en büyük hatalardan biri o kaybetme korkunu karşı tarafa yansıtmak. ilişkide daima kadın olsun erkek olsun kaybetme korkusu yokmuş gibi davranmalı. bu demek değil ki ilişkide karşıdaki insanı ciddiye almayın, sevmeyin, gözden çıkarın. tabii ki insan korkar kaybetmekten, güzel olan bişeyin bitmesini kimse istemez ama bunu karşı tarafa yansıtmamak lazım. her an çekip gidebilecek gibi davranırsan asıl o gerçekten senin için kaybetme korkusu yaşar. özellikle de erkekler bayılırlar öyle başı dik, o olmasa da mutlu olabilecek nitelikteki özgüvenli kadınlara. sana ders olsun sakın bir daha kimseye biz şimdi neyiz, korkmalı mıyım seni kaybeder miyim diye sorma. bırak o düşünsün biz şimdi neyizi. hatta zaman zaman o tam böyle çok yaklaşmışken, evet şimdi artık bu kızın hayatına, kalbine sahiden girdim/giriyorum onu tavlıyorum bilmem ne diye düşünürken bir iki adım geri çekilmek lazım ki bi noluyoruz, sorun mu var acaba kafasına girsin. aşık usandıracak derecede abartmamak koşulu ile ara sıra bunu yapmak iyidir. noldu neden uzaklaştın benden dediği zaman da, bişey yok ya dersler, okul, iş güç yoğundu biraz vs vs diye geçiştirmek lazım kiiii hayatının odak noktası o erkek değil imajı çizilsin. hani benim hayatımdaki tek önemli şey sen değilsin, aile, iş güç, okul, sorumluluklar gibi bin tane şey daha var önemli algısı geçmeli karşı tarafa.
bu çocuk için de fazla ümitlenme belli ki cinsellik vardı işin ucunda ondan kalktı geldi başka şehirden. sınırlara saygı duyması farklı bir konu ama o niyetle gelmiş anlattıklarından ben öyle anlıyorum. ve cinsellik için deliler gibi aşık numarasını harika yaparlar. biz kadınlar hissetmeden pek bişey yapamasak da onlar öyle değil, yaparlar. koklayarak da öper, her şeyi yapar yani. çok kaptırma kendini daha çok başındasınız bir de uzak mesafe. fazla çırpınma eğer seviyorsa o çırpınır zaten o zaman bakarsın değer mi değmez mi.