Bunu, iki gün sonra yeni bir kendinize acıma krizi yaşadığınızda belki okur da, kendinize gelirsiniz umuduyla yazıyorum:
1- Herkes mutlu olacağını düşünerek evlenir ama bazı evlilikler o veya bu sebeple yürümez. Bu dünyanın sonu filan değildir. 12 yıl önce evlendiğiniz adamın umduğunuz gibi çıkmaması sizin suçunuz değil.
2- Ama adamın aile kurmaya müsait bir yapısını olmadığını defalarca görmenize, evlilik kurumuna saygısını olmadığını pek çok kez ispatlamasına, ahlaken düşük karakterli biri olduğunu üst üste kanıtlamasına rağmen bu evliliği sürdürmeniz ve üstüne iki çocuk yapmanız sizin suçunuz!
3- Hadi yaptınız, Allah onları size bağışlasın, bu rezil evliliğin iniş ve çıkışlarını, bitiş ve başlangıçlarını tekrar ve tekrar onlara yaşatarak, zavallı çocukların ruh halini bozmaya hakkınız yok. Onlara sunduğunuz ebeveyn modelinde, kocalık ve babalık sorumluluğunu yerine getiremeyen ahlaki açıdan dejenere bir erkek ile o erkek kendisine hangi saygısızlığı yaparsa yapsın ona yapışan bir kadın modeli sunmanız en büyük günahınız.
4- Kocanız olacak adam ne menem bir kişilikte olduğunu defalarca ispatlamasına rağmen, kendi yatağınızda sizi aldatmasına rağmen, boşanıp kendi kendinize saçma sapan hayaller kurarak affedip yeniden evlenmenize rağmen, ikinci boşanmanızda "belki yine bana geri döner" diye mal paylaşımına gitmeyerek çocuklarınızın hakkını elinizle ikram etmenize rağmen, bir de üstüne "çocuklarımı babasız bırakmak istemedim" diye kendinize fedakar bir anne kılıfı uyduruyorsunuz. Bu en hafif tabiriyle hem ayıp, hem de günah.
5- Size kendinizle ilgili gerçekleri şöyle özetlemek isterim: İyi bir anne değilsiniz çünkü çocuklarınızı perişan etmişsiniz, iyi bir evlat değilsiniz, çünkü anne babanızı perişan etmişsiniz, iyi bir çalışan değilsiniz çünkü sizi kendi cebinden verdiği parayla psikoloğa gönderen patronunuza minnet duymamışsınız, iyi bir arkadaş değilsiniz bıkmadan usanmadan sizi dinleyip dertlerinizi paylaşan insanların dilinde tüy bitene kadar size verdikleri desteklere sırtınızı dönmüşsünüz. Hatta siz iyi bir eş de değilsiniz çünkü güya kocanızın türlü rezilliklerini affettikten sonra yuvayı onarmak yerine (daha önce kendiniz yazdığınız için biliyorum ve aslında bu yuvanın bence onarılacak bir tarafı filan da yoktu) sürekli bu durumu kafasına kakarak, dırdırları ile kendini tatmin eden birisiniz.
Siz sadece kendine acıyan, aynı hataları tekrar tekrar yapan, düzelmek için adım atmak yerine ağlanmayı seçen, koca delisi olmayı marifet sanan, yaptığı hataların pekala farkında olduğu için kendisiyle yüzleşmek yerine intihar yoluyla sorumluluklarından kaçmaya çalışan birisiniz.
Aslında bana göre siz sadece kibirli bir insansınız. "Bunu bana, benim gibi fedakar, cefakar, her türlü hatasını affeden bir kadına nasıl yapar?" tribinden bir adım öteye gidememişsiniz. O adam çocuklarınıza bir kötülük ettiyse, siz iki kez kötülük ediyorsunuz.
Şimdi önünüzde iki seçenek var: ya kendi kazdığınız bu çukurda kendinize acıyıp, ağlanarak, kendinizi hep kurban gibi sunarak debelenmeye devam edersiniz; ya da silkinip kendinize gelir, bu saçma sapan evlilikte payınıza düşen sorumluluğu alarak çocuklarınıza kendinizi affettirmeye çalışırsınız.
Çünkü siz kocanızın kurbanı olsanız bile, çocuklarınızı da sizin hala devam eden hatalarınıza kurban etmektesiniz. Üstelik işi gücü olan, ortalama bir eğitime sahip, arkasına ailesinin desteğini almış, yetişkin bir kadın ve anne olmanıza rağmen. Çocuklarınıza yaptığınız bütün bu kötülüklerden sonra ne sizin kendinize acımaya hakkınız var, ne de ben size acıyabiliyorum. Çocuklarınızı ahlaksız, dejenere babalarının ve üvey annelerinin başına atmak yerine kendi ailenize emanet edip, gidip bir hastaneye yatmak ve kendinize gelmekle yükümlüsünüz. Umarım, en azından bu sorumluluğunuzdan kaçmazsınız!...