Çalışan kadın kendine güvenir.iş yaşamı insana her konuda disiplin sağlar.ister asgari ücret alsın ister yüksek ücret alsın fark etmez kadının duruşu başkadır.en basitinden her gün güzel giyinir,kendine bakar, evden çıkar, başka insanlarla iletişim halinde olur,ev işleri konusunda pratikleşir,gerekirse eve temizlik için yardımcı çağırır,cebinde parası olduğundan eşi ona saygı duyar,toplum ona saygı duyar.tüketici,pasif gözüyle bakılmaz.böyle bir kadın çocuğunu da iyi şekilde yetiştirir.en iyi okul hangisi,en iyi doktor hangisi,en iyi kurs hangisi etraftan iş arkadaşlarından kolaylıkla öğrenir.evde oturan kadın genelde ev işlerini kendi yaptığından yorulur,sinirli olur.çocuk benimle ilgilen dedikçe “dur işim var” “orayı dağıtma” “burayı topla” gibi emir cümleleri kurarak çocuğu kendinden uzaklaştırır.çocuğu televizyona mahkum eder.saatlerce tv izleyen çocuklarda zeka geriliği oluştuğunu doktorlar söylesede elinden bir şey gelmez.kendine bakmaz hep aynı kıyafetleri giyer.ne makyaj yapar ne de sosyal hayatı olur.eşinin ona bakışı bile farklı olur.evden çıkmayan insanın kendine güveni günden güne azalır.insanlarla konuşmaya konuşmaya resmi ortamda nasıl davranacağını bilemez,adliyelik bir işi olduğundan kekeler,karakolluk bir işi olduğunda kekeler.çocuğunu iyi şekilde yetiştiremez çünkü içten içe kendini sevmez kendini değersiz hisseder.eşiyle en ufak tartışmada alttan almak zorundadır çünkü gidecek bir evi yoktur,maaşı yoktur,sosyal güvencesi yoktur.bu da kadını yaralar.bilir ki haklı da olsa susmalıdır.gücü eşine yetmediğinden tüm öfkesini çocuğundan çıkarır.bunu istemez ama genelde bu böyle olur.özetle bir insanın kendine yapacağı en büyük kötülük kendini dört duvar arasına hapsetmektir.bunun sebebi annelik olsa bile bu geçici bir süre olmalıdır.kadın 6 aydan sonra hemen işine dönmeli ya da iş bulmalıdır.