Derdimizin dermanı mı ?

kurtluelma

Guru
Kayıtlı Üye
26 Mayıs 2011
983
5
Uzun bir yazı oldu ancak herşeyi paylaşmak istedim.İkinci yazıda kendi deneyimlerimi yazacağım.





Comboutea %100 doğal bir besindir. Kullanmaya yeni başlayanlar tat ve kokusuna alışmaları için azar azar içerek başlamalıdır. Comboutea içerisindeki gulukronic asit vücudu zehirli maddelerden temizler. Vücudumuzdaki zehirli maddeler vücudumuzu terk ederken ve ölü hücreler dışarı atılırken insan için için bir rahatsızlık hali hissedebilir. Bu zehirler vücudu terk ederken, sindirim sisteminde değişmeler, nefesin kötü kokması, hafif baş dönmesi, baş ağrısı ve midenin hafiften bulandığı görülebilir. Bunun adı iyileşme krizidir. Comboutea’nın tıbbi tedavi ile hiçbir zıt yönü tespit edilmemiştir. Yetkili Alman sağlık departmanı ‘’(Amerikan FDA Food and Drug Administration kurumu ile ortak çalışan bir kurumdur) yetkilisi Prof.Dr. F.Staip (Robert-Koch Institute of the German Public helath department) ^^Kombucha, keşfedildiği günden bu yana olan tarihi süreçte, yan etkisi görülmeyen faydalı ve koruyucu maddeleri içinde bulunduran doğal bir içecektir.^^ demektedir. Comboutea’nın geçmişine bakarak güvenli ve emin bir şekilde tüketebilirsiniz. Sizde aynı tecrübeyi tekrar edeceğinizden emin olabilirsiniz.
Combou Tea’yı öncelikli olarak sağlığımızı korumak için içmeliyiz.
Kullandıkça vücut performansımızın arttığını, enerji dolu olduğumuz ve sağlıklı yaşadığımız görülecektir.
Combou Tea’nın kendine has bir tadı ve kokusu vardır. İçmeye yeni başlayanlar, tadı ve kokusuna alışmak için günde 1 su bardağı(200ml) içerek başlayabilirler. Güne bir bardak Combou Tea içerek başlamak mutluluğumuzu arttıracaktır.
Günde 1 su bardağı 1 hafta süresince içildikten sonra, ikinci haftadan itibaren yemeklerden önce yada sonra 1 er su bardağı içilebilir.
Daha rahat bir uyku için yatarken 1 su bardağı içmek vücudumuzu zinde tutacaktır.
Fazla kilo problemleri olanlar, yemeklerden 30 dakika önce 1 su bardağı combou tea içmelidirler(Ayrıca bol bol ılık su içiniz ve yürüyünüz, diyetinize dikkat ediniz)
Kilo almak isteyenler yemeklerden sonra 1 su bardağı içmelidirler.
Sindirim problemi olanlar tok ve sütlü gıdalardan sonra içerlerse daha hızlı sonuç alırlar.
Diabet hastaları aç karnına 1 su bardağı içip tam 30 dakika sonra yiyip içmelidirler.
Ağır seyreden hastalıklarda vücut direncinin kazanılması için günde 3-5 su bardağı içilmelidir.
Gribal enfeksiyonlarda ve vücudu halsiz hissettiğimiz zamanlarda içme miktarını arttırarak vücut direncimizin yükseltilmesini sağlayarak hastalanmanın önüne geçilebilir.
Combou Tea’nın kendine has kokusu ve tadı vardır. Soğuk içilince lezzeti ve tadı artar. Ancak; Combou Tea’nın bu doğal tadını beğenmeyenler ve içmekte zorlananlar doğal meyve suları ile karıştırarak içebilirler.
Combou Tea canlı üründür. Buzdolabında saklanmalıdır. Buzdolabından çıktığı soğuklukta içemeyenler, ortam sıcaklığında ısıtarak içebilirler. Özellikle hastalar üşütmemek için buna dikkat etmelidirler.
Açılan şişeler 1 hafta içerisinde tüketilmelidir.. Ayrıca şişelerin kapakları sıkıca kapatılmalıdır.
Bir defada içilecek miktar, yaş gruplarına göre aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.(Bu tablo dünyaca ünlü, Kombucha otoritesi W.Günther Frank’ın önerdiği tavsiye niteliğinde bir defada içilecek miktarlardır.)

18 yaş ve üzeri 200 ml ( 1 su bardağı )
15-17 yaş 150 ml (3/4 su bardağı)
10-14 yaş 100 ml (1/2 su bardağı)
5-9 yaş 75 ml (1 çay bardağı)
3-4 yaş 50 ml ( 1/2 çay bardağı)
2 yaş 40 ml (2/3 çay bardağı)
1 yaş 20 ml (1/3 çay bardağı)


COMBOU TEA’NIN VÜCUDUMUZA SAĞLADIĞI DESTEKLER

Vücuda zarar veren maddelerin sıvı olarak dışarı atılmasında.(Ürik asit, kolestrol, yağ birikintisi, ilaç kalıntıları, ödem ve diğer zararlı toksin maddeler)
Bağışıklı sistemini güçlendirilip, vücut direncinin arttırılması, vücudun hastalıklardan korunması, ve hastalıklarla mücadele etmesinde .
Enerji artışı sağlayarak, vücut performansının yükseltilmesinde
Kan damarlarının genişlemesi, kan dolaşımının hızlanması, hücrelere bol oksijen taşınması ve metabolizmanın hızlandırılmasında
Kan değerlerinin normalize edilmesi, kan şekerinin sabitlenmesi ve tansiyon düzeninin sağlanmasında
Kanserden korunmada ve tümörlerin yok edilmesinde
Kalp damar hastalıklarında(Kardiyak kasının güçlenmesi, damar sertliği, damar bozuklukları,varis vb.)
Bağırsak florasının güçlendirilmesi ve bağırsak düzeninin sağlanmasında(Bağırsak iltihabı, kolit, ishal, kabızlık, hemoraid(basur), bağırsak parazitleri vb. )
Vücut ağırlığının düzenlenmesi ve yağların yok edilmesinde
Sinir sisteminin düzenli çalışmasında, huysuzluk ve stresin yok edilmesinde, panik atak, deprasyon, uyku bozuklukları, baş ağrıları, migren, sinüzit, mutsuzluk, kronik yorgunluk, ve halsizlik problemlerinde
Solunum bozukluklarında(Solunum yetmezliği, astım, bronşit, tüberküloz, kronik öksürük, horlama, nefes darlığı, solunum yolları tıkanıklığı ve alerjik rahatsızlıklarda)
Kas ve eklem rahatsızlıklarında(Kas ağrıları, kramp, bacaklarda ağrı ve yorgunluk, eklem iltihabı, romatizmal hastalıklar, artrit, gut, kireçlenme ve tendon problemlerinde)
MS(Multipl Skleroz) sspe, Parkinson, epilepsi, Alzheimer ve şizofrenik rahatsızlıklarda
Cinsel performans artışı ve cinsel problemlerde, adet düzensizlikleri ile adet sancılarının giderilmesinde, menapoz dönemi problemlerinde
iMikrobik ve virütük rahatsızlıklarda(herpes virüsü, gribal enfeksiyonlar, nezle, alerjik rahatsızlıklar, ateşli rahatsızlıklar ve soğuk algınlığı)
Karaciğerin güçlendirilmesi ve karaciğer bozukluklarında(karaciğer yağlanması, kacraciğer büyümesi, hepatit, siroz ve enzim bozuklukları)
Hormonal denge sağlanmasında, salgı bezleri düzensizliklerinde(troid,tükrük bezleri, pankreas rahatsızlıkları, çölyak, Behçet hastalığı ve hormon bozukluğu)
Görmenin güçlendirilmesinde, görme bozuklukları ve göz iltihaplarında
Kulak burun boğaz sağlığı için(anjin, faranjit, bademcik iltihabı, ses kısıklığı vb.)
Böbrek rahatsızlıklarında, böbrek ve safra kesesi taşlarında, prostat ve idrar kaçırma problemlerinde
Cilt güzelliği ve cilt bakımında, selülit ve kırışıklıkların giderilmesinde, cilt rahatsızlıklarında, egzama, sedef, alerjik cilt hastalıkları ve iyileşmeyen yaralarda
Saç ve tırnak sağlığı için önemli bir destekleyici gıdadır.
Combou Tea; Vücudumuzun destekleyicisidir. Adeta vücudun ateşleme bujisidir.
Combou Tea; bir katkı,ilaç yada tıbbi bir madde değildir. Basitçe; comboutea genel olarak insanların kendilerini iyi hissetmelerini sağlayan ve vücudun doğal dengesinin korunmasına yardımcı olan, bozulan doğal dengenin yeniden kurulmasını sağlayan olağanüstü bir gıdadır.
Düzenli bir egzersiz gibidir.
Comboutea sağlıklı yaşam stili desteğidir. Vücudun sağlıklı olması için doğal savunmasını güçlendirir.
Comboutea adaptojenik yeteneğe sahiptir. Bu yetenek combouteayı sağlık özellikleri bakımından oldukça önemli kılmaktadır. Onun adaptojenik etkisi en çok karaciğerde, kanda, sindirim sisteminde, boşaltım sisteminde ve deride görülmektedir.
Metabolik dengeleme ve detoksifikasyon şeklide combouteanın en önemli fonksiyonudur. Basitçe söylemek gerekirse, comboutea kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacaktır.

COMBOU TEA İÇİNDEKİ MADDELER VE FAYDALARI
**ORGANİK ASİTLER

Glukuronik Asit : Detoksifikasyon (zehirlerden arındırma) ve kanın temizlenmesi için gereklidir. Zehirli maddeleri suda eritir ve dışarı atar. Vücuttan attığı zehirli madde sayısı 200’ün üzerindedir. Temel görevi vücudu zehirlerden arındırmaktır.
Hyalüronik Asit : Tüm cilt gençleştirici kozmetik ürünlerin ana maddesidir. Cildin bileşenleri için çok önemlidir. Yaşlanmaya bağlı kırışıklıkları azaltır. Cildi nemlendirir ve gençleştirir.
Glukonik Asit : Vücudun direncini arttırır. Vücudu enfeksiyonlara karşı korur.
Laktik Asit : İnsan hücresi metabolizmasında büyük rol oynar. Güçlü bağırsak sistemi için gereklidir. Yabancı organizmalar ve zararlı mikropların yaşamasını engeller.
Asetik Asit : Vücuttaki yağ, mukoza artıkları ve balgam depolarını parçalar. Yabancı organizmaları ve zararlı mikropların yaşamasını engeller.
Asetoasetik Asit : Önemli bir biyokimyasal bileşiktir. Enerji için kullanılır.
Amino Asit : Proteinleri oluşturan temel yapı taşlarıdır.
Karbonik Asit : Sindirime yardımcı olur. Eksikliği sindirimi zorlaştırır.
Tannik Asit : Anti-vüritik ve anti-bakteriyeldir.
Folik Asit : Kemik iliğinin alyuvar üretmesi için gereklidir. Bebeklerin anne karnındaki beyin ve omurilik oluşumu sürecindeki doğabilecek sakatlıkların oluşmasını engeller. Dünya sağlık örgütü tarafından insan geleceği için en önemli bileşenler listesine alınmıştır.
Sitrik Asit : Gıdaların ve çeşitli organik maddelerin dayanıklılığını arttırır.
Usnik Asit : Anti-Bakteriyel özelliklerden dolayı, antibiyotik olarak kullanılır.
Benzoik Asit : İstenmeyen bazı mayaların, küflerin ve bakterilerin üremelerini engeller.
Chondroitinsülfat Asit : Kıkırdak, kemik ve kan damarlarımızda bulunan ana maddedir. Avrupa’da yaygın olarak, eklem ve kıkırdak sorunlarına karşı destekleyici olarak kullanılır.
Mukoitinsülfat Asit : Yapı taşı görevini yapar.
Oksalik Asit : Bitki kökenli organik asittir. Vücutta önemli görevleri vardır.
Süksinik Asit : Doğal bir bileşiktir. Vücutta önemli görevleri vardır.
Bütrik Asit : Hoş kokulu bir yağ asitidir. Lezzet arttırıcıdır.
Dekanoik Asit : İlaç sanayiinde sıkça kullanılan bir organik asittir. Metabolizma için gereklidir.
Hekzanoik Asit : Organların düzenli çalışması için önemlidir.


**ORGANİK BİLEŞİKLER

İtakonik Asit : Organik bir bileşiktir. Vücuda faydalı metaboliktir.
Heparin : Karaciğer tarafından üretilir. Damarlarda pıhtı çözücü olarak kullanılır.
Enzimler : Metabolizmayı ve özümlemeyi kolaylaştırır. Uygun bir sindirim sağlarlar. Maya enzimleri, vücutta yaşayan mikroorganizmalarla ve enfeksiyonlarla savaşırlar.
Protein : Hücrenin yapı taşıdır. Vücut gelişimi için mutlak gereklidir.
Kafein : Merkezi sinir sistemine etki eder. Beyine giden ve beyinden gelen mesajları hızlandırır.
Plifenoller : Antioksidan karakterlidirler. Dolaşım sistemi hastalıkları ve kanser riskini azaltmaya yardımcı olurlar.
**MİNERALLER

B1 Vitamini : Eksikliğinde; iştahsızlık, depresyon, yorgunluk, sindirim rahatsızlıkları, kas ve sinir rahatsızlıkları, beri beri hastalığı oluşur. Ayrıca eksikliği ciddi kalp sorunları oluşturabilir. Mafsal iltihabı, arteriosclerosis ve kanseri engeller.
B2 Vitamini : B2 vitamini antioksidan etkiye sahiptir. Kan hücrelerinin oluşumu için gereklidir. Kataraktı önleyicidir. B2 vitamini saç ve cilt sağlığı için faydalıdır. Kanseri önler.
B3 Vitamini : B3 vitamini sağlıklı sinir sistemi için gereklidir. Pelagrayı önler. Migreni geçirir. Kan dolaşımını düzenler, sağlıklı bir deri sağlar. Şizofreni ve diğer zihinsel hastalıklarda tedavi edici rol oynar.
B5 Vitamini : Eksikliğinde; deride yaralar, saç dökülmesi ve sinir sistemi bozuklukları görülür.
B6 Vitamini : Eksikliğinde; aşırı stres,depresyon,ruhsal dengesizlik, sinir iltihabı, kansızlık, göz ve ağız çevresinde ağrılar ve yaralar, zayıf bağışıklık, kolayca hastalanma, kaşıntı, uykusuzluk ve baş ağrıları görülür. Özellikle hormonal denge için çok önemlidir.
B12 Vitamini : Bu vitamin eksikliğinde; yürüme bozukluğu, yorgunluk, depresyon, sindirim bozuklukları, baş dönmesi, karaciğer büyümesi, göz bozuklukları, baş ağrıları, dil enfeksiyonu, stres, zor nefes alma, hafıza kaybı, kalp çarpıntısı, kansızlık ve omurilik yıpranması görülebilir.
C Vitamini : Vücut direncini sağlar. Eksikliğinde; Skorbüt hastalığı, dişeti kanaması, iştahın azalması, halsizlik ve enfeksiyonlara karşı direncin azalması görülür.


** BAKTERİ VE MAYALAR

Gluconacetobacter Kombuchae (bakteri) : Asetik asit, glukonik asit ve mantar üretir.
Zygosaccharomyces Kombuchaensis (maya) : Bilim adamları tarafından kombucha için tanımlandırılmış ve literatüre geçmiştir.
Acetobacter : Asetik asit, glukonik asit ve mantar üretirler.
Saccharomyces Boulardi : Kombuchadaki en çok bulunan ortak maya çeşididir.
Brettanomyces : Asetik asit üretirler.
Lactobacilus–Pediococcus : Anaerobik(oksijensiz) olarak laktik asit üretirler.
Acetobacter Xlinum : Acetobacteraceae ailesinden, çubuk bakteriler içeren cinstir.
Acetobacter Xlinoides : Hastalık üretmeyen bakteri genleri taşıyan bir türdür.
Saccharomycodes Ludwigii : Önemli bir maya türüdür. Sacchoromycetes olarak ta bilinir.
Schizosaccharomyces Pombe : Kanser, kontrolsüz hücre bölünmesi olduğu için bu maya türünden kanser tedavisinde faydalanılır.
Zygosaccharomyces : Saccharomycetaceae familyasına ait bir maya cinsidir.
Saccharomycodes Apiculatus-Bacterium Gluconıcum Acetobacter Ketogenum : Önemli bakteri ve maya türleri.


COMBOU TEA’NIN GÜNÜMÜZDEKİ ÖNEMİ
Hipokrat : ‘’Gerçek iyileştirme, vücudun kendisini iyileştirmeyi teşvik etmektir.’’ Diyerek, hastalanmadan önce tedbir almanın önemini ortaya koymuştur. Son yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerde, tıp bilimi çalışmalarının bir bölümünü, hastalığı iyileştirmekten ziyade, hastalığı önleme konusuna kaydırmıştır.

Gelişmiş toplumlar, eski kültürlere kulak vermeye başlamışlardır. Bu hastalığı iyileştirirken bir dizi yeni hastalığın meydana çıkmasına sebep olan ilaçlar yerine, insanlık bu gün daha değişik yöntemler beklentisi içindedir.

Combou Tea içerisinde; enzimler, yardımcı bakteriler, bakteri asitleri, nötralize ve detoksifike yapan asitler ile anahtar vitaminler doğal halde bulunur. Bu doğal karışım vücudu yeniler ve gençleştirir, vücudun direncini arttırır.

Böylece vücut hastalıklarla mücadele eder ve hastalanmaz.

Günümüzde sanayinin kontrol edilemez olumsuz etkileri ile çevre kirlenmesi, elektronik cihazların günlük hayatımızda vazgeçilmez olarak kullanılması, radyoaktivitenin çok yoğun olarak artması, gıda üretiminde tarım ilaçlarının yoğun kullanılması, bitki ve hayvan ürünlerindeki genetik yapının değişmesi, GDO’lu gıdaların üretilmesi, beslenme bozuklukları, büyük şehirlerdeki yoğun stres hayatı ve benzeri unsurlar sebebiyle kanser gibi ölümcül hastalıklar hızla artmaktadır.

Kanser gibi hastalıklara sebebiyet veren bu faktörler vücudumuzda toksinlerin ve geri dönüşü zor etkilerin oluşmasına sebep olmaktadır. Özellikle kanser hastalarının ilk olarak yapılması gereken, vücudunu kansere sebebiyet veren zehirli maddelerden arındırarak, doğal koruma mekanizmasını yeniden kurmaktır.

Combou Tea; vücudu bu zehirlerden temizleyerek, vücudun dirilmesini sağlar. Vücut yenilenir, hastalıklarla mücadeleye başlar ve kendi kendini iyileştirir. Günümüzdeki önemi tamamen doğal ve organik olmasından kaynaklanır.
COMBOU TEA NEDİR ?
24 Aralık 2010


Combou Tea içeceği, yaşayan mikroorganizmaların canlı kültürüdür.

Combou Tea kültürü; çeşitli maya türlerinin, asetik asit bakterilerinin ve laktobasil’in simbiyozudur (Ortak yaşam alanı).

Bu kültür, tatlandırılmış bitkisel çay karışımını fermente ederek, Combou Tea içeceğine dönüştürür. Bu dönüşüm esnasında içecek içerisinde çok değerli metabolik ürünler meydana gelir.

Bu doğal karışım, bağışklık sistemini güçlendirmede, vücudu toksinlerden temizlemede, zehirli ve zararlı maddelerin vücuttan atılmasında, hücrelerin yenilenmesinde ve metabolizmanın uyarılmasında son derece önemli görevler yapan önemli bir destektir.

Combou Tea tamamen doğal üretilmiştir. Pastörize edilmemiş ve ısıl işlem görmemiştir. %100 doğal,ham ve canlıdır.Detoks sağlayan, gençleştirici ve yaşayan bir iksirdir.

Kombucha kültürünün doğal yaşam alanı olduğu gibi şişelere taşınmıştır. Şişeler içerisinde canlı kombucha iplikleri vardır. Bunlar bazen şişe içerisinde yüzerler. Bu sadece görsel bir olay değildir. Aynı zamanda kombuchanın yaşadığını ve aktif olduğunu gösterir. Vücut için oldukça faydalıdır. Şişelerde canlılık devam ettiği için tortu bırakabilir ve köpürebilir. Bu durum şişeden şişeye farklılık gösterebilir.

Kombucha hidroponiktir (suda yaşayan canlıdır).
Kirlenmeye uygun değildir.
Doğal antibakteriyel maddeler içerir.
Bu sebeple istenmeyen mikroorganizmalara karşı kendini korur.
KOMBUCHA’NIN TARİHÇESİ

Kombucha’nın kayıtlara geçmiş ilk kullanımı, M.Ö. 221’de Çin İmparatoru Tsin Han’ın tedavi edilmesiyle başlamış ve ünlenmiştir. O zaman buna (Divine Tsche) ölümsüzlük ilacı adı verilmiştir.

M.S. 414’te Koreli doktor Kombu, Japon İmparatoru İnkyo’yu tedavi etmek için bu ilacı Japonya’ya getirtmiştir. Mantar çayının kullanımı; Rusya ve Avrupa’ya oradan da Amerika Kıtasına yayılmıştır.

Koreli doktor Kombu’nun adı çaya konmuş ve Doktor Kombu’nun çayı anlamında KOMBUCHA adı verilmiştir.

2. Dünya Savaşından sonra(1941-1945) Sovyetler Birliği’ndeki kanser vakaları yıldan yıla artış göstermişti. 1951’lerin başında, Rus Bilim Akademisi ve Moskova’daki Onkolojiksel Araştırma Enstitüsü farklı şehir ve bölgelerde kanser araştırmaları yapmaya, titiz bir ölçüm ve istatiksel verileri analiz yapmaya karar verdiler. Böyle yaparak bölgelerdeki popülasyonların tabiat ve çevresel şartları ile kanser vakalarının detaylarına daha yakından bakma şansları oldu. Bu yola bir nevi krimonolojiksel çalışma diyebiliriz. Bu çalışmalar patogenez bölgelerde yeni keşiflere ulaşmak ve eğer mümkünse kanser için tedavi etkilerinin bulunması açısından büyük umuttu.

Ural Dağlarındaki Kama Nehrinin üzerinde yer alan Perm Bölgesinin, Ssolikamsk ve Beresniki bölgelerinde farklı bir durum göze çarpıyordu. Bu bölgelerde neredeyse hiç kanser vakası yoktu. Olanlar ise sadece o bölgeden çıkıp geri gelen insanlardı. Bu bölgedeki çevresel şartlar, eski endüstriyel bölgelerdeki şarlardan daha iyi değildi. Ssolikamsk ve Beresniki bölgelerinde sanayi yeniydi ve hızla gelişiyordu. Bu sanayinin kirliliği (potasyum, kurşun, civa, amyant ve bunlara bağlı olan tehlikeli prosesler) Sovyetlerdeki eski sanayi bölgelerindekilerden daha da tehlikeliydi. Bununla orantılı olarak popülasyon yoğunluğu azdı ama kirlilik inanılmaz derecede tehlikeliydi. Karna Bölgesindeki ağaçlar ve balıklar da ölmüştü. 10 tanesi bilim adamı olan 2 adet keşif ekibi ve bunlara ek olarak personeller bölgeye gittiler. Ssolikamsk bölgesindeki takımın başında Dr.Molodyev vardı. Beresniki bölgesindeki takımın başında ise Dr.Grigoriev vardı. Bölgelerde kapsamlı ve uzun soluklu keşif çalışmaları yapıldı. Daha sonra gruplar popülasyonun kökenini, etnik farklılıklarını, yaşama ve yerleşme şartlarını, yemeyi, içmeyi ve uyku tabiatını, boş zaman aktivitelerini, yaş gruplarını ve bir çok şeyi araştırdılar. Birçok sayılamayan faktör üzerinde yapılan çalışmalar ile bu bölgelerin diğer Sovyet bölgelerinden farklı bir özelliğe sahip olmadığı görülmüştür.

Bölgedeki kirliliğin laboratuar ölçümleri; kirlenmenin su, hayvan ve bitki florası üzerinde kesinlikle istenmeyen etkilere sahip olduğunu göstermiştir. Bölge insanlarının alkol ve nikotin tüketimi de diğer bölgelere oranla daha fazlaydı. İnsanların çalışma moralleri diğer Sovyet bölgelerine oranla şaşırtıcı derecede fazlaydı. Alkolik insanların işlediği suçlar şaşırtıcı derecede azdı. Yüksek alkol tüketimine rağmen sarhoşluk duygusu hemen hemen bilinmiyordu. Tüm nüfusun ruh hali olumlu açıdan yüksek derecede iyiydi. Bütün bu fenomenin açıklanması ilk başta mümkün görünmüyordu. Oradaki araştırmacılar bunun cevabını bulabilmeyi umuyorlardı.

Sıcak bir yaz gününde takım lideri Dr.Molodyec kendi başına bir ailenin yaşadığı yere bazı sorular sormak için gitti. Kadın ve eşi işten dolayı evde değillerdi. Evde yalnızca, işleri yapan yaşlı bir kadın vardı. Yaşlı kadın doktora serinletici bir içecek ikram etti. O gün müthiş bir sıcak vardı ve doktor memnuniyetle içeceği kabul etti. İçecek doktor tarafından bilinmiyordu. Doktor içeceği çok rahatlatıcı, serinletici ve lezzetli buldu. Yaşlı kadına bu içeceğin ne olduğunu sorduğunda, yaşlı kadın bu içeceğe kwass dediklerini söyledi. Dr.Molodyev çok şaşırmıştı. Onu anlamakta güçlük çeken doktora, yaşlı kadın evdeki büyük kavanozlardaki içeceği gösterdi. Güçlü bir kokusu vardı. Üzerinde jelimsi bir madde yüzüyordu. Dr.Molodyev onun pek iştah açıcı olmadığını söyleyince kadın aynı sertlikte her türlü hastalığı iyileştirdiğini söyledi. Dr.Molodyev heyecanlandı ve yaşlı kadına sorular sordu. Yaşlı kadın, yıllar önce bir seyahatten dolayı bu çayın Çin’den getirdildiğini atalarımız anlattılar dedi. Çinlilerden de Japonların öğrendiğini söyledi. Rus Çar’ı bu içeceği keşfettikten sonra halkının bunu kullanması için elinden geleni yaparak yayılmasını sağlamış dedi. Beresniki’deki Dr.Grigoriev denetimi altındaki takım da şaşırtıcı ve garip bir şekilde aynı sonuca ulaştılar. Her iki grubun gözlemleri de bu iki farklı halkın ev yapımı Kvass’ı yüksek miktarlarda tükettiğini kanıtlıyordu.

Alkolikler alkol içmeden önce veya sonra bu içecekten yüksek miktarlarda tüketiyorlardı. Burada dikkate değer olaylardan bir taneside, alkol alımından önce yada sonra Kvass içen insanların sarhoş olmamalarıdır ve alkolizmden doğan kaza ve zararların neredeyse bu bölgelerde hiç görülmemesidir.

Soruşturmanın sonuçlarının bilimsel yönden kanıtlanmasına sıra gelmişti. Bunun yapılması çok zordu, çünkü takımdaki çalışanların hiçbiri bu çay mantarını tanımlayıp sınıflandırabilecek pozisyonda değillerdi. Bu konuda Moskova Bakteri Araştırma Enstitüsü yardımcı olmuştu. Renkli fotoğraf ve örneklerle bu içeceği, az bilinen Tea Kwass olarak tanımlayıp yayınladılar. Yani Tea Kwass olarak isimlendirilen ve araştırma bölgelerinde içilen bu içecek aslında Kombucha diye bilinen bir içecekti.

Fakat Moskova Bakteri Araştırma Enstitüsü kombucha hakkında daha fazlasını bilmiyordu. Esas olarak Alman W.Henneberg tarafından yazılan Handbuch Dergarungsbakteriologie adlı kitabına niyet ederek çalıştılar. Fakat bu kitaptada kombuchanın biokimyasal fonksiyonları hakında detaylı bilgi yoktu. Merkez Biyoloji ve Biyokimyasal Enstitüsüne başvuruldu ve çalışmalar böylece devam etti. Daha sonra kombucha’yı hapishane hastanelerinde ve işçi kamplarında kanser olan mahkumlara içirdiler. Bu deneyler hiçbir şekilde kimseye zarar vermedi ve hatta hastalar iyi oldular.

Kombucha antik çağlardan günümüze kadar halk içeceği olarak kullanılmış ve halk tarafından her derde deva olan iksir olarak kabul edilmiştir. Bilim adamları, Kombucha’yı çok önemli bir içecek olarak keşfettikten sonra içecek hakkında detaylı ve derinlemesine çalışmalar ve araştırmalar yapmışlardır. Bu araştırmalar sonucunda; Kombucha’nın hangi şartlarda, nasıl ve ne şekilde üretilmesi gerektiğinin sırlarını çözmüşlerdir.

Eski A.B.D. Başkanlarından Ronald Reagan kanser tedavisi gördü. Kemoterapi sonrası metastasın oluşmasına takiben A.B.D.’li hekimler Başkan Reagan’a; Ünlü Rus yazar Aleksander Soljenitsin’in ‘’Kanser Bölgesi’’ kitabını referans göstererek kombucha hakkında bilgi verdiler ve aydınlattılar. A.B.D.’ye iltica eden bu ünlü Rus yazar Solijenitsin, Sovyet işçi kampında kanser tedavisi görmüştü. Başkan Reagan’ın danışmanları kitaptaki referansları izlediler ve kendisinin kanseri yenmesini sağlayan kombucha kültürünü elde ettiler. Reagan’a günde 1 litre içirdiler ve kanseri iyileşti.

Rusya, Almanya, Japonya ve A.B.D. gibi birçok ülkeden doktorlar, bilim adamları ve araştırmacılar kombucha hakkında araştırmalar yapmış, hastalıklar tedavi etmiş ve hakkında bir çok bilimsel kitaplar yazmışlardır.
 
Bir topikte çatlakların çaresi diye okumaya başladığım bu çayın adını duyduğumda yazan arkadaş yıllardır evlerinde tükettiklerini ama çatlaklara denediğinde faydasını gördüğünü yazınca, yıllarca bu çay niçin tüketilir diye araştırmaya başladım.

O an benim için şok anıydı.Acaba ihtiyacım olan şey olabilirmiydi.Hemen kültürü bulabileceğim yerleri araştırıp hüsranla günlerce aynı arayış içinde dolandım.Sonunda buldum ve hemen denemelere başladım açık konuşayım bana gelen kültür öyle kötü görünuyordu kıi onunla yaptığım herne olursa olsun içemezdim önce kendi çayımı hazırladım akabinde kendi kültürümü oluşturdum.Sonra yenı kultur yenı cay ve başladım içmeye (çatlağım olmadığı için deneyimleyemedim) önceleri sadece erken uyanmaya başlamıştım kendimi zinde hissetmeye sonra farkettimki çarpıntılarım yok tereddut ile ilaçlarımı gün aşırı almaya başladım inanamadım gerçekten çarpıntılarım yoktu 2 gun ara 3 gun ara derken doktorumla görusup ilaçları bırakmak istediğimi böyle birşey denediğimi söyledim holter ve tansıyon cihazları takıldı 3 gundur ılaç almıyordum ve tıbbı olarakta bır sorun görunmuyordu.Kardiyovasküler ilaçlara elveda dedim.(kimseye bunu hekim kontrolu olmadan yapmasını tavsıye etmıyorum)

Gelelim asıl amaca hipofiz bezinde 12 yıldır hiç küçülme göstermeyen 13mm lik adenomum var ve iyi gelip gelmeyeceğini tesbit etme amacındayım.Yıl sonunda MR çektirip sonuçlarını inşallah iyi bir şekilde paylaşacağım hepinizle.Ve son olarak belediyeye uğrayıp gıda mühendisleri ile bu kültürü mayayı adı gerçekte her ne ise konuşup paylaşma ve bilgi alma şansınada sahip oldum.Aramızda gıda mühendisi arkadaşlarımız varsa onlarında yorumlarını esirgememesini diliyorum.
 
kurtluelma, ben de yeni (ve tesadüfen) tanıştım kombu mantarı/kültürü ya da adı her ne ise artık :)
diğer başlıkta da belirtmiştim, tatil öncesi elime ulaştığı için ne yağacağımı bilemeden sabahtan kalma çaya şeker atıp hafif de içme suyuyla muhafaza ettim diye... yola çıktığım gün açtım bezi ve üzerinde ince ama sağlam (kumaş gibi sağlam) bir tabaka oluşmuşt u bile.
o sudan da biraz alarak getirdim yanımda..

şimdi benim siteğim bir an önce daha küçük boyutlarda çoğaltmak elimdeki mantarı... Hem buarda aileme ve tanıdıklara pay edebilmek hem de ihtiyacı olan birilerine verebilmek için...
bunu nasıl yapacağımı tarif edersen sevinirim...
Tekrar teşekkür ederim, umarım umutlarını kat be kat karşılar bu minik garip şey :)
 
Öncelikle gelen kültürden kendine çay hazırla 5-6 gün fermante olmaya bırak.ama normal çayın üzerine şeker dökerek hzırladığın çaydan olmasın kimyasını bozmaya gerek yok usulune uygun olarak önce çayını hazırla ayrıntısı ile yazacağım sonrasını.
 

ben danışmadan (danışamadan) bişey yaptım...
bendeki kültür epey büyük çaplıydı.. nette verilen tarife göre (3 lt temiz su kaynattım 1 su bardağı şeker ekleyip 5 dk daha kaynattım. altını kapatıp 10 tane yeşil çay (poşet) koydum ve 15 dk demelyip çayları çıkarttım, soğuttum..
yalnız elimde sadece litrelik cam kavanozlar olduğundan kültürü bölmeyi düşündüm.. nette bir yerde buna yönelik / daha doğrusu bölebileceğimi ima eden bi yazıya denk geldim ve kültürü 5 parçaya ayırıp, her kavanoza birer parça koyup kaldırdım..
bugün 2. gündü.. sanırım yine de tabakalanma başladı üstte.. 6.gün bir tanesini alıp tadına da bakıcaz.. umarım zarar vermemişimdir... çünkü ben de gözlem yapmak istiyorum.. her şifa iddiası için tanıdık hasta/şikayetçi mevcut çevremde.. iyice öğrenip onlara da öğretmek ve deneyimlerini takip etmek istiyorum..
 
Kültürü bölmende bi sakınca yok canım sadece fermantasyon süresi uzar biraz kultur o çapa küçük geleceği için.direk güneş ışığı almayan biryerde beklet (ben mutfak dolabı içini tercih ediyorum) birde küflenme olabilir üst tabakada şayet küflenme olursa oluşan tabakayı sakın kullanma at fermante olmaya devam edecektir senin kültür kavanozun dibine oturdu sanırım.Şayet öyle olduysa sakın tereddute kapılma ondada bir sakınca yok.Gözlemlerini bizimle paylaşmayı unutma.Özellikle çatlağın varsa denemeni bende rica ediyorum.Etkisini kesin öğrenebilmek adına.Keşke bir kavanozda siyah çayla yapsaydın ben siyah çaylı olanin çatlağa daha faydalı olabileceği kanısındayım.
 

ohhh bu iyi haber :))
küflenme alameti mi bilmiyorum ama birinin üstünde köpüklenme var gibi.. böyle soda gibi de dipten dipten kabarcıklar geliyo hepsinin..
bu arada kavanozlara bölnmüş hali bile büyük geldi.. bir ara biri dibe çökmüştü dün akşam baktım tekrar yüzeye çıkmış...
şimdi ben o köpüklü olan tabakaya müdahale edip atayım mı??

çatlak meselesi için suyunu mu pamukla çatlağa sürücem, bekletecek miyim?? diğer topikte de anlamamıştım bu tekniği :S
 
Fermante olurken asıtlenmesı normal sırke tadını bulabılır endışe yok.Üzerini elleme 5-6 gunun sonunda kuflenme topaklanma gıbı olaylar olursa kasıkla uzerınden alıp atarsın.
Pamukla yada fısfıslı sıseyle cıldıne surup beklet sabah yıkarsın 3-4 gun deneyerek degısımlerı gözlemleyebılırsın.
 

ah canım ya.. içimi öyle rahatlatıyorsun ki ..
çatlak için kullanacağımı kaç gün bekleteyim peki?? sırf bunun için iki rakı bardağına da yerleştirdim fazla parçaları... onlar da fermantasyonda (demiştin ya hani azlık çokluk hesabına göre süre de etkileniyor diye..
 
5 gunden erken alma sonrası tamamen sana kalmış sure uzadıkça sırkeleşme,şarap tadı alma olayı oluyor aslında tadı garıp gelsede sure uzadıkca fayda oranı o derecede fazlalaşıyor aktın çok ekşi yada sitlı gelırse meyve suyu ilede içebilirsin.Bardak olayına gırmene gerek yoktu canım cayın olur olmaz onları buyuk bır kavanozda buzdolabına alıp yenı cayını hazırlarsın dıgerı bıtene kadar hazır olmuş olur zaten.
 
bardak işi, küçük parçalar ziyan olmasın diye çıktı :) çatlaklara solüsyon işte madem :)) gelişmeleri paylaşıcam.. sağolasın tekrar...
 

slm arkadaşlar bende yaklaşık 1 senedir kombuchayı kullanıyorum ve inanılmaz faydasını gördüm.neslicim mantarı istediğin parçaya ayırabilirsin fakat kesinlikle metal kesici kullanmamalısın.hijyene kesinlikle uymalısın ve birde ortamda kesinlikle sigara içilmemesi gerekiyor...
 
merhaba diyeyim öncelikle herkese:) kombu çayı ile yıllar önce annem vasıtası ile tanıştım. o zamanlar ben pek içmedim tabi. ama annem bu çayı içerek gerçekten zayıflamıştım. gelelim yıllar sonra tekrar kombu mantarı ile karşılaşmamıza ki sanırım elimdeki bu mantar sizlerin bahsettiği mantar. kayınvalidem yaklaşık bir yıl önce evdeki bozulmaya yüz tutmuş üzümler sıkıp suyunu bir şişeye doldurdu ve sirke olmaya bıraktı. ama sadece üzüm suyu. bu haftanın başında eşimle birlikte şişedeki sirkeyi başka bir kaba almaya ve içindeki tortuları almaya karar verdik. sirkeyi kavanoza aktardığımızda ben içindeki mantarı gördüm ve annemin yıllar önce çayını yapıp içtiği mantara benzerliğini görünce hayrete düştüm. hafızamı tazelemek için hemen internett araştırmaya başladım ve gördüğüm resimlerdeki mantarla aynı mantar olduğunu görünce çok şaşırdım. hemen çayın yapılışına baktım hazırladım içine bıraktım. ilk günler ümitsizdim ama bugün 5. gün ve mantarım tekrar oluşmaya başladı hatta biraz da kalınlaştı. çok mutluyum içmek için sabırsızlanıyorum. ucundan tadına baktım biraz tabi annemin yıllar önce içtiği kombu çayının tadıyla aynı. eşim içinde sirkenin içinde oluşan bu mantara kendi yörelerinde sirkenin ebesi dendiğini söyledi. herhalde tekrar sirke yapmak için de kullanıyorlardı. o kadarını bilemiyorum ama içip faydalarını görmek için sabırsızlanıyorum. tabi bir de şu çatlak meselesi var. hadi bakalım iyi sonuçlar almak ümidiyle...
 
Kızlar lütfen bana da cevap verin bana da yardım edin ben hala bahsettiğiniz şey nasil bir şey anlamadım sadece kafam da su oluştu annem bel fitıgindan cok hasta olmuştu babam ona suyun içinde kocaman bir yaratık gibi bir şey bulmuştu bulanık bir su içinde idi. Bunun adı ana demişti yani mantar falan demedi cok korkunç ve iğrenç diye ona bakmak istememistm. Kocaman kirli beyaz sarı gibi birseydi babam ondan kesti bir parça yi başka kavanoza koydu üretmek icin ama olmadı bu öldü dedi belki sizin söylediiniz budur diye düşündüm neyse asil konu bu mantarın faydaları. Arkadaşlar benim vücudum da cok yara oluyor iyileşmiyo. Karaciğerim de yağ tutmuş zaten 24 yaşındayim 110 kiloyum. Simdi en önemlisi ben de de hıpofizde tümör var adet olmuyorum öyle altı ayda bir falan da değil hiç hiç olmuyorum . Cok ümit ettim bana da faydasında olur mu lütfen yardım edin
 
Kızlar lütfen bana da cevap verin bana da yardım edin ben hala bahsettiğiniz şey nasil bir şey anlamadım sadece kafam da su oluştu annem bel fitıgindan cok hasta olmuştu babam ona suyun içinde kocaman bir yaratık gibi bir şey bulmuştu bulanık bir su içinde idi. Bunun adı ana demişti yani mantar falan demedi cok korkunç ve iğrenç diye ona bakmak istememistm. Kocaman kirli beyaz sarı gibi birseydi babam ondan kesti bir parça yi başka kavanoza koydu üretmek icin ama olmadı bu öldü dedi belki sizin söylediiniz budur diye düşündüm neyse asil konu bu mantarın faydaları. Arkadaşlar benim vücudum da cok yara oluyor iyileşmiyo. Karaciğerim de yağ tutmuş zaten 24 yaşındayim 110 kiloyum. Simdi en önemlisi ben de de hıpofizde tümör var adet olmuyorum öyle altı ayda bir falan da değil hiç hiç olmuyorum . Cok ümit ettim bana da faydasında olur mu lütfen yardım edin
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…