İlk evlendiğim zamanlar hiç yazın sebze depolamaya, yoğurt mayalamaya, domates suyu yapmaya falan gerek görmezdim.
Bilmediğim şeyler de değil. Annem çok beceriklidir tarhanası, konservesi, turşusu, salamura yaprağı eksik olmazdı. Gerektiğinde yardım da ederdim.
Ama o evde olduğu için vakti vardı bunları yapmaya. Ben hep dışarıda çalışıp evde hazır yemek bulunca evlenince de yapmaya gerek görmedim.
Sonra baktım hayat hiç kolay değil. Öyle akşam eve giderken et, tavuk alıp fırına atmayla olmuyor. Astarı yüzünden pahalıya geliyor ki şimdi çok daha pahalı.
Hem de sebze ve çeşit şart. Yavaş yavaş pazarın yolunu tutmaya başladım. Çocuk olunca da pekişti tabi bu ihtiyaç
Şimdi domates suyum, turşularım bir köşede durur. Buzlukta bamya, bezelye, köyden toplanmış taze fasulye var.
Yemeklerı ısıtıp sofrayı kurarken soğanı, salçayı kavurup dökerim donmuş sebzeyi. Ben akşam yemeğimi yerken o mutfakta pişer
Yalnız buzlukta hazır olan mantı, sarma, köfte, sebze kadar büyük nimet yok bence
Yazın daha fazla şey toplamam lazım köyden. Pazar, market el yakıyor