O açıdan anne adaylarının dikkatli olması gerekir. Kasılmaları haber vermeleri gerekir. Çocuk hareketleri çok önemli bir belirti. Anne karnında çocuğun bir yaşantısı var. Yani, orası boşuna geçen bir zaman değil. Yeni doğmuş çocuk nasıl uyuyor, uyanıyor, hareket ediyorsa, aynı şeyler anne karnındaki çocukta da olmakta. Dolayısıyla çocuk hareketleri bunun bir belirtisi. Çocuk sağlıklıysa, keyfi yerindeyse, anne karnındaki düzenini devam ettirir. Bunun objektif bulgusu da günde on tane harekettir. Eğer hareketleri azalmışsa, mutlaka doktoruna başvurmasında fayda var. Özellikle bunun üzerinde duruyorum. Ne alete, ne doktora hiçbir şeye ihtiyaç yok. Anne ve çocuk, çünkü sonuçta biz gebeyi görüyoruz, bir ay sonra bir daha gel diyoruz. Ama bu süre içinde anne eğer çocuğunun yaşantısı hakkında fikir sahibi olursa, hareketlerinde azalma olduğunu, davranış biçimlerinin değiştiğini algılarsa ve bize başvurursa bir takım problemleri önleyebiliriz.”
KONTROLLER
Hamilelik döneminde rutin kontrollerin yapılmaması nedeni ile anne-bebek ölümleri meydana geldiğini belirten Prof. Dr. Madazlı, bilimsel olarak anne adaylarının hangi sıklıkla kontrole gitmeleri gerektiğini şöyle açıkladı: “Bir takım mantıklar var. Bunları bir şablon olarak koymak değil de, mantığını da ortaya koyarak söylemekte fayda var. Bir, kişi gebe kaldığı zaman öncelikle gebeliği tesbit etmemiz gerekir. Bu gebelik rahim içi bir gebelik mi, onu tesbit etmemiz gerekir. Çocuk canlı mı değil mi onu tesbit etmemiz gerekir. Bu ilk 8 haftada olur. Daha sonra 12., 13. haftadaki gebeliği görüyoruz. Anomalileri ve down sendromu açısından bir takım taramaları yapmak için... Daha sonra 18., 20. gebelik haftasında çocuğun bütün anomalilerini ortaya koymak için, 24. gebelik haftasında çocuğun eşinin fonksiyonlarını değerlendiren bir tarama testi ve gelişimi için. Ondan sonraki sıklık ise mevcut probleme bağlı olarak tekrarlanabilir. Yani, 28’de, 32’de, 36’da, 38’de mevcut probleme göre devam edilebilir. Şimdi, burada iki şeyi birbirinden ayırmak lazım. Hiçbir gebe takibi yapmadan kişiler tarlada da doğurabiliyor. Dolayısıyla her gebelik problemli olacak diye bir şey yok. Belki doktora hiç de ihtiyaç yoktur. Ama olayın öbür yanından baktığımız zaman, örneğin gebelikte tansiyon yüksekliği. Bizim kliniğimiz için anne ölümlerinin yüzde 70’inin nedeni bu gebelikte tansiyon, albümin hastalığı diye söylenen hastalık. Bunun erken tanısı, iyi yönetimi anne ölümünü önleyecek bir yaklaşım. Bunun trajik yönü de şu. 18 yaşında bir kadın, çocuk sahibi olmak istiyor. Gebe kalıyor ve sonunda ölüyor. Yani, çocuk sahibi olmasa, gebe kalmasa ölmeyecek. Hiçbir problem yok. Gebeliğin oluşturduğu bir hastalık bu. Dolayısıyla tansiyon takibi son derece önemli gebelik takibinde. Tabi, bunu daha da çeşitlendirebiliriz.”
kızlar burda dediği yüksek tansiyon falan varya benim hastalığım işte direkten döndüm yani, doğum yaptığımda tansiyonum 21 'di

Düşüğü tekrarlayan anneler için, nedenin nasıl saptandığını Prof. Dr. Madazlı, şöyle açıkladı: “Tekrarlayan düşüklerde kromozom bozuklukları, yani anne ve babadaki kromozom bozuklukları. Bunlar dengeli kromozom bozukluklarıdır, ki anne baba yaşıyor, çocuk sahibi olabilecek belli bir yaşa gelmiş. Ortalama yüzde 100 dolayındadır. Yani, anne ve babanın kromozomuna bakabiliriz. Ama daha belki de önemli olan şey şu... Bize de böyle çok hasta geliyor. Bir çocuğu doğurmuş, ölmüş. Ve sonra tekrar gebe kalıyor, bize geliyor. Bu çocuğumda da ne olacak, diye bizden yardım istiyor. Bizim o aileye yardımcı olabilmemiz için ön koşul ölen çocuğunun probleminin ne olduğunu bilebilmemiz. Özellikle genetik bir hastalıktan dolayı öldüyse, genetik hastalığın net olarak ismini bilebilmeliyiz. Çünkü mevcut gebeliğinde tanı koyabilmemiz için özellikle genetik hastalıklarda gen düzeyinde daha önceki indeks vaka dediğimiz vakanın çalışılmış olması gerekiyor. Her ölmüş çocuğa bir kere otopsiyi öneriyoruz, ne olduğunu anlamak için. Ama gen düzeyindeki hastalıkların tanısında genetik çalışmaların yapılması gerekli. Tabi her ölen çocuğa genetik çalışma yapılsın demiyorum, öyle bir şey söylemiyorum. Ama mesela bir çocuk doğmuş, metabolizma hastalığı var. Ve klinisyen, çocuk doktoru bir hastalıktan şüpheleniyor ve çocuk ölüyor. Şimdi şüphe üzerine biz anne karnındaki çocuğa müdahalede bulunamayız. O şüphesini mutlaka gen düzeyinde teyit ettirmiş olması gerekir ki, biz anne karnındaki çocukta araştırma yapabilelim.”