arkadaslar arastirdim, bunlar konuyla ilgili bulduklarim..dinizmiz de olan deliller yani..arkadaslar bu sekilde tartismaniza gerek yok ya, tartisalim ama birbirmizi bilgilendirmek amaciyla. Simdi herkesin dusuncesi ayri olabilir, bu insanlarin bilicegi sey, birbirime saygi duymamiz lazim. ama arastirip bulduklarim Kuran dan, ingilizcesinde de arastirdim ayni ceviri var..yani bizim babalarimiz yorumlarini katmamislar..ceviriye zaten yorum katilmaz, kelimesi kelimesine cevrilir.. dinimizin degismiyecegini de zaten Allah bize bildiriyor, kiyamete kadar koruyacagini..bilgiler Kuran dan yanee:)
Bakara Sûresi'nin 221. âyeti, kadın erkek farkı gözetmeksizin kesin ve açık olarak müşriklerle müslümanların evlenmelerini yasaklıyor. Müşrik, Allah Teâlâ'ya zatında veya sıfatlarında ortak koşan, başka tanrı veya tanrıların veya tanrının sıfatını taşıyan varlıkların bulunduğuna inanan, bunlara tapan kimsedir. Ehl-i kitaptan maksat ise, İslam dini geldiğinde asıl dinlerinden uzaklaşmış, iman ve ibadette yanlış yollara sapmış, kitaplarının aslını kaybetmiş de olsalar gelip geçmiş bir peygambere ve onun getirdiği dine inanan, İslam'a göre bozulmuş olan bu dini doğru/sahih bilen ve bulan insanlardır.
.Mâide Sûresi'nin 5. âyetinde ehl-i kitabın yiyeceklerinin, kadın ve erkek müslümanlara da helal olduğu ifade edildikten sonra "yalnızca ehl-i kitap kadınların" müslüman erkeklere helal olduğu zikrediliyor; yeri geldiği halde müslüman kadınların da ehl-i kitap erkeklere helal olduğu (onlarla evlenebilecekleri) söylenmiyor.
Böyle bir açıklama bulunmayınca hükmü (müslüman kadının bir mûsevî veya hristiyan ile evlenmesinin caiz olup olmadığı hükmünü) Hz. Peygamber'in (s.a.) uygulamasından, burada da bir çözüm yoksa kıyastan çıkarmamız gerekir. Kadınlarla erkekler evlenme konusunda bazı farklı hükümlere tabi olduklarından biri hakkındaki hükmü diğerine de teşmil etmek (aynı hüküm kapsamına almak) mümkün değildir. Bu yüzden böyle bir kıyasa gidilmemiştir.
Hak dinin yayılmayı, insanlar tarafından benimsenmeyi istemesi tabîîdir. Bu isteğin daha tabîî bir sonucu da mensuplarının ve onlardan gelecek nesillerin dinini, dindarlığını korumaktır. Korumak eğitimle olur, eğitimin en önemli aracı ailedir. Ailede din ikiliğinin bulunması, çocuklar üzerinde etkisini hissettirecek ve onların benimseyecekleri din konusunda önemli bir risk oluşturacaktır. Bu bakımdan ideal olan müslümanların kendi dindaşlarıyla evlenip aile kurmalarıdır. Ortada bir zorlayıcı sebep yoksa müslüman erkeğin de karısı müslüman olmalıdır. Müslüman bir kadının kocasının müslüman olması ise -koruma, eğitim ve etki bakımından- daha önemlidir. Soyun devamı, miras, velayet gibi konularda da -babanın gayr-i müslim olması halinde- bir dizi problem ortaya çıkacaktır. İşte bütün bu sebepler bir araya gelince müslüman kadının gayr-i müslim bir erkek ile evlenmesinin niçin caiz kılınmadığını anlamak bize göre kolaylaşmaktadır.