ayy cnm napıcan mecbur ağırlamak zorundasın
boşver sen yine ev sahipliğini yap
konuşsunlar hiç üzülme
bendede cikiyor gicik oldum
tskler canim.... bu arada ne ayip esinin kuzenin öyle demesi...
ama ben inaniyorum sen yinede onlari en güzel sekilde agirlarsin.....
Günaydın Herkeseeeeeee
Erve herşey çok cici cnm benimmmmm hele yemek takımın neden çünkü aynısı bende de var kaydirigubbakcemile5
Başıyazmalım Allah sana kolaylık ve sabır versin çok zor napalım sabredeceksin biraz
Baberko hayırlı olsun balımm :asigim:
Yazmalım, ay napıcan kuzum kapına geleni çevirmek olmaz. Bütün maharetini göster sen yine. Sabırla bekle gitmelerini
Baberko, hadi hayırlısı olsun nireee gitceniz balayına bakim?
Erva, güle güle kullan çeyizlerini , inşallh en yakın tarihte : ) nevresim takımının çeşit çeşit olması çoooh güzeeel.
Burcu, dün akşam misafirin mi vardı senin?
Nisanyağmiri, güle güle kullan hediyelerini. Çekte bizde görelim ama .
cnm ne guzel 2 gun senın olmuş nıce senelere tekrar
cokguzel bunlar
kız mandiş inandınmı skaydı erva bitaş attın hehehe
yazmalı alıntı ettım ama sonra sildim
evet öle ufak seyler aklına takıldımı cıkmıyor ınsanın
aime ne ekledınde sonra sildim yazmıssın kız
he bide bişe daha sorcam
siz patikte werdinizmi?
genelde havlu tülbent patik werilir bizde
ama benim daha bir çift bile patiğim yok :roflol:
burcuuuuuuuu yarına bana karnıbahar ayır cnmmm
kıymalımı :lepi:
ya bunu daha önce de koymuştum ama her okuduğumda çok gülüyorum. belki okumamışlar vardır. çünkü ben de aynen türk kadını gibi uyanıyorum :roflol:
Hani şu meşhur dörtlük vardır, ya... Bir İngiliz, bir Fransız, bir Amerikalı, bir Türk... İşte bu defa onların eşleri bir araya gelmiş...
Önce, İngiliz hatun başlamış anlatmaya.
-Benim eşim öyle romantiktir ki her sabah eline bir gül alır. O gülü tüm vücudumda gezdirerek beni uyandırır.
Amerikalı atlamış hemen,
-Aaaaa benim eşim de çok romantiktir. Sabah ayak ucumuzdaki pencereyi açar. Hafif rüzgar ayaklarımdan başlayıp tüm vücudumu gezerek beni uyandırır ve
eşim mutlaka başucuma bir çiçek bırakmış olur.
Fransız gülümsemiş kendinden emin,
- Bunlar ne ki.Benim eşim her sabah ayaklarımdan başlayıp tüm vücudumu ve en son da dudaklarımı öperek uyandırır beni her sabah. Ben her sabah, mutluluğun doruklarında uyanırım.
- Sıra Türk hatununa gelince, o şaşkın şaşkın diğerlerine bakmış ve demiş ki,
-Ben öyle orospuluklardan anlamam. Çişim gelir, uyanırım...
ay hatırladım ben onu ben bile çok sinir olmuştum o zaman.
erkek değil miydi bu lafı söleyen?
şimdi gördüm bakarken geçmişe..
canım
kim olursa olsun ve denirse densin senin onların o kötü laflarına karşı misafirlerini en güzel şekilde ağırlayacağına eminim.
kimsenin zevki birbirne uymaz beğenmediyse evini zaten o evde yaşayacak olan sensin...
senin gül gibi tertemiz ve çok şeker bir evin var.
huzurun eksik olmasın yeter,boşver onları...
bende size bir nostalji yapayım...
7 aralık cuma dedeciğim ölüm günüydü.bu aralık iki sene ldu...
yokluğu her daim içimde,kalbimde.
onu kaybettiğimde bir yazı yazmıştım paylamak istedim.
vaktinize,gözlerinize kıyıp okursanız sevinirim...
BİR CUMA VAKTİ…
Rahman’ın huzuruna durmak için, geçen haftadan beklenen bir Cuma vakti. Gusullenmiş bir beden, günler önceden dolapta yerini almış bir takım elbise, boyanmış ayakkabılar, yatıştırmak için limon sürülmüş parlak saçlar ve hiçbir zaman çıkarmadığın kravatın. Hazırsın işte. Hiçbir eksik yok mahallelinin ‘bakın ya yine damat gibi geliyor’ sözlerini söylemesi için.
Herkes sana selamda şimdi.
Beş vakit arşınladığın cami yolunun müdavimi kediler, seher vakti avluda gelmeni bekleyen semtimizin kuşları, top oynarken yiyecekleri azardan korunmak için senden önce davranıp halini hatırını soran mahalle çocukları. Herkes orada.
/Sen nerdesin/…
Şimdi saklambaç oynuyoruz. Ben ebe oluyorum, sen saklanan. Yumuyorum gözlerimi.
Yokluğuna, gitmelerine, tek başınalığıma kapadığımı bilmeden gözlerimi ebe oluyorum. Kandırmayacaksın beni. Nerde olursan ol hayatta hiç yalnız bırakmadığın, sana sırtlarını dayamasına her zaman izin verdiğin güllerini soldurmayacaksın. Boğazlarına kocaman bir düğüm koymayacaksın mesela. Yine bıktıracaksın öpmelerinden, yalnız bırakmamalarından. Ama çıkacaksın saklandığın yerden. Buradayım şaka yaptım deyip biraz kızgın boynuna sarılmama keyifleneceksin. Gitmem bir daha diyeceksin.
/Ama gideceksin/…
Günlerden Cuma, vakitlerden akşam ezanı vakti.
Sen rahmana yürürken habersizim her şeyden. Yine aynı kavgalar, yine aynı telâşeler, yine aynı iç sıkıntısı.
Çalma tonu acı haykıran beklenen telefonlar, sana aslında ’o artık yok ‘diyen gözlerine inat, ’sadece biraz ağırmış’ diyen ağızlar ve ertelenemeyen, gittikçe daha da uzayan yolar.
Hep bilirim on beş dakika sürerdi iş yerinden evin yolu. Neden bu sefer bu kadar çekilmez oldu. Neden kimse konuşmuyor. Neden bakmıyorlar yüzüme. Neden içime yine o ölüm ağırlığı oturdu.
Neden…
Şimdi her şey silik hafızamda ya oradasın ya da yoksun.
Ya bizi bırakıp gittin, ya da bütün zorluklarına rağmen devam dedin.
İki şık var önümde, iki yol.
Önceden belirli kaderimizde.
Ve evin kapısındayım.
Kapının önü bir hayli kalabalık. Yabancı değilim gördüğüm sahneye. En bilindik hali bu bir hastalığın, bir kavganın ya da bir düğünün. Yani o telâşe her bir ayakkabıda. Başınız sağ olsun bizde buradayız, yanınızda sıkıntısı.
Aralıyorum kapıyı. Sessiz herkes. Herkes, bir köşeye serilmiş sessizce gözyaşı döküyor. Herkes, biraz daha erken duymanın verdiği alışıklık dudaklarını kemiriyor. Ben senin olduğun odaya süzülüyorum. Her zaman üzerinde oturduğun koltuk bomboş bu sefer. Sen aksine onun ayakucuna serilmiş yatıyorsun. Bembeyaz paklamışlar her yanını. Bembeyaz süslemişler. Babaannemin ölümünden sonra hiç çıkmadığın caminden yana çevirmişler yüzünü. Emeklerinin geçtiği caminden yana.
Ben geldim bak diyorum, yanına geldim. Örtünü kaldır da göreyim gül çehreni diyorum. Hiç korkmuyorum. Akşam yanımda nefes alıp yaşadığını bildiğim insandan korkulur mu diyorum annemim sabır kızım sözlerine. Alnından öpüyorum seni. Daha soğumamış tenin içimi ısıtıyor. Bıraksalar günlerce kalabilirim yanında. Bıraksalar bende gelirim bizi bırakıp gittiğin yere.’hakkını helal et dede’ diyorum, bize hakkını helal et. Biliyorum duyuyorsun bizi. Biliyorum ki her zaman bizi arayan gözlerin yine bir yerlerden izliyor bizi. Biliyorum…
Şimdi gidiyorsun…
Adının kocamanlığı yakıyor içimizi. Bir daha soluğunu duyamamak, camdan bakışını görememek, hayırlı geceler dualarında yumamamak gözlerimizi. Annemin sözleri inliyor kulaklarımda.
’evimizin balkonu çöktü ‘ diyor.
Sapasağlam tutunduğumuz ipimiz avuçlarımızdan kayıp gitti.
Son nefesinde bile hala umudunuzu yitirmeyin, ben her zaman yanınızda olacağım diye güç veren soluk kesildi.
Ölüm aniden geldi dede.
Hiç haber vermeden geldi.
Bir Cuma günü geldi hem de.
Aldı ve gitti…
(merhum ve merhume sıfatına yakışmayan her ruh adına…
Bu arkadaşımın bebeği için ördüğüm bebek battaniyesi opuyorumnanaktan
Dün akşam başladığım bu sabah bitirdiğim bebek süveteri buda ablamın arkadaşına gidecek opuyorumnanaktan daha düğmelerle süslenecek tam bitmedi..(tv kumandasıyla beraber çektim çünkü çok ufak bişii yeni doğan içinn :ecrin_bebek:)
Buda daha önceden bitirdiğim artan ipten yaptığım bebek yeleği
Başıyazmalımm bak buda benim örgü sepetimm ben sepetimi daha önceden ikeadan 2'li olarak almıştımm opuyorumnanaktan
su ppatates cagında rus saltasını yapan bayanlar
yazmalı mesela bu tarfe göremi yapıyrosun
6–7 adet orta boy patates
3 yemek kaşığı süt
1 yemek kaşığı tereyağı
1 kutu garnitür konserve(isterseniz kendinizde hazırlayabilirsiniz)
Kornişon salatalık turşusu
4 yemek kaşığı mayonez
6–7 yemek kaşığı katı süzme yoğurt
Tuz, limon suyu
Yapılışı:
Patatesleri haşlayıp püre haline getirelim. Sıcakken içine tereyağı ve süt ilave edip karıştıralım. Patates püremizi dolapta 20-30 dakika dinlendirelim. Diğer taraftan garnitürümüzü karıştırıp Rus salatasını hazırlayalım.
Soğuyan patates püremizi kâse şekli ya da çanak şekli verip içine salatamızdan koyalım üzerine isteğinize bağlı maydanoz, dereotu, turşu,zeytin ile süsleyebilirsiniz.
Afiyet olsun.