- 12 Temmuz 2006
- 510
- 2
- 51
Içerden yine onu çagiriyordu babasi. Çekinerek oturma odasina dogru ilerlerken içini o ayni korku bürümüstü. Yine dövecekti onu babasi, ama o kötü bir sey yapmamisti. Bütün gün odasinda babasindan saklaniyordu.
Kafasini oturma odasinin kapisindan içeri uzatip, önce bir etrafi gözetledi. Babasi koltuga kurulmus, elinde o Allahin belasi tas vardi."Gelsene ulan buraya!" diye haykirdi babasi onu kapida görünce. Biliyordu, babasi onu yine dövecek ve onu aglatmaya çalisacakti. Bir türlü anlamiyordu babasinin gözyaslari ile ne yapacagini. Yanina gelmedigini gören babasi biran yeninde firlayip, kulagindan kapip onu koltugun oraya dogru sürüklemeye basladi.
"Essek sipasi, ben gel dedigimde geleceksin!"
Çocugun gözleri dolu dolu olmustu.
"Hergele, bir boka yaramiyorsun, bu evde ancak yük oluyorsun" diye bagirmaya basladi babasi ve ardindan suratinin ortasina bir samar indiriverdi. Çocuk artik gözyaslarini tutamadi ve hüngür hüngür aglamaya basladi. Babasi hemen tasi kapip çenesinin altina tutmaya basladi.
"Tasin içine agla ulan, bosa gitmesin gözyaslarin" diye seslendi. Bakti çocugun aglamasi kesildi, bir iki tekme ve birde kafasina bir yumruk geçirdi.
"Aglasana len!" Çocugun gözlerinden gözyaslari hemen bosalmaya basladi. Yanaklarindan asagiya akan gözyaslari tasi doldurmaya baslamisti.
"Tamam tamam, bu kadari yeter. Hadi simdi çek git de beni yalniz birak."
Çocuk odasina kosarak kaçti ve kendisini yatagin üstüne firlatip aglamaya devam etti.
"Bak hanim! Insallah senin arkadas haklidir. Birisinin gözyaslarini içersen zengin olacaksin dedi, ama bir aydir hergün bu hergelenin gözyaslarini içiyorum, elime para filan geçmedi," diye sizlandi adam, elindeki tasi bir güzel içtikten sonra.
"Aaahh! Olur mu Bey? Kadin iki vakte kadar demisti, daha bol bol içmen gerek. Zaten bizim çocugun bir ise yaradigi yok, bari zirlamasi ise yarasin."
Bir ay daha hergün dövülerek ve aglayarak geçirdi günlerini bizim çocuk, ama ne para geliyordu eve ne de huzur. Hergün babasi onu dövüyor, söyleniyor sonra da toplamis oldugu gözyaslarini içiyordu. Artik yavas yavas alismaya ve aldirmamaya bu günlük olaydan. Gün geçtikçe daha az agliyordu ve odasina dönünce kendisini yataga atacagina yarida kalmis oyunlarina dönüyordu. "Ulan hergele! Gel bakalim buraya" diye yine çagirdi onu babasi. Bu sefer içinde ne bir korku ne de bir düsünce vardi. Sallanarak gitti babasinin yanina ve bos gözlerle gözlerinin içine bakarak durdu. Babasi basladi bir sürü laf söylemeye. Çocuk hiç kipirdamadan, aglamadan durdu babasinin karsisinda. Aglamadigini gören babasi basladi tekme tokat girmeye çocuga, ama nafile, çocuk aglamiyordu. Daha da sinirlenen babasi basladi onu bir güzel dövmeye, yüzünden kanlar akiyor ama bir damla gözyasi yoktu. Artik aglamasindan ümidi kesen babasi bütün sinirini onu döverek almaya koyuldu. Her zaman oturup onlari seyreden annesi bile kalkip ona vuruyordu.
"Ulan piç! Senin yüzünden zengin olamayacagiz. Aglasana be agla!" diye haykiriyordu. En sonunda çocuk yedigi dayaktan hareketsiz bir sekilde,her yani kan içinde yere yigilip kaldi. Kendisine geldigi zaman halasinin evinde buldu kendisini. Halasi gözleri yasli bir sekilde yasli bir sekilde ona bakiyor ve yaralarini tedavi etmeye çalisiyordu. Çocuk kipirdayacak bir halde degildi ama hiç umursamiyordu.
Babasi onun eve gelmesini istemiyordu artik. O da halasinda kalmaktan çok memnundu. Günleri çok rahat geçiyor ve keyfi yerindeydi. Bir gün, halasi eve geldiginde onu çok telasli gördü. Sanki kötü bir seyler olacakmis gibi gelmisti ona. Az sonra telefon çaldi, ama o konusulanlari duyamiyordu.
Bir bakti ki halasi telefonu kapatinca aglamaya basladi. Birden içini müthis bir korku sardi, hemen kosup ön kapiyi iyice kilitledi. Bunu gören halasi gözlerinde yaslarla yanina kostu,
"Ne oldu yavrum? Neden kapiyi kilitledin?" diye korkuyla sordu.
"Aglama Halacigim, yoksa babam gelir senin de gözyaslarini çalar."
ALINTI
Kafasini oturma odasinin kapisindan içeri uzatip, önce bir etrafi gözetledi. Babasi koltuga kurulmus, elinde o Allahin belasi tas vardi."Gelsene ulan buraya!" diye haykirdi babasi onu kapida görünce. Biliyordu, babasi onu yine dövecek ve onu aglatmaya çalisacakti. Bir türlü anlamiyordu babasinin gözyaslari ile ne yapacagini. Yanina gelmedigini gören babasi biran yeninde firlayip, kulagindan kapip onu koltugun oraya dogru sürüklemeye basladi.
"Essek sipasi, ben gel dedigimde geleceksin!"
Çocugun gözleri dolu dolu olmustu.
"Hergele, bir boka yaramiyorsun, bu evde ancak yük oluyorsun" diye bagirmaya basladi babasi ve ardindan suratinin ortasina bir samar indiriverdi. Çocuk artik gözyaslarini tutamadi ve hüngür hüngür aglamaya basladi. Babasi hemen tasi kapip çenesinin altina tutmaya basladi.
"Tasin içine agla ulan, bosa gitmesin gözyaslarin" diye seslendi. Bakti çocugun aglamasi kesildi, bir iki tekme ve birde kafasina bir yumruk geçirdi.
"Aglasana len!" Çocugun gözlerinden gözyaslari hemen bosalmaya basladi. Yanaklarindan asagiya akan gözyaslari tasi doldurmaya baslamisti.
"Tamam tamam, bu kadari yeter. Hadi simdi çek git de beni yalniz birak."
Çocuk odasina kosarak kaçti ve kendisini yatagin üstüne firlatip aglamaya devam etti.
"Bak hanim! Insallah senin arkadas haklidir. Birisinin gözyaslarini içersen zengin olacaksin dedi, ama bir aydir hergün bu hergelenin gözyaslarini içiyorum, elime para filan geçmedi," diye sizlandi adam, elindeki tasi bir güzel içtikten sonra.
"Aaahh! Olur mu Bey? Kadin iki vakte kadar demisti, daha bol bol içmen gerek. Zaten bizim çocugun bir ise yaradigi yok, bari zirlamasi ise yarasin."
Bir ay daha hergün dövülerek ve aglayarak geçirdi günlerini bizim çocuk, ama ne para geliyordu eve ne de huzur. Hergün babasi onu dövüyor, söyleniyor sonra da toplamis oldugu gözyaslarini içiyordu. Artik yavas yavas alismaya ve aldirmamaya bu günlük olaydan. Gün geçtikçe daha az agliyordu ve odasina dönünce kendisini yataga atacagina yarida kalmis oyunlarina dönüyordu. "Ulan hergele! Gel bakalim buraya" diye yine çagirdi onu babasi. Bu sefer içinde ne bir korku ne de bir düsünce vardi. Sallanarak gitti babasinin yanina ve bos gözlerle gözlerinin içine bakarak durdu. Babasi basladi bir sürü laf söylemeye. Çocuk hiç kipirdamadan, aglamadan durdu babasinin karsisinda. Aglamadigini gören babasi basladi tekme tokat girmeye çocuga, ama nafile, çocuk aglamiyordu. Daha da sinirlenen babasi basladi onu bir güzel dövmeye, yüzünden kanlar akiyor ama bir damla gözyasi yoktu. Artik aglamasindan ümidi kesen babasi bütün sinirini onu döverek almaya koyuldu. Her zaman oturup onlari seyreden annesi bile kalkip ona vuruyordu.
"Ulan piç! Senin yüzünden zengin olamayacagiz. Aglasana be agla!" diye haykiriyordu. En sonunda çocuk yedigi dayaktan hareketsiz bir sekilde,her yani kan içinde yere yigilip kaldi. Kendisine geldigi zaman halasinin evinde buldu kendisini. Halasi gözleri yasli bir sekilde yasli bir sekilde ona bakiyor ve yaralarini tedavi etmeye çalisiyordu. Çocuk kipirdayacak bir halde degildi ama hiç umursamiyordu.
Babasi onun eve gelmesini istemiyordu artik. O da halasinda kalmaktan çok memnundu. Günleri çok rahat geçiyor ve keyfi yerindeydi. Bir gün, halasi eve geldiginde onu çok telasli gördü. Sanki kötü bir seyler olacakmis gibi gelmisti ona. Az sonra telefon çaldi, ama o konusulanlari duyamiyordu.
Bir bakti ki halasi telefonu kapatinca aglamaya basladi. Birden içini müthis bir korku sardi, hemen kosup ön kapiyi iyice kilitledi. Bunu gören halasi gözlerinde yaslarla yanina kostu,
"Ne oldu yavrum? Neden kapiyi kilitledin?" diye korkuyla sordu.
"Aglama Halacigim, yoksa babam gelir senin de gözyaslarini çalar."
ALINTI