- 17 Temmuz 2011
- 7.001
- 3.629
- 34
Sayın Cumhurbaşkanı,
Dün Çözüm Süreci’nin bittiğini ilk kez açıkça dile getirdiniz.
Ve HDP’nin yasaklanması talebiyle ilgili soruya güya olumsuzcevap verirken, söz konusu partinin yöneticilerinin tutuklanması gerektiğini ima ettiniz.
HDP’yi kestederek “Bu partinin yöneticilerinin bedel ödemesi gerekir diyorum. Dokunulmazlık zırhından bunları sıyırarak bedelini ödetmeli. Parlamento gerekeni yapmalı...” dediniz.
Tesadüf bu ya, aynı sıralarda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın“Anayasa’nın siyasi partilerle ilgili maddelerine aykırılık”gerekçesiyle HDP ile ilgili inceleme başlattığını duyduk.
Süreci ne adına bitirdiniz?
Yıllar ne kadar çabuk geçiyor ve insanları nasıl değiştiriyor, değil mi, Sayın Cumhurbaşkanı?
Siz ki bir şiir okudunuz diye hapse atılmıştınız...
Partiniz kapatılmak istenmişti...
Özgürlükleri ve demokrasiyi savunarak kitlelerin hayranlığını ve desteğini kazanmıştınız...
Bugün nerelere geldiniz...
Kürtlerle barışı sağlamak, yıllar boyunca sizin temel amaçlarınızdan biriydi.
Sürecin başlarında sizin (ve Öcalan’ın) Nobel barış ödülünü kazanma ihtimalinizden bile söz ediliyordu.
Şimdi siz gayet soğukkanlı bir şekilde “Süreç bitti” diyorsunuz!..
Üstüne üstlük HDP yöneticilerinin içeri atılmasını arzuluyorsunuz.
Nasıl diliniz dönüyor?
İçiniz hiç sızlamıyor mu?
Ne adına barıştan vazgeçiyorsunuz?
Bakın, son 10 günde Türkiye’de kaç kişi öldü!..
Ve daha kim bilir kaç (kaç yüz?.. kaç bin?..) kişi ölecek!..
Ne adına?
Koltuk için mi?
Değer mi?..
Hedefiniz IŞİD değil, HDP
Barış Süreci’ni Türkiye’nin ezici çoğunluğunun ve neredeyse bütün Kürtlerin istediğini, hemen herkesin savaştan yorulduğunu biliyoruz.
Ve uzun süredir süreci sizin dondurduğunuzu, bir adım bile ilerlemesine izin vermediğinizi, verdiğiniz sözleri tutmadığınızı (dün Radikal’de bilmediğimiz bazı önemli ayrıntıları da Selahattin Demirtaş açıkladı), Dolmabahçe sonrasında da “barışın AKP’ye oy kaybettireceği” kaygısıyla masayı sizin devirdiğinizi de biliyoruz.
Uzun süredir biz onca yazıda IŞİD’i desteklememeniz gerektiğini, bu işin faturasının çok acı olacağını yazarken aldırmadınız; şimdi IŞİD’e karşı birdenbire askerî operasyon başlattınız.
Yanına Suriye’de - ABD ile birlikte davranarak - IŞİD’e karşı en etkili savaşı veren Kürtleri de koydunuz; hatta DHKP-C’yi de eklediniz ki çeşit olsun...
Ama asıl hedefinizin PKK, PYD ve belki de en başta “içerdeki” HDP olduğunu herkes biliyor.
Siz gerçekten de kimsenin sizin amacınızı ve planlarınızı anlamayacağını mı düşünüyorsunuz?
Bu arada PKK ve IŞİD ile aynı anda savaşma kararının çok zekice bir adım olduğundan emin misiniz?
Demirtaş’tan neden bu kadar nefret ediyorsunuz?
Sayın Cumhurbaşkanı,
Siz neden Türk, Müslüman ve Sünni olmayanlardan nefret ediyorsunuz?
Neden Kürtleri, Ermenileri, Rumları, Alevileri, ateistleri, solcuları, eşcinselleri ve sizinle aynı değer ve özellikleri paylaşmayan öteki insanları böylesine aşağılıyorsunuz?
Kürtlere karşı duyduğunuz bu güçlü tepkinin arkasında ne var?
HDP’ye ve lideri Demirtaş’a bu kadar hiddet duymanız neden?
“Seni başkan yaptırmayacağız” meydan okumasını unutamıyor musunuz?
Onun gençliğini, zekâsını ve gelecek vaat eden karizmasını kıskanıyor musunuz?
Yoksa sizinle hiç kimsenin yapmadığı gibi sert, rahat ve alaycı mücadele etmesine mi dayanamıyorsunuz (Demirtaş’a bir ara“Kendini bil, haddini bil, neslini bil” diye seslenmiştiniz)?
Sizin Başkan olmanızı ve AKP’nin tek başına iktidara gelmesini engellediği için mi ona böylesine büyük bir kin besliyorsunuz?
Kininizin açlığını gidermek için ne istiyorsunuz?
Demirtaş’ın hapse atılmasını mı?
Ölmesini mi?
Günün birinde Kürtlerle barış yeniden gündeme gelirse, karşınızda Selahattin Demirtaş yerine Mehmet Metiner gibi birinin mi oturacağını sanıyorsunuz?
Ya da Kürtleri ve onlarla ilgili sorunları “topyekün” ortadan kaldıracak sihirli bir formülünüz mü var?
Onları Van Gölü’ne mi dökelim, mesela?
Size nasıl yardımcı olabiliriz, Sultanım?
Türkiye’nin büyük bölümü AKP ile CHP’nin koalisyon kurmasını istiyor (bu iki partinin yönetimi de dâhil).
Neden buna izin vermiyorsunuz?
Ne karışıyorsunuz, böyle bir yetkiniz yok ki!
AKP’yi kurdunuz diye ölene kadar onun sahibi mi olacaksınız?
Bu arada, “ölene kadar” dedim de:
Demokrasilerde seçim kazanan partiler ve liderler gelirler, belirli bir süre başta kalırlar ve giderler...
Siz niye “asla gitmez”siniz?
Onca yıl başta kaldınız işte! Şimdi Cumhurbaşkanı’sınız üstelik, fena mı? Eh, haliniz vaktiniz de yerinde... Çoluğunuz çocuğunuz falan varlıklı... Daha ne?..
Nedir bu bitmez tükenmez “başkanlık” sevdanız?
Seçmenlerin çoğu istemedi işte, AKP’liler bile tam destek vermedi; neden inat ediyorsunuz?
İllaki “Sultan” yetkilerine mi sahip olmanız lazım?
Yoksa Saray’ın tadı çıkmaz mı?
Sizi mutlu etmek için ne yapmalıyız, Sultanım?
Ah, evet, siz bunu söylemiştiniz daha önce: “400 milletvekili verin, bu iş huzur içinde çözülsün” demiştiniz de, biz eşeklik edip anlamamıştık olacakları. Keşke verseydik de onca huzursuzluk yaşanmasaydı, onca kan dökülmeseydi...
Erdoğan, seçim kampanyasında meydanlarda Kürtçe Kuran sallayarak AKP'ye oy istemişti
Daha ne kadar kan dökülmesi lazım?
Peki, ne yapacaksınız şimdi?
“HDP’yi bitirip” ve “MHP’ye giden milliyetçi oyların da bir bölümünü alıp” büyük bir seçim zaferiyle AKP’yi başa getireceksiniz ve siz de Başkan olacaksınız, öyle mi?
Yine meydanlara çıkıp Kürt ve solcu düşmanlığı yapacak ve elinizde Kuran sallayarak AKP’ye 400 milletvekili mi isteyeceksiniz?
Ya istediğinizi elde edemezseniz?
Son anketler AKP ve "kan kardeşi"nin (MHP) oylarında düşme olacağını ortaya koyuyor.
Kasım’daki seçime neyle gideceksiniz? İçte ve dışta savaşla, terörle ve kanla, istikrarsız bir ekonomiyle, huzursuz ve mutsuz bir toplumla?..
Başaramazsanız ne olacak?
Ya oylarınız daha da düşerse?
Daha başka neler yaparsınız?
7 Haziran’ın intikamını bizden Barış Süreci’ni bitirerek alan bir lider, bir sonraki yenilginin acısını nasıl çıkarır?
Daha ne kadar kan dökülmesi gerek?
O kadar kan döküldükten sonra o kıpkızıl pıhtı içindeki koltukta nasıl ve ne kadar oturulabilir ki!..
@AksayHakan
http://t24.com.tr/yazarlar/hakan-ak...kan-olamazsaniz-daha-neler-yapacaksiniz,12412
Dün Çözüm Süreci’nin bittiğini ilk kez açıkça dile getirdiniz.
Ve HDP’nin yasaklanması talebiyle ilgili soruya güya olumsuzcevap verirken, söz konusu partinin yöneticilerinin tutuklanması gerektiğini ima ettiniz.
HDP’yi kestederek “Bu partinin yöneticilerinin bedel ödemesi gerekir diyorum. Dokunulmazlık zırhından bunları sıyırarak bedelini ödetmeli. Parlamento gerekeni yapmalı...” dediniz.
Tesadüf bu ya, aynı sıralarda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın“Anayasa’nın siyasi partilerle ilgili maddelerine aykırılık”gerekçesiyle HDP ile ilgili inceleme başlattığını duyduk.
Süreci ne adına bitirdiniz?
Yıllar ne kadar çabuk geçiyor ve insanları nasıl değiştiriyor, değil mi, Sayın Cumhurbaşkanı?
Siz ki bir şiir okudunuz diye hapse atılmıştınız...
Partiniz kapatılmak istenmişti...
Özgürlükleri ve demokrasiyi savunarak kitlelerin hayranlığını ve desteğini kazanmıştınız...
Bugün nerelere geldiniz...
Kürtlerle barışı sağlamak, yıllar boyunca sizin temel amaçlarınızdan biriydi.
Sürecin başlarında sizin (ve Öcalan’ın) Nobel barış ödülünü kazanma ihtimalinizden bile söz ediliyordu.
Şimdi siz gayet soğukkanlı bir şekilde “Süreç bitti” diyorsunuz!..
Üstüne üstlük HDP yöneticilerinin içeri atılmasını arzuluyorsunuz.
Nasıl diliniz dönüyor?
İçiniz hiç sızlamıyor mu?
Ne adına barıştan vazgeçiyorsunuz?
Bakın, son 10 günde Türkiye’de kaç kişi öldü!..
Ve daha kim bilir kaç (kaç yüz?.. kaç bin?..) kişi ölecek!..
Ne adına?
Koltuk için mi?
Değer mi?..
Hedefiniz IŞİD değil, HDP
Barış Süreci’ni Türkiye’nin ezici çoğunluğunun ve neredeyse bütün Kürtlerin istediğini, hemen herkesin savaştan yorulduğunu biliyoruz.
Ve uzun süredir süreci sizin dondurduğunuzu, bir adım bile ilerlemesine izin vermediğinizi, verdiğiniz sözleri tutmadığınızı (dün Radikal’de bilmediğimiz bazı önemli ayrıntıları da Selahattin Demirtaş açıkladı), Dolmabahçe sonrasında da “barışın AKP’ye oy kaybettireceği” kaygısıyla masayı sizin devirdiğinizi de biliyoruz.
Uzun süredir biz onca yazıda IŞİD’i desteklememeniz gerektiğini, bu işin faturasının çok acı olacağını yazarken aldırmadınız; şimdi IŞİD’e karşı birdenbire askerî operasyon başlattınız.
Yanına Suriye’de - ABD ile birlikte davranarak - IŞİD’e karşı en etkili savaşı veren Kürtleri de koydunuz; hatta DHKP-C’yi de eklediniz ki çeşit olsun...
Ama asıl hedefinizin PKK, PYD ve belki de en başta “içerdeki” HDP olduğunu herkes biliyor.
Siz gerçekten de kimsenin sizin amacınızı ve planlarınızı anlamayacağını mı düşünüyorsunuz?
Bu arada PKK ve IŞİD ile aynı anda savaşma kararının çok zekice bir adım olduğundan emin misiniz?
Demirtaş’tan neden bu kadar nefret ediyorsunuz?
Sayın Cumhurbaşkanı,
Siz neden Türk, Müslüman ve Sünni olmayanlardan nefret ediyorsunuz?
Neden Kürtleri, Ermenileri, Rumları, Alevileri, ateistleri, solcuları, eşcinselleri ve sizinle aynı değer ve özellikleri paylaşmayan öteki insanları böylesine aşağılıyorsunuz?
Kürtlere karşı duyduğunuz bu güçlü tepkinin arkasında ne var?
HDP’ye ve lideri Demirtaş’a bu kadar hiddet duymanız neden?
“Seni başkan yaptırmayacağız” meydan okumasını unutamıyor musunuz?
Onun gençliğini, zekâsını ve gelecek vaat eden karizmasını kıskanıyor musunuz?
Yoksa sizinle hiç kimsenin yapmadığı gibi sert, rahat ve alaycı mücadele etmesine mi dayanamıyorsunuz (Demirtaş’a bir ara“Kendini bil, haddini bil, neslini bil” diye seslenmiştiniz)?
Sizin Başkan olmanızı ve AKP’nin tek başına iktidara gelmesini engellediği için mi ona böylesine büyük bir kin besliyorsunuz?
Kininizin açlığını gidermek için ne istiyorsunuz?
Demirtaş’ın hapse atılmasını mı?
Ölmesini mi?
Günün birinde Kürtlerle barış yeniden gündeme gelirse, karşınızda Selahattin Demirtaş yerine Mehmet Metiner gibi birinin mi oturacağını sanıyorsunuz?
Ya da Kürtleri ve onlarla ilgili sorunları “topyekün” ortadan kaldıracak sihirli bir formülünüz mü var?
Onları Van Gölü’ne mi dökelim, mesela?
Size nasıl yardımcı olabiliriz, Sultanım?
Türkiye’nin büyük bölümü AKP ile CHP’nin koalisyon kurmasını istiyor (bu iki partinin yönetimi de dâhil).
Neden buna izin vermiyorsunuz?
Ne karışıyorsunuz, böyle bir yetkiniz yok ki!
AKP’yi kurdunuz diye ölene kadar onun sahibi mi olacaksınız?
Bu arada, “ölene kadar” dedim de:
Demokrasilerde seçim kazanan partiler ve liderler gelirler, belirli bir süre başta kalırlar ve giderler...
Siz niye “asla gitmez”siniz?
Onca yıl başta kaldınız işte! Şimdi Cumhurbaşkanı’sınız üstelik, fena mı? Eh, haliniz vaktiniz de yerinde... Çoluğunuz çocuğunuz falan varlıklı... Daha ne?..
Nedir bu bitmez tükenmez “başkanlık” sevdanız?
Seçmenlerin çoğu istemedi işte, AKP’liler bile tam destek vermedi; neden inat ediyorsunuz?
İllaki “Sultan” yetkilerine mi sahip olmanız lazım?
Yoksa Saray’ın tadı çıkmaz mı?
Sizi mutlu etmek için ne yapmalıyız, Sultanım?
Ah, evet, siz bunu söylemiştiniz daha önce: “400 milletvekili verin, bu iş huzur içinde çözülsün” demiştiniz de, biz eşeklik edip anlamamıştık olacakları. Keşke verseydik de onca huzursuzluk yaşanmasaydı, onca kan dökülmeseydi...
Erdoğan, seçim kampanyasında meydanlarda Kürtçe Kuran sallayarak AKP'ye oy istemişti
Daha ne kadar kan dökülmesi lazım?
Peki, ne yapacaksınız şimdi?
“HDP’yi bitirip” ve “MHP’ye giden milliyetçi oyların da bir bölümünü alıp” büyük bir seçim zaferiyle AKP’yi başa getireceksiniz ve siz de Başkan olacaksınız, öyle mi?
Yine meydanlara çıkıp Kürt ve solcu düşmanlığı yapacak ve elinizde Kuran sallayarak AKP’ye 400 milletvekili mi isteyeceksiniz?
Ya istediğinizi elde edemezseniz?
Son anketler AKP ve "kan kardeşi"nin (MHP) oylarında düşme olacağını ortaya koyuyor.
Kasım’daki seçime neyle gideceksiniz? İçte ve dışta savaşla, terörle ve kanla, istikrarsız bir ekonomiyle, huzursuz ve mutsuz bir toplumla?..
Başaramazsanız ne olacak?
Ya oylarınız daha da düşerse?
Daha başka neler yaparsınız?
7 Haziran’ın intikamını bizden Barış Süreci’ni bitirerek alan bir lider, bir sonraki yenilginin acısını nasıl çıkarır?
Daha ne kadar kan dökülmesi gerek?
O kadar kan döküldükten sonra o kıpkızıl pıhtı içindeki koltukta nasıl ve ne kadar oturulabilir ki!..
@AksayHakan
http://t24.com.tr/yazarlar/hakan-ak...kan-olamazsaniz-daha-neler-yapacaksiniz,12412